Haber Merkezi / TİMETURK
Dünya İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Kurumu (Daru't Takrib) Genel Sekreteri Ayetullah Ali et-Teshiri, Batı medyasında, Arap dünyası ve Afrika?da Şii yayılmacılığıyla ilgili dile getirilen vehimleri eleştirdi. Teshiri, bu iddiaların arkasında Batı?daki Şia-fobia olgusunun yattığını ifade etti. Batılıların ortaya attığı bu vehimlerin amacının Müslümanlar arasında fitne çıkarmak olduğunu belirten Teshiri, özellikle de Hizbullah?ın 2006 yazında İsrail?e karşı zafer kazanmasının ardından Batılı medyanın Şii yayılmacılığı teranesi hakkında uyarılarının arttığına dikkat çekti.
Bazılarının Şii yayılmacılığı tehlikesi olarak adlandırdığı konudaki uyarılar, Irak lideri Saddam Hüseyin?in 2003 yılında devrilmesinin ve Şia?nın Irak?ta ABD işgaliyle birlikte iktidarı ele geçirmesi ardından arttı.
Uyarıda bulunanlar, her ne kadar etkisi sınırlı da olsa bazı Arap ülkelerinde Şia tebliğinin yapıldığını, Şiilerin Bahreyn ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde devlet kurumlarında daha çok görev alma yönündeki taleplerinin arttığını ve son beş sene içerisinde kendi hakları olduğunu iddia ettikleri konularda taleplerini birbiri ardına sıraladıklarını kanıt gösteriyor.
Hizbullah?ın İsrail?e karşı verdiği savaşta başarılı olmasının ardından bazı gözlemciler, siyasi Şiileşmenin gündeme geldiğini söylüyorlar.
SİYONİZMLE DEĞİL DİNLERARASI DİYALOG
Öte yandan Teshiri, sonuncusu İspanya?nın başkenti Madrid?de yapılan ve kendisinin de bizzat katıldığı dinlerarası diyalog düşüncesini desteklediğini açıkladı.
Dinlerarası diyalog toplantısına katılacak olan Yahudi hahamların İsrail?i destekleyen ya da Siyonist ideolojiyi benimsemiş kişiler olmamasını şart koştuklarını ve Şii ulemanın şartlar yerine getirilirse toplantıya katılacağını belirten Teshiri, siyonizmi insanlığın düşmanı olarak tanımladı.
Farklı din müntesiplerinin bir araya gelerek diyalog kurmasıyla aynı dinin müntesipleri olan Şiilerle Sünniler arasındaki diyaloğun birbirinden ayrı tutulması gerektiğini belirten Şii alim, İslam?ın medeni ve insani yüzünü ortaya koymak için önümüzdeki dönem her iki eksende de faaliyet gösterilmesi gerektiğini kaydetti. Teshiri, ahmak fanatiklerin İslami mukaddesata yönelik hakaretlerinin ise kaale alınacak kadar önemli olmadığını kaydetti. İşte, Ayetullah Teshiri ile yapılan röportajın tamamı:
BATI KENDİ HALKINA ISLAMOPHOBIA MÜSLÜMANLARA SHIAPHOBIA YAYIYOR
Körfez ülkeleri ve Afrika gibi ülkelerde gelişmekte olan Şii yayılmacılığıyla ilgili olarak düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?.
?Bu Şia-fobi olarak değerlendirilmesi gereken bir husus. Batılı medyanın Müslümanlar arasında fitne çıkarmak için yaptıkları bir propagandadan başka bir şey değil. Şiiler ve Sünniler yüzyıllarca bir arada yaşamış kardeş mezheplerdir. Bu ikisinin arasını açmak isteyenler iki tarafa da düşmandırlar. İmam Humeyni bunu şu sözüyle teyit etmiştir: ?Sünnilerle Şiilerin arasını açmak isteyenler, ne Şiidir ne Sünnidir, aksine ümmetin düşmanlarıdır.?
Bunun en büyük delili, Hizbullah?ın 2006 yılındaki savaşta İsrail?i yenmesinin ardından Batılı yayın organlarında Şia karşıtı söylemin yükselişe geçmesidir. Bu fitnenin arkasında duranlar kendi komplolarının önünü açmaya çalışmaktadırlar.
Sonuncusu Madrid?de yapılan dinlerarası diyaloğun önemine inanıyor musunuz? Yoksa bu toplantı, sizce protokolden ve sözlerden ibaret bir buluşma mı?
Bu toplantılar, şayet açık bir strateji ve netleştirilmiş hedefler üzerine inşa edilirse; dinler, kültürler, medeniyetler arasındaki örtüşme ve uyum ortaya çıkacaktır. Hedeflenen anlaşma gerçekleşecektir. İslam âleminin dünyaya İslam?ın insani ve medeni yüzünü göstermek için gayret sarf etmesi gerekir.
Bu olursa, bazı fanatik ahmakların İslam?ın mukaddesatına yönelik saldırılarını görmezden gelebilir, İslam?ın tüm insanlık için ne anlama geldiğini kavrayamayan insanları korkutmaya çalışanlarla çatışmaktan kaçınmak mümkün olur.
Bence Suudi Arabistan Kralı?nın sponsorluğunda geçtiğimiz ay Madrid?de yapılan dinler arası diyalog toplantısı ve bundan sonra yapılacak olan toplantıların, önemli etkileri olacak organizasyonlar olduğunu düşünüyorum.
İsrail içinden ya da dışından hahamlar gelirlerse yine de katılacak mısınız?
İsrail?i desteklemeyen ve siyonist olmayan Yahudiler katılırsa katılırım. Siyonizm insanlığın ve diyaloğun düşmanıdır. Bu nedenle Yahudilikle Siyonizm arasında ayrım yapmak gerekir. Yahudilikle yapılacak olan diyalog, daha büyük uyum alanı oluşturmak açısından kaçınılmazdır.
Size göre, Şii-Sünni diyaloğu dünya çapındaki toplantılar kapsamında mı gerçekleşmesi gerekir yoksa Sünnilerle Şiilerin İslam şemsiyesi altında mı birleşmesi gerekir?
Bu toplantılar, Şiilerle Sünniler arasındaki diyalog için uygun zeminler değil. Çünkü başka dinlerle olan durumun aksine Şiilikle Sünnilik arasındaki ortak noktalar çok fazla. Aralarındaki diyalog üslubu da genel anlamda dinler arasındaki diyalogdan çok farklı olmak zorunda. İslami diyalog, Kuran, İslam kardeşliği ve ortak çıkar temelinde gerçekleşecektir. Hâlbuki dinler arası diyalog semavi dinler arasında yapılacak olup vicdan, mantık ve fıtrata dayanmaktadır.
Şia, Madrid toplantısında sadece 4 kişiyle temsil edildi. Bu tür toplantılarda bu seviyedeki bir temsilden memnun musunuz?
Biz daha fazla Şii âlimin toplantıya iştirak etmesini arzu ederdik, ancak diyalog Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanlar arasında olduğu sürece Şii din âlimlerinin sayısının önemi yok.
Budizm ve Hinduizm gibi başka inançların temsil edilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bunların da dinler arası diyalog toplantılarına katılmaları sizce zaruri mi?
Bence onların da katılması önemli. Özellikle de fıtratın bu inançlar üzerindeki etkisi gibi hepimizin ortak olduğu hususlar var. Bizim onlarla birçok noktada farklı inançlara sahip olduğumuz doğrudur. İnsanların oluşturmuş olduğu inançlarda da fıtratın bazı etkisinin olduğunu görüyoruz. Bizim bu alanları ortaya çıkarmamız, bu inançlar içinde fıtratın etkisinin boyutlarını daha derinlemesine bilmemiz gerekir. Dahası, bizimle onlar arasında ortak alanları tespit edip ortak hareket noktasında bu hususlardan yararlanılabilir.
Bazıları, Batı?nın İslam ülkelerine yönelik saldırılarını göz önünde bulundurarak bu tür toplantılara katılmayı zaaf alameti olarak gördüklerini söylüyorlar. Ne düşünüyorsunuz?
Diyalog isteyen tarafın kendisinin başkaları tarafından tanınmasını isteyen bir taraf olması hasebiyle zayıf olduğu düşünülebilir ancak biz, diyaloğun mantıklı ve insani bir yol olması hasebiyle bu tür durumlara izin vermeyeceğini düşünüyoruz.
Diyalog, bu bahsettiğim hususları zorunlu olarak içermez. Tersine ortak alanlar arar, başkaları açısından müphem olan noktaları açığa çıkarmaya çalışır.
Evet, ötekine saygı duymak, tabii durumundan çıkarmamak için onu kışkırtmamak, muhatabına kötü davranmamak diyaloğun şartlarındandır. Bu, aynı zamanda Kuran-ı Kerim?in de öngördüğü bir husustur. Peygamber efendimiz, iman açısından insanların en büyüğü olmasına rağmen müşriklere şöyle bir çağrıda yapmaya davet edilmiştir: ?Öyleyse doğru yolda veya apaçık bir sapıklıkta olan ya biziz ya sizsiniz.' (Sebe:24).
Genel olarak dinine ve kendine özgüveni olanlar, diyaloğa girmeye daha yatkındırlar. Çünkü dinin özündeki değerli cevherden emindir. Kimsenin eleştirisinden korkmaz.
Batı?nın Haçlı duyguları ve siyonist nefretle İslami kimliği yok etmeye yönelik elinden geleni yapıyor olmasına ve taraflar arasındaki uçurumun giderek artıyor olmasına rağmen iki taraf içerisindeki makul insanların mevcut sorunların çözümü ve müşterek hususların artmasını sağlamak için bir araya gelmeleri halen mümkün bir konudur. Bu, taraflar içerisindeki fanatik kesimlere karşı çeşitli vesilelerle mücadele edilmesine engel değildir.
Dünya İslami Mezheplerini Yakınlaştırma Kurumu'nun resmi web sitesi