Star gazetesi yazarı Nasuhi Güngör, Güngören'de yaşanan korkunç patlamalarla ilgili dikkatleri Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamalara çekiyor. Ergenekon iddianamesinde yer alan Ergenekon - PKK bağlantılarından yola çıkan Güngör, PKK'nın içindeki Ergenekonculardan bahseden Öcalan'ın, bu ilişkilerin tam ortasındaki isim olduğunu belirtiyor.
İşte Nasuhi Güngör'ün ?Kürt Gladio?su var mı? yazısı
Ortada iki fotoğraf karesi var. Biri İstanbul Güngören?deki korkunç patlamalar ve olaydan sonra PKK?nın adının öne çıkması.
Diğeri, Kerkük?te patlayan bomba ve sonrasında ortaya çıkan saldırılar. Kürtler ve Türkmenler arasında başlayan gerginlik.
Bu hassas zeminde Türk-Kürt çatışması tezgahlandığını söylemek için büyük analizler yapmaya ihtiyaç yok. Neyse ki üzerindeki tüm baskıya rağmen siyaset dikkatli ve olup biteni doğru okuma konusunda kararlı görünüyor.
Ergenekon iddianamesinde PKK?nın sözkonusu örgütle bağlantılarına yönelik önemli iddialar var. Kuşkusuz yakın tarihimizin en hassas tartışmalarından biri, PKK?nın devlet içinde bir desteği olup olmadığı; varsa bunun hangi yollarla/kimlerle gerçekleştiği.
Ergenekon iddianamesi ve yargı süreci, bu konuda ne kadar aydınlatıcı olabilir? Önce şunu tespit edelim. Birkaç küçük ayrıntı dışında metindeki bilgi ve iddialar, aşağı yukarı yazılan ve bilinenlerden ibaret. O yüzden PKK?nın devlet içindeki bağlantıları konusunda getireceği tek yenilik, bunların yargıya taşınması olabilir. Bu da eğer zaman içinde ?sulandırılmazsa? ciddi bir aşamadır.
Söz PKK?nın bu tür ilişkilerine gelmişken, acaba Abdullah Öcalan bu konularda ne düşünüyor sorusu daha da önem kazanıyor. Takip edenler bilir. Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmeler aracılığı ile kamuoyuna açıklamalar yapıyor. İşte bunlardan sonuncusunda gündeme getirdiği başlıklar hayli ilginç.
26 Temmuz itibarıyla basına yansıyan bu açıklamalarda Öcalan, adeta Ergenekon konusunda ?karşı atak? yapıyor. İşte o sözler:
?(Selim) Çürükkaya ve (Şemdin) Sakık?ın Yeşil?le ilişkileri olabilir. Bunları iyi araştırmak gerekiyor. Ergenekon?a Türk Gladiosu diyorlar, ben de bunlara Kürt Gladiosu demekte sakınca görmüyorum.?
Çürükkaya?nın daha sonra yaptığı pekçok işi kendisine mal etmeye çalıştığını söyleyen Öcalan, konuyu getirip JİTEM?e şöyle bağlıyor: ?Bunların (Sakık ve Çürükkaya N.G.) çalıştıkları bölgelerde aynı tarihlerde JİTEM de etkin olarak çalışmıştır.?
Ardından çok daha ilginç bir iddia geliyor Öcalan?dan. Bir dönem örgütün önemli isimlerinden olan Mahsum Korkmaz?ın öldürülmesiyle ilgili, ?Korkmaz askerlerle çatışmada değil, PKK içerisindeki çeteler tarafından öldürüldü? diyor.
Korkmaz?ın nasıl öldüğü konusunda bugüne kadar öne çıkan iki kez vardı. Birincisi askerle girilen bir çatışma. Diğeri bizzat Öcalan?ın talimatıyla örgüt tarafından infaz edildiği.
Açıklama buna benzer iddialarla devam ediyor. Öcalan, kendisinin bizzat örgüt içindeki bu çeteler üzerinden öldürülmek istendiğini de söylüyor.
Burada asıl önemli olan, PKK?yla ilgili önemli tartışmaların üstelik yargı üzerinden başladığı bir aşamada, Öcalan?ın sanki kendisi bu işlerin bir yanında değilmiş gibi değerlendirmeler yapması.
Bir dönem kendisiyle birlikte olan örgütün üst düzey isimlerini bir şekilde dış güçlerle ve devletle irtibatlı göstermek, bizzat Öcalan?ın merkezinde yeraldığı ilişkilerin üzerini örtmeye yeter mi?
Ergenekon davası, PKK?nın bu türden ilişkilerinin doğru dürüst konuşulmasını başlatabilirse, önemli bir misyon üstlenmiş olacaktır.
Bir önceki yazıda ?Türk Gladiosu var mı?? başlığı altında söylediklerimi burada da vurgulamak istiyorum.
Eğer ortada ?Kürt Gladio?su diye birşey varsa, kuşkunuz olmasın onun mimarları da dış güçler filan değildir.
Şimdi hamle yapan Abdullah Öcalan da bu ilişkilerin tam ortasındaki isimdir. Fotoğrafı tamamlamak ise gerçekten cesaret istiyor.
STAR