İÇ BARIŞ? HAMAS, YÖNETİM VE FİLİSTİN DAVASI YOL AYRIMINDA
Yasir ez-Zeatira*
Filistin özerk yönetim başkanı Mahmut Abbas?ın Filistinliler arası diyalog ve barış çağrı karşısında iyimser olmamızı engelleyen birçok neden bulunmaktadır. Bu nedenlerden bazıları şekli olduğu gibi bazıları da cevheri niteliktedir. Filistin ulusal projesinin iki ana kutbu olan Hamas ve Fetih hareketleri arasında barışı sağlanması temelde bu cevheri nitelikteki engellerin aşılmasıyla mümkündür.
Şekli engellerden bir tanesi, başkan Abbas?ın taraflar arasındaki diyalogun FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) çatısı altında yapılması hususundaki ısrarıdır. O, bu konudaki ısrarına rağmen FKÖ?nün tüm grupları temsil edecek şekilde yeniden yapılandırılmasına yönelik projeyi sürekli erteleme yoluna gitmektedir. Oysa Hamas, diyalogun FKÖ ile değil Fetih ile olması gerektiği hususundaki ısrarını hala sürdürmektedir. Zira Örgütün ( FKÖ) yeniden yapılandırılması hususunda daha önce Filistinli gruplar arasında bir anlaşma yapılmıştı. Fakat bunun yakın bir zamanda gerçekleştirilmesi olası görülmüyor.
Şekli engellerden bir diğeri ise, diyalog ve barış görüşmelerini himaye edecek tarafla yani Mısır?la ilgilidir. Mısır, iki kutup ( Hamas ve Fetih) arasındaki tarafsızlığını koruyamamıştır. Hamas?ın ?sürpriz? seçim galibiyeti ile oluşan yeni durumu hazmedemiyor. Seçimler öncesindeki eski duruma dönülmesi için gizli açık birçok çabanın içine girmiştir. Mısır yönetimi ayrıca Gazze?deki olağandışı durumun biran önce sona erdirilmesi konusunda da ısrarcı davranmaktadır.
Özetle söylemek gerekirse, Filistin de 2006 seçimleri öncesindeki duruma dönülmesi hususunda yoğun bir Mısır, Fetih kontrolündeki FKÖ, Amerika ve İsrail çabası gözlerden kaçmıyor..
Şimdi Abbas?ın tam da bu zamanda diyalog çağrısında bulunmasının perde arkasındaki nedenlere gelelim. Burada karşımıza birçok ihtimaller çıkmaktadır. Filistin yönetimi İsrail ile görüşmelerini destekleyecek her şeyle yakından ilgilenmesine rağmen, düşman karşısında güçlü olmak için ulusal birliği sağlama arzusunun bu ihtimallerin en başında geldiğini söylemek mümkün değil.
Birinci ihtimal Filistin Başkanı?nın İsrail?in yakın bir zamanda Gazze?yi işgal edeceğine dair bilgi almış olmasıdır. Tabi bu durum O?nu Filistin kamuoyu ve mensubu bulunduğu hareket önünde çok zor durumda bırakacaktır. İsrail saldırısının başarısızlıkla veya bölgenin tamamen işgal edilerek Abbas?ın ?meşru? yönetimine iadesi ile sonuçlanmasına bakılmaksızın, aynı anda büyük direniş ve büyük bir katliamın yaşanması Abbas?ı da bitirecektir.
İkinci bir ihtimal de daha bunun görüşmelerde elini güçlendirmek için siyasi bir manevra olmasıdır. Abbas daha önce de birçok kez istifasını gündeme getirerek Amerika ve İsrail?i görüşmelerde daha merhametli davranması için zorlamaya çalışmıştır. Silahlı direnişi abes olarak niteleyen, direnişin geliştirdiği füzelerle alay eden bu adam ve çevresi, tüm ümitlerini bağladıkları barış görüşmelerinden yüzlerini kızartmayan, makul bir sonuçla ayrılmak için böylesi siyasi manevralara girişmeleri mümkündür.
Tabii bunun doğru olması kuvvetle muhtemeldir. Abbas?ın barış görüşmelerinden çok fazla şey talep etmediği belli. Filistinli mültecilerin zorla çıkarıldıkları topraklarına dönüş hakkından bilfiil vazgeçmiş durumda. Ayrıca toprak takasını kabul ederek büyük Yahudi yerleşim birimlerinin varlığını onaylamış durumda. İsrail?den 67 topraklarının tamamını değil Doğu Kudüs?ten cüzi bir hisse talep etmekte. Mescid-i Aksa?nın da içinde bulunduğu Mukaddes Havza olarak bilinen bölgenin hâkimiyet ve kontrolü meselesinde de aynı tavizkâr tutumunu sürdürüyor.
Bir üçüncü ihtimal ise içeriği ne olursa olsun İsraillilerle fiili bir anlaşmaya varmış fakat Gazze ile Batı Şeria arasındaki mevcut bölünme hali ve üyelerinin çoğu tutuklanmış olsa da Yasama meclisinin Hamas?ın denetiminde bulunması nedeniyle, mevcut koşullardan dolayı bu anlaşmayı gizlemek zorunda kalmış olabilir. Abbas diyalog ve barış çağrısıyla Hamas?ı tuzaklarla dolu yeni seçim kanununa ve erken seçimlere ikna etmeye çalışıyor olabilir. Temiz bir seçimle iktidara gelme inançlarını yitirdiklerinden, umutlarını hile ve desiseye bağlamış durumdalar.
Diyalog ve barış çağrısının gizli parolası erken seçimlerdir. Bunu acil ihtiyaç gibi gündeme getirmeleri bundandır. Evet, Hamas mevcut seçim kanununun kalmasını isteyebilir. Fakat FKÖ içindeki diğer grupların değişiklik talebi karşısında fazla direnmesi mümkün değil. Fakat Hamas %5 baraj konulması ve barajı aşamayan partilerin oylarının kazanan diğer partilere paylaştırılması karşılığında yeni seçim kanununa onay verir. (Seçim barajının Türkiye?de %10 olduğunu hatırlatmak isteriz) Birçok grubun bunu kabul etmeyeceği kesin. Zira onlar en fazla %3 oy alabileceklerinin farkındalar.
Bu demektir ki bu gruplar oranı ne kadar düşük olursa olsun hiçbir şekilde baraj uygulamasını kabul etmeyecekler. Hamas?ın Batı Şeria?da ki zor durumundan ve Gazze?de halkın yaşadığı büyük sıkıntılardan sonra, bu ortamda yapılacak seçimlerin galibinin Fetih Hareketi ve müttefiklerinin olacağı kesin gibidir. Kesin olan bir diğer şey de bu seçimlerin bir önceki seçimler gibi adil ve temiz olmayacağıdır.
Diyalog ve barış çağrısının, Başkanlık seçimlerinin yaklaşmış olması ve Abbas?ın başkanlık süresinin 2009 yılının başlarında dolacak olmasıyla bir ilgisinin bulunmadığını söyleyemeyiz.
Abbas?ın amacı meclis seçimleriyle başkanlık seçimlerini birleştirerek aynı anda yapmak ve mevcut duruma bir son vermektir.
Madem Fetih?in veya daha doğru bir ifadeyle özerk yönetimin başının niyetleri böyle, o halde Hamas buna karşı nasıl bir tavır almalı?
Bu noktada karşımıza Hamas?ın cevabını nasıl vereceğini bilemediğimiz sorular çıkmaktadır.
Her bir soru ayrı bir çıkmazı işaret etmekte. Seçimlere iştirak ve yönetimin seçim yoluyla değişebileceğine inanmak baştan hataydı. Aynı şekilde işgal altında geçerli bir demokrasinin kurulabileceği ve seçimlerle yönetime gelip direnişi destekleme düşüncesinin de geçersiz olduğu görülmüş oldu.
Gazze sorununun ancak güç kullanılarak çözülmüştür.
Özerk yönetimin yapısı öyle oluşturulmuş ki bunu çözmek mümkün değil. Arafat bunu yapmak istedi, bedelini hayatıyla ödedi. Batı Şeria?da ki Hamas mensubu parlamenterler, bakanlar, belediye başkanları ve meclis üyeleriyse, Siyonist rejimin hapishanelere tıkıldı. Siyonist rejim onları kendi maslahatı doğrultusunda yönlendiremedikçe serbest bırakmayacaktır.
Aslında bu özerk yönetim idaresi, işgal gücünün işgalinde bulundurduğu ülkeye karşı olan siyasi, ekonomik ve güvenlik sorumluluğundan kurtulmak için icat edilmiştir. Anlamak zor! Böyle bir durumda gerçek bir demokrasinin kurulabileceğine bazıları nasıl da inanıverdiler. Filistin de demokrasi, gruplar arasındaki ihtilafları ebedileştirmek ve direnişin önünü kesmek üzere dizayn edilmiştir. İsrail?in Hamas?ın seçimlere girmesini engellememesi, bu yolla direnişi kırabileceğini ümit etmesi nedeniyledir.
Hamas şayet gelecek seçimler iştirak edecekse, sınırlı hakimiyet alanına, bağımlılığına, İsrail ve hatta Ürdün ile olan bağlantısına bakmaksızın, seçimlerden hedefin özerk yönetim olduğunu dikkate almalıdır.
Bu özerk yönetim ki, direnişin orada asla yeri yoktur. Hamas bunu kabul edecek mi? Yoksa esasında işgal gücünün kendi maslahatı doğrultusunda dizayn etti sistemi kaldırarak, işi olması gerektiği duruma ger mi çevirecek? Yani işgal güçleri ve onlara direnen işgal altındaki bir halk! Bunu yaparsa bedelini iki kez ödemeye hazır mı? İsrail?e ödeyeceği bedel! Mısır?lı kardeşlerimize ödeyeceği bedel!
Batı Şeria?ya yönelik ticari yatırımlar ve Amerikalı general Dayton gözetimindeki yeni güvenlik tertibatı ( kentlerin güvenliği Filistin polisine devredildi) yukarıda söylediğimiz hususu teyit eder niteliktedir.
Batı Şeria?da içinde direniş ve direnişçilerin olmadığı bir düzen kuruluyor. Filistin halkının vazgeçilemez temel hakları kapsamında nihai bir çözüm yerine, adeta mevcut durumu kabullenici ve hatta 2000 İntifadası öncesi şartlara dönüşü onaylar görülen bir politika izleniyor. Güvenlik ve ticari yatırımların direnişin yerini alması için çaba harcanıyor.
Gazze?ye gelince Hamas burada kendi yönetimini sürdürmek mi yoksa erken veya zamanında yapılacak seçimlere iştirak ederek, buranın yönetiminin Özerk yönetimin kontrolüne geçmesine razı mı? Yoksa mevcut durumu belirsiz bir vakte kadar sürdürerek, bölünme ve krizin sorumluluğunu yüklenmek mi istiyor? Artık patlama noktasına gelen dayanılmaz sıkıntılar karşısında mevcut durumu daha ne kadar sürdürebilecek?
Yeni seçimlerin Hamas?ın zaferiyle sonuçlandığını düşünelim. Bu neyi değiştirecek? Bu yeni hükümet de Amerika, Batı ve İsral?in ambargosuyla karşı karşıya kalmayacak mı? Fetih, Mısır ve İsrail iktidarın Hamas?a geçmesini kabullenecek mi? İsrail?in canı istediği an bakan ve milletvekillerini tutuklayacağı hükümet, işleri nasıl yürütecek?
Cevabı zor sorular? Hamas, siyaset arenasında varlığını sürdürmek için tavizler mi verecek? Sonucuna bakmaksızın Mahmut Abbas?ın teslimiyetçi anlayışını aynen devam mı ettirecek?
Mevcut durumu mu korumaya çalışacak? Yoksa direnişin meşruluğunun geçmiş seçim olduğunu ilan ederek, bundan sonra işgal altına da yapılacak her tür seçimi red mi edecek?
Tüm davayı etkileyebilecek zor ve tehlikeli bir kavşaktayız. Bu zor süreçte çözüm şudur: Batı Şeria?da ki yönetimi tamamen ilga edilmeli, Gazze?nin yönetimi ise, işgal altında olduğunu ilan ederek, görüş birliği ile teşkil edilecek ulusal bir komiteye devredilmelidir. Acil ve insani hizmetlerin sürdürülmesi için bu gereklidir. İşgal güçlerini sorumlulukları ile baş başa bırakılmalıdır.
Fakat bu çözümün Özerk Yönetim ve Fetih Hareketi tarafından kabul edilmeyeceği kesin. Ancak belki şöyle bir çözüm de olabilir: Fetih ve Hamas anlaşarak, seçimleri ve işgalcilerin merhametine kalmış demokrasi oyununu iptal ederek, Batı Şeria ve Gazze?de ulusal birlik yönetimi oluşturarak, yönetimi direniş ile bütünleştireceklerdir!
Bu sadece Hamas?ın değil, bütünüyle Filistin davasının ve her grubun krizidir. Krizin genel olması Hamas?ın çıkmazını hafifletiyor. Tüm taraflar kendi krizini yaşıyor. Özerk Yönetimin görüşmeci politikaları hiçbir olumlu netice gerçekleştiremedi. Fetih Hareketi ise dar bir kadrolaşmanın kurbanı olarak kendisini ve programını yenileştiremedi.
Filistin halkını dize getirmeyi başaramamış İsrail?de ayrı bir çıkmaz yaşamaktadır. Amerika ve uluslar arası sistem de kriz hali yaşamaktadır. İran?a karşı savaş tehdidi, tüm dünya için endişe kaynağıdır.
Zor bir süreçten geçtiğimiz kesindir. Bu zor süreçte, doğru istikamete sabreden kazanacaktır. Doğru istikamet direniş yoludur. Haklarımızı ancak direnerek alabileceğimiz ispatlanmıştır. Hamas şimdiye kadar bu yolda yürüdü ve bunun bedelini kan ve büyük fedakârlıklarla ödedi. Böylece samimiyetini ve davaya bağlılığını ispatladı. Bu, bizim Hamas?ın ve onunla berber tüm Filistin Davasının şu an ki yol ayrımından da başarıyla çıkacağına olan ümidimizi güçlendirmektedir.
* Filistinli yazar
Bu makale Oktay Yılmaz tarafından TİMETURK için tercüme edildi.