Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Mollalar, Şeriati'ye karşı mıydı?

İranlı ünlü düşünür Abdülkerim Suruş, son asırda görüşleriyle İslam dünyasını etkileyen büyük düşünür Ali Şeriati?yi anlattı.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-07-15 09:19:00

Mollalar, Şeriati'ye karşı mıydı?

 

Siz bu konu hakkında hiç merhum Tabatabai ile konuşmadınız mı?

Merhum Allame Tabatabai?nin Ali Şeriati?nin eserlerinden yola çıkarak ulaştığı düşünceler gerçekten hayret vericiydi. Ben Sayın Tabatabai?nin imzasını o imzalara arasında gördüğümde kendilerinin bu konu hakkındaki görüşlerini öğrenmek ve niçin Ali Şeriati?yi dışladıklarını, reddettiklerini çok merak ediyordum. Sayın Tabatabai, Ali Şeriati?nin Kevir adlı eserinde sanki peygamberlik iddiasında bulunan cümleler sarf ettiğini ileri sürüyordu. Bu düşünceye çok şaşırdım. Merhum Şeriati herkesin okuduğu, mecaz ve istiare yönü ağır basan şairane bir kitap yazmıştı, kitabın şiirsellik yönü öne çıkıyordu. Bu yazılardan yola çıkarak nasıl merhum Şeriati?ye yalancı peygamberlik yakıştırmasında bulunulabilirdi ki.

Gürültü patırtının, fitnenin her tarafı kuşattığı o günlerde her türlü değerlendirme ve yakıştırmada bulunma mümkündü, fakat şunu ifade edeyim, bence ölüye değil belki yaşayan canlıya ağlamak lazım. Merhum Şeriati hizmetlerini tamamladı ve dünyadan ayrıldı, onun şahsiyeti onun kişiliğinin büyüklüğünün nişanesidir.

Şeriati?nin ölümüne yakın bir zamanda Mutahhari bey Londra?ya geliyor, acaba kendileri orada Şeriati için tertip edilen herhangi bir programa veya merasime katıldılar mı?

Merhum Mutahhari o merasim ve programlara katılmadılar. Allame Tabatabai Şeriati?nin ölümünden yaklaşık bir ay önce tedavi için Londra?ya gelmişlerdi. Ben de onun mütercimiydim, kendilerini hastaneye götürüp getiriyordum. Elbette o zamanlar benim için mutlu olduğum dönemlerdi. Çünkü kendileri ile az da olsa bir miktar sohbet etme ve birkaç soru sorma fırsatı yakalamıştım. Mutahhari de Tabatabai?nin Londra?daki ikametinin sonlarına doğru Londra?ya geldi. Geldiklerinde zaten Şeriati için Londra?da büyük bir merasim ve yürüyüş düzenleniyordu, boş bir tabut onu sevenler tarafından Londra sokaklarında dolaştırıldı. Tabutun arkasında Avrupa?da mukim Ali Şeriati?yi seven gençler yürüyordu, hakikaten görülmesi gereken ender tablolardan biriydi bu. Merhum Mutaharri o sıra bana bir telefon görüşmemizde ki kendisi o zaman bir dostun evinde kalıyordu, aynen şöyle dedi, ?Ben şu günler pek evden dışarı çıkmıyorum? gerçekten de kaldığı yerden pek dışarı çıkmadı. Bu merasim bitti ve Lübnanlı Şiilerinin yüksek Meclisi?nin başkanı Şeyh Şemseddin, Ali Şeriati?nin dostları tarafından Hafız Esed?e yazılmış bir mektubu ona götürdü. Bu vesile ile de Şeriati?nin cenazesi Suriye?ye götürüldü, heyecanlar yatışırken kargaşa biraz dindi ve ondan sonra Mutaharri bey kendi deyimi ile artık kaldığı yerden çıkıp ortalıkta görünür oldu.

Gençlerin merhum Mutahhari?ye olan tavırları nasıldı?

Mutahhari?nin evden çıkmadığı dönemden önce de Londra?nın ateşli atmosferi ondan istifade edilmesine izin vermedi. Gençler sadece onu iyi karşılamamakla kalmadılar, hatta ona bazen saygısızlık da ettiler. Bana göre merhum Mutahhari bu Londra seyahatinden pek memnun kalmadı, döndüğünde de sanırım pek hoşnut duygularla dönmedi.

O dönem, misal olarak bahsetmiş olduğunuz o telefon görüşmesinde Mutahhari beye herhangi bir eleştiri veya itiraz getirdiniz mi?

Hayır, kendisiyle herhangi bir konuda araştırma ve tartışmaya girişmedim çünkü araştırma ve tartışmanın yeri ve zamanı değildi. Konuşmamızın ana konusu da niçin kaldığı yerden dışarı çıkmadığı konusundaydı. Merhum Mutahhari Londra?da inkılâpçı Müslümanların ve Müslüman öğrencilerin pek makbul görmedikleri bir meclisin toplantısına katıldılar. Ben de kendisiyle yaptığımız bir telefon görüşmesinde bu toplantıya iştiraklerinden dolayı kendilerini eleştirdim. Elbette bu dostane bir sitemdi sanki bu sitem onu bir miktar kederlendirmişti. Çünkü Londra?dan döndükten sonra benim sitemimi Haddad Adil beye iletmişlerdi, Haddad Adil bey daha sonra bana bunu aktardı ve ben de kendisine şu şiirle cevap vermiştim,

?Pir-i mugan bizim sözümüzden dolayı melül olmuş,

Söyleyin ona şarabı saflaştırsın özür için kalktık gelmekteyiz?

Mutahhari bey, sizi ve üniversite öğrencilerini rahatsız eden hangi toplantıya katılmışlardı, bize bunu mümkünse açıklar mısınız?

Merhum Ayetullah Gulpeygani Londra?da bir merkez satın almıştı başına da ne âlim ne de inkılapçı olan birini geçirmişlerdi. Elbette şuan o kişinin adını vermek istemiyorum, bu merkez aynı zamanda İslami Öğrenci Konseyi'nin tam karşısında yer alıyordu ve alternatif olma görüntüsüyle faaliyetlerde bulunuyordu. Bazı öğrenciler o kişi hakkında Gulpeygani beyin ofisine bilgiler ulaştırmak, olup biteni bildirmek için çalıştılar. Hatta hatırladığıma göre Ayetullah Gulpeygani?nin oğullarından biri söz konusu sorunları gidermek için Londra?ya gelmişti ama sorunlar halledilemedi. Öğrenciler tarafından bu merkez kabul görmüyor ve çalışmaları olumsuz karşılanıyordu. Yine öğrenciler, bu merkezin faaliyetlerine de katılmıyorlardı. O merkezin faaliyetlerine katılanlar önemli ölçüde eski şah rejiminin ordusunda görev almış emekli ordu mensuplarıydı ya da dindarlığı kendileri için bir meşguliyet aracı olarak gören kişilerdi. O dönemin gençleri mutlak surette böyle merkezleri veya meclisleri beğenmiyorlar ve çalışmalarına tahammül edemiyorlardı. Gençler bu merkezleri dindarlığa ve dine karşı bir ihanet olarak görüyorlardı.

 Hatırlarsanız bu gençler genellikle Ali Şeriati?yi seven kişilerdi ve bu gibi merkezlerin kökten ortadan kaldırılmasına yönelik düşüncelere sahiptiler. Mutahhari beyin böyle bir merkezin faaliyetine katılması onları için tahammül edilebilir bir şey değildi. Ben kendisine hafif bir eleştiride bulunarak o gençlerin mesajını ulaştırdım. Öğrencilerin bu tarz bir davranışını onaylamadığını ilettim. Merhum Mutahhari telefonda bana, ?biliyorum o gençler yargılamalarında radikal ve ifratçı bir yaklaşımda bulunuyorlar, eğer ben İran?da Ayetullah Seyyid Ahmed Hansari ile bir görüşmede bulunsam Hansari?yi inkılâpçı olarak görmedikleri için yine bana itirazda bulunurlar. Hâlbuki her şahsın ve ya merkezin kendine has bir duruşu vardır.? dedi. Onun bu söylediklerini bazı arkadaşlara söyledim ama pek ikna edici bulmadılar. Daha önce de söylediğim gibi Merhum Mutahhari beyin benim bu serzenişlerimden dolayı pek hoşnut olmadıklarını gördüm. 

Röportaj'ın öncesi:

Röportajın Başlangıcı

Önceki bölüm: ALİ ŞERİATİ VE DEVRİMCİ İSLAM

Devamı:

PUT KIRICILIK HER ZAMAN BİR VAZİFEDİR

ŞERİATİ SARTRE?DEN ETKİLENMİŞTİ

LİBERALİZM İLE SOSYALİZM ARASINDA FARK YOK

 

Haber Ara