Fehmi Huveydi*
Dünyayı tehdit eden açlık krizi karşısında uluslararası toplumun yapması gerekenler hususunda birçok şey konuşuldu. Bu konuda birçok şey biliyoruz. Peki, Mısır?ın bu konuda neler yapması gerektiği hususu yeterince tartışıldı mı?
(1)
Bugün dünya yoksulları, hükümetlerin yanlış tarım politikalarının bedelini ödüyor. ? Newsweek? dergisi gıda krizi dosyasını işlediği (5/27 ) sayısında böyle diyor. Bu yanlış politikalar nedeniyle 1980?den 2003?e kadar devam eden ucuz gıda dönemi sona erdi ve geri dönmesi de çok olası görünmüyor. Bu dönemde zengin ülkeler, gelişmekte olan ülkeleri, tarım ürünleri ithalatına teşvik etti ve bu ülkelerin pazarlarını kendi tarım ürünleri ile doldurdu. Bu, Yeni Zelanda eski başbakanı ve Dünya Ticaret Örgütü başkanı Mike Moore?ın dediğine göre gelişmekte olan ülke çiftçilerinin her yıl 100 milyar dolar zarar etmesine neden oldu.
Meksika?nın başına gelenler bunun en açık örneği. Bu ülke 1993 yılında Amerika ile yaptığı Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasından ( NAFTA) sonra iç pazarlarını, hükümet destekli Amerikan mısırına açtı. Bunun sonucu ülkede birkaç yıl içinde mısır fiyatları %70 oranında ucuzladı. Tabii bu durumda Meksika mısır yetiştiricileri, kendilerine zarar ettiren bu ürünün ekimine son verdi. Aynı şekilde Avrupa ucuz şekerini Afrika?ya, Amerika da ucuz pirincini Karayiplere gönderdi. Amerika ve Avrupa, her ikisi de ucuz tavuğunu Gana ve Kamerun?a gönderdi? Zengin ülkelerin mahsullerinin bu ülkelerin pazarlarını işgal etmesi sonucu bu ülkelerin milli üretimleri zayıfladı ve iflasa doğru sürüklendi. Geçen kış aylarından itibaren gıda fiyatlarının hızlı yükselişi karşısında bu ülkeler, bitme noktasına gelen yerel üretimlerini canlandırmaya hazırlıklı değillerdi.
Gelişmekte olan ülkeler, gıda krizini daha derinden hissetmelerine neden olan başka hatalar da işlediler. Bu ülkeler, halkın ihtiyacı olan temel gıda ürünlerinin yerine sanayileşmiş ülkelerin hammadde ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ürünlere öncelik verdi.
Tarım arazileri üzerinde gelişigüzel yapılaşmaya göz yumuldu. Verimli tarım arazilerini imar ve iskân projelerine açıldı. Bu aptalca politikalar yüzünden tarım ürünleri rekoltesi sürekli düşmeye başladı. Küresel ikilim değişiklikleri ve kuraklık yüzünden dünya çapında baş gösteren genel gıda sıkıntısı akılcı bir tarım politikası bulunmayan bu ülkeleri daha derinden sarstı. Küresel iklim değişiklikleri sonucu Kanada, Avustralya ve Arjantin gibi büyük buğday ihracatçısı ülkelerin üretimlerinin gerilmesi en çok buğday ithalatçısı ülkeleri vurdu. Aynı şekilde Rusya ve Ukrayna gibi ülkeler de kuraklık sonucu tarım ürünleri rekoltesinde önemli düşüşler yaşandı.
Gıda krizinin en önemli ikinci nedeni, petrol fiyatlarının olağanüstü yükselmesi sonucu birçok ülkenin tarımsal mahsulleri bio yakıt üretimi için kullanmaya başlamasıdır. Çünkü tarım ürünlerinden elde edilen yakıt, hem daha ucuza gelmekte ve hem de çevreyi daha az kirletmektedir. Bu ürünlere ?yeşil yakıt? demeleri de bu nedenledir.
Artık mısır, buğday, şeker kamışı, patates ve pancar gibi temel gıda maddeleri bio yakıt üretiminde kullanılıyor. Hurma ve diğer tarım ürünleri yağından bio dizel üretildi.( Brezilya ve Singapur?da mühendisler araçların motorunda benzin yerine hurma yağıyla çalışmasını sağlayan değişiklikler yapmayı başardılar. Bu yılın başlarında da ilk kez bir uçak bio dizel yakıt ile havalandı).
Geçen sene dünyanın en büyük mısır ihracatçısı olan Amerika yaklaşık 10 milyon ton mısırı etanol üretiminde kullandı. Bu yıl ise bu miktar kat kat artmış ve bu amaçla 85 milyon ton mısır kullanılmıştır. ( Bu veriler Dünya Bankasının raporundan alınmıştır. Büyük bir aracın deposunu bio yakıtla doldurmak için, bir kişinin bir yılda tüketebileceği kadar tarım ürünü harcanmaktadır).
(2)
Dünya Ticaret Örgütü başkanı Mike Moore?un ?Newsweek? yaptığı açıklamalarına göre; gıda krizi nedeniyle bugün aralarında Mısır?ın da olduğu 37 ülke açlık tehlikesi ile karşı karşıyadır. Geride bıraktığımız son birkaç ay içinde 23 ülkede gıda krizinden kaynaklanan gösteriler yapılmış ve bunlardan bazıları şiddet olaylarına dönüşmüştür. Haiti?de insanlar ?açız? diye sokağa dökülünce başbakan istifa etmek zorunda kaldı. Kamerun?da ise açlık nedeniyle başlayan olaylarda 24 kişi yaşamını yitirdi. Salvador?da ise insanlar geçen sene yedikleri yiyeceğin ancak yarısını yiyebiliyorlar. Afganlılar ise 2006 yılında gelirlerinin onda birini yiyeceğe harcarken bugün yarıdan fazlasını harcıyorlar.
Dünya Gıda Örgütü raporunda yer alan bilgiye göre 100 milyon insan gıda yardımına ihtiyaç duymazken, gıda fiyatlarının yükselmesi sonucu bugün zaruri gıda maddelerini karşılayacak durumda değil. Bugün dünya üzerinde her gün 25 bin insan açlık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Aynı şekilde saniyede 5 çocuk açlık sonucu ölmektedir.
Bu durum sadece yoksul ülkelerin meselesi değildir. Gelişmiş ülkeler de bundan etkilenmeye başladı. Washington Post ( 5/ 31) gazetesinin raporuna göre Fransa?da iki haftadan beri pahalılığı protesto etmek için gösteriler düzenlenmektedir. Bu amaçla yapılan bir diğer gösteride ise Londra?nın en işlek caddelerinden biri trafiğe kapatıldı. Hayat pahalılığını protesto gösterileri İspanya, Portekiz, İtalya, Belçika ve İrlanda?ya da sıçradı. İspanya ve Portekiz?de ki gösterilerde şiddet olayları yaşandı. Fransa?da çiftçilerin düzenlediği gösterilerde yollar uzun süre trafiğe kapatıldı.
Demek ki kriz yoksul ülkeler kadar gelişmiş ülkeleri de etkilemektedir. El-Ehram gazetesinin(6/4) raporuna göre son bir yılda gıda maddelerinin fiyatı dünya çapında ortalama % 35 civarında artmış bulunuyor. Bu da geçim standartları seviyesinin gelişmekte olan ülkelerde % 20, gelişmiş ülkelerde ise %3 aşağıya düşmesine neden olmuştur.
Gıda krizinin en ilginç sonuçlarından biri de ?Newsweek?in ilgili raporunda yer alan şu bilgidir: Kuzey Kore gençleri uzun süredir devam eden gıda krizi nedeniyle, refah içinde yaşayan Güney Koreli ırkdaşlarına göre çok daha kısa boylu kalmışlardır.
(3)
El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi?nin 2008 iktisadi yönelimler raporuna göre Mısır?da buğday konusunda ilginç gelişmeler yaşanmıştır. Rapora göre Mısır, 2005 yılında buğday ekili alanının 3 milyon dönümü geçtiğini açıkladı. Aynı dönemde Hindistan, Pakistan ve Bengaldeş de o yıl için iyi bir buğday rekoltesi beklediklerini açıkladı. Bu açıklamalardan hemen sonra dünya borsalarında buğday fiyatları hızla, tonu 100 dolara kadar düştü. O yıl fiyatların aşırı düşmesi Mısır?a buğdayı dolar ile değil cüneyh ile ithal etme imkânı sağladı. Mısır, tonu sadece 750 cüneyhten ve üstelik ihracatçı ülkenin değil, ithalatçı ülkenin limanına teslim koşullarıyla çok uygun şartlarda buğday ithal etti. (Bugün buğdayın tonu 500 dolar yani yaklaşık olarak 3000 bin cüneyh civarındadır. Teslimat da ithalatçı ülkenin limanına değil, ihracatçı ülkenin limanından yapılmaktadır. Yani üzerine bir de nakliye fiyatını ilave etmek gerekiyor).
O dönemde buğday ihracatçısı beş büyük ülke, başta Mısır olmak üzere Arap ülkelerine resimli, açıklamalı broşürler göndererek, çok uygun fiyatlarla istedikleri kadar buğday almaları mümkünken, bu kadar geniş miktarda tarım arazilerinin buğday ekimine ayrılmasının gereksizliğinden bahsediyordu. Öyle ki ithal buğdayın tonunu 300 cüneyhe kadar bile düşürmelerinin mümkün olabileceğini vaat ediyorlardı. Teklif gerçekten cazip görünüyordu. Zira Mısır her yıl 8 milyon ton buğday ithal ediyordu. Buğdayı bu uygun fiyatlardan alırsa yıllık bir milyar cüneyh tasarruf sağlanabilir ve bu para da diğer önemli kalkınma projelerinde kullanılabilirdi. Ayrıca yerle buğday ekimini sulamak için kullanılan 9 milyar metreküp su da tasarruf edilmiş olacaktı. Teklif açıktı: Tarım arazilerinize buğday ekmeyin, gelin buğdayı ucuz fiyattan bizden alın!
Mısır bu teklifin zahiri cazibesine kapıldı. Birçok yetkili, orada burada bunun haklılığını savunmaya başladı. Yerel tarımı desteklemek yerine, dışarıdan alımın ülke yararına daha uygun olacağını sandılar. Hatta o yıl mahalli buğday alım tarihi bir ay öncesinden sona erdirildi. Tabii bu politika değişikliği Mısırlı çiftçiyi olumsuz yönde etkiledi. Hükümet satın almayınca çiftçinin mahsulü elinde kaldı ve o yıl büyük zararlar ettiler. Çiftçi o yılı zararla kapatınca tabi ki ertesi yıl (2006) buğday ekmedi. Buğday ekili alan 3 milyon dönümden bir milyon dönüme geriledi. Hükümet 2005 yılında çiftçiden 3,3 milyon ton buğday almışken, 2006 yılında bu miktar yaklaşık 1,8 milyon tona düştü.
Tüm bunlar yaşandıktan sonra yeni bir aşamaya girdik. Buğday fiyatları dünya borsalarında önce yavaş yavaş sonra hızla yükselmeye başladı. Öyle ki buğdayın tonu bir yıl içinde 400 dolara ulaştı. Batılı buğday üreticileri geçen yıllarda ettikleri zararları böylece bir yıl içinde kapatmış oldular.( Rapor, fiyat artışının planlı yapıldığını ifade etmektedir).
Mısır Devleti, buğday ithalatından yıllık bir milyar cüneyh karlı çıkacağını hesaplarken, 2007 yılında fiyatların artması sonucu fazladan 6 milyar cüneyh sarf etmek zorunda kaldı. Bu miktarın 2008 yılında 8 milyar cüneyhin üstüne çıkması bekleniyor.
(4)
Mısır, problemin uzağında değil tam merkezindedir. Zira arkadaşlarımız Fatıma Mehdi ve Muhammed Deyyab?ın el- Ehram (6/4 ) için hazırladıkları araştırma raporuna göre Mısır, ihtiyacı olan yemek yağlarının %90?ını, mısırın %80?ını, buğdayın %50?nini, şekerinin% 35?ini, mercimeğinin % 98?ini yurt dışından ithal etmektedir. Diğer yandan gelecek on beş yıl içinde zirai mahsullerin önemli bir kısmının bio yakıt için kullanılacağı hesaplanıyor. Zira dünyanın yakıta olan ihtiyacı her geçen yıl katlanarak artmaktadır. Artık her türlü üründen yakıt üretmek için dünya çapında sayısız araştırma yapılmaktadır.
Bu durum, uzun süre ihmal edile Mısır tarım dosyasının yeniden ciddiyetle ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bilimsel bir çalışma grubu oluşturularak yeni bir ulusal tarım ve gıda stratejisi oluşturulmalıdır. Fakat her şeyden önce, Sahra araştırmalar merkezi müdürü Dr. İsmail Abdulcelil?in işaret ettiği gibi Delta bölgesindeki en verimli tarım alanlarının hızlı kaybına acilen engel olunmalıdır.
*Mısır?lı yazar ve gazeteci
Bu makale Oktay Yılmaz tarafından TİMETURK için tercüme edilmiştir.