Dolar

34,9371

Euro

36,6398

Altın

2.975,32

Bist

10.125,46

Türkiye'nin mültecilerine ayıbı

İHH'nın düzenlediği Mültecilik Sempozyumunda mülteci kampları ve sorunlarının insani boyutu hatırlatıldı. Türkiye'deki hukuk boşluğu ve yetersizliklere dikkat çekildi.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-06-16 09:53:00

Türkiye'nin mültecilerine ayıbı

Bülent Şahin Erdeğer/ TIMETURK

İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından düzenlenen ?Mültecilik Sempozyumu? yoğun bir katılımla gerçekleşti. Sempozyumda mülteci kampların düzeltilmesi, mültecilere bazı yasal hakların tanınması noktasında iyileştirilmeler yapılması çağrısında bulunuldu. Sempozyumda ayrıca İHH ile BM arasında Türkiye'de birlikte çalışmayı öngören işbirliği protokolü de imzalandı.

Sempozyum'dan notlar:

Prof. Dr. Kemal Kirişçi'nin İltica kavramı ve Tarihçesi başlıklı tebliğinden dikkat çekici noktalar:

Sığınmacı ve mülteci kavramları arasında fark vardır. Kirişçi, mülteci haklarının uluslararası hukuk tarihindeki gelişim sürecine örnekleriyle anlattı. Kirişçi, mültecilik konusundaki en önemli gelişmenin ölüm tehdidinde olmaları halinde ülkelerine geri döndürülmeme kararı olduğunun altını çizdi.  

Osmanlı 100 yıl önce uyguluyordu:

Bu uygulamanın uluslarası hukuk sistemine girmesinden 100 yıl önce Osmanlı devletince uygulandığını hatırlatan Kirişçi, Özellikle Endülüs'ten gelen 1492 musevi göçünü, Protestanların Engizisyon'dan kaçıtıklarındaki muameleyi ve ve son olarak Leh'lerin İstanbul'daki Polonezköy'e yerleştirilmelerini örnek olarak gösterdi. Osmanlı'nın Cenevre sözleşmesinden 100 yıl önce bu siyaseti uyguladığını belirttşikten sonra mülteciler konusundaki ikinci örnekliği hatırlattı.

Ulus kimlik mültecileri dışladı

Osmanlı siyaseti mültecileri yabancı statüsünden çıkartıp göç ettikleri toplumun asli unsuru olarak kabul ediyordu. Prof. Kirişçi, Osmanlı bürokrasinde ve ordusundaki önemli makamlara yükselmiş pek çok mülteciden örnek verdi. Ulus kimliklerin icadıyla beraber mültecilerin bu durumlarını kaybettiklerini, göç ettikleriş ülkelerde 'yabancı' olarak dışlandıklarını belirtti.

Sarkozy Osmanlı Yahudisi olan dedesini Yunanlı yaptı.

Kirişçi,  Fransa devlet başkanı Sarkozy'nin Yunanistan yaptığı bir açıklamaya değindi. Sarkozy'nin Selanik bir Osmanlı yahudisi olan dedesini Yunanlı olarak göstermesinin bir gaf olduğunu sözlerine ekledi. 

80'lere kadar soğuk savaş dönemi koşullarında mültecilerin karşılıklı koz olarak kullanıldığını ifade eden konuşmacı, Soğuk savaş sonrası değişen dengeler sebebiyle mülteci akınının başladığını ve Türkiye'nin bu akından yoğun biçimde etkilendiğini anlattı. T.C'nin bu süreçte uluslarası hukuku pek çok kez ihlal ettiğini anlattı. 90'larda ise bu durumun iyileşme sürecine girdiğini T.C'nin STK'lar ve BM ile bu dönemde ortak çalışma eğilimini yoğunlaştırdığını belirtti.

Kirişçi sözlerine son dönemde Türkiye'ye gelen mülteci bölgelerinin Irak, Somali ve Çeçenistan olduğuna dikkat çekerek son verdi.

İkinci konuşmacı Prof. Dr. Ahmet Yamandağ:

İslam'ın iltica'ya bakışını ve İslam hukuku açısından göçlerin hükmünü irdeleyen Yamandağ, İslam öğretisinin Tevhid ve adalet eksenli geliştiğini ifade etti. Bu sebeple İslami dünya görüşünün mültecilerin tüm haklarını sağlama konusunda Müslümanlara sorumluluklar yüklediğini ifade etti.

Uluslararası Af Örgütü yetkilisi:

mültecilerin haklarıyla ilgili hukuki ayrıntılara değindi. konuşmanın sonunda da mültecilerin hukuki konudaki sorularına cevaplar verildi. Tebliğde özellikle Türkiye hukuk mevzuatındaki mültecilerle ilgili konularda bir hukuk boşluğunun olduğunun altı çizildi.

13.000 Mülteciye de mi bakamıyoruz?

Türkiye'de toplam 13.788 mültecinin var olduğunu bu sayının Türkiye gibi bir ülke için çok düşük olduğunu söyleyen Kılıç, Mültecilerin önüne konan çok uzun bürokratik işlemler ve ağır para istemleri dolayısıyla mülteciliğin insani bir soruna dönüştüğünü oysa Suriye gibi Türkiye'den daha az donanımlı bir ülkenin dahi 2 milyon mülteciyle başa çıkabildiğini ifade etti. Suriye 2 milyon mülteciyle başa çıkabilirken Türkiye'nin 13.000 mülteciye insani haklarını verememesini ayıbı olarak değerlendirdi.

Türkiye'deki mültecilere uygulanan bu duyarsızlığın altında yabancı düşmanlığının ve daha da ötesinde ırkçılığın yattığını da sözlerine ekledi.

Dicle nehrinde insanlık ayıbı

Son olarak Habur'da yaşanan insanlık suçunun kamuoyunda daha çok yer etmesi gerektiğini ifade eden konuşmacı, Türkiye'ye gelmiş bir grup mültecinin illegal biçimde Dicle nehrinde yüzmeye zorlandığını ve bu zorlama yüzünden birçok kişinin boğulduğunu hatırlattı. BM'in Türkiye'yi bu insanlık suçu dolayısıyla kınadığını da söyleyen yetkili, durumun STK'lar ve BM tarafından belgelendiğini de sözlerine ekledi.

BM yetkilisi Fuat Özdoğru:

Konuşmasına istatatiki bilgilerle başlayan Özdoğru, mültecilerin Türkiye'de ve Dünyada karşılaştıkları insanlık dışı uygulamaları fotoğraflarla ve örneklerle ifade etti.

Av. Taner Kılıç ise Sığınma hakkının anayasaya alınması gerektiğine vurgu yaptı. Bu konudaki hukuki boşluğa dikkat çeken Kılıç, avukatların ve hakimlerin çoğunun Mülteci hukukunu bilmediğini ifade etti. Bu durumda konuyla ilgili davalarda Uluslarası hukuka ve standartlara uymayan özel standartların ortaya çıktığını anlatan Kılıç, bu durumun açık bir hukuksuzluk olduğunu ifade etti.

Helsinki Yurttaşlar Derneği yetkilisi Oktay Durukan

Helsinki Y. Derneğinin konuyla ilgili faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Dernekler arasındaki dayanışma gerekliliğine dikkat çeken Durukan, Türkiye'deki mültecilerin sağlık ve eğitim sorunları olduğunu ifade etti.

Türkiye'de Yabancı düşmanlığı artıyor

Fazla kamuoyuna yansımasa da Türkiye'de ymültecilere karşı ırkçı bir yabancı düşmanlığının arttığını anlatan Durukan, küçük bir mülteci kız çocuğuna maymun diyen milliyetçilerin tartaklama, hakaret, gasp gibi pek çok eylemle mültecilere karşı bir tehdit oluşturduğunu, emniyet güçlerinin ise bu duruma duyarsız kaldığını ifade etti.

Filistin'in 3/2'si Çeçenistan'ın 3/1'i mülteci

Sempozyumun ikinci oturumunda söz alan İHH yetkilisi Ahmet Emin Dağ ise İHH'nın mültecilere yönelik çalışmalarını anlattı. Yakın coğrafyamızdaki mülteci merkezlerini bir sinevizyon gösterisiyle anlatan Dağ, 9 Milyon Filistinli'den 6 milyonunun, her 3 Çeçen'den 1'nin mülteci olduğunu vurguladı.

Irak'taki mülteci sorununun sanılanın aksine işgal ile değil iç savaş ile arttığını belirten Dağ, Mülteciliğin dünyadaki sebeplerini ise şöyle özetledi:

1-İşgal (6 Ülke)

2-İç Savaş (3 Ülke)

3-Siyasi ya da ekonomik kriz durumu (3 ülke)

Kampalrın iç ve dış güvenlik sorunlarının hem mültecileri hem de konuk olunan ülkeyi etkilediğini anlatan Dağ, Kampalrın 3 temel ihtiyacı olduğunu belirtti:

1-Güvenlik

2-Alyapı

3-Sağlık

Sempozyum, Ahıskalı, Çeçen, Filistinli ve Irak Türkmeni mültecilerin yaşadıklarını anlattıktan sonra son buldu.

 

Haber Ara