Profesyonel hayatta istediği yere geldiğini, dönüşünün ''tamamen manevi'' olduğunu bildiren Çiftçioğlu, bundan sonraki aşamada, yüksek tempoda çalıştığı ve teknolojinin kalbi NASA'daki deneyim ve tecrübelerini Türkiye için harcayacağını kaydetti. ''Burada yapabileceğim çok şey olduğuna inanıyorum. Bir yerden başlamak lazım'' diyen Çiftçioğlu, uzmanlık alanlarından biri olan nanoteknoloji konusunda Türkiye'nin bir başlangıç yapması gerektiğini bildirdi.
Çiftçioğlu, NASA ile olan serüvenini anlatırken, NASA'nın kendi işine yarayacak bilim adamlarını uzun süre gözlemleyerek seçtiğini, bu kişilerin çalışmalarını çok sıkı takip ettiğini ve sonra da davet ettiğini belirtti.
Çiftçioğlu, NASA ile tanışmasını ve davet edilişini şöyle anlattı:
''1996 yılında New York'taki Cold Spring Harbor laboratuvarlarında yaptığım sunumu dinleyenler arasında NASA'dan bilim adamları varmış ve beni dinlemişler. Daha sonra San Diego'da yapılan bir NASA toplantısına çağrıldım. Aynı yıl Mars'tan gelen göktaşlarında bakteriye benzer fosiller gözlemişler ve bu oluşumları bizim de kullandığımız 'nanobakteri' ismiyle tanımlamışlar. Tesadüf ki, bu fosiller bizim bulduğumuz nanobakteriler ile aynı boyutta idi. İşte NASA ile ilk bilimsel bağlantımız böyle oldu.''
Astronotların, yer çekimsiz bir ortamda kalmalarından dolayı, bir süre sonra çeşitli sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldıklarını, bunların başında kemik ve kas erimesi, böbrek taşı gibi hastalıkların geldiğini belirten Çiftçioğlu, NASA'daki görevlerinden birinin bu astronot ve kozmonot sağlık grubu içinde yer almak olduğunu kaydetti. Astronot eğitim grubunda da çalıştığını ifade eden Çiftçioğlu, NASA'da ''Mars'ta hayat var mı?'' araştırma grubu içinde de görev aldığını söyledi. Bu grubun Mars'tan getirilen veya getirilecek materyalleri incelediğini bildiren Çiftçioğlu, Phobos (Mars'ın iki uydusundan biri) projesinde de görev aldığını kaydetti.
PHOBOS PROJESİNDE BİR TÜRK
Çiftçioğlu, Phobos projesine ilişkin şu bilgileri verdi:
''Phobos'a uzay aracı gönderilecek. Bu araç 3-4 yıl kaldıktan sonra geri dönecek. Elbette, geri dönerken de çeşitli materyalleri beraberinde (canlı tohumlar) getirecek.
1969 yılında ilk aya çıkan misyon, en büyük 'uzay misyonu' olarak kabul ediliyor. İşte Phobos da 'ikinci en büyük uzay misyonu' olarak telakki ediliyor. Projenin içinde hayat araştırmayla ilgili bölümler var. Bu bölümlerden sorumlu 5 bilim adamı görevlendirildi. İkisi Rus, ikisi ABD'li olan grubun içinde ben de varım. Phobos'a gönderilecek uzay aracı, 2009 veya 2010 yılında fırlatılacak. Uydu, 2014 yılında geri dönecek. Ben de bu projenin hayat araştırmalarının başlatıcısı 5 bilim adamından biriyim.''
ABD'de iki tane onaylanmış patenti bulunduğunu ve bunların ''kullanma hakkıyla'' Türkiye'ye döndüğünü anlatan Çiftçioğlu, dönmeden önce Türkiye'de birkaç büyük ilaç firmasına başvuru yaptığını, ancak şu ana kadar olumlu bir cevap alamadığını bildirdi. Bu ilgisizliği ''Biz ülke olarak teknolojiyi alıp kullanmayı seviyoruz da üretmeyi sevmiyoruz galiba'' sözleriyle vurgulayan Çiftçioğlu, 5 tane daha başvurusu yapılmış patenti bulunduğunu söyledi.
İlgisizlik karşısında sitemkar cümleler kurmaktan kaçınmayan Çiftçioğlu, Türkiye gibi beyin göçünün yaşandığı ülkelerde, bilim adamlarının ülkelerine döndükten sonra, kendileriyle ilgilenecek muhatap bir kuruluş olmamasını büyük eksiklik olarak nitelendirdi.
''ÜLKESİNE DÖNMÜŞ BUMERANGIM AMA BENİ KİMSE TUTMUYOR''
Çiftçioğlu, şunları söyledi:
''Birçok ülkede bu çark şöyle işliyor; o ülkenin yurt dışındaki temsilcilikleri, büyükelçilikleri, konsoloslukları, özellikle belli projelerde çalışmış bilim adamlarını, sanatçılarını, mühendislerini ülkelerine bildiriyorlar. (Bu kişi, şu projelerde çalıştı, şu kişi bu projede çalıştı ve ülkeye dönmeye karar verdi) deniyor. Bu kişiler ülkelerine döndükten sonra onları bir kurum karşılıyor. İşte bizde de böyle bir kurum olsa ve bende oraya gidip; 'ben ülkeme döndüm, benim şu teknolojileri kurma yeteneğim var. Şu patentlerim var, ben bu alanlarda şunları yapabilirim' diyebilsem. Ama maalesef, böyle koordinasyonu sağlayacak bir kurumumuz yok.
Oysa ben şimdi, samanlıkta iğne arıyorum. Gidiyorum üniversitelere... Tek tek görüşüyorum ve kişisel inisiyatiflerle karşı karşıya kalıyorum. Bana (kadromuz dolu) bile dendi.
İşte bu nedenle, özel teknolojilerle dönmüş insanlara kolaylık sağlanması lazım. Varsayın ki ben bir opera sanatçısıyım. Ülkeme döndüğümde (Beni operaya alır mısınız?) diye sormamam gerekir. Operadan bana (gel) demeleri gerekmez mi?
Şimdi, ben, şu ana kadar önemli bir kurumda çalışmışım ve o kurumdan teknoloji transferi yapmak istiyorum. Bunun tartışılır yanı olabilir mi? Biz bilim adamları bumerang gibi olmalıdır. Bumerang, gider ama sahibinegeri döner. Ama geri dönmüyorsa, bunu atan kişi yanlış yapıyor demektir. Atan kişi suçludur. Onun için şimdi ben ülkesine dönmüş bir bumerangım ama beni kimse tutmuyor.''
Yurtdışında çok uzun süre kalmış bir kişi olarak, ABD'de yüzlerce, binlerce Türk bulunduğunu, dönmemelerinin en büyük sebeplerinden birinin, döndükten sonra kişisel inisiyatiflerle karşı karşıya bırakılmaları olduğunun atını çizen Çiftçioğlu, bir bilim adamının bunlarla karşı kaşıya bırakılmaması gerektiğini söyledi. Bir bilim adamı için paradan ziyade manevi tatminin önde geldiğini vurgulayan Çiftçioçğlu, başta nanoteknoloji olmak üzere uzmanlaştığı alanlarda göreve hazır olduğunu söyledi.
Türkiye'de aradığını bulamazsa ABD'ye yeniden dönüp dönmeyeceği konusunda ise Çiftçioğlu, ''İşte zaten gerçek beyin göçü o zaman olur. İnsanlar ilk çıkışta (bir şeyler öğreneyim de geleyim) der. Gider ve döner ülkesine. Ama karşılık bulamaz, kalbi kırılıp geri dönerse, işte gerçek beyin göçü budur. İnşallah hiçbir zaman o aşamaya gelmem'' dedi.
NASA'da çalıştı, Türkiye'de 'işsiz' kaldı
Ömrünün 18 yılını yurt dışında bilimsel çalışmalara adayan, NASA çalışan Doç. Dr. Neva Çiftçioğlu, aile ve vatan hasretine daha fazla dayanamayarak Türkiye'ye döndü.
18 Yıl Önce Güncellendi
2008-06-26 11:14:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara