İşte Mustafa Özcan'ın yazısı
EM rumuzuyla anılabilecek bir parti başkanı sağda solda yeni dönemde Erdoğan'ın geri çekileceğini ve yerine Fethullah Gülen'in sürüleceğini söylüyormuş. Sağda solda muhakemesizce Erdoğan yerine Gülen'in ikame edileceğini anlatıyormuş. Yedek atın yerine aslının ve asilinin sahaya sürüleceğini ileri sürüyormuş.. Bu söze aslında iltifat etmeyecektim lakin bu sözü ondan nakledilmeden önce Almanya'dan bir dostumdan da dinlemiştim.. Hatta kestirmeden 'olmaz öyle şey' demiştim. Peki neden kestirmeden böyle olumsuz konuşmuştum.. Bunun nedenlerine girmeden önce Hocaefendi ile alakalı olarak üç gelişmeyi hatırlatarak mevzuya girmek niyetindeyim. Birincisi, Hocaefendi dünya çapında yaşayan 100 entelektüel içinde birinci seçildi. İngiliz, Amerikan ve Türk basınında buna 'şike' nazarıyla bakanlar da var. Zira Hocaefendi ile ilgili her mevzuu çok yönlü manipülasyona açık. Zaman'ın 'zorlama' tirajıyla mukayese ederek aynı yöntemin kullanıldığını savunanlar var. Hocaefendi ise meselenin büyütülmemesi gereken bir mesele olduğunu ve kendisi için çok bir anlam ifade etmediğini söyledi. Lakin Hoca'nın muhalifleri pek de öyle düşünmüyorlar. Sözgelimi, Hoca üzerine basa basa müçtehid olmadığını her vesile ile söylerken Prof. Faruk Beşer Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Fıkhını Anlamak başlıklı kitabında aksini iddia ediyor. Hocaefendi için müçtehid ünvanını ve sıfatını sere serpe kullanıyor. Devrinde rakipleri veya ulema bu sıfatı Suyuti'den bile esirgedikleri hatırlanırsa ünvanın bolluğu herhalde kendiliğinden anlaşılır. Hâlbuki bizzat Elmalı Hamdi Yazır'ın beyanları üzerinden Hocaefendi böyle bir şeyi kategorik olarak reddediyordu. Lakin Hocaefendi'ye müçtehidlik payesi veren Beşer'in kitabının cemaate yakın Ufuk Kitapları arasında çıkması da iki zıt yaklaşımın telifini zorlaştırıyor.
*
İkinci gelişme ise Türk Mahkemelerinin Hocaefendiyi beraat ettirmeleri ve aklamalarıydı. Bundan sonra Hocaefendi'nin dönüşü önünde bir engel kalmadığı ileri sürüldü. Hukuken öyle ama siyaseten öyle mi? Bir başka gelişme de Hocaefendi'nin müracaat ettiği Green Card ile alakalı olarak temyiz veya istinaf mahkemesinden gerekçeli bir red cevabı gelmesiydi. Hocaefendi'ye yakın ve 'yandaş' addedilen basın yayın organları bunu reddettilerse de Milliyet gibi gazeteler bilahare tekzip edilen habere geniş yer verdiler. Aslında kanaatime göre üç mesele de birbirinden kopuk değil. Hepsi de birbiriyle bağlantılı. Blki üç mesele arasında muvazaa var, Zira Hocaefendi'nin yaşayan en birinci entelektüel olması vasfı ile Amerikan Mahkemesi'nin red gerekçesi arasında görünmez bağlantılar var. Sanki Hoca'nın entelektüel yönününün ortaya çıkarılması, mahkemenin ret gerekçesini nakz ve iptal etmeye matuf gibi. Zira tekzip edilen haberde Hocaefendi'nin bir eğitimciden ziyade bir manipülatör olduğu ileri sürülüyor. Siyasetle ve ticaretle ilgilendiği ve 25 milyar dolarlık bir para arzını kontrol ettiği iddia ediliyor. Kendisinin iddiasının hilafına bir entelektüel yönü olmadığı da iddialar arasında. Sanki bir dergi aracılığıyla yapılan değerlendirme ve seçimle birlikte Hocaefendi'nin dünyanın birinci entelektüeli olması keyfiyeti iddianameye görünmez bir cevap teşkil eder gibi. Belki kimbilir arada hiçbir ilinti veya bağ da olmayabilir. Bununla birlikte, Amerikan Mahkemesi gerçekten de bu yönde bir karar verdiyse ve Türk Mahkemelerinin ardından alınan bu karar aslıda Can Ataklı gibilerin de yazdığı gibi Hocaefendi'yi dönüşe zorlamaktan başka bir gayeye matuf olmayabilir.
*
İşte bu noktada tartışmalar başka bir alana aydı. Fethullah Gülen ikinci bir Humeyni olarak ülkesine muzaffer bir şekilde devrim yaparak geri dönecek mi? Aslında, EM gibilerin tezi dolaylı da olsa bu anlama geliyor. Gerçekte tam tersi, Fethullah Gülen'e de Recep Tayip Erdoğan muamelesi çekiliyor. Hocaefendi'nin kanuni olarak önü açılarak Türkiye'ye gelmesi sağlanmaya çalışılıyor. Aslında bu itibarı için bir tuzak. Zira Hocaefendi'nin böyle siyasi olarak olgunlaşmamış bir dönemde Türkiye'ye dönmesi manipülasyona ve tahriklere açık bir durum olur. Zira ulusalcılar huzur vermeyeceklerdir. Bu durumda Hocaefendi iç kutuplaşmanın odağına yerleşecektir. Birileri gelişiyle birlikte Türkiye'nin ayranını kabartmaya ve gerilimi tırmandırmaya yelteneceklerdir. Bundan dolayı ilk günden ibaren Humeyni gibi dönmek diye bir derdinin olmadığını ve farklı kişiler ve farklı kişilikler olduğunu söyledi. Önünde kanuni bir engel kalmadığı halde dönmemesi halinde de Hoca'ya kulp takacaklardır. Her halükarda Hocaefendi muhkem bir tuzak ve kuşatma ile karşı karşıyadır. Dolayısıyla bırakın Hocaefendi'nin Humeyni gibi dönüşünü tam tersine tasfiyesi ve manevi olarak bitirilmesi gündemdedir.
*
Peki diğer itibarlar bir tarafa Hocaefendi, Humeyni gibi ülkesine dönmek istemez mi? Elbette her insan gibi belki bir şekilde arzulayabilir ama objektif sebepler nedeniyle varsa da bu arzusunu gerçekleştiremez. Her ne kadar kitlesi arasında tutkunca seviliyorsa da yine de Ayetullah Humeyni konumunu ihraz etmek için halledilmesi gereken meşruiyet sorunları var. Kısaca, sadece İran'ın yapısı değil Hocaefendi'nin yapısı da Humeyni'nin yapısından farklı. Humeyni'nin bir din adamı olarak Şiiler arasında hiyerarşik otoritesi vardı. Onun ötesinde devrimini velayet-i fakih doktrinine dayandırdı. Veliyi fakih olarak da yeni yapının veya piramidin tepesine oturdu. Hocaefendi ise bu sistemden uzak. Böyle bir dönüş için olsa olsa tek bir seçenek var. O da Hocaefendi'nin mehdiyet iddiasıyla oraya çıkmasıdır. Aytunç Altındal ve bizim camiadan bir tarihçi onunla ilgili İslam dairesinde ve haricinde benzeri iddialar savurdular. Halbuki giderken bu misyon için yaşlı olduğu gibi dönerken daha da yaşlı hale gelecektir. Sonra rejimi devirmek için takiyye yetmez. Takiyye, rejimi manipüle edebilir ama deviremez. Hâlbuki en azından söylem bazında Hocaefendi ve grubu rejimle barışık gözüküyorlar. Bundan dolayı Hocaefendi'den bir Humeyni çıkarmak isteyenler bazı ulusalcılar gibi ya paranoyaklar ya da manipülatörlerdir. Bu olsa olsa şapkadan tavşan çıkarmaya benzer. Sonuçta Hocaefendi döner dönmesine ama bu ne laiklerin korktuğu ne de yandaşlarının beklediği tarzda olur. Ama Türkiye'de yapı değişmedikçe de döneceğini pek sanmıyorum. Erken dönerse de bu takdirde yapı karışır.
www.gercekhayat.com