Haber Merkezi / TIMETURK
Amerika?daki düşünce kuruluşlarından Washington Enstitüsü?nden 1 Ağustos 2008?de İran konusu ele alındı. Eski savunma bakanı ve şimdiki ulaştırma bakanı Shaul Mofaz ve dışişleri müsteşarı Nicholas Burns birer konuşma yaptı. Shaul Mofaz, yakın zamanda ?İran?ı vurmakla tehdit ettiği? çıkışıyla biliniyor. Mofaz aynı zamanda Olmert?in istifasıyla boşalan başbakanlık koltuğunun da dışişleri bakanı Tzipni Livni?den sonra en güçlü adayı.
Enstitü raportörü Lauren Cohen tarafından özetlenen konuşmalarda İsrail?in İran konusunda izleyeceği politikada ?iyi polis-kötü polis? numarasını izlediğini söylemek mümkün. İsrail?in dışişleri diplomasiyi öne çıkarırken Mofaz?ın sözcülüğünü yaptığı şahinler kanadı savaşın ?şimdilik diplomasiyle? engellenebileceği ancak ?1,5 yıl içerisinde bölgede başka bir gerçeklik olacağı? ifadesiyle üstü kapalı farklı bir tehdidi öne sürüyor. Bunun anlamı eğer İran şimdi vurulmazsa, 1,5 yıl sonraki savaşın ?nükleer güç? içermesidir. Aynı tehdit İsrail Ben-Gurion Üniversitesi?nden Ortadoğu Tarihi profesörü Benny Morris tarafından da The New York Times?daki köşesinde dile getirilmişti.
Shaul Mofaz ve Nicholas Burns?in Washington Enstitüsü?nde yaptıkları konuşmaların özetinin tercümesini TIMETURK okuyucularının istifadesine sunuyoruz.
SHAUL MOFAZ
İran?ın nükleer programı İsrail devletin varlığıyla ilgili bir tehdit oluşturan askeri silah kapasitesi edinmek üzere yönlenmiş durumdadır. Bu yetenekle İran sadece doğrudan İsrail?e saldırabilmenin yanı sıra, aynı zamanda, Hamas ve Hizbullah gibi terör organizasyonlarına da nükleer şemsiye altında mali ve maddi destek sağlayabilecektir. İran Hizbullah?a İsrail topraklarının büyük bir kısmını vuracak uzun menzilli füzeler sağlamıştır. Bir gün, İran bu gücünü Birleşik Devletler ve Amerika?ya karşı da kullanabilecektir.
Önümüzdeki bir buçuk yıl içerisinde bölgede yeni bir gerçeklik olacaktır. İsrail açısından, İranlı nükleer bir atılımı kabul edilemez. İran toprağı üzerinde herhangi bir yerde zenginleştirme olmamalıdır. Şu anda İran?ın 2009?a kadar düşük seviye zenginleştirme kapasitesine sahip olacağı tahmin edilmektedir. Bu 2010?da askeri seviyeye ulaşacaktır.
İran?ın ana stratejisi zaman kazanmaktır ve şimdiye kadar da bunu başarmıştır. İran tehdidini bertaraf etmek ve resmi değiştirmek için zaman kesin sonuca götüren bir unsurdur. Tahran?ın geçmiş hareketlerinden yola çıkarak birçokları İran?ın Cenevre toplantısında Birleşik Devletler ve Avrupalılar tarafından yapılan öneriyi geri çevireceğini ve var olan ABD yönetiminin sona ermesini beklemeyi seçeceğini tahmin etmektedir. İran?ın etkileyecek şans penceresi daralıp kapanmak üzeredir. Bu zamana karşı bir yarıştır ve İran kazanmaktadır.
Bu nedenle, İran?ın nükleer kapasiteye sahip olmasını engellemek için stratejik bir yaklaşım gereklidir. Haziran?daki ABD-İsrail görüşmelerinde çeşitli sonuçlara ulaşılmıştır. Bunlardan biri de dünyanın İran?a karşı birleşik bir cephe sunmasıdır. İran üzerinde mali yaptırımların uygulanması için uluslararası uyumun yanında bu rejime konvansiyonel silah ticaretinin de engellenmesi de buna dahildir.
Diplomasi İran?ın nükleer programını durdurmak için öncelikli yol olmalıdır. Diplomasinin başarıya ulaşması için, İran?ın zafiyetleri üzerindeki baskılar zorlayıcı şekilde artırılmalıdır. Ancak diplomasinin sınırları vardır. Tüm devletler gibi İsrail?in de öncelikli görevi, vatandaşlarının hayatını korumaktır; bu nedenle tüm seçenekler masadadır. Eğer İsrailli, ABD?li ya da Avrupalı istihbarat İran?ın nükleer silah teknolojisini geliştirmede başarılı olduğuna dair kanıt bulursa, İsrail böylesi bir silahın varoluşa yönelik tehdidini aynı şekilde yansıtarak karşılık verecektir. İsrail Mahmut Ahmedinecad?ın İsrail?in yok edilmesiyle ilgili açıklamalarını ciddiye almaktadır. İsrail başka bir soykırım (Holacaust) riski alamaz.
İsrail kavgasının İran halkıyla değil var olan İran rejimiyle olduğunu bilmektedir. Sadece 30 yıl önce kapsamlı güvenlik işbirliği dahil İsrail?in İran?la mükemmel diplomatik ilişkileri vardı. Halihazırdaki rejim sadece İsrail?e değil dünyanın geri kalanına da düşmancadır.
NICHOLAS BURNS
Orta Doğu dünyanın en önemli yeri ve ABD dış politikasının artan odağı haline geliyor. Irak?taki savaş, İsrail-Filistin savaşı, Hizbullah ve Suriye?nin Lübnan?daki demokrasinin altını oymasını engellemek gündemdeki ana konular. Buna ek olarak, Birleşik Devletler, petrol ticareti ve Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ılımlı Arap devletleriyle de ilişkilerini geliştirmekle ilgilenmektedir. Ancak zaman içerisinde İran bölgesel odak haline gelmiştir.
İran bugün Orta Doğu?da en zor ve girift sorundur. Hamas, Hizbullah ve İslami Cihat gibi terörist grupların ana destekçisidir ve aynı zamanda Irak?ta ABD güçlerine karşı savaşan Şii milis gruplarını da finanse etmektedir. Kanıtlar Taliban?la da ilişkili olduğunu göstermektedir. ABD politikası İran?ın nükleer silah kapasitesine sahip olmasını, tercihen görüşmeler ve BM Güvenlik Konseyi aracılığıyla, engellemeye yönelik olmalıdır.
Birleşik Devletler İran?la baş etmek için 3 inisiyatifi izlemelidir: daha sert yaptırımlar, daha fazla diplomasi ve çift taraflı ilişki geliştirmek. Her ne kadar Birleşik Devletler ve Avrupa İran üzerinde sıkı yaptırımlarını idame ettirseler de, ticari boşluk özellikle Rusya, Çin, Japonya, Güney Kore ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından doldurulmaktadır. Yaptırımların başarıya ulaşması için bu ülkelerin de tam iştiraki gereklidir, özellikle diplomasinin çalışabilmesi için mali yaptırımlar elzemdir.
Zaman diplomasi zamanıdır, savaş değil. Muhammed el-Baradei ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı?nın değerlendirmelerine göre, diplomasi için zaman olduğunu inanmak için nedenlerimiz vardır. Diplomasi taraflarının yaratıcı olmalarını ve sorunları gerçekçi olarak yüzleşmelerini gerektirir. Yakındaki Cenevre toplantısına ABD?nin temsili olumlu bir adımdır ve Condoleeza Rice, İran?la görüşmeyi tavsiye ederek Amerika?nın 28 yıllık konvansiyonel dirayetini kırdığı için alkışlanmalıdır. Uluslararası itirazlara cevap vermesi noktasında İran?ın zorlanması için tüm seçenekler masada olmalıdır. Ancak bu noktada İran?la savaş ne istenmektedir ne de kaçınılmazdır.
İran?la ilgili belirgin bir zorluk, Pyongang ve Havana?dan farklı olarak, Washington ve Tahran arasındaki ilişkinin hiç olmamasıdır. Birleşik Devletler?in 1979 İslam Devrim?inden beri ülkede sabit medya unsurları, iş adamları ve diplomatları bulunmamaktadır. Sonuç olarak her iki ülke birbirleri hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Diğer bir zorlukta iki ülke arasındaki Mossadeq darbesi ve İran rehine krizi gibi nahoş tarihtir. İlişkileri tesisi için ancak her iki taraf da acının mirasına odaklanmayı bırakmalı ve geleceğe bakmalıdırlar.
Ülke yekpare bir siyasi çizgide olmadığı için 2009?daki İran başkanlık seçimlerinden sonra durum değişebilir. Her ne kadar Ayetullah Ali Hamaney?in çok büyük bir güce sahip olsa da, onunla Ahmedinecat, Ali Laricani (İran parlamento sözcüsü) ve diğer eski başkanlar Ali Ekber Rafsancani, Muhammed Hatemi gibi etkin İranlılar arasında göreceli farklılıklar bulunmaktadır.
İki yıldır masa mantıklı öneriler olmasına rağmen İranlılar kaçamak konuşmaktadır. Birleşik Devletler, Rusya?nın İran?ın nükleer santraller ve yakıta sahip olmasına ilişkin önerisini desteklemiştir böylece dünyanın İran?ın nükleer enerjiye sahip olmasını istemediği iddiası boşa çıkarılmıştır. İran, uluslararası kamuoyunun nükleer programı hakkında sordukları sorulara cevap vermelidir. Şu anda top İran sahasındadır.