Sempozyumda pek de alışık olmadığımız bir manzara vardı. Saat 11.00'de gelen konuklar, yedi saat süren oturumları fire vermeden dinledi.
'Bu toplantı hiç alışık olmadığımız bir programdı. Ne bir sanat tarihi, ne bir medeniyet algısı, ne bir sanat felsefesi toplantısı, ne de bir üstatlar buluşmasıydı, ama belki hepsiydi.' Sondan başlamak işin ehemmiyetini anlatmak için daha manidar olabiliyor kimi zaman. Biz de Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde önceki gün gerçekleştirilen 'Geleneğin Aynasında Sanat' başlıklı sempozyumun kapanışını yapan Prof. Dr. Kenan Gürsoy'un sözleriyle yola çıktık. Gürsoy, konuşmasında haklıydı; zira programı hem içeriği hem de konuşmacıları açısından bir kalıba oturtmak zordu. Sabah 11.00'de sempozyumu dinlemeye gelen misafirler, hiç fire vermeden hatta kimi zaman artarak yaklaşık yedi saat süren oturumları dinledi. Bu ilgiye sebep, etkinliğe katılan akademisyenlerin ve sanatçıların konuşmalarının yanı sıra estetik, sanat, gelenek kavramlarının ilk kez böyle kapsamlı ele alınmasıydı.
Nun Mektebi'nin Hz. Muhammed'in (sas) isimlerinin yazılı olduğu akkase ebruları; Nakkaş Rumi atölyesinin hat, tezhip ve çinileri ile Mine Uğur Tumay'ın yağlıboya resimlerinden oluşan serginin açılışıyla başlayan sempozyuma akademisyenler, usta ve genç sanatçılar ile öğrenciler katıldı. Dr. Selma Karışman, açılış konuşmasında, 'Sanatın gelenekle en saf buluşması olan bu programda, akademisyenlerin ve usta sanatçıların kendi değerlerimizi estetik-sanat-gelenek bağlamında ele alması çok önemli.' dedi. 'Sanatın Estetik Yüzü' adlı birinci oturum biraz 'felsefe' ağırlıklıydı. Oturum başkanı Prof. Kenan Gürsoy'un konuşmaların ardından yaptığı kısa değerlendirmeler konuların daha net anlaşılmasına vesile oldu. Geleneğin bize ayna tuttuğunu söyleyen Gürsoy, 'Bir sanatı geleneğin aynasında fark ediyor ve geleceğe yönlendiriyorsak o zaman değer kazanır. Gelenek geride kalma, taşlaşma hali değil, zamanla bütünleşme halidir. Böyle olmasaydı devamlılıktan bahsedemezdik. Gelenek bize bir mesaj veriyor. Lakin bu mesajı duyabilecek kulağa ihtiyaç var. Geleneğin içinde kaybolan bir bünyeye değil, gelenekle fark ettiğimiz kendimize ihtiyaç var.' dedi.
Prof. Dr. Kemal Sayar, bildirisinde kutsalın olmadığı yerde güzelliğin de anlamını yitirdiğini, güzellik karşısında duyduğumuz hayranlığın bizi Güzeller Güzeli'ne götürdüğünü anlattı. Mevlânâ'nın 'güzellik gören gözdedir' sözüne gönderme yapan Sadık Yalsızuçanlar ise 'Geleneksel sanatlar adeta kutsal bir dil aracılığıyla İslam'ın maneviyatını ve özsel mesajını taşıyor. Asıl olan güzelliktir. Hakiki sanat, insanı evvele götüren ve perdeleri aralayandır. Gözden perdeler açıldıkça hakiki varlık belirir ve hakikatin dışında hiçbir şey olmadığı anlaşılır. Daha açık bir ifadeyle hakiki sanat yerle gök arasındaki teması yeniden kurandır. Bu sanat ister bir film, ister bir ebru, ister bir tiyatro, ister bir hat olsun...'
Ustalarla renkli anlar
Başkanlığını Prof. Dr. Hüsrev Subaşı'nın yaptığı 'Geçmişin İzinden Geleceğin Gizine' başlıklı ikinci oturumda geleneksel sanatlarda anlam kayması, evrensel bir medeniyet projesine sanat ve sanatkârın katkısı, Osmanlı sarayında sanata yaklaşım ve sanatın kozmik açılımı ve Türk musikisi gibi başlıklar konuşuldu. Sempozyumun en renkli bölümü ise usta sanatçıların yer aldığı son oturumdu. 'Üstadın Rahle-i Tedrisinde' başlıklı oturuma Prof. Uğur Derman, Hasan Çelebi, Yard. Doç. Dr. İnci Birol ve Yusuf Bilen katıldı. Özellikle Uğur Derman'ın ve Hasan Çelebi'nin anlattığı hatıralar dinleyicilerin en yorgun olduğu zamana denk gelse de herkes dikkat kesildi. Derman, hat ve kitap sanatlarındaki icazetname geleneğinden söz ederken vaktini aştığından habersizdi, lakin dinleyiciler bu halden memnundu. Hasan Çelebi'nin Uğur Derman ile sık sık latifeleşmeleri ise görülmeye değerdi. Çelebi'nin mürekkep yapımına dair anlattıkları pek kitaplara girmeyen bilgilerdi. Kimi dinleyiciler, bunu fırsat bilip kâğıt kaleme daha sıkı sarıldı.
Dr. Selma Karışman ve Dr. Ayşenur Kurtoğlu'nun düzenlediği sempozyumun sonunda katılımcılara ve sanatında 50. yılını kutlayan Yard. Doç. Dr. İnci Birol'a da plaket verildi. Daha sonra ebrucu Hikmet Barutçugil bir 'ebru gösterisi' yaptı. Sempozyuma katılamayanlar üzülmesin, bildiriler önümüzdeki günlerde bir kitap olarak yayımlanacak.
Kaynak: Zaman