Dolar

34,8763

Euro

36,7786

Altın

3.047,35

Bist

10.140,43

'Utanç': Baktay'ın bir günü...

Hanne Mahmelbaf, küçük bir Afgan kızının bir gününü anlatırken bizi insanlığın utancıyla yüzleştiriyor.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-06-20 10:33:00

'Utanç': Baktay'ın bir günü...

Makhmalbaf ailesinin ve okulunun genç üyesi Hanne Mahmelbaf, küçük bir Afgan kızının bir gününü anlatırken bizi insanlığın utancıyla yüzleştiriyor. Tüm dünyanın bile bile yüz çevirdiği ve insanlığın ayaklar altında ezildiği bir coğrafyadan haber almak isteyenler 'Utanç'ı kaçırmasın!

Kendimizi Batı'ya göre konumlandırdığımız, Batı'nın adıyla çağrılageldiğimiz ve üçüncü dünya ülkeleri namıyla şereflendirildiğimiz bir zaman diliminde yaşıyoruz. Dengeler ne zaman döner; mazlumun ahı aheste aheste çıkar ya, bu ahestelik ne zaman sürate biner bilinmez ama her geçen gün, insanlığımızdan bir parçayı daha alıp götürüyor. Alıp götürüyor çünkü 'ağzı olan konuşuyor' misali pasif bir etkinlik alanı yaratmışız kendimize. Benliğin içinde hapsolmayı öğrene öğrene, kendimizin bile olmayan bir 'yabancılaşma' sendromuyla yine kendimizi anlamlandırmaya çalışmışız. Doğuya bile batının gözüyle bakıp, o coğrafyayı anlamlandırmayı hep batı üzerinden yapmışız. Filmler de böyle dile gelmiş, hatta gelmekte uzun bir süredir.
Sancılı bir coğrafya olan Doğu üzerinde oynanan oyunlar, kimi zaman oynayanların bizzat kendilerinin dilinden yansıdı beyazperdeye. Bunlar kimi zaman militarist bir zihniyetle senaryolarında kendi şovenizmlerini iyiden iyiye belli ederken, kimi zaman da sempatik bir tavırla 'yardım öneren elçi' hüviyetiyle çıktılar karşımıza. Militarizm ruhunu aşılayanlar izleyici nezdinde artık iyice bıkkınlık verir durumda. Üstelik kimse artık batının masumluğuna daha doğrusu karşı taarruz hakkı bulunduğuna inanmıyor. Çünkü gözlerimizdeki bağlar çözüleli, perdeler kalkalı epey bir zaman oldu.

Uzunca bir zamandır kendini aklamaya çalışan, kendi itiraf denizinde boğulan Amerika ve Avrupa'nın savaş karşıtı filmleri var karşımızda. Çoğu savaş karşıtı filmde kullanılanlar ise askerler ve onların aileleri. Ancak sebep oldukları enkazın içinde yine kendi pencerelerinden sonuç çıkaran Amerikan filmleri şöyle dursun, kendine kendi içinden bakan filmlerin varlığı bir Doğu sinemasının savaşa bakışının ve yorumlayışının altını iyiden iyiye çiziyor.

İranlı bir aile olan Makhmalbaflar, anne-baba-çocuk üçgeninde kendi sinemalarını yaratmış durumdalar. Üstelik kendi ülkelerinde değil, başka bir sancılı bölgede, Afganistan'da kendi ellerinden çıkan senaryoların iç acıtıcılığıyla gözlerimizi bu bölgenin gerçeklerine çevirmemizi sağlıyorlar. Her birimiz haberdar olduğumuz halde bakmaktan çekindiğimiz, düşünmek istemediğimiz haller olur ya, tam da o haller üzerinden bir anlatım yolu tutturarak etkileyici hikâyeleriyle insanı şah damarından yakalıyorlar.

Küçük bir kızın umudu Yukarıdaki geniş girişten sonra çerçeveyi biraz sınırlandırarak 'Utanç' filminin konusuna gelelim. 'Utanç' (aslında orijinal adının çevirisiyle: 'Buda Utancından Yıkıldı') küçük bir kızın ekseninde büyük konular anlatan bir çerçeveye sahip. Filmin Buda'nın heykelinin yıkımıyla başlayıp yine aynı kareyle bitmesi, isminin şiddetini arttıran bir öğe. Bu tekrar, aslında o yıkımın sadece patlayıcılarla değil, bir insanlık dersi verir gibi, utanç vasıtasıyla da gerçekleştiğini vurguluyor. Afganistan'a çevrilen yüzlerin bakmakla yetinmesi, çarelerin yetersiz kaldığı bir coğrafyada yaşamanın güçlüğü, etkinin tepkiyi doğurması gerçeğinden hareketle günden güne şiddetin artması, özellikle üzerinde durulan gerçekler. Bu gerçekleri verirken de seçilen kişi küçük bir kız çocuğu: Baktay.

Baktay'ın aslında tek derdi, içinde yaşadığı mağaradan çıkmak için, yan komşusu olan Abbas'ın okulda öğrendiklerini kendisinin de öğrenmek istemesi. Tabii bunun için ilk önce okulun gerektirdiği malzemeleri alması, okulu bulup (!) kaydolması lazım. Tüm bunlar için de ilk önce malzemeyi alacak para engelini sonra da okula ulaşacağı yolda kendisini bekleyen tehlikeleri aşması gerekiyor.

Filmin en etkileyici yönü, küçük Baktay'ın oyun oynayan erkek çocuklarınca esir alındığı bölüm. Buradaki alegorik anlatım, hem savaş görmüş, işgal altındaki fakir bir toplumda her gün şiddetin kat be kat arttığını göstermesi açısından hem de bir kız çocuğun erkeklerin dünyası içinde o küçücük yaşta bile nasıl algılandığını göstermesi bakımından çok manidar.

Evet, yirmi yaşında kendi de küçük bir kız sayılan Hana Makhmalbaf, insanlığı utanca çağırıyor. Küçük Baktay'ın okula gitme umuduyla bizi baş başa bırakıp, günlük dertlerimizden kafamızı kaldırıp bir daha etrafa bakmaya, sadece bakmaya değil görmeye davet ediyor bizi. Bu daveti kabul etmek, o dertlere ortak olmak da izleyiciye kalıyor. Tüm dünyanın bile bile yüz çevirdiği ve insanlığın ayaklar altında ezildiği bir coğrafyadan haber almak isteyenler için 'Utanç' iyi bir seçim.

Kimler izlemeli?

Savaşa çocukların penceresinden bakmak isteyenler.
Batının oryantalist anlayışından bıkanlar.
Kimler izlememeli?

Tipik Hollywood filmlerini sevenler.
Diyaloglara dayanmayan, aksiyon içermeyen filmlerden hoşlanmayanlar.

Seçil Toprak

Haber Ara