Vatan Gazetesi köşe yazarı Mutlu Tönbekici, Türkiye?nin içinde bulunduğu siyasi krizi kendine has üslupla değerlendirdi. Anayasa Mahkemesi?nin kararının halk için ne anlam ifade ettiğini ?Ha geliyor ha gelecek (irtica) derken, ha olduk olacağız (İran, Malezya, Brunei, Endonezya, Sudan, Sittirinya?) diye bekleşmekten perişan olmuştuk. İsviçre gibi oluvermişiz işte? Medeni, Avrupa, müreffeh) ironisiyle anlatırken şöyle yakındı:
?Ah be güzel ağbilerim ablalarım. Ah.. Kendi dünyanızdan çıkıp biraz dolaşsanız... Biraz ceketlerinizi, cübbelerinizi çıkartasınız.. Üzerinizde gazetelerinizin, kurumlarınızın etiketi, rozeti olmadan şöyle takılsanız... Gerçek Türkiye?nin farkına varsanız... ?Öyle olacağını düşünürsem olur? sularından bir kurtulsanız??
İşte o yazı?
Oldu yani şimdi öyle mi? Kurtulduk öyle mi?
Cenevre?den geldik bir de ne görelim!? Herkes bir güzel başını açmış, türbanlar fora edilmiş, bikinilerini giymiş, plajlara koşturmuş, başlayacağım günahına münahına deyip barlara meyhanelere doluşmuş, ezanlar kesilmiş, camilerin kapısına kullanan olmadığı için kilit vurulmuş, kuran kursları şarap tadım kurslarına dönüşmüş, cami yardımlaşma dernekleri gezelim görelim derneklerine dönmüş..
Neden? Çünkü Anayasa Mahkemesi, biz İsviçre?de maça takılmışken, tutmuş meclisin iki anayasa maddesinde yaptığı değişikliği reddetmiş. ?Yasaaah kardeşim? demiş. ?Diskoya damsız, üniversiteye türbanlı girilmez? demiş.
Mahkeme öyle deyince ne olmuş? Necip halkımız hemen hatasını anlamış. Yanlış yolda olduğunu, bugüne kadar AKP?yi falan seçmek gibi hiç de hoş olmayan şeyler yaptığını fark etmiş ve gitmiş önce CHP?den, sonra elit laik Avrupai bürokrattan, daha sonra da tüm ulusalcı, laikçi basın büyüklerinden, sonra da yüzde yirmiden özür dilemiş ve hemmmencecik çark etmiş. ?Bundan böyle ne derseniz onu yapacağıma, kime isterseniz ona oy vereceğime, neye inanmamı istiyorsanız ona inanacağıma şerefim üzerine yemin ederim? diye de ant içmiş..
Ay bir mutlu olduk, bir mutlu olduk! Cumhuriyet?in 85 yılda yapamadığını bak, Anayasa mahkemesi bir kararla, bir günde yapıverdi!
Artık memleket düze çıktı! Bundan sonra korkacak hiçbir şeyimiz yoktur çok şükür! Dört beş bin tane Atatürk heykeli de diktik mi dereye tepeye.. Tamam... Havada karada irtica yok bize..
Ha şöyle! Neydi o öyle? Ha geliyor ha gelecek (irtica), ha olduk ha olacağız (İran, Malezya, Brunei, Endonezya, Sudan, Sittirinya..) diye bekleşmekten perişan olmuştuk.
İsviçre gibi oluvermişiz işte.. Medeni, Avrupai, müreffeh..
Nasıl olduysa birden o betonlar, gecekondular da gitmiş, yerine bahçeli, bakımlı, iki katlı şirin mi şirin evler gelmiş, bütün yollarımız düzelmiş, okullarımız pırıl olmuş, insanlarımız güzel güzel, sigortalı sigortalı işler bulmuş, üzerime bugün ne düşecek de öleceğim acaba diye düşünmekten kurtulmuş, geleceğinden emin.. Mutlu Ayşeler, mutlu Mehmetler ülkesi olmuş...
Oldu yani şimdi öyle mi? Hakikaten müsterihsiniz öyle mi? Öyle ya da böyle memleketi büyük bir beladan kurtardığınızı düşünüyorsunuz öyle mi?
Üstüne AKP de kapatılsın, olacak yani öyle mi? Düze çıkacağız yani?
Ah be güzel ağbilerim ablalarım. Ah.. Kendi dünyanızdan çıkıp biraz dolaşsanız... Biraz ceketlerinizi, cübbelerinizi çıkartasınız.. Üzerinizde gazetelerinizin, kurumlarınızın etiketi, rozeti olmadan şöyle takılsanız... Gerçek Türkiye?nin farkına varsanız... ?Öyle olacağını düşünürsem olur? sularından bir kurtulsanız..
Kim inanır ki artık bu düzene, bu sisteme, bu hukuka, bu meclise, bu üniversiteye?
Rejim düşmanlığına bir de bu yönden bakılsa...