Sempozyum: 'İslam'ın manevi mirası'
Modernist Kur'an tefsiri mercek altına alındı
Sempozyum süresince Kur'an'ın indirilişi, tefsir ve yorumu gibi konular ele alındı...
İslam Dini Vakıf Profesörlüğü ve İslam Araştırmalarını Teşvik Topluluğu (GEFIS) tarafından düzenelenen üç günlük sempozyuma ilgi büyüktü: Oturumlarda, özellikle de Kuran tefsiri alanında çalışan sayısız genç ve yaratıcı araştırmacı, dikkat çekti.
Leiden Üniversitesi'nden Müslüman din bilimci Profesör Nasr Hamid Ebu Zeyd, daha toplantının en başında bir eleştiri getirdi: Zeyd'e göre Müslümanlar, Kuran'daki metinlerin değil, asıl bu metinlerle verilmek istenen mesajın önemli olduğu bilincini uzun süre önce yitirdiler.
Zeyd, ancak anlatılmak istenene önem verilirse ise Tanrı ile iletişime geçilebileceğini, fakat Müslümanların çoğunun bu canlı iletişimi bırakıp sadece metne yoğunlaştığını savundu.
Kur'an'ın tarihsel yorumu
Şu anda Frankfurt'taki Goethe Üniversitesi'nde profesör olarak görev yapan, 'Ankara Okulu'nun ünlü temsilcisi Ömer Özsoy da, Kur'an'ı yorumlama ihtiyacının Peygamber'in vefatının ardından, yani ikinci kuşakta ortaya çıktığına dikkat çekti.
Profesör Özsoy, 'Anlaşılan Hz. Muhammed Kuran'ı yazılı hale getirmeyi kendi ödevi olarak görmedi' diyordu. Özsoy?a göre bu şekilde düşününce kendiliğinden şu soru ortaya çıkıyor: Tanrı gerçekten yazılı bir metin mi istiyordu, yoksa inananlarla olan esnek iletişimini korumak için tam tersini mi?
Biraraya toplanan farklı metinlerin ne zaman bir sistematiğe döküldüğü de Müslüman araştırmacılar ile Batılı oryantalistler arasında tartışmalı. Birçok oryantaliste göre bu işlem, Müslümanlar arasındaki genel kanının aksine, çok daha sonraları yapıldı.
İslam'ın ilk dönemlerinde 'Yorumbilim/Hermeneutik'
Kur'an'ın geldiği döneme tanıklık edenler, vahiyler ile bu vahiylerin gönderiliş sebebi arasındaki bağlantının bilincindeydiler, ancak inananlar arasında bu bilinç çok geçmeden kayboldu.
Diğer yandan katılımcılar, Müslüman teologların da Kuran metinlerini tarihi ve filolojik açıdan yaygın biçimde mercek altına aldıkları kanısındaydı. Toplantıda, Müslümanların daha İslam'ın ilk dönemlerinde 'hermeneutik- yorumbilim' yöntemiyle Kuran'ı anlamaya çalıştığı iddia edildi.
Üç günlük sempozyum, İslam Dini Vakıf Profesörlüğü ve İslam Araştırmalarını Teşvik Topluluğu (GEFIS) adlı dernek tarafından düzenlendi.
Alman İslam bilimci ve Arami dilleri uzmanı Christoph Luxenberg'in kitabına da ismini veren 'Kur'an'ın Suriye-Arami biçimi' gibi son dönemde tartışma yaratan konular da üç günlük sempozyumda ele alındı. Cambridge Üniversitesi'nden Daniel Birnstiel, Luxenberg'in çevirilerinin 'keyfi' olduğunu ve Suriye-Arami kavramlarının Arap diline ne zaman girdiği konusunda çok az bilgiye dayandığını öne sürdü.
Ankara Okulu'na Tarihselcilik eleştirisi
Cizvit Teoloji Profesörü Felix Körner, Almanya'da tanınması için kendisinin de büyük çaba harcadığı 'Ankara Okulu'na yönelik eleştirel değerlendirmesi ile izleyenleri şaşırttı. Türkiye kaynaklı bu reformist akım, özellikle de Profesör Ömer Özsoy ve Profesör İlhami Güler ile özdeşleştiriliyor.
Körner'in eleştirisi yanlış anlamalara kapalıydı: 'Özsoy'un Kur'an'a tarihsel boyut kazandırma yönündeki çalışması, kitaplı bir ilahi dinin tefsiri olmaktan çıktı' diyen Cizvit Teolog'a göre bu çalışma, 'herkesin kabul edebileceği, tarihsel açıdan allanıp pullanmış etik normlar'dan ibaret. Dahası Körner, dışarıdan gelen her reform girişiminin, aslında Kur'an'ın kendisinde var olan ıslahatçı potansiyeli yok ettiği görüşünde.
Sürprizlerle dolu sempozyumda en çok akıl karıştıran ve en beklenmedik görüş de buydu kuşkusuz. Ama zaten Kur'an araştırmaları alanında sunulan çok sayıdaki fikir ve birbirinden farklı yargılar da salondaki İslam bilimleri öğrencilerinin kafalarını karıştırmaya yetmişti. Hatta bazı öğrencilerde, pek çok görüşün aslında birbirinden farklı olmadığı izlenimi oluştu.
Eğer bu geniş konu yelpazesinden sadece birkaç boyut seçilip bunlara yoğunlaşılsaydı, güncel Kur'an yorumları hakkındaki tartışmadan daha fazla kazanım elde edilebilirdi.
Erhard Brunn/ Qantara