Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İHH Temmuz 2008 Irak Raporu

IHH'nin Irak ile ilgili hazırladığı Temmuz ayı raporu yayımlandı...

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-08-04 13:56:00

İHH Temmuz 2008 Irak Raporu

 

IHH IRAK RAPORU (TEMMUZ 2008)

'Irak?a farklı bakmak'

2003 yılında Batılı koalisyon güçlerinin işgali ile başlayıp halen devam eden Irak?taki fiili durum, dünya siyasetinin en önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam etmektedir. Aradan geçen 5 yıl içinde nelerin değiştiğini, bu değişimin olumlu yada olumsuz yönlerinin neler olduğunu ortaya koyan sayısız tartışmaya rağmen Irak insanının yaşadıklarının tam olarak anlaşıldığını söylemek mümkün değildir. Irak?ta işgal ile başlayan sürecin yürütücüsü olan güçlerin, bu dönemi değerlendirirken propaganda amaçlı verileri ne kadar doğrudan uzak ise, Irak?taki yeni sürece karşı çıkan tarafların çizdikleri tablonun da gerçekleri anlamamıza yardım etmediği ortadadır.

Eski düzen-yeni düzen tartışmaları arasında, siyasi polemiklere, stratejik analizlere ve uluslar arası güçlerin global pazarlıklarına pek konu olmayan Irak?taki insani durum, bir toplumun geleceğini ipotek altına almaktadır. Diktatörlük rejiminin baskısından (o yada bu şekilde) kurtulmak Irak için bardağın dolu tarafına bakmak ise, bunun için ödenen toplumsal bedelin ne olduğunu anlamakta da bizlere boş tarafı gösterecektir. Irak?a gerçek özgürlüğü getirip getirmeyeceği belirsiz olan bu geçiş dönemi sancıları bir topluma tahammülünün çok üzerinde baskılar getirmiştir. Bu baskı Irak toplumunun dokusunu ve yapısını tehdit etmektedir. Irak?ta insani bilançoyu temel yönleri ile ortaya koymayı amaçlayan raporumuz, bardağın ne kadarının dolu ne kadarının boş olduğunu ortaya koymayı hedeflemektedir.

YÖNTEM VE KAYNAKLAR

Irak hakkında temel insani göstergelere dayalı olarak mevcut insani manzara ortaya konulurken; Irak içinde yaşananları yansıtan tespitlerimiz, araştırma raporları, gözlemler ve birebir görüşmelerle elde edilmiş bilgiler kullanılmıştır.
Bu çerçevede işgalin başladığı tarihten itibaren Irak?ta yoğun insani faaliyet yürüten İHH İnsani Yardım Vakfı?nın bölge yaptığı çalışmalar sırasında elde edilen bulgu ve tespitler, BM uzmanlık kuruluşlarının yayınlamış oldukları raporlar (UNDP, 2002 Arab Humanitarion Development Report; WHO, World Health Statistics 2008; UNESCO, Situation Analysis of Education in Iraq; WFP, 2004 Baseline Food Security Analysis in Iraq) ile Irak Kalkınma ve Planlama Bakanlığı tarafından hazırlanmış Ulusal Kalkınma Stratejisi raporlarında (National Development Strategy 2005-2007) verilmiş olan bilgilere dayanılmıştır. Bu bilgiler İHH İnsani Yardım Vakfı?nın bölgedeki tespitleri ile birleştirilirken, özellikle Irak?taki sivil toplum kuruluşları ve yardım görevlilerinin kayıtlara girmeyen verilerinden de yararlanılmıştır.

BÖLGELER ARASI FARK

2003 yılındaki işgalden bu yana geçen süre içinde Irak?ta her bölgenin insani yıkımdan aynı ölçüde etkilenmediği ortadadır. Bu nedenle Kuzey Irak bölgesinde olduğu gibi kimi bölgeler toplumsal ve siyasal çöküşün etkilerini sınırlı hissederken, orta Irak Sünni bölgelerindeki ekonomik ve sosyal yıkımın şiddeti çok daha büyük olmuştur. Benzer şekilde güneydeki Şii nüfusun yoğun yaşadığı Basra vilayeti ekonomik yıkımı fazlasıyla hissederken, güvenlik konusunda diğer bölgeler kadar ağır bir fatura ödememiştir.

Raporumuz, bölgeler arasındaki farklardan daha çok, tüm Irak insanının insani göstergelerinden yola çıkarak hazırlanmıştır. Verilen rakamlar bir bütün olarak tüm Irak toplumunun kalkınmışlık düzeyini ortaya koymaktadır.

SİYASİ ARKA PLAN

20 Mart 2003 tarihinde başlayan Irak işgali, 10 Nisan 2003 tarihinde Bağdat?ın yabancı güçlerin eline geçmesi ile yeni bir dönemin kapısını aralarken, bu yeni dönemin Irak halkına sunacağı karamsarlık ve acıların boyutlarını tahmin etmek mümkün değildi. Uzun süren savaş (1980-88) ve ambargolar (1990-2003) süreci ardından, Irak bu kez yabancı bir gücün işgali ile tanıştı.

İşgalle birlikte Saddam Hüseyin dönemindeki tüm yapı iptal edilirken, Amerikalıların denetiminde ?Geçici Koalisyon Yönetimi? kuruldu. İşgalin ilk haftalarındaki görüntü ?kontrol? yerine tam bir kargaşa idi. Tüm ordu ve polis teşkilatı lağvedildiğinden toplumsal kaosu kontrol edecek mekanizma kalmamış, her türlü öldürme, adam kaçırma, yağma, hırsızlık ve suistimal için zemin oluşmuştu. Baasçı yönetimi ve yöneticileri tasfiye adına biraz da göz yumulan bu yıkım, kendisinden sonraki tüm algı ve pozisyonları etkiledi.

Öncelikle, hiç kimse güvende olmadığına inanırken, Irak toplumunda hızlı bir silahlanma başladı. Eski aktörler gücünü yeniden elde etmek, yeniler otoritelerini kurmak, iktidar mücadelesine giren farklı siyasi gruplar da kendilerini yeni süreçte ispatlamak için silahı yedeğine almayı kaçınılmaz görmüştü.

Ulusal ve uluslar arası baskılar ardından yönetimin ilk 6 ay içinde Iraklılara devri adına ülkedeki değişik etnik ve dini grup temsilcilerini bünyesinde barındıran 25 üyeli ?Irak Geçici Yönetim Konseyi? kuruldu ve çok geçmeden yeni devlet kurumları oluşturulmaya başlandı. Ancak, deneyimli devlet bürokrasisinin büyük bölümü tasfiye olduğundan Amerikalı danışmanların gözetiminde yeni bir yönetici sınıf inşa edilmesi ağır ilerliyordu. Bu ağır ilerlemenin bedeli toplumdaki kaos, fakirlik ve başıboşluğa ilave olarak huzursuzluk ve şiddetin tırmanmasına neden oldu.

İşgalin bir yılı geride kalıp, 2004 yılı ortasına gelindiğinde BM Güvenlik Konseyi?nin 1546 sayılı kararı gereği egemenliğin sınırlı olarak Iraklılara devri süreci başladı. Bu çerçevede, daha önceki her iki geçici yönetim konseyinin de görevi resmen sona ererek, yeni anayasa ile birlikte İyad Allavi liderliğinde ?Irak Geçici Yönetimi? oluşturuldu. 6 ay görevde kalan hükümet (ABD himayesinde) bir yanda ülkeyi seçimlere hazırlarken, bir yandan dozunu arttıran şiddeti yönetmek durumundaydı. Ama siyasi ve askeri tasfiye süreci toplumun bir bölümünü yabancılaştırırken, diğer bölümünü de öfkenin hedefi haline getiriyordu.

2005 yılı Ocak ayındaki seçimler ardından 275 sandalyeli yeni Irak parlamentosu oluşturuldu. 2005 yılı Nisan ayında Dava Partisi?nden İbrahim Caferi?nin Başbakan; Kürdistan Yurtseverler Birliği?nden Celal Talabani?nin Devlet Başkanı olarak göreve başlamasıyla Irak?taki siyasi belirsizliğin biraz olsun dağılması umuluyordu. Ancak Bağdat?ın Yeşil Hat?tı içinde toplumdan kopuk siyasi düzen kurma çalışmaları iktidarda Şii partilerin, muhalefette de Sünni partilerin olduğu tehlikeli bir süreci beslemeye başlamıştı.

Yeni yönetimin gündemindeki işlerin başında ülkede giderek artan şiddete çözüm bulmak ve anayasaya dayalı yeni bir meşruiyet sağlamak geliyordu. Ekim 2005 tarihinde yapılan referandumla birlikte anayasa taslağı %79 oranıyla kabul edildi. Yeni anayasaya göre ilk seçimler 2005 yılı Aralık ayında yapıldı ve Dava Partisi?nden Nuri el-Maliki başbakan olarak seçildi.
Ancak Irak?ta işgalin himayesi altında yok olan istikrarı yeniden tesis etme arayışı, Şubat 2006 tarihinde Samarra kentindeki el-Askeri türbelerine düzenlenen saldırı ile yerini yepyeni bir olguya bıraktı: ?Şii-Sünni çatışması.? Çarpık siyasi oluşum sürecinin de beslediği bu iç çatışmalarda, binlerce kişi hayatını kaybederken, onlarca ibadethane yıkılmış ve yüz binlerce kişi yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmıştı.

Irak resmi polis ve ordu güçlerinin de dahil olduğu milisler savaşı, iki tarafın radikal uçları tarafından tırmandırılırken, ülkede her etnik ve mezhebi grup kendi yaşam alanında toplaşmaya ve bu da ileriye dönük olarak birbirinden bağımsız siyasi yapıların oluşmasına dönüştü. Bağdat?ı ikiye bölen Dicle nehrinin doğusu Sünnilerin kontrolüne girerken, Batısı Şiilerin denetimine geçti. Kuzey?de Kürt nüfusun yaşadığı bölgelerde bağımsız bir yapı hayatiyetini sürdürürken, güneyde Basra?da da Şii nüfusun hakim olduğu başka bir siyasi yapı kemikleşti.

2007 yılı ile birlikte kendi bölgelerinde güvenliği sağlamak üzere ABD?nin Sünni aşiretlere silahlanma izni yeni bir denge durumu ortaya çıkardı. ?Uyanış Hareketleri? (Hareketü?s-Sahve) adıyla bilinen grupların silahlı milis sayısı 200 bine yaklaşırken, devlet içinde bağımsız bir orduya dönüşmeleri Şii-Sünni ilişkileri yönünden farklı bir tehlikenin de oluşmasına neden oldu. Maliki hükümeti?nin, çoğunluğu Şii gruplardan oluşan Irak güvenlik güçlerine alternatif olarak güçlenen bu grupları Irak güvenlik güçlerine eklemleme çabaları çok da etkili olamadı.

Halen ulusalcılardan, selefi gruplara, laik Baasçılardan İslamcı gruplara kadar 60?dan fazla silahlı gücün Amerikan işgal güçlerine ama çoğunlukla birbirlerine karşı savaştığı Irak?ta hedefin, ?karşı tarafın sivilleri? olması Irak?taki sosyal yıkımı beslemektedir.

Irak?ta görev süresi 1 Aralık 2008 tarihinde sona erecek olan yabancı güçlerin çekilmesi öncesi Amerika?nın Irak yönetimi ile geliştirmeye çalıştığı stratejik işbirliğini öngören Askeri Güçlerin Statüsü anlaşması (Status of Forces Agreement=SOFA) ülkedeki tüm kesimlerden büyük bir dirençle karşılaşmış durumda. Ülkede 50 Amerikan üssü kurulmasını öngören gizli anlaşmanın birçok maddesi Irak?ın ulusal egemenliğini zedeleyici unsurlar taşıdığı gibi, Amerikan askeri varlığının başka bir isim altında ve yasal korumayla sürmesini garanti altına alıyor.

18 Vilayetteki yerel meclislerin belirleneceği Ekim 2008 seçimleri öncesinde ülke siyaseti yoğun tartışmalar yaşarken, halen oluşum aşamasındaki siyasi yapı sadece Irak?ı değil tüm bölgeyi yakından ilgilendiren unsurlar barındırmaktadır. Bölgedeki ülkelerin yakından takip ettiği siyasi ve ekonomik yeninden yapılandırma çalışmaları, herkesin eğilimine göre farklı anlamlarda yorumlanabilmektedir.

Bu bakımdan mevcut siyasi yapılanmada bardağın dolu tarafına bakıldığında, Şii, Sünni ve Kürt partiler açısından geçmiş 5 yılda hiç olmadığı kadar uygun bir diyalog ortamının oluştuğu söylenebilir. Petrol gelirlerinin adil paylaşımı gibi temel yasaların çıkarılmasında tüm grupların ortak çıkarlara vurgu yapması, içteki çatışmaların sona erdirilmesinde karşılıklı sorumlulukların dillendirilmesi, yabancı güçlerin ülkeden ayrılması konusunda ortak düşüncelerin oluşması bardağın dolu tarafı.

Ülkedeki siyasi oluşum halen Irak bütününü değil, etnik ve mezhebi çıkarları önceleyen bir güdüyle yürütülüyor. Bir arada bulunmaları için sürekli ortak düşmana ihtiyaç duyacak olan bu grupları, şiddetin sonra ermesinden sonra bir arada tutacak ortak noktalar bulmak zor olacaktır. Etnik ve siyasi gruplar arasındaki güvensizliğin sürmesi ve birbirlerine karşı ABD ile birbirlerinden bağımsız ilişkiye girme eğilimleri gibi boş tarafa bakanları haklı gösterecek çok sayıda unsur da bulunuyor.

EKONOMİ

Bundan 20 yıl öncesinde Irak ekonomisi 27 Arap ülkesi arasında Suudi Arabistan?dan sonra en büyük ikinci, (Ortadoğu?da üçüncü) ekonomi idi.
1980 yılından bu yana devam eden savaşlar sebebiyle, petrolden elde edilen zenginlik savaş giderlerini karşılamak üzere seferber edilirken, ambargoların halk üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek gibi çok yönlü harcamalar sebebiyle alt yapı yatırım ve hizmetleri hep ertelendi. Bugün Irak ekonomisi ?geçici bir çöküşün? içinde bulunmaktadır. Çöküşü ?geçici? kılan ise, ekonominin temel motoru olan petrolün potansiyel bir zenginlik olarak korunuyor olması ve iyi yönetilmesi halinde Irak?taki olumsuz insani durumu 10 yıl gibi bir sürede düzeltebilecek imkanı barındırmasıdır.

1990?lı yılların başında Kuveyt?in işgali ardından uygulanan uluslar arası ambargo sebebiyle, ekonomik dengelerle birlikte halkın yaşam standardı da negatif seyir izledi. Milli gelirinden daha yüksek dış borca sahip Irak (120 milyar dolar), yüksek işsizlik (%65), yüksek enflasyon (%35-50), ambargolar sebebiyle eskimiş altyapısı (%80), ile ekonomik göstergelerde İslam dünyasının en kötüsü durumundadır.

Irak?ın 27 milyonluk nüfusunun 16 milyonu çalışma yaşındaki iş gücünden oluşuyor ve bunların yarıdan fazlası işsiz durumda. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, İslam ülkeleri içinde son sırada bulunan Irak?ın durumu en iyi durumdaki ülkeden 60 kat kötü durumdadır.

2,1 milyon varillik günlük üretimle Irak?ın yıllık gelirleri yaklaşık 100 milyar doları bulmaktadır. Günlük üretim kapasitesi işgal ve ambargo öncesi dönemde 3,5 milyon varile ulaşan Irak, düşük üretime ilaveten, yolsuzluk ve kontrol eksikliği sebebiyle yüz milyonlarca dolarlık gelirden mahrum kalmaktadır. Ekonominin yeniden yapılandığı bir dönemde her kuruşa ihtiyaç duyan Irak?ın, verimsiz kullanılan kaynakları sebebiyle yaşadığı zarar, gelecek kuşakların sağlığından, eğitiminden ve mutluluğundan çalınmaktadır.
İşgalinin ilk günlerinde Amerika?nın Irak Yöneticisi Paul Bremer tarafından yayınlanan 39 nolu emirle ülkede petrol çıkarımı hariç tüm sektörlerin tamamen özelleştirilmesi süreci, tam bir yağmaya dönüştü. Irak?ın günlük üretiminin yüzde 6?sına denk gelen 300 bin varil petrolün (42 milyon $) bu şekilde yasadışı yollarla çekildiği belgelenirken, tespit edilemeyen miktarın ise bu rakamın en az iki katı olduğu tahmin edilmektedir.

Bizzat Irak Petrol Bakanlığı Müfettişlerinin raporlarına göre güney limanlarından ithal edilen petro kimya ürünlerinin yüzde 20?si (yaklaşık 5 milyar dolar), illegal yollarla yapılmakta, ithal edilen diğer mallara ilişkin yolsuzluk miktarı aylık 1 milyar doları bulmaktadır. Amerikalı müfettişlerin verdiği rakamlar ise yabancı firmaların içinde bulunduğu yolsuzluk rakamının 8 milyar doları aştığına işaret etmektedir.

Aylık geçim giderlerinin 500$?ı aştığı Irak?ta ortalama aylık gelir, fert başına 70$ gibi küçük bir rakama denk gelmektedir. En fazla güvenlik sektörünün kazandığı ülkede, insanların geçim kaygısıyla asker, polis yada özel güvenlikçi olmak istemesi istikrar arayışındaki hükümetin işini kolaylaştırsa bile, ekonominin kendi dinamikleri ile ayakları üzerine kalkmasını geciktirmekte ve yatırımlar sürekli aksamaktadır. Bir sonraki bölümde verilen rakamlar, bütçe harcamalarında güvenliğe ayrılan payın her yıl artarken, alt yapıya ayrılanın düştüğünü daha net ortaya koyacaktır.

2003 yılı Ekiminde yeni Irak dinarı yürürlüğe girdiğinde değeri yaklaşık 2 doları bulurken, 2005?te 1,4 dolara, 2007 sonu itibariyle de 1,2 dolara yükseldi. 2008 yılı içinde bu rakam 1,1 dolar oldu. Petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak geliri artan Irak?ın, buna dayalı olarak parasının değer kazanması kısmen olumlu görülmekle birlikte, kişi başına gelirin yıllık 864 dolar olması, yakın ve orta vadede, fakirlik sorununun süreceğini gösteriyor.

Dünyanın en borçlu 43. ülkesi durumundaki Irak?ta her fert başına yıllık yaklaşık 2 bin dolarlık bir yük binmektedir. Dış yatırımlar açısından dünyada 178 ülke içinde 143. sıra ile yatırım imkanlarının en riskli olduğu ülkeler arasındaki Irak?ta ya Kuzey Irak gibi güvenliğin görece iyi olduğu belirli bölgelere yatırımlar yoğunlaşmakta yada riskli bölgelerde suiistimal ve kayırmalara dayalı verimsiz yatırımlar yapılmaktadır.

Sadece işgal güçlerinin değil, diğer silahlı milis ve örgütlerin eylemleri sebebiyle yaşanan korku hali; çok sayıda dükkanın kapanmasına, işsizliğin tırmanmasına ve devlet kademelerindeki kayırmalar farklı etnik ve mezhebi gruptaki toplulukların işsiz kalmasına neden olmaktadır.

ALT YAPI

Irak?ta bulunan yaklaşık 5 milyon hane içinde 3,5 milyonu (15 milyon insan) elektrik alamamaktadır. En iyi durumdaki başkent Bağdat?ta günde en fazla 7 saat elektrik verilmektedir. Irak?ta mevcut kapasite ile, 8000 MW Elektrik ihtiyacının sadece yarısı karşılanabiliyor. İhtiyacın karşılanması için en az 12 milyar dolarlık yatırım gerekiyor.

Elektrik olmadığı için pompa istasyonları gerekli kapasite ile çalışmadığından, nüfusun yüzde 90?ı temiz suya ulaşamıyor.

Ülke çapında bulunan 177 kanalizasyon ve arıtma tesisinden sadece 34 tanesi çalışabilecek durumda. Buralarda çalışacak işçi bulmak da çok zor. Zira 2005 yılından bu yana öldürülen 500 belediye işçisinin büyük bölümünü arıtma tesislerindeki savunmasız işçiler oluşturmaktaydı. İşgali öncesi 1200 aracın bulunmasına karşın, ilk aylardaki kaos sebebiyle bunların üçte ikisi yağmalanmış veya imha edilmiştir.

Irak?ta tüm alt yapı çalışmalarının tamamlanabilmesi için 35 milyar dolarlık bir acil yatırım gerekmektedir. Ancak ülkede güvenlik krizinin bir türlü sona ermemesi, güvenlik için ayrılan harcamaların oranını, alt yapı harcamalarının aleyhine olmak üzere genişletmektedir.

Aşağıdaki tablo, bazı önemli kalemlerde 2004-2007 yılları arasındaki BM uzmanlık kuruluşlarınca belirlenmiş Irak?ın yeniden inşası konusundaki ihtiyaç durumu ile tahsisat durumlarını göstermektedir. Buradaki tahsisat, gerek Irak?ın kendi iç kaynaklarından ve gerekse dış ülkelerin yardımlarından sağlanacak kaynaklarla oluşturulması planlanmaktaydı. Hayati sektörlere yatırımların gerçekleşme oranlarını artırmak şöyle dursun, tahsisatın dahi giderek düşürülmesi; o alandaki ihtiyacın azalmasından daha ziyade rakamların gerçek düzeye çekme çabasıyla izah edilebilir.

Alt yapı alanı 2004 Tahsisatı 2006 Başı Tahsisatı Artış oranı (%)
Elektrik altyapısı 5,4 milyar $ 4,2 milyar $ -%20
Kamu sağlığı ve su 4,2 milyar $ 2,1 milyar $ -%50
Eğitim 0,2 milyar $ 0,4 milyar $ +%50
Yol, köprü onarımı 0,3 milyar $ 0,2 milyar $ -%30
Telekomünikasyon 0,5 milyar $ 0,4 milyar $ -%20
Güvenlik 4,6 milyar $ 7,3 milyar $ +%52

Aşağıdaki tablo da, Dünya Bankası ve diğer BM uzmanlık kuruluşları tarafından belirlenen bazı ihtiyaç kalemlerindeki yapılması gereken yatırım tutarı ile Irak hükümetinin yapmış olduğu yatırım miktarlarını göstermektedir.

Altyapı alanı Belirlenen ihtiyaç Harcanan meblağ Fark
Eğitim ve sağlık 6,4 milyar $ 2,2 milyar $ -4,2 milyar $
Elektrik 12,1 milyar $ 4,1 milyar $ -8 milyar $
Su 6,8 milyar $ 2,5 milyar $ -4,3 milyar $

İNSANİ BİLANÇO

ÖLÜMLER

Her ay ortalama 4 bin insanın şiddet sebebiyle hayatını kaybettiği Irak?ta sivil ölüm sayısı hakkında değişik rakamlar söylense bile herkesin üzerinde birleştiği nokta, mağdur sayısının her geçen gün katlanarak artmasıdır. Irak?ta insanların savaş öncesi sokakta yürürken ölme ihtimali yüzde 1 olarak kabul edilirse, bugün yüzde 58 daha fazla ölme ihtimali olması her hangi bir kişinin, evine dönme ihtimalinin yarıdan daha düşük olduğunu gösteriyor.

Tablo : Irak?ta yaşanan ölümlerin dağılımı

Irak?ta işgalin başladığı 2003 Mart ayından bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı hakkında üç farklı kaynağın rakamları karşılaştırmalı olarak ele alındığında durum ne kadar çelişik görünürse görünsün, ölen siviller her birinde onbinlerle ifade ediliyor ve sivil mağduriyetin artan boyutları konusundaki gerçek değişmiyor. Bu hesaplamalarda en düşük rakam işgal güçleri ve Batılı NGO?ların verdiği bilançolarda bulunuyor. Buna göre savaşın başladığı 2003 yılı Mart ayından beri ölen Iraklı sivillerin sayısı 95.000?i buldu. Irak Sağlık Bakanlığı ise 5 yılda ölen sivillerin sayısını 155.000 olarak belirlemiş. Batılı araştırma ve (Lancet Dergisi gibi) uzmanlık kuruluşlarının ailelerle görüşerek yaptığı hesaplama 650.000 sivilin öldüğünü ortaya koyuyor.

AÇLIK

Irak?ta ekonomik imkanların zarar görmesi ve alt yapının kendini yenileyememesi sebebiyle halen 6 milyon 200 bin kişi açlık çekiyor. Bunun anlamı her 4 Iraklıdan birinin açlık sorunu yaşadığıdır. Bununla birlikte gıda güvenliği olmadığından toplamda 8 milyon Iraklının düzenli yardım alması gerekiyor. Bu da nüfusun yaklaşık yüzde 30?a yakın bir rakamı oluşturmaktadır.

1990 yılında ortalama bir Iraklının günlük gıda değeri 3300 kalori iken, 2003?e kadar süren ambargoda bu 1000 kaloriye gerilemiş, işgalin başladığı tarihten bu yana çok az yukarıya hareket etse de, olması gereken noktanın gerisinde kalmıştır. Her doğan çocuğun yüzde 23?ü olması gereken kilodan düşük doğuyor. Normal kilosunda olması gereken 5 yaş altı çocuk sıralamasında dünya sıralamasında Afrika?daki birkaç ülkeden sonra en kötü rakam Irak?tadır.

Fakirlik sınırında bulunan Iraklıların oranı: %75

EĞİTİM

Okul çağındaki her 5 çocuktan sadece 1?i okula gidebiliyor. Ülkede işgal sonrası yaşanan şiddet sebebiyle ve özellikle mezhebi güdülerle gerçekleştirilen saldıralar ardından 800 bin çocuk okulunu terk etmek zorunda kaldı. Önceki yıllarda okuma yazma oranının %80?lere kadar çıktığı ülkede okuryazarlık oranı 15 yılda %60?a gerilemiş durumda yani her 10 kişiden 4?ü okuma yazma bilmiyor. Bu oran kadınlarda %47 düzeyinde.
1980?li yıllarda Ortadoğu?da en iyi eğitim veren ülke durumundaki Irak, bugün tüm bölgenin en geri kalmış ülkesi halinde. Yetişkinlerin yüzde 22?si hiç okula gitmezken, ilkokula yazılma oranı, bir üst seviyede, örneğin liseye, kayıtlarda yarı yarıya azalmakta, üniversiteye girişlerde ise olması gerekenden onda bir daha düşmektedir.

Eğitimciler yönünden de Irak en tehlikeli bölgelerin başında gelmektedir. İşgalin başından beri 500?ü aşkın eğitimci ve bilim adamı suikastla hayatını kaybederken, önemli bir bölümü de ülke dışına kaçmak zorunda kalmıştır. Ülke içinde kalanların tümü de, yurt dışındaki meslektaşlarının tersine hiçbir akademik yenileşme gerçekleştirememekte, Irak?taki kültürel ve entelektüel birikim tükenme noktasına gelmektedir.

Güvenliğin yanı sıra, eğitim alt yapısına son 20 yıldır hemen hiçbir yatırım yapılmamış olması durumu, yeni dönemde de sürmektedir. Alt yapı çalışmalarında 35 milyar dolarlık planlamada eğitime ayrılan oran 1 milyar doları zar zor bulmaktadır. Yayınlanan bilimsel makale sıralamasında 57 İslam ülkesi içinde sondan 5?inci sıraya gerilemiştir.

SAĞLIK

Irak?ta işgal önceki kayıtlı yaklaşık 34 bin doktor bulunmaktaydı. 2003 sonrası işgalden beri şiddet olayları sebebiyle 20 bini aşkın doktor ülkeyi terk etti. Aynı sürede yaklaşık 2 bin doktor da öldürüldü. Doktor sayısındaki dramatik düşüşün en yıkıcı etkisi ise, yaralanmaların arttığı bir dönemde ortaya çıkan doktor açığı ve bunun ölümcül sonuçlarının yüksek oranıdır.

Cerrahi müdahale gerektiren hastaların yüzde 75?e yakını bomba yada silah yaralanmaları sebebiyle başvuranlardan oluştuğundan, bunların büyük bölümü doktor ve teknik imkan olması halinde iyileşecek hasta kategorisindeydi. Ama yaralıların yarıdan fazlası hayatını kaybetti.

Her 10.000 kişiye düşen doktor sayısı bakımından İslam ülkeleri arasındaki bir karşılaştırmada Irak 6 doktor ile bugün sondan en kötü 10 ülke arasında. Buna göre Irak, kendisinden daha kötü durumdaki Afganistan, Yemen ve Cibuti gibi ülkelerin biraz önünde bulunmaktadır.

Çocuk ölümlerinin yüzde 70 sebebi iyileştirilebilir ishal ve solunum hastalıkları sebebiyle yaşanmakta. 1989?da çocuk ölüm oranı her 1000 canlı doğumda 60 iken, 2001?de bu rakam iki katına (133) çıkmış, bugün 107 çocuk ölümü ile küçük bir iyileşme kaydedilse de, Afrika?nın en kötü durumdaki ülkeleri olan Sahra altı ülkelerinin (105) bile önüne geçememiştir. Irak, İslam ülkeleri içinde, bu konuda da Afganistan (129) ve Somali?den (120) sonra en kötü üçüncü sıradaki ülkedir.

5 yaş altı çocuklardaki ölüm oranı bakımından Irak?ta, her 1000 çocuktan 130 tanesi 5 yaşını göremeden hayatını kaybediyor. Bu sıralamada İslam ülkeleri içinde yine Somali (224) ve Afganistan (191) ardından üçüncü en yüksek rakam.

Sağlık merkezlerinin sayısı 1991 yılında 1800 iken, bugün bu rakam üçte bire düşmüş durumda. Kalanların da yarıdan fazlası yenilenmeye ihtiyaç duyuyor. Her 10.000 hastaya düşen hastanedeki yatak sayısı 13 gibi çok düşük bir seviyeye gerilemiş durumda. Bu sıralamada da Irak, İslam ülkelerinin en kötüleri liginde.

Iraklıların yüzde 70?i temiz suya ulaşamıyor. Bu oran içinde temiz içme suyuna ulaşamayanların yüzde 40?ını çocuklar oluşturmaktadır. Bu ise dünya ortalamasının çok çok üzerinde bir rakam. Irak, Somali, Afganistan ve Yemen gibi ülkelerden sonra bu konuda en kötü değere sahip dördüncü ülke. Ülkedeki meskenlerin sadece yüzde 19?unun kanalizasyon sistemi bulunuyor.

Çeyrek milyon insan savaşta kullanılan silahların yan etkileri sebebiyle kronik rahatsızlık çekerken, İHH İnsani Yardım Vakfı?na başvuran Iraklı hastaların yüzde 40?ını, bombaların yol açtığı tümör hastalıkları ve kanser türleri oluşturmaktadır.

Yaşanan şiddet sebebiyle başta çocuklar olmak üzere insanların tamamına yakını, psikolojik rahatsızlıklardan müzdarip. Büyük bölümü uykusuzluk, ümitsizlik ve kaygı sebebiyle yaşamdan umudunu kesmiş durumda. Irak?ta sigara kullanma ve uyuşturucu oranı dünya ve bölge sıralamalarının çok üstünde bulunuyor. Yetişkinler içinde sigara kullanımı oranı %25?e ulaşırken henüz resmi istatistik yapılmadığından oranı tam olarak tespit edilememekle birlikte uyuşturucu da büyük bir yaygınlık göstermeye başlamıştır.

Sağlık alt yapısındaki yıkımın ve ihtiyacın büyüklüğüne rağmen Sağlık Bakanlığı bütçesi tüm ülke bütçesinin %4,7?sini oluşturmaktadır. Bunun içinde idari giderler, personel maaşı ve ulaşım masrafları gibi teknik harcamalar çıkınca, sağlık harcamaları için ayrılmış bütçe oranı, yukarıdaki rakamın yarısına kadar düşmektedir.

TOPLUMSAL YIKIM

Dul ve Yetimler

İşgalin başladığı 2003 yılından bu yana her gün ortalama 400 çocuk yetim durumuna düşerken, ortalama 80 kadın da dul kaldı. Halen ülkede 5 milyonu aşkın yetim çocuk ve 1 milyonun üzerinde dul bulunuyor. Dul kalanların tamamı eşi öldürüldüğünden bu duruma düşmüş değil. Boşanmalar sebebiyle dul kalanların sayısı da azımsanmayacak boyutlarda. Irak toplumunda savaş öncesi fazla yaygın olmayan boşanmalar yüzde 200 oranında artmış durumda. Buna karşın yeni evlilikler de yüzde 50 oranında azaldığından, Irak toplumu, savaş sonrası sendromuna, yani kadın sayısı ile erkek sayısı arasındaki dengenin kadınlar aleyhine bozulması sürecine girmek üzeredir.
Ata erkil bir toplum olan Irak?ta erkek nüfusun azalması, bir yanda aile yapısını tamamen tehdit ederken, ekonomik ve ahlaki bakımdan kadınları savunmasız duruma düşürmektedir. Üstelik psikolojik ve fiziki şartların olumsuzluğu sebebiyle kadınların yüzde 65?inin düşük yaptığı ülkede, aileyi bir arada tutan değerler giderek zayıflamaktadır.

6,5 milyar nüfuslu dünyada halen 107 milyona yakın yetim bulunduğu göz önüne alındığında, bu sayısının neredeyse yüzde beşini sadece Iraklı yetimler oluşturmaktadır. Yani dünya nüfusunun 0,3?lük bir bölümünü oluşturduğu halde Irak, buna karşın dünya yetimlerinin yüzde 5?ine sahip bulunmaktadır. Rakamın yüksek olmasının yanı sıra, yetimlere yönelik rehabilitasyon, bakım, maddi yardım yada eğitim gibi hizmetlerin çok sınırlı olması, toplumun geleceği açısından büyük bir risk oluşturmaktadır.

Babalarını kaybeden ailelerin en ciddi sorunu, büyük erkek evladın çalışmak üzere eğitimini bırakıp sokağa çıkması. Halen Irak?ta 14 yaş altındaki çocukların yüzde 15 gibi yüksek bir rakamı çocuk işçi olarak çalışıyor.
Çocukları bekleyen en büyük tehlike, eğitim almamaları, uyuşturucuya alışmaları ve her türlü istismara açık hale gelmeleridir. Halen resmi sayı bilinmemekle birlikte binlerce çocuk da dilenci olarak sokaklarda çalışmakta yada şiddet gruplarının savaşçısı haline gelmektedir.

4 yıl öncesine kadar çocukların büyük bölümü evlerinde ailelerinin yanında yaşıyordu ama şimdi %40?ı göçmen olarak başka bir bölgede yada akrabalarının yanında bulunuyor. Bunların geri dönüşü yada rehabilitasyonu için ciddi hiçbir çalışma yapılmıyor. 2005-2007 yılları arasındaki bütçe harcamaları içinde kadın ve çocuklar için ayrılan oran sadece %0,6 gibi küçük bir seviyededir.

Irak, 195 ülke arasında yapılan sıralamada çocuk ölümlerinde en fazla ölümlerin olduğu ilk 27 ülke arasında bulunmaktadır. Dul ve yetim sayısının bu denli yüksek seviyede olması, Irak toplum yapısının önümüzdeki yıllarını etkileyeceğinden, acilen gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Şimdilik küçük bir bölümü devletten aldığı aylık ortalama 150$?lık dul aylığı ile geçirmeye çalışsa da, %80?e yakını ya hiç yardım almamakta yada yardım kuruluşları ve akrabalarından gelen düzenli olmayan yardımlarla yaşamını sürdürmektedir.

Bu tür yardımlar devletin sosyal kurumları tarafından verilen maaş ödemeleri gibi süreklilik arz etmediği için sorunun köklü bir şekilde çözümüne hizmet etmekten çok durumu idare etmeye yaramaktadır.

Mülteciler

Irak?ta toplumsal yapıyı parçalayan cinayetler, ülke içinde ve dışında büyük bir Iraklı mülteci sorununa neden olmuştur. Ülke içinde mezhebi ve etnik sebeplerle yer değiştirenlerin sayısı 4 milyonu bulurken, ülke dışına kaçanların sayısı 2 milyonu geçmektedir. Ülke nüfusuna oranladığımızda Irak?ta her 4 kişiden birinin mülteci olduğu görülmektedir. Yerinden edilen Iraklıların yarıya yakını çocuklardan oluşturuyor. Bu insanlar Irak içinde gittikleri bölgelerde ya akrabalarının yanında yada metruk mahallerde ibtidai çadırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır.

Ülke dışına çıkan mülteciler ise, gittikleri ülkelerde çoğunlukla insan onuruna yakışmayacak koşullarda, yardıma muhtaç, sağlık hizmetleri olmaksızın ve her türlü güvenlikten yoksun olarak yaşamlarını sürdürmektedirler.

Iraklı Mülteciler

Suriye 1.250.000
Ürdün 750.000
Mısır 150.000
Türkiye 25.000
Körfez 250.000
İç göçmen 4.000.000

Toplam: 6.425.000

Tutsaklar

Amerikan işgal güçlerinin elinde halen yargılanmaksızın tutulan 25 bini aşkın esir bulunuyor. Irak güvenlik güçlerinin elindekiler ile birlikte sayı 60 bine ulaşmaktadır. Bu tutuklulardan 840 tanesi çocuk. Toplumsal barışın önündeki en önemli engellerden biri olarak görülen tutsaklar konusu Irak?ta hemen birçok ailenin gündeminde. Dünya sıralamasında her 100 bin kişiye düşen tutsak sayısı bakımından üst sıralarda bulunan Irak, 250 ile; Amerika (756) ve Rusya (611) gibi yüksek nüfuslu ülkelerin ardından ilk beşe girmektedir.

ABD 756
Rusya 611
Irak 250
Fransa 186
Kanada 107
İtalya 104
Türkiye 91
Japonya 62

SONUÇ VE ÖNERİLER

2003 yılından bu yana Irak?ın içinde bulunduğu koşullar, olumsuz ambargo mirası üzerine bindiğinden çok büyük bir yıkıma neden olmuştur. İşgal sonrası uygulanan yanlış siyasetler yüzünden Irak toplum dokusu bozulurken, etnik ve mezhebi öfke halkı parçalamış, bunun doğal bir sonucu olarak da birbiriyle dayanışması gereken toplumsal katmanlar birbirinden uzaklaşmıştır.
İşgalin başından beri uygulanan hiçbir siyasi proje dikiş tutmazken, atılan her adım güvenlik olmaması sebebiyle ya yarım kalmış yada Irak halkının aleyhine dönmüştür. İşgal güçleri, uluslar arası hukuktan kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmek yerine, güvenlik bahanesi ile çatışmaların büyümesinde itici rol oynamışlardır.

Çeyrek asrı aşan siyasi istikrarsızlık doğal olarak ekonomik dengeleri alt üst etmiş, Ortadoğu?nun en zengin ve refah ülkelerinden biri olan Irak, kısa sayılabilecek bir süre içinde Afrika?daki geri kalmış ülkelerle aynı kaderi paylaşmaya başlamıştır. Petrolün varlığı her ne kadar Irak?ın geleceğini inşa etmede en önemli garantilerden biri olsa da, Irak halkı ?hazine üzerinde oturan fakir? durumuna düştüğünden, bu zenginlikten yararlanamamaktadır.
Halkın dörtte üçünün fakirlik sınırına düştüğü ülkede, iş gücündeki her üç kişiden sadece birinin işi bulunmaktadır. Yine geçim imkanları bulunmayan ülkede, milyonlarca insan dışarıdan yardımla hayatta kalabilmektedir.

Ambargolar ve savaşlar sebebiyle alt yapının büyük bölümü ya yıkılmış yada ilkel duruma düşmüş olan ülkede, elektrik ve su gibi yaşamsal alanlarda gözle görülür bir ilerleme henüz kaydedilmemiştir. Eğitim kurumları ve hastanelerin yetersiz olduğu ülkede, yerel sağlık merkezlerinin çoğu basit pansuman ve muayene hizmeti verebilirken, doktorların büyük bölümü ya öldürülmüş yada ülke dışına kaçmak zorunda kalmıştır. Okulların varlığına rağmen güvenlik sebebiyle on binlerce çocuk okulu terk ederken, öldürülen eğitimciler sebebiyle Irak toplumunun ilim seviyesi adeta sıfırlanma riskiyle karşı karşıya kalmıştır.

Hepsinin doğal sonucu olarak insani bilançonun oldukça kabarık olduğu ülkede, onbinlerce sivil savaş sebebiyle hayatını kaybederken, geride kalan yüz binlerce yetim ve dul kadın toplumun geleceği önünde en öncelikli konu olarak durmaktadır. Değişik ülkelere dağılmış vaziyetteki mülteciler ve hayatlarından endişe edilen tutsakların varlığı Irak toplumundaki sosyal yarayı sürekli canlı tutmaktadır.

Kısacası Irak?ta devlet ve toplumun yeniden inşa edilmesi uzun bir süreci alacaktır. Öncelikle, sorunlarını çözecek olan Irak halkının bizzat kendisidir. Bu süreç içinde kendi ayakları üzerinde durana kadar Irak toplumuna destek vermek, mağduriyetleri biraz olsun hafifletecektir.

Gidişatın olumsuz etkilerinin hafifletilmesi için genel anlamda;
- Irak?ta siyasi istikrarın sağlanması için toplum kesimleri arasındaki uzlaşmaya katkıda bulunulmalı.
- İşgalin bir an önce sona ermesi için bir takvim açıklanması yönünde baskı oluşturulmalı.
- Siyasi tartışmalardan daha çok, bölgede yaşanan insani trajedi gündemde tutulmalı.

Bu hususların gerçekleşebilmesi için yardım kuruluşları olarak;
- Irak insanının acılarını hafifletmek amacıyla yardımlara yeniden hız kazandırılmalı.
- Irak?taki devasa sorunların çözümü büyük meblağ gerektirdiği için Türkiye?deki tüm yardım kuruluşları yükün dağılmasında rol oynamalı.
- Bu amaçla, İHH İnsani Yardım Vakfı?nın öncülüğünde uluslar arası yardım kuruluşları tarafından kurulmuş olan Irak Yardım ve Kalkınma Konseyi ile işbirliği geliştirilmeli.
- Özellikle dul ve yetim sorunun çözümünde uzun vadeli projeler geliştirilmeli.
- Dul bayanların rehabilitasyonu, kendi ayakları üzerinde durabilmelerinin temini için Türkiye?deki kadın platformlarının işbirliği ile değişik eğitim ve destek programları tertip edilmeli.
- Yetimlerin kefaleti, eğitimlerinin sağlanması ve kendi toplumsal değerleriyle iç içe büyüyebilmesi için destekler arttırılmalı. Özellikle Iraklı yetimlerin sorunlarını tartışmak üzere toplantılar tertip edilmeli.
- Mültecilere destek amacıyla, bulundukları ülkelerde sağlık, eğitim ve gıda yardımları arttırılmalı.
- Mültecilerin geri dönüşleri için destek sağlanmalı.

Türkiye devleti olarak,
- Irak toplumunu bir arada tutacak değerler öne çıkarılmalı, Irak?ın değişik toplum kesimlerinden aydın ve gazeteciler Türkiye?ye davet edilerek sosyal anlamda yeniden yapılanmaya destek olunmalı.
- Şii-Sünni, Kürt-Arap, Kürt-Türkmen gibi farklılıkları siyasi çatışmanın aracı değil, farklı güçlerin bir koalisyonu olarak yeniden dizayn etmede destek olunmalı.
- Türkiye devleti, tüm siyasi, etnik ve mezhebi grupların buluşmasında kolaylaştırıcı rol oynamalı. Bu amaçla İslam Konferansı Örgütü?nün inisiyatifi ile başlatılmış olan süreci yeniden canlandırmalı.

Türkiye halkı olarak;
- ABD öncülüğündeki yabancı askerlerin çekilmesi için tıpkı işgal öncesinde yapılanlara benzer protesto eylemleri ile tepkiler canlandırılmalı.
- Kardeş Irak halkının yaralarını sarmak üzere sivil toplum örgütleri kendi çalışma alanlarına göre, Irak?taki toplumsal inşa sürecine destek olmalı.

Hazırlayan: Ahmet Emin DAĞ

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara