Afrodit nasıl Türkleşti? / Beşir Ayvazoğlu
Bana sorarsanız, Türkiye'de bir kaos ortamı yaratmaya çalışanların ocağına odun taşımamak, ekmeğine yağ sürmemek en doğru davranıştır.
Herkes işine gücüne bakmalı, hiç kimse işlerini ertelememelidir. Memuru, işçisi, işvereni, yazarı, sanatçısı, gazetecisi, kısacası herkes ve elbette devleti idare edenler... Güngören'de yaşanan büyük facianın yaralarını sarmanın ve yaşanması muhtemel travmaları atlatmanın en etkili yolu, toplumun göstereceği aşırı tepkiyi kullanmak isteyen karanlık güçlerin oyununa gelmemektir.
Evet, ben de gündemimi değiştirmeyeceğim; geçenlerde bir müze müdürünün Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a söylediklerinden yola çıkarak eğlenceli bir konuyu ele almak istiyorum. Hani, herhangi bir sözlüğe bakma ihtiyacını hiç hissetmediği anlaşılan müze müdürü 'Deyyus kelimesi Zeus'ten geliyormuş!' demişti de, Mehmet Barlas da Sabah'taki köşesinde, 'Bakan Günay şükretsin. Müdür şunları da ekleyebilirdi: Afrodit, 'avrat'tan, Apollon ise 'alpoğlan'dan türemiştir!'
Bence sayın bakan şükretmesin, çünkü bunlar Cumhuriyet'imizin ilk yıllarında kemal-i ciddiyetle iddia edilmiştir.
1920'lerde, İstanbul Hukuk Fakültesi'nde Hukuk Tarihi Müderrisliği yapan ve Cumhuriyet'ten sonra Atatürk'ün yakın çevresinde yer alan Yusuf Ziya adında bir hukukçu vardır; 1934 yılında 'Özer' soyadını alan Yusuf Ziya Bey, 1928 yılında Cihan Kitaphanesi tarafından yayımlanan Yunan-ı Kadim'den Evvelki Türk Medeniyeti adlı kitabında, Yunan medeniyetinin bütünüyle Türklere ait olduğunu ileri sürer.
Yunancadaki menşei açıklanamayan kelimelerin Türkçe olduğu varsayımından hareketle, hukuktan felsefeye, ziraattan sanata ve mitolojiye kadar hemen her sahada Türkçe kelimeler arayan Yusuf Ziya Bey'in etimolojik analizleri hakikaten çok eğlencelidir. İsterseniz müze müdürünün 'deyyus' kelimesini bağlayıverdiği Zeus'a bakalım.
Yusuf Ziya Bey, söz konusu eserinde bütün Yunan tanrı ve tanrıçalarının isimlerinin hangi Türkçe kelimelerden geldiğini kolayca çözdüğünü, sadece en büyük tanrı olan Zeus'te zorlandığını söyler. Temel özellikleri göz önüne alındığında Zeus'un gök'ü temsil ettiğini, dolayısıyla Türkçe gök kelimesiyle bir ilişkisi bulunmasının gerektiğini düşünmüş, fakat iki kelime arasında yıllarca bir ilişki kuramamıştır. Bir gün Arapların El-Lât adlı tanrısının da bir Türk tanrısı olduğunu keşfedince birden beyninde bir şimşek çakar. Sadece Lât mı? Menat ve Uzza da Türk tanrılarıdır.
Evet, Yusuf Ziya Bey el çabukluğuyla Cahiliye putlarını da Türkleştiriverir!
Uzza, Türklerin daima Gök'le birlikte zikrettikleri Üze'den başka bir şey olamaz. Araplar Üze Gök'ün Gök'ünü gizlemiş, Üze'yi zamanla Uzza şekline dönüştürmüşlerdir.
Burada bir parantez açarak Bilge Kağan Kitabesi'ndeki 'Üze kök tengri, asra yağız yir kılındukta ikin ara kişi oglı kılınmış' (Üstte mavi gök, altta kara yer kılındıkta ikisi arasında insanoğlu kılınmış) cümlesinde 'üze' kelimesinin 'üstte' anlamına geldiğini hatırlatmak isterim.
Özetlemek gerekirse, Yusuf Ziya Bey'e göre, Yunanlılar da, Araplar gibi 'Üze Gök'ün Gök'ünü atmışlardır. Dolayısıyla 'üze'nin ü'sü kullanıla kullanıla düşmüş, geriye kalan 'Ze' ise zamanla Zeus'a dönüşmüş olabilir.
Ulaştığı sonuçtan mutluluk duysa da pek tatmin olmayan Yusuf Ziya Bey, bir gün Labranda kültünde Zeus'a Osogos denildiğini öğrenir. Kafasında o anda bir şimşek daha çakar. Mesele işte şimdi çözülmüştür: Yunanlılar Türkçe kelimelerin sonundaki kef ve kaf seslerini sin sesine dönüştürdüklerine göre, Osogos'un sonundaki s sesini k olarak düşünmek mümkündür. O zaman 'Osogok' kelimesi ortaya çıkar; bu da 'Üze Gök'ün neredeyse aynısıdır. Sözün kısası, Zeus kelimesinin aslı 'Osogok', yani 'Üze Gök'tür.
İster inanın, ister inanmayın!
Afrodit'e gelince... Yusuf Ziya Bey'e göre, bütün mitologlar, Afrodit'in menşeinin doğu olduğu konusunda ittifak halindedirler. Bazı araştırmacılar, bu ismin kaynağını Semitik dillerde ararlarsa da bulamazlar. Bulamazlar, çünkü Afrodit, 'Türk lâfzı ve Türk ilâhesidir'; Türkçe kadın anlamındaki uragut kelimesinden gelir. Divanü Lügati't-Türk'te geçen bu kelime zamanla arvat ve avrat şekillerini almıştır. Yeri gelmişken, Andreas Tietze'nin de arvat kelimesini uragut'a bağladığını hatırlatmak isterim.
Kısacası, Türkçede arvat'a dönüşen uragut, Yunancada Afrodit oluvermiştir. İnsanlığın devamını sağlayan iki cinsten diğeri olan 'er(kek)' kelimesi de, Yunan mitolojinde savaş tanrısı olan Ares'e isim olmuştur. Yani Er-Arvat=Ares-Afrodit.
Yusuf Ziya Bey'in bu sonuca ulaşmak için yaptığı etimolojik analizlerden daha ayrıntılı söz etmek isterdim, ama yerim dar. Yalnız 1940 yılında, Afrodit adı etrafında ateşli bir basın kavgasının yaşandığını, bunun üzerine İbrahim Hakkı Konyalı'nın Afrodit adlı bir kitap yazarak bu tanrıçanın Türklüğünü bir başka açıdan ispat (!) ettiğini kaydetmekle yetiniyorum.
Arşivlere girenler, kütüphanelerde tozlu gazete ve dergi koleksiyonlarına gömülenler iyi bilirler; yakın tarihimizde çok eğlenceli konular vardır, çok...
ZAMAN