Dolar

34,9498

Euro

36,7268

Altın

2.990,20

Bist

10.031,60

Attan düşmedim, ben kendimi attım

Cüneyt Arkın, çocukluğumuzun süper kahramanı... Beş yüze yakın filmi olan bir aktör. Onun hızına yetişemiyoruz.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-06-15 12:16:00

Attan düşmedim, ben kendimi attım

5 Haziran günü, Ankara Kalesi Festivali?nde huysuz bir İngiliz atına binerken küçük bir problem yaşadı Acaba bir efsane sona mı eriyordu? Cüneyt Arkın?la Gebze?de, Cirit Şöleni?nde buluştuk. Gayet zinde, neşeli ve yakışıklıydı. Padişah karizmasıyla cirit alanında doludizgin at koşturdu. Yer gök alkışlarla çınlıyordu


5 Haziran günü, Ankara Kalesi Festivali sırasında attan düştünüz, geçmiş olsun.

Teşekkür ederim, ama ben attan düşmedim. At huysuzluk etti, ben de kendimi sırtından attım. Ata beni düşürme fırsatı vermedim.

Bunu biraz açıklar mısınız?

Attan düşerseniz, kemikleriniz kırılır, yaralanırsınız.

Yani at sizi kendinizi atmak zorunda bıraktı?

Atın şansı, yakında insanların bulunmasıydı. O kadar dar alanda atla mücadele edilmez. Benim atları iyi tanıdığıma, tam anlamıyla tüm Türkiye şahittir. Binlerce kez vahşi atlara bindim.

Bu olay sizi biraz kızdırdı mı?

Hayır. İnsanlara da ata da kızmıyorum. Gördünüz, buradaki (Gebze) atla gayet iyi anlaştık.

BATTAL GAZİ?NİN SETİ

Gebze Cirit Şöleni?ne katıldınız. Sizin için anlamı ne ciridin?

Atlı cirit, müthiş bir spor. Bir savaş oyunu. Seyrederken de insanı büyük bir heyecan sarıyor. Gebze?yi seviyorum. Her yıl gelirim. Burada kendimi Battal Gazi?nin setinde gibi hissediyorum. Gebze?de cirit oynanması bence çok önemli. Tarih bilinci, bu tür şahitliklerle pekişir. O bilinç yoksa, millet bilinci de olmaz.

Yaklaşık 20 bin kişi geldi cirit şölenine. Bu yoğun ilginin bir sebebi de sizsiniz belli ki...

Cirit, bin yıl önce Orta Asya?dan Anadolu?ya Türklerin getirdiği bir spor. İnsanımız o tarihî ihtişamı görmek istiyor. Her yıl ilgi daha da artıyor. Buraya gelip Mehteranı, bayrağını, atını görmek istiyor. Tarihini dünya gözüyle görmek, yeniden yaşamak istiyor. Filmlerim dolayısıyla ben de o tarihin bir parçasıyım.

Birçok eleştirmene ve sinemasevere göre Türk Sineması?nın gelmiş geçmiş en büyük jönüsünüz ve bir veliahdınız yok?

Genç oyuncu arkadaşları üzmek istemem. Bir nasihatte bulunabilirim fakat: Çalışın. Ben, Medrano Sirki?nde akrobasi öğrendim. Altı ay Kazak Sirki?nde de çalıştım. İki atı aynı anda yönetmeyi, at üstünde ayağa kalkmayı, yana yatmayı, ters dönmeyi... hepsini öğrendim. Altı sene karate çalıştım, siyah kuşak aldım, sırf filmde kullanabilmek için.

Vay canına...

Bir oyuncu ata binmeyi, motosiklet kullanmayı, enstrüman çalmayı, dans etmeyi... her şeyi bilmelidir. Bunlar aktörlüğün gerekleridir. Farklı insanın mesleklerini, davranış kalıplarını bilmeden aktör olunmaz. Poz vermek değildir aktörlük.

O BİR FENOMEN 

Bizim çocukluğumuzda, mahallede karate yaparak oyun oynardık. Herkes bir kahraman olurdu. Bazılarımız da Cüneyt Arkın olurduk. Ben şahsen yüzlerce defa Cüneyt Arkın oldum. Bizim süper kahramanımsınız...

Öyleyim. Ben Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kara Murat, Kılıçarslan gibi kahramanların yüzü oldum, bedeni oldum. 

Rol aldığınız filmler, halk arasında daima ?Cüneyt Arkın filmi? diye anılıyor. Siz, canlandırdığınız karakterlerin önündesiniz?

Haklısınız. Çünkü ?Cüneyt Arkın? da bir sinema fenomeni.

Eski filmlerinizi izlerken ne hissediyorsunuz?

Heyecanlanıyorum. Hafiften içim burkuluyor, o ayrı. Hikayesi, tekniği, oyuncuları, sinema diliyle hakikaten sıkı işler. Filmlerimle gurur duyuyorum!

Neden içiniz burkuluyor?

Hayatımın önemli bir kısmı setlerde geçti. O filmler benim yaşantılarımdan oluşuyor. Her gün ekranda gençliğimi, geçmiş günlerimi görüyorum. Hayatım her gün film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor. Sizce bu iç burkucu değil mi?

Bilemiyorum. Doğrusu neşeli ve zinde görünüyorsunuz.

Elbette. Cüneyt Arkın gibiyim!

Gibisi fazla sanki?

Öyle olsun (gülümsüyor.)

KAHRAMANLAR FARKLI

Tarihi filmlerde de olağanüstü güçleriniz var. Uçuyorsunuz, asla yorulmuyorsunuz, her türlü işkenceye dayanıyorsunuz?

Doğru fakat filmlerimizdeki o olağanüstü enerjinin inandırıcılığı vardı.

Neden kaynaklanıyordu bu inandırıcılık?

Bizim kahramanlarımız yüzlerce düşmanı temizleyen, atı doludizgin süren, heyecanlı adamlar değildir yalnızca. Herbiri bir şahsiyettir. Zulmedenin karşısında, zayıfın, ezilenin yanında, son derece duygusal, belagatli, atıyla konuşan, türküler söyleyen, güneşe at koşturan kahramanlardı.

Filmleriniz eskisi kadar etkili mi?

Onu ben ölçemem. Geçen gün Edirne?de bir kahvenin önünden geçiyordum. Televizyonda Battal Gazi oynuyordu. İnsanlar topluca seyrediyordu...

Tarihî filmlerinizin önemli bir fonksiyonu olduğunu söylüyorsunuz...

Etki başka, fonksiyon başka. 1960?lı yıllardan itibaren, Türk kahramanları tarih kitaplarından beyazperdeye fırladı. Tarihimize ihtişam kazandıran ruh, sinemamızda görünür hale geldi.

Üst üste Hollywood yapımı süper kahraman filmleri çekiliyor. Nasıl buluyorsunuz?

Örümcek Adam, Batman, Superman ile benim aramda büyük fark var. Her kahraman kendi milletinin, ülkesinin gücünü temsil eder. Örümcek Adam, istese de istemese de Amerika?nın emperyalist bencilliğini yüceltiyor. Ben halk kahramanıyım.

HALI SAHA MAÇI YAPTIK

Yorulmuyor musunuz?

Hayır. Spor yapıyorum. Dün halı saha maçımız vardı, biz kazandık. Beykoz?da arkadaşlarla kurduğumuz bir takımımız var...

Hala çalışıyorsunuz, emekli olmayacak mısınız?

Babam derdi ki ?Aslanın şerefi avlanmak, atın şerefi koşmak, insanınki çalışmaktır.?

Kendinizle barışık görünüyorsunuz. Katıldığınız program ve organizasyonlarda şakalar yapıyorsunuz...

?Nevet!?

Gebze?deki Cirit Şöleni?nde, ?Bakın! Ciritçiler de attan düşüyor!? diye haykırdınız...

Hayatın kendisi dokunaklı bir şaka gibi zaten. Geçen hafta Ankara?ya sabah erken gitmiştik. Bir kadın ?Siz Cüneyt Arkın mısınız?? diye sordu. Ben de ?Hayır, Cüneyt Arkın?ın abisiyim? dedim. Sonra etraftaki insanlara dönüp ?Bakın Cüneyt Arkın?ın abisi gelmiş!? dedi (gülümsüyor).

1960?ları, 1970?li yılları özlüyor musunuz?

O yılları özlemeyen mi var? O günleri görmüş herkes özlüyor.

Neden böyle?

Türkiye yoksuldu ama huzurluydu. Bir yaşama kültürü yürürlükteydi. Zevklerimiz kaybolmamıştı. İnsan ilişkilerimizde bir letafet vardı, yardımlaşma, merhamet vardı. Daha doğrusu bütün duygular önemliydi. Kimin ne hissettiğine bakılırdı. Kalp kırmaktan korkardık. Bu hassasiyetler, bugün bize biraz çocuksu gelen derinlikler, sinemamıza da yansıyordu.


Benim atları iyi tanıdığıma, tam anlamıyla tüm Türkiye şahittir... İnsanlara da ata da kızmıyorum. Gördünüz, buradaki (Gebze) atla gayet iyi anlaştık


Atla kale duvarına tosladık


Malkoçoğlu filmlerinin üçüncüsünü çekiyorduk. Bir sahnede, atla doludizgin kaleye hücum edip duvarı parçalayarak içeri girecektim. Kaya şekline sokulmuş çimento torbaları vardı. Sulu bir harcın içinde beklettiler. Bir sıra kaya, bir sıra harçlı paketlerle duvar örüldü. Çekim ertesi gün yapılacaktı. Kameralar yerleştirildi. Ata atladım. Duvara doğru doludizgin gidiyoruz. Ve güm diye tosladık. Ben bir tarafa, at öbür tarafa! Darmadağın olduk. Meğer dekorda kullanılan çimento iyice donmuş, kayadan bile sert hale gelmiş...


Malkoçoğlu Paris?te

Bir keresinde, Paris?te Ajda Pekkan?ın davetine atla gitmiştim... Sokaktaki bir meyve satıcısının atını satın aldım. At yorgundu. Binanın iki kat merdivenini çıktı, üçüncü ve son kata çıkamadı. Bana mahçup oldu atcağız. Onu teselli ettim. Beraber caddeye çıktık, yüzünü okşadım ?Dert etme, olur böyle şeyler? dedim. Sonra da özgür bıraktım.

Taksi bize çarpacaktı

Yine film setindeyiz. Atım Hasret?le düşman süvarilerinin arasına dalacağız, onların atlarını devireceğiz. Hasret tedirgindi, üzerindeyken kalp atışlarını hissediyordum. Gözlerini öptüm. Koşmaya başladı. Düşman atlarını ve süvarilerini yere serdik ama durmadı, koşmaya devam etti. Tarihin içinden modern dünyaya geçtiğimizi fark etmedik. Aniden bir taksi çıktı! Biz de hızla ilerliyoruz; taksi bize çarpacak. Hasret birden havalandı, taksinin üzerinden uçtu! Güzel atım, kendini tehlikeye atarak hayatımı kurtardı.


Ciritten ve Cüneyt Arkın?dan ilham alıyoruz


Ciride bu derece sahip çıkmanızın sebebi nedir?

İbrahim Pehlivan
: Cirit padişahların, fatihlerin, şehzadelerin sporudur. Benim özel zevkim değil, milletimizin geleneksel sporudur. Ciritte, en heyecanlı oyunları aşan bir adrenalin akışı yaşıyor insan. Tarihimizin muazzam niteliğini, ihtişamını bir başka açıdan görmek için, cirit izlemenizi öneririm. 

Bir belediye başkanı olarak, tarihi fazla önemsiyorsunuz sanki?

İ.P
: Tarihi önemsemenin fazlası olmaz. Ben tarihe bakmadan yolumu bulamam. Kimse bulamaz. Mesela biz şimdi Gebze?de büyük bir kent meydanı yapıyoruz. Detaya girmeyeceğim. Dev bir proje bu. Birçokları, bu kadar büyük bir projeye girişmemizi başta yadırgadı. Fakat tarihimize baktığımızda, en önemli adımların, ?zoru başarmak? suretiyle atıldığını görüyoruz. Bütün yöneticiler tarih bilmelidir. 

Türk Sinemasının ünlü jönleri Cüneyt Arkın ve Yılmaz Köksal?ı da ağırlıyorsunuz...

İ.P:
Evet. Çünkü Cüneyt Arkın yaşayan bir efsane. Uzun yıllar boyunca sinemalarda, ekranlarda kahramanlığın en büyük temsilcisi oldu. Dünyada belki de en iyi at binen aktör. Onun katılımı, hem bizi onurlandırıyor, hem de cirit şölenimizin cazibesini artırıyor. Cüneyt Arkın?ın, filmleriyle Türk toplumuna yaşattığı heyecanlar ile cirit heyecanı arasında büyük bir benzerlik ve örtüşme var. Yılmaz Köksal da aynı şekilde, yiğit, atılgan rollerinde boy göstermiş bir jön. Yılmaz Köksal?ın filmlerini her gördüğümde sonuna kadar izlerim. Kendilerine müteşekkirim.

Halkın ciride ilgisi epey yoğun görünüyor?

İ.P:
Normaldir. Şehir hayatından atlar çekilince, cirit de unutulur gibi oldu. Fakat hiç değilse yılda bir kere, bu güzel oyunu izlemenin tadını çıkarmak gerek. Çünkü ciritte, bize özgü kahramanlık motifleri var, incelikler, sürprizler var. Bunlar bizi derinden etkiliyor. Yaptığımız hizmetlerde de cirit?ten, atalarımızın cesaretinden ve tabii Cüneyt Arkın?dan aldığımız ilhamla ilerliyoruz.


Yeşilçam?a dil uzatan karşısında beni bulur


Yeşilçam Sineması bir ara küçümseniyordu...

Yeşilçam?a dil uzatan karşısında beni bulur. Yeşilçam milletimizin sinemasıydı.

Milletin sineması derken?

Türk insanı, bizim karakter oyuncularımızda, Necdet Tosun?da, Hulusi Kentmen?de, Münir Özkul?da... Türk toplumunun manevi değerlerini izlerdi O değerler her hafta ekrana gelen bir tek filmle yeniden yaşanır, kökleşir, canlılığını korurdu. Türk Sineması?nın en büyük fonksiyonu budur.

En çok başrol üstlenen aktörümüzsünüz. Sırrınız nedir?

Biri ?durmadan? çalışmak: Deliler gibi film çekiyorduk. Tatil, bayram demeden, her gün dört saat çalışıyorduk. Bir film biter bitmez diğeri başlıyordu. Hastalansam, kaza geçirsem de biraz dinlensem diye umutlanıyordum.

İkincisi?

Sinema perdesini bir sofra gibi düşünün. Ne kadar süslerseniz süsleyin, sofrada lezzetli ve doyurucu bir ana yemek olmazsa işin tadı olmaz. Ben sofradaki ana yemek gibiyim. İnsanlar defalarca Yeşilçam sofrasına oturup, filmleri tekrar tekrar izliyorlar.

Son olarak ne söyleyeceksiniz?

?Kara Murat benim!? (gülüyor)

MURAT MENTEŞ / STAR

Haber Ara