Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Atlas 183. sayısında Selçuklu yollarında

Gezi ve doğa dergisi Atlas 15. yılında yeni sayısıyla okuyucusunu keşfetmek için bakmaya davet ediyor.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-06-04 15:27:00

Atlas 183. sayısında Selçuklu yollarında


Selçuklu Yolu
SAYI : 183 / Haziran 2008

Tropikal Orkideler
San Francisco
Eşen Çayı
Düşten Güzel
Fosil Sırlar
Ek: Türkiye Karayolları Atlası

BAHAR Düşten Güzel

Binlerce armağanla çıkar gelir ilkbahar; karın, soğuğun arkasından. O geldiğinde bahçeler gülmeye, çayırlar sevinmeye başlar. Rüzgâr hoş kokularla koşuşturur. İçten içe bir ses 'uyanın, dostlar uyanın' der.

KAZAKİSTAN-ÖZBEKİSTAN / Selçuklu Yolu

Atlas, at koşturdukları diyarlarda, taht kurdukları şehirlerde Selçukluların yolunu izliyor. İlk durak Oğuz Kağan'ın, Dede Korkut'un yurdu, bugünün Kazakistan'ındaki Oğuzeli ve Semerkant'tan Buhara'ya, Hive'den Nurata'ya Özbekistan...

EŞEN ÇAYI / Karanlıktan Gelen Su

Kızılcadağ'ın yükseklerinde bir mağaradan çıkıyor su. Dev kanyon Karanlıkiçi'nde hızla, denize yakın verimli ovalarda sakince akıyor. Antalya, Muğla ve Burdur'dan beslenen Eşen Çayı, Akdeniz'e en uzun kumsalı Patara'yı hediye ediyor.

SAN FRANCISCO / Zamanın Ucunda


Amerika için bile genç bir şehir San Francisco. Ama kısa tarihine çok şey sığıyor; altın ve macera, deprem ve yangın, Beat ve hippiler, dijital devrim ve yuppie'ler. San Francisco asi fikirlerin, teknolojik gelişmelerin kozası.

TROPİKAL ORKİDELER / Kokulu Tanrıçalar

Bitki dünyasının 'süper modelleri' olarak bilinen orkidelerin yeryüzündeki tür sayıları 30 bini aşıyor. Kosta Rika'da yağmur ormanlarında çalışmalar yapan Dr. Uzay Sezen, tropikal orkideleri Atlas okurları için kaleme aldı.

Fosil Sırlar

Yaşam patlamaları ve kitlesel yok oluşlarla gezegenimizin sakinleri pek çok kez değişti. Ama bazı hayvanlar milyonlarca yıl neredeyse aynı kaldı. Peki bunun sırrı nerede?

Atlas bu sayıda bütün okuyucularına Türkiye Karayolları Atlası hediye ediyor

Editör Özcan Yüksek şöyle giriş yapmış dergiye:

Bin Yıl Sonra Türkiye


Selçuk'u ne kadar duyduk? Sarıkeçililerin atalarını tanıyor muyuz? Karakeçililerin atalarını. Oysa onlar yürüdü, biz olduk.

Bundan bin yıl önce, 1007 ya da 1008 yılında Selçuk, Cend'de öldü. Yüz yaşındaydı. Ölümünden sonra torunlarının etrafında, yazgının bir emri gibi başka Oğuz boyları toplanmaya başladı. Oğuz yabgusuna karşı gelen başka Oğuzlar. Selçuk'un torunlarının, Çağrı ve Tuğrul'un büyük ilerlemesi bundan sonra başladı.


Bugün bu topraklarda yaşamamızın nedeni bin yıl önceki bu kopuşun başlattığı nedenler silsilesidir. Selçuk'u ne kadar duyduk? Sarıkeçililerin atalarını tanıyor muyuz? Karakeçililerin atalarını. Oysa onlar yürüdü, biz olduk.


Onlar bu dünyadan kondu geçti. Kervan gibi. Ecel aldı, yer gizledi. Korkut Dede anlattı, biz dinledik. Gelimli gidimli dünya. Geriye ne kaldı?
Kazakistan bozkırında Savran şehrinin harabeleri, Otrar Kalesi'nin çamur duvarları, yıkık Merv, Afganistan'da, İran'da, Kuzey Irak'ta, Suriye'de ve Anadolu'nun şurasında burasında diğer harabeler. Mesela Hasankeyf. Geride onlar kaldı, lakin bunların ne kadarı, zihnimizin imgeler müzesinde yer bulmuş?


Özbekistan'da yabancı gezginlerin çoğu Fransız'dı, İtalyan ve Alman da vardı, ama bizden kimse yoktu? Taşkent THY uçağı neredeyse sonbahara kadar dolu, gerisini sormadım bile, ama neredeyse yüzde doksanı Avrupalı bu yolcuların, Türkler nerede?


Türkler geriye bakmadan yürümeye devam ediyor. Türkler, Avrupa kapılarında. Oysa Avrupalı, Semerkant sokaklarında, Buhara'da.
Tarih, bir seçme ve yerleştirme kâbusudur Türkler için. Bir de saf kitleleri avutma denizi.


Tarih, ona hiçbir zaman, şu anda bulunduğu yeri gösteren bir pusula olmaz. Tam tersine, bulunduğu yeri saklayan, önünü arkasını örten bir efsaneye dönüşür, bölük pörçük aklında kalmış efsaneye. O yüzden de yolu asla Semerkant'a düşmez.


Aslında tarih bir ilham denizidir aynı zamanda. Sözcüklerimiz tarihidir bizim, örneğin onları Milano modacıları, New York trend setter'ları sunmaz. Gün diyorsak, binlerce yıllık bir tarihle konuşuyoruzdur. Düşünmek diyorsak, anlamak diyorsak, geçmiş bugünü anlatıyordur. Ne var ki kültürümüzü, edebiyatımızı oluşturanlar, yaratanlar acaba bu kaynağa ne kadar gidiyor? Bu kaynağa yolculuklar yapıyor? Bu uzun yolculuğun coğrafyalarından ilham alıyorlar?


Ben bulmakta çok zorlanıyorum. Siyah Kalem'in ilham verdiği belki birkaç ressam vardır, Ömer Uluç'un bizim binadaki resimleri öyledir mesela. Ama kaç şiir, roman, öykü vardır, ilhamını Orta Asya'dan almış, Sibirya'dan, Dede Korkut'tan almış?


Kemal Tayfur, Selçuklu Yolu'nu bin yıl sonra izledi, Atlas için kaleme aldı. Ben de onunla birlikte oralardaydım.


Orada, omuzu kuşlu urba giyen analar gördüm. Dirse Han'ın söylediği gibi, çift badem sığmayan dar ağızlı kadınlar gördüm. Aksakallı ihtiyarların elini öptüm. Gözel göğüslü koca dağlarda yürüdüm. Yelesi kara atlar koştu, ben koştum. Altın başlı otağlarda kımız içtim.
Ve, Türkiye'nin ormanları yağmalanırken, nehirleri, gölleri yok edilirken, Yörükleri durdurulurken, aklımdan Korkut Dede'nin sözlerini hiç çıkarmadım:
'Gölgeli ağacın kesilmesin.
Taşkın akan güzel suyun kurumasın.'



SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara