Bugün devletin içindeki güçlerin çatıştığını ve ?Ergenekon'dan bir sonuç çıkmayacağını? ifade eden Kılıçdaroğlu, ?Türkiye ikiye bölündü. Devletin laik düzenini savunanlarla, bunu kaldırmak isteyenler arasında bir çatışma var. Bu siyasi kaos, ekonomik başarısızlıkla beslenirse, Türkiye'de bir çatışma ortamı ortaya çıkar? dedi.
Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Mynet Haber'den Emin Pazarcı'nın gündeme ilişkin sorularına şu cevapları verdi:
Soru: Türkiye'de bir süredir ortaya çıkan gerginleşme son Ergenekon Operasyonu ile iyice arttı. Siz, son operasyonu ve gözaltına alınmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kılıçdaroğlu: Biz, yargının kendi süreci içinde çalışması ve işlevini yerine getirmesinden hiçbir şekilde rahatsız değiliz. Normalde siyasetçilerin, sade vatandaşların, sivil toplum kuruluşlarının görülmekte olan bir dava veya yürütülmekte olan bir soruşturmanın gizlilik sınırları içinde götürülmesine endişe ve kuşkuyla bakmaması gerekir. Ama geldiğimiz noktada Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu olayın bütün aşamalarına ve her sürecine müdahale ettiğini görüyoruz.
Soru: Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?
Kılıçdaroğlu: Örneğin Ergenekon sözcüğü ilk olarak Danıştay saldırısının ardından AKP'li bakanlar tarafından dile getirildi. Hatta o dönemde ?Danıştay saldırısı bir komplodur ve bu komplonun içinde Deniz Baykal vardır? diye sayın Başbakan'ın açık ve net söylemi oldu. Olay görüşüldü, tartışıldı, yargılandı, kişi, ?bunu ben yaptım? dedi. Ortaya bir komplo da çıkmadı. Hatta ailesi rahatsız oldu, türban dolayısıyla bunu yaptığı, olayı başka yere çekmenin aileyi rencide edeceği bile söylendi. Bildiğimiz türde bir derin devletin komplosu ya da devlet içindeki bir çeteleşmenin komplosu olarak hiçbir şekilde görülmedi. Yargı böyle bir karara varmadı. Daha sonra Ümraniye'de yakalanan el bombaları var veya bir grup silah bulunmuş orada. Tamam, bulunabilir, varsa soruşturulabilir. Bir çete varsa soruşturulabilir. Ancak o süreç yanlış hatırlamıyorsam Danıştay saldırısının hemen ertesi günü saat 15:00'te Meclis Genel Kurulu'nda görüşüldü. Sayın Mehmet Ali Şahin kürsüye gelerek, ?Bu işin içinde komplolar var, yakında sürprizlere hazır olun? dedi.
?HÜKÜMET OLMADAN PLANLADILAR?
Soru: Daha açık konuşursak siz ne demek istiyorsunuz? Bu gelişmelerin arkasında Hükümet'in olduğunu mu söylüyorsunuz? Konuyu daha net konuşalım. Hükümet zorlaması ile mi birtakım gelişmeler oluyor?
Kılıçdaroğlu: Evet, kesinlikle. CHP olarak bizde oluşan kanaat bu işin arkasında Hükümet'in olduğu.
Soru: Sadece kanaat mi, yoksa başka bilgiler de var mı?
Kılıçdaroğlu: Başka bilgiler doğrudan doğruya Hükümet'in kendi söylemleri. Mesela, Başbakan'ın kendi söylemi var. Diyor ki, ?Ben daha hükümet olmadan bunları düşünüyordum? diyor. Kendisinin açık ve net ifadesi. Ergenekon Operasyonu'nun yapılacağını, daha hükümet olmadan programladıklarını söylüyor. Sayın Baykal açıkladı, ?Bunlar iktidara gelmeden önce bizim yaptığımız tespitlerdi? diyor. Yine aynı şekilde sürecin bütün aşamaları bir şekliyle dinci medyaya servis ediliyor.
Soru: Bu biraz ağır bir suçlama olmadı mı? Bu haberler pek çok gazetede var.
Kılıçdaroğlu: AKP yanlısı medya diyelim. Oraya servis ediliyor, götürülüyor, orada yayınlanıyor bunlar. Normalde bunların hepsinin gizli olması lazım. Artı, bakanların söylemleri var, Başbakan'ın söylemleri var. Normalde bakanların ve Başbakan'ın böyle bir söylemde bulunmaması lazım. Başbakan'ın kendi ifadesi var, ?herhalde iddianamenin sonuna gelindi? diyor. Nereden biliyor Başbakan iddianamenin sonuna gelindiğini? Zonguldak'a gitti sayın Başbakan, yerel gazetelerde anlatımları var. Orada yazılı olduğu kadarıyla 4 Temmuz'da iddianamenin verileceğini söylemiş. Bu olaylara baktığımızda Ergenekon Operasyonu'nun Hükümet destekli götürüldüğü görülüyor.
Soru: Sayın Erdoğan, bir Başbakan olarak böylesine önemli bir konuyu yakından takip ediyor olabilir mi? Ortada Hükümet'e karşı bir komplo ve ihtilal söylentileri var. Bunu yakından takip etmesi doğal değil midir?
Kılıçdaroğlu: Şimdi doğal olanı şudur: Devletin içinde yasa dışı örgütlenmeler varsa, ilgili bulgular aktarılır ve bu olay yargı tarafından çözülür. Buna hiçbir itirazımız yok.
Soru: Peki Başbakanlar bilgi de almazlar mı?
Kılıçdaroğlu: Gizillik sınırları içinde almaması lazım. Soruşturma aşaması gizlidir. Savcının da vermemesi lazım. Biz, bunun ihlal edildiğini, Başbakan'ın ve bakanların söylemlerinden biliyoruz. Hatta daha farklı şeyler söyleyeyim, mesela Enerji Operasyonu'nda savcının bakanın bizzat kendi isteği üzerine ilgili bakanın makamına gidip bilgi verdiğini biliyoruz. Normalde olmaması lazım.
?DEVLETİN İÇİNDEKİ GÜÇLER ÇATIŞIYOR?
Soru: Ortada bir suç var ve başbakan bilgi alıyorsa, bütün bunlar işin özünü etkiler mi?
Kılıçdaroğlu: İşin özünü şöyle etkiler: Bu görüşmelerde siyasal iktidarın etkisinde kalıp, olayın siyasi iktiranı istediği yöne çekilmesi gibi kamuoyunda bir endişe oluşur. Siyasal iktidar olayı yönlendirir, savcı da olayı iktidarın istediği noktaya getirir. Bu ciddi bir sorun.
Soru: CHP dahil bazı çevreler, Ergenekon Operasyonu'nun kapatma davasının bir rövanşı olarak ortaya çıktığını iddia ediyor. CHP sözcüleri buna neye dayandırıyorlar? Sizin söylediklerinizden şu çıkıyor: Başbakan direkt olarak talimat veriyor, işler onun istediği gibi yürüyor.
Kılıçdaroğlu: Güçler arasında bir çatışma var. Devletin kendi içindeki güçler çatışıyor. Normalde bu çatışmanın devletin yapısına zarar vermemesi lazım. Siyasi İktidar bu güçlerden birisi lehine tavır koyduğu için, bu çatışma biraz daha sert çıkıyor ortaya. AKP İktidarı, gerçekten tüm demokratik kuruluşları, darbeye karşı olanları yanına almak istiyorsa, bunlardan birisine taraf olmamalı. Taraf olacağı yasalardır, yasaların gereğini ilgili kuruluşlar yerine getirir. Ergun Poyraz da sizin gibi yazar. Ne yaptı Ergun Poyraz, sadece kitap yazdı ve içeride.
Soru: Acaba sadece onun için mi içeride?
Kılıçdaroğlu: Nasıl oluyor da demokratik bir ülkede bir insan bir yılı aşkın süre hapiste yapıyor ve neden suçlandığını bilmiyor. Beyle bir demokrasi olabilir mi? Sorgulanması gereken bu. Öbür tarafa dönüyorsunuz, normal hayatta asla yan yana gelmeyecek kişiler veya hayatlarında hiç yan yana gelmemiş kişiler aynı davadan ötürü tutuklanıyorlar. Bu da başka bir garabet. Bunu besleyen temel bir unsur var. Şemdinli iddianamesinin nasıl olduğunu biliyorsunuz. Şemdinli'de olan bir olayın nasıl Genelkurmay Başkanı'na kadar taşındığını ve devletin belli kurumlarının bu yolla baskılanmak istediğini gördük. Bu olay da onun bir başka versiyonu.
?SONU ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ GİBİ OLUR?
Soru: Şemdinli gibi Ergenekon'dan da bir şey çıkmayacak mı diyorsunuz?
Kılıçdaroğlu: Biz öyle görüyoruz, öyle görünüyor. Ergenekon'dan Şemdinli iddianamesi gibi bir iddianame çıkar ortaya.
Soru: Söylediklerinizden, bu iddianameyi hazırlayanların sıkıntıya gireceği sonucu çıkıyor.
Kılıçdaroğlu: Tabii? Efendim, suç örgütünün çıkması için bunların bir şekilde beraber olduğunun, suçu oluşturacak ortak mekanizmaların ortaya konması lazım. Şu anda o mekanizmaları biz görmüş değiliz. Hayatında hiç yan yana gelmemiş insanların biraya getirilip, aynı olayın içine sokulmaları kuşkumuzu güçlendiriyor. Böyle suç örgütü olmaz. Veli Küçük'le İlhan Selçuk'u biraraya getirmek mümkün değil. Dünya görüşleri farklı, düşünceleri farklı.
Soru: Ancak, her iki ismin de ?ulusalcı? olduğu söyleniyor.
Kılıçdaroğlu: Bu ülkede yaşayan herkes ulusalcıdır bize göre. Herkes kendi ülkesinin çıkarlarını savunur. Türkiye Cumhuriyeti'nde hangi yurttaş ülkesinin çıkarlarını savunmaz? Son yıllarda AKP içinde ülkesinin çıkarlarını savunmayan bir grup çıktı. Sayın Mevlüt Çavuşoğlu gidiyor, Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi'nden randevu alıyor, ?Türkiye aleyhine bildiri yayınlayın? diyor. Bunun adı benim lügatimde vatana ihanettir. Yine Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir grup AKP milletvekili Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye aleyhine oy kullanıyor. Anlamak mümkün değil. Bu ihanet değil de ne? O zaman ihanet sözcüğü neyi anlatıyor? Varsa bir sıkıntı gelir bizim parlamentomuzda tartışırsınız. AKP demokratikleşme sürecinde bir kanun getirdi de CHP karşı mı çıktı?
?SAVCI BASKI VE YÖNLENDİRME ALTINDA?
Soru: CHP ile ilgili söyle bir suçlama var? Deniliyor ki, Ergenekon soruşturması devam ederken, ?Bundan bir şey çıkmaz? diyor. Ancak, Ak Parti hakkındaki kapatma davasında ?Bu parti kapatılmayı hak etti? görüşünü sergiliyor. Burada bir çelişki ve çifte standart var.
Kılıçdaroğlu: Tam aksi. DTP için dava açıldı bir CHP'liden bir söylem duydunuz mu? Savcı görevini yapmış, kimse de bir şey demiyor. AKP hakkında dava açıldı, CHP'den kimse yine bir şey söylemedi. Sayın Erdoğan kürsüye çıktı, ?CHP niye susuyor, konuşması lazım? dedi ve suçlandık biz. Suçlanınca mecburen konuştuk. Savcı görevini yapıyor.
Soru: Ama Ergenekon'da da savcı görevini yapmıyor diyorsunuz?
Kılıçdaroğlu: Hayır, bunu demiyoruz. Kamuoyuna yansıyan gözlem şu: Savcı görevini siyasi erkin baskısı altında veya yönlendirmesi altında yapıyor.
Soru: Bir de peşin hüküm verip, ?Bundan bir şey çıkmaz? diyorsunuz?
Kılıçdaroğlu: Olay siyasallaştığı an bir şey çıkmaz. Bir dava sürecini siyasallaştırmayacaksınız. Siyasallaştığı andan itibaren orada tartışma çıkar. Bu konuda basın yasağı var; peki kim dinliyor basın yasağını? Bunu basın yasağını savunmak adına söylemedim. Soruşturmanın gizliliği nedeniyle savcılık böyle bir karar almış. Hoşlanmasak da alınan bu karara saygı duymamız lazım. Eğer olay bu noktaya taşınıp siyasallaşmışsa, çığırından çıkmış demektir. Bu maya tutmaz artık.
Soru: Siz madem böyle diyorsunuz, daha derinlere gidersek ne yapılmak isteniyor?
Kılıçdaroğlu: AKP ılımlı İslam'ı Türkiye'ye getirmek istiyor. ABD ve batıdaki bazı güçlerin desteği ile Türkiye'yi Ulusal Kurtuluş Savası ile oluşturduğu ana yörüngesinden farklı bir yörüngeye sokmak istiyor. Bu çok açık ve net meydanda. AKP'nin kadrolaşma mantığı hiçbir siyasal iktidarda olmadı. AKP iktidarda bir karşı devrim yapmaya çalışıyor. Kendisi ile aynı paralelde düşünmeyen tüm devlet kurumlarını en ağır şekilde eleştirdi ve ele geçirmek için tüm çabaları gösterdi. TÜBİTAK, Kızılay, YÖK, Üniversiteler, Yargı gibi devletteki pek çok örneği verebiliriz. Üstelik iş odacıya kadar inince burada farklı bir iş var. Eğer siz kadrolaşmayı din eksenli yapıyorsanız, o zaman devletin laik yapısını değiştiriyorsunuz demektir.
Soru: Bunun da bir çatışma ve çekişmeye yol açtığını söylüyorsunuz?
Kılıçdaroğlu: Çatışma, devletin laik düzeni savunanlarla, bunu kaldırmak isteyenler arasındaki bir çatışma, bu herkesin bildiği bir olay. Siyasi çatışmanın boyutları aşıldı. Çünkü, AKP bunun hukuksal alt yapısını oluşturmaya çalışıyor. Sorun buradan çıkıyor zaten. Anayasa değişikliği nedir? Normal siyasi söylemlerle bunu yakalayamıyor. Ortada hukuk dediğimiz bir kavram ve yargı var. Üç erk var, yasama, yargı yürütme. Yasama zaten şu anda iktidarın kontrolünde. Bu kontrolün dışında olan bir yargı var. Şimdi yargıyı ele geçirmek istiyor bunlar.
?TÜRKİYE BÖLÜNDÜ?
Soru: Sizce bu kavganın sonucu nereye varır?
Kılıçdaroğlu: Türkiye şu anda ikiye bölünmüş vaziyette. Bu bölünmeyi yaratan siyasi iktidardır. Normalde siyasi iktidarın herkesi kucaklaması lazım. Yüzde 47 oy aldığı zaman Tayyip bey çıktı, AKP Genel Merkezi'nin önünde son derece güzel bir konuşma yaptı: Biz bununla şımarmayacağız, bize oy vermeyen vatandaşları da kucaklayacağız.
Soru: Ancak, siyasi gözlemciler, ?Bu ikiye bölünmeden CHP de nemalanıyor, Çünkü CHP de kutuplardan biri? değerlendirmesini yapıyor. Buna ne diyorsunuz?
Kılıçdaroğlu: Hayır, eğer biz bunu körükleseydik, Meclis'in Genel Kurulu'nu bu kadar rahat çalıştırmazdık. Genel Kurul'daki bütün kavgalar AKP'lilerin konuşmalarından sonra çıkmıştır. AKP Grup Başkanvekili çıkıp, bir milletvekiline ?asalaklar? sözcüğünü kullanmıştır. Grup Başkanvekilleri tahrik etmiştir ve kavgalar çıkmıştır. Bir tek CHP'li konuşma düzeyi ve üslubu açısından asla kavgaya yol açacak söylemlerde bulunmamıştır. AKP, aldığı gücü hazmetmiş değildir. Hazmedebilseydi, Türkiye böyle bir kutuplaşmaya gitmezdi.
Soru: Şu anda bir tespit yaptınız. Bu ikiye bölünmüşlük, Türkiye'yi nereye götürür?
Kılıçdaroğlu: Bir siyasal kaos ekonomik başarısızlıkla beslenirse, durum daha tehlikeli olur. Şu anda yaşanan siyasal kaos, pek çok gerçeği toplumun gözünden kaçırmış durumda. İşsizlik, yoksulluk ve yolsuzluklar gibi. Bunlar toplumun önüne gelmediği için de AKP besleniyor. Bundan en büyük zararı CHP olarak biz görüyoruz. Çıkıp da ?Bu ülkede işsizlik var? dediğimiz zaman herkes kulaklarını tıkıyor. Başta medya, ?Ne işsizliği, burada daha önemli bir sorun var? diyor. Çiftçiler perişan, esnaf perişan. Ama, siyasal sorunlar bütün bu ekonomik sorunların önüne geldi. Siyasal sorunlar derinleşip, ekonomik sorunlarla pekiştiği anda Türkiye'de bir çatışma ortamı çıkar. Korkumuz bu. Sosyal problemlerin beslediği çatışma ortamı çıkacaktır ortaya. Bir süre sonra kahveler bölünecek. İnsanlar biraraya gelmeyecekler. Bundan çok rahatsızız. Yaşam tarzları farklı iki toplum çıktı ortaya.
Soru: Peki çözüm ne?
Kılıçdaroğlu: Bunun düzeltilmesi için Hükümet'in yapması gerekenler var. Eğer biz AB'ye yüzümüzü çevirip, Türkiye'yi batıya doğru döndürmüşsek, batının çağdaş uygarlık değerlerine sahip çıkmamız lazım. Başbakan'ın kesinlikle söylemlerini yumuşatması, artık CHP fobisini üstünden atması lazım. Saldırgan üslubundan vazgeçerek, daha yumuşak, daha insani söylemler dile getirmesi lazım. Başbakan toplumun önemli bir kesimini gözden çıkarmış vaziyette. Oysa, herkesi kucaklaması lazım.
Soru: CHP de söylemlerini gözden geçirecek mi?
Kılıçdaroğlu: Eğer Başbakan bize saldırmazsa, bizim ille de AKP'ye saldıracağız diye bir planımız yok. Biz muhalefet yapar, yasa dışı bir işlem varsa onun ve işsizliğin, yoksulluğun üzerine gideriz. AKP'nin izlediği politikaların yanlışlığının üzerine gideriz. Şu anda olay ekonomiden tamamen kopmuş, farklı bir kulvarda yürüyor. Tümüyle siyaset kulvarında yürüyor. Şu anda tümüyle rejime endeksli bir politika güdüyorlar. Herkesin kaygısı rejimde odaklandı. Rejim kaygısını CHP mi yaratıyor? Rejim kaygısını yaratan siyasi iktidar. Öyle bir siyasi iktidar ki, yüzde 47'yi hazmedemedi. Çoğunlukla çoğulculuk kavramını birbirine karıştırdı. ?Ben her istediğimi yaparım? noktasına geldi. Bugün Türkiye'deki durum budur.