Emekli Orgeneral Hilmi Özkök, Türkiye?nin Irak krizi dahil fırtınalı bir döneminde Genelkurmay Başkanlığı?nı üstlendi. Krizin tam ortasında patlayan ?Genç Subaylar? tartışmasında ?Demokrat olmam suç mu?? çıkışı ses getirdi. Görevinin bitmesinin ardından aynı dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek?e atfen yayımlanan (ve yalanlanan, hakkındaki dava düşen) günlüklerde, ?Ayışığı? kod adlı bir siyasete müdahale planının onun onayını alamadığı için hayata geçirilemediği öne sürüldü.
Emekliliği ardından da, görevde olduğu günlerdeki gibi fazla konuşmama tutumunu sürdüren Özkök, günümüzde AK Parti kapatma davası atmosferinde ve Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) öncesinde asker-sivil ilişkilerine dair yaşanan tartışmalar üzerine, ?güncel konulara fazla girmek istemem? uyarıları ile sorulara yanıt verdi.
Her YAŞ öncesi aynı
Yüksek Askeri Şûra öncesinde Türk Silahlı Kuvvetleri kaynaklı haberler ve tartışmalar artmaya başladı. Siyasete müdahale planlarının yapıldığı öne sürülüyor, öte yandan TSK?ya yönelik bir kampanyanın da yürüdüğü gözleniyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
?Her Şûra öncesinde çeşitli spekülasyonlar yapılır. Bunların bir kısmı bilgi eksikliğine dayanır; örneğin tayinlerin bile YAŞ tarafından yapıldığını zanneden yazarlarımız var. Oysa YAŞ sadece terfileri belirler, terfi edemeyen emekli olur. Kuvvet komutanlarını hükümet atar, Genelkurmay Başkanı?nında ise inha (uygun görme) usulü yoktur; doğrudan hükümet artar.
Her sistem kendi liderini yetiştirmek için kendi düzenini kurar. Türk Silahlı Kuvvetleri de böyle bir sistem içinde ilerideki liderini yetiştirir. Bunlar kanunlarla belirlenir, tabii bir de gelenekler vardır.?
Generaller denenir
Gelenekler kanunlardan ayrı mı?
?Her şey yazılı değildir. Diyelim, Genelkurmay Başkanı?nın görevi sırasında karşılaşacağı konulara hazırlıklı olabilmesi, yeterli cevabı verebilmesi için, YAŞ?ta generalliğe terfi etmesinden itibaren, generaller her kademede çeşitli görevlerde denenir.
Size kendimden örnek vereyim. Ben öğrenciliğimi de, sonraki görevlerimi de hep birinci sıralarda tamamladım; önümün açık olacağı belliydi. Ama terfilerim boyunca yurtiçindeki en kritik görevlerde, karargâh komutanlıklarında, yurtdışı görevlerinde, NATO görevlerinde denenmişimdir. Gelenekler derken bunu kastediyorum.?
Geleneğe göre Başbuğ
Hükümetlerin buna müdahalesi olmuyor mu?
?Genelkurmay Başkanı?nı hükümet atar. Ama hükümetler genellikle iç işleyişi serbest bırakır. Bunun aykırı örnekleri de olmuştur. Örneğin, Demirel olayı (Başbakan Süleyman Demirel?in 1977?de Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun?u Genelkurmay?a gelirse darbe yapabileceği kuşkusuyla emekli ederek, yerine Kenan Evren?i getirmesi), Öztorun Paşa olayı (1987?de Başbakan Turgut Özal?ın, Cumhurbaşkanı Kenan Evren?in onayını alarak Genelkurmay Başkanlığı?na ?gelenekler uyarınca? Orgeneral Necdet Üruğ yerine gelmesi beklenen Orgeneral Necdet Öztorun?u değil, Orgeneral Necip Torumtay?ı ataması), Fisunoğlu Paşa?nın değil Doğan Paşa?nın atanması (Başbakan Tansu Çiller?in Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş?in süresini uzatarak, terfisini uman Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu?nu emekliye ayırması) gibi.
Bunun dışında hükümetler TSK?yı serbest bırakmışlardır. Son Genelkurmay Başkanımızın seçiminde de böyle olmuştur; hükümet tarafından bir müdahale olmadı.
Şimdi de İlker Paşa öne çıkıyor; geleneklerimiz öyle olacağını gösteriyor. Bence sakin bir YAŞ olacaktır. Hükümet Büyükanıt?a karışmadı Başbuğ?a da karışmaz.?
İddialar ucuz,
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ hakkında yayınlar yapılıyor. Kudüs?te Ağlama Duvarı önünde çekilmiş resimleri yayınlandı. Yaptığı görüşmeler haber konusu oldu. Sizce sorun olur mu?
?Aksi yönde bir sebep yok. İlker Paşa, o görev için hazırlanmış, fevkalade yetenekli bir arkadaşımızdır. Tabii ki hükümetin takdiridir. Ben hükümetin onu atayacağını düşünüyorum.
Bu tür senaryolar her atama döneminde olur, benim hakkımda da olmuştu. Ben de ziyaretlerde oralara gittim, benim de fotoğraflarım çekildi, kiliseleri de ziyaret ettim. Bunlar hafif şeyler. Hem Hazreti Musa da, Hazreti İsa da Müslümanlığın saydığı peygamberler değil mi? Kraliçe Elizabeth buraya gelince camiye gidip, başını örtüp dua etmedi mi? Çok ucuz şeyler. Çok ayıpladım. Bunu yapanlar, ya hani o ?tahsil cehaleti alır? denilen türden tahsil almışlardır, ya da talimatla yapıyorlardır.?
Sızmalar hep vardı
Sözünü ettiğiniz senaryolar son zamanlarda giderek daha çok dışarı çıkarılan bilgi ve belgeler üzerine kuruluyor görüntüsü hâkim. İçeriden dışarıya bu bilgi akımını neye bağlıyorsunuz, sizin döneminizdeki durumla karşılaştırınca nasıl görüyorsunuz?
?Eskiden bu yana bizim içimizden bilgi sızmaları olmuştur. Tabii şimdi gelişen teknolojiyle çok kolaylaştı. Bir toplantıya gidiyoruz, dolmakalem büyüklüğünde bir cihazla bütün ses kaydediliyor. Sonra bu internet üzerinden kolaylıkla yayılabiliyor. Bu sızmalardan ben de çok şikâyetçiydim, herhalde şimdiki Komuta Kademesi de çok şikâyetçidir.
Bunu yapanların bir kısmı kendince iyi niyetle, vatanseverlik diye düşündüğü için yapar, bir kısmı mühimsenmek için yapar, bir kısmı da kötü niyetle yapar. Benim zamanımda da olmuştu. Tabii soruşturduk, müsaadenizle sonucunu söylemeyeyim, iç işlerimizdir, ama bunları ciddiye alır, ciddiyetle soruştururuz.?
Cemaatler çalışıyor
Bu sızmaların bazı gruplarla, daha çok da Fethullah Gülen grubuyla ilişkisi olduğunu iddia edenler var. Bu konuda saptamalarınız olmuş muydu?
?Belli kişilerin, belli yerlerce motive edildiği, edileceği inancı vardır. Ama bunları tamamen cemaatlerle de ilişkilendirmek mümkün mü derseniz, bulgu yok. Zaman zaman dışarıdaki gruplarla, cemaatlerle ilişkileri saptanan personel olur, onlar hakkında da işlem yapılır. Şu var ki, belli cemaatler bütün müesseselere sızmaya çalışıyorlar.?
Eylem planı nasıl yapılır?
Geçtiğimiz günlerde Genelkurmay?a atfedilen ve askerin siyasi ve sosyal hayata müdahalesini öngören bir eylem planı yayımlandı. Siz böyle bir plandan haberdar mısınız? Böyle planlar yapılır mı?
?Bu tür planların içeriği konusunda bir şey diyemem, ama bu çalışma için söylemiyorum, bu tür çalışmaların nasıl hazırlandığına, usulüne ilişkin konuşabilirim.
TSK?da sibernetik bir sistem vardır. Bir ana bilgisayar, komuta bilgisayarı vardır, bir de sensor bilgisayarlar dediğimiz, birimlere ait bilgisayarlar vardır. Bilgiler toplanır, tasnif edilir, sonuçlandırılır. Bu sonuçların bazıları konusunda harekete geçmek uygun bulunur, onaylanır. Bazısı ise uygun bulunmaz ama bazıları bilgi hazinesinde tutulur.
Bu çalışmalar iki şekilde yapılır: Birincisi, komuta kademesinin talebiyle yapılanlardır. Bir de birimlerin kendi inisiyatifiyle, gün gelir böyle bir ihtiyaç çıkarsa uygulama için hazır zemin olur, zamandan kazanılır düşüncesiyle yaptıkları çalışmalar vardır. Bunların da nasıl yapılacağı tabii yönergelere tabidir, ama mutlaka komutan yönlendiriciliğinde olması gerekmez. Tabii birimin başındaki kişilerin de şahsi düşünceleri var. Ama komutanın onayını almamış belge, müesseseyi bağlamaz. Benzer şeyler benim dönemimde de olmuştu. Bunlardan üzüntü duyuyorum.?
Fişleme örneği
Bu sözlerle döneminizde yapıldığı ancak tarafınızdan kabul görmediği öne sürülen Ayışığı dosyasını mı kastettiniz?
?Hayır, onu kastetmedim; bu ?Fişleme? yayınlarını kastettim. (2004 yılında İstanbul Merkezli Birinci Ordu Komutanlığı?nın vatandaşları ?fişleme? çalışması üzerine yayınlar yapılmış, konu geniş tartışmaya yol açmıştı.) Bir karargâh çalışması değildi. Bahsettiğiniz konu da zaten bir kişinin anıları diye yer aldı; o kişi (Hilmi Özkök?ün Genelkurmay Başkanı olduğu dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek) bunu reddetti, dava bitti. Onu bu konuyla irtibatlandırmak doğru değil.?
Yalçındağ: Bu kaotik ortamdan memnun olan mı var?
TÜSİAD BaşkanıYalçındağ, ?Siyasi tasarım peşinde değiliz. Yeni açılımlar komplo teorilerinin vehmiyle engellenmesin? diyor
?Birileri halinden memnun herhalde; hiçbir şey yapmadan oturup bu kaotik ortamı seyredelim diyorlar. Kaotik ortamdan memnun olan mı var ki, yeni açılımlar bazı komplo teorileriyle engellenmek isteniyor??
Bu köşeli sözlerin sahibi Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ. Söz ettiği konu ise geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (BMKP) Başkanı Kemal Derviş?in de katılımıyla yapılan Yüksek İstişare Toplantısı?na diğer davetli örgütlerin katılmaması nedeniyle umulandan daha az yankı bulan yeni anayasa girişimi.
Hayal kırıklığı
Yalçındağ?ın dünkü telefon görüşmemizde dile getirdikleri, 19 Haziran?daki o toplantıda yeni anayasa yazımıyla ilgili önerilen konvansiyon modeline gösterilen tepkilerden, içinde Derviş?in de bulunduğu yeni bir siyasi oluşum iddialarına dek yaşadığı hayal kırıklığını ifade ediyordu. TÜSİAD Başkanı Yalçındağ?ın söyledikleri şöyle: ?Bazı vehim ve korkuları anlayamıyorum. Kemal Derviş ile bir araya gelmekten neden bazı arkadaşlarımızın çekindiğini anlayamıyorum. Kemal bey BMKP Başkanı; dünyaca tanınmış bir ekonomist. Harika bir konuşma yaptı, çok aydınlatıcı oldu. TÜSİAD siyasi tasarım peşinde değil. Derviş de değil; o kadar ki, hükümetin ekonomik programı üzerine sorulara dahi doğrudan yanıt vermedi.?
Derviş?in Türkiye?de yeni bir siyasi oluşuma katılmak üzere geldiği yolundaki iddialara karşı, Arzuhan Yalçındağ?ı teyit edecek yönde bir gelişme dün Radikal sayfalarına yansıdı. CHP lideri Deniz Baykal, muhabirimiz Zihni Erdem?e Derviş?in kendisini yurt gezisindeyken ısrarlı telefonlarla bulduğunu ve Türkiye?ye gelişinin herhangi bir siyasi gündem taşımadığını söylediğini anlattı. Derviş ne de olsa BMKP başkanlığına seçildiği sırada CHP milletvekili idi ve bu hareketi de CHP ile hâlâ bir gönül bağının kaldığını gösteriyor.
Yeni anayasa çalışmasıTÜSİAD Başkanı?nın söylediklerine dönersek, yeni anayasa çalışmalarından geçen haftaki toplantıda diğer sivil toplum örgütlerinden beklediği desteği alamamış olsa da vazgeçmeyeceği sonucunu çıkarmak mümkün. Şöyle:
?TÜSİAD?ın hem ekonomik durum, hem de yeni anayasa ihtiyacı konusunu görüşmeye açması neden yadırganıyor? Türkiye?nin iki önemli konusu arasında seçim mi yapacaktık? Anayasa konusunda bizim de içinde olduğumuz 83 sivil toplum kuruluşunun çalışması dururken, neden konvansiyon fikrini ortaya attığımız sorgulanıyor. O çalışmaya bağlılığımız devam ediyor. Ama o yeni anayasanın içeriğine yönelik bir çalışma. Bizim şimdi tartışmaya açtığımız ise tamamen süreç ve metodolojiye, yani nasıl yapılacağı üzerine. Yani bu iki çalışma birbiriyle çelişmiyor, tersine birbirini tamamlıyor.?Birileri memnun herhalde?Ülkenin içinde bulunduğu ciddi sorunlara yeni açılım getirmeye çalışıyoruz. Birileri halinden memnun herhalde; hiçbir şey yapmadan oturup bu kaotik ortamı seyredelim diyorlar. Kaotik ortamdan memnun olan mı var ki, yeni açılımlar bazı komplo teorileriyle engellenmek isteniyor? Vehim ve korkular var diye bazı açılımları yapmayacak mıyız? Kimileri senaryolar yazıyor diye vaz mı geçeceğiz? Biz çok doğru bir iş yaptığımıza inanıyoruz. Bu şekilde karşılanması üzüntü verici, ama yine de bu önemli konuda girişimlerimiz sürecek. Muhtemelen temmuz içinde arkadaşlarımızla (TOBB, Türk-İş, Hak-İş, DİSK) yeniden temas kurarak ortak çalışma zemini arayacağız.?
Murat Yetkin / Radikal