Menar el-Ahmed*
Yirmi bir Mayıs gününü Endonezyalılar için özel bir anlam ifade etmektedir. Bu gün, Endonezya tarihinde bir dönemin sona erip yeni bir dönemin başladığı gündür. 1988 yılında Üniversite öğrencilerinin yoğun protestoları sonucu Endonezya?nın tarihi lideri General Suharto ülke yönetiminden çekileceğini ilan etmek zorunda kalmıştır. Suharto?nun bu açıklamasıyla otuz yıldan fazla sürdürdüğü dikta rejimi de sona ermiş oluyordu.
Endonezya?nın demokrasiye geçişinin onuncu yıl kutlamalarında on mum yakıldı. Bu gün Endonezya muhtelif alanlarda nasıl bir konumda bulunmaktadır? Özgürlük atmosferinden başarılı bir şekilde yararlanıldı mı? Geçmiş dikta rejiminin kötü mirasının izleri silinebildi mi?
Endonezya?nın gündemi sıcak ve tartışmalı meselelerle doludur. Bunların tamamını ele alıp analiz etmemiz mümkün değildir. Fakat onuncu yılı münasebeti dolayısıyla demokrasi konusunu ele alıp bir miktar üzerinde durmak istiyoruz.
Siyasal Demokrasi
1945 yılında bağımsızlığına kavuşmasından itibaren Endonezya?da siyasal partiler, ordunun sopasını tepelerinde her an hissederek kısıtlı bir varlık imkânı buldular. Bugünkü dinamik çok parti sistemi geçmişte hiçbir zaman görmedi.
Bağımsızlık yıllarında (Ahmed Sukarno dönemi) sınırlı sayıda siyasi parti bulunmaktaydı. Siyasal yaşam tamamen Ordu tarafından yönlendirilmekteydi. Yeni Rejim olarak bilinen Suharto Döneminde ise ikisi göstermelik olmak üzere görünürde sadece üç siyasi parti vardı. İktidar partisi (Golkar), sonuçları önceden belli, göstermelik seçimler sonucu daima parlamentonun tamamına hâkim olurdu.
Suharto Rejiminin düşmesi sonrasında bugün Endonezya da 95 kayıtlı siyasi parti bulunmaktadır. Bunlardan 17 tanesi Merkezi Parlamento?ya girmeyi başarmıştır. Bu partiler, ülkedeki tüm ideoloji ve siyasi yönelimleri temsil etmektedirler.
1999 ve 2004 seçimleri, yeryüzündeki en başarılı demokrasi uygulamalarındandır. Bu seçimler sonucu yönetim tam bir özgürlük ve şeffaflık ortamı içinde el değiştirmiştir.
Suharto rejiminin devrilmesinden sonra devlet başkanlığı, anayasa gereği parlamentonun hür iradesi sonucu, önemli hiçbir kriz yaşanmadan, Suharto?nun yardımcısı Muhammed Yusuf Habibi?den Abdurrahman Vahid?e, ondan da, Megavati Sukarno?ya geçmiştir. Başkanlığı daha sonra ilk kez yapılan doğrudan seçimler sonucu Susilo Banbang Yudyonu kazanmıştır. Bu seçim de siyasi ittifakların kurulduğu, canlı bir siyasal mücadele atmosferi içinde geçmiştir. Parti çalışmalarının ulaştığı olgunluk düzeyini göstermesi açısından bu önemlidir.
Suharto Döneminin siyasal yasaklarından, Komünist Partisi yasağının devamından başka bir şey kalmamıştır. Suharto rejimi, bu partiyi kökünden kopartmak için laik veya İslamcı diğer tüm parti ve akımlarla yardımlaşmıştır. Suharto, Komünist Parti mensuplarına yönelik büyük bir katliam yapmış ve parti üyesi yaklaşık bir milyon insanı katletmiştir.
Geçen yüzyılın altmışlı yıllarında dünyadaki en güçlü Komünist patilerinden biri olmasına rağmen bu partiye üye olma şüphesi veya sempati göstermek, ordu veya kendini Komünistler ile savaşa adamış milis güçler tarafından öldürülmek için yeterli bir sebepti.
Komünistler açısından Endonezya Asya?nın Küba?sı olmaya aday idi. Suharto, sağladığı iç desteği ve Amerika ile Avustralya?nın komünizmle mücadele kapsamından verdikleri dış desteği, bu partiyi ve mensuplarını acımasızca imha etmede kullandı. Böylesine dramatik bir geçmişi olan Komünist Parti ülkede halen yasaklı konumdadır.
Ordunun siyasi rolü
Endonezya?da ordu bugün dahi en etkili kurumdur. Ancak on yıl öncesine göre ordunun siyasi pozisyonu oldukça gerilemiş durumdadır. On yıl önce Suharto ve çevresi ile temsil edilen en üst komuta kademeleri vasıtası ile ülkenin ve siyasal alanın mutlak hâkimi iken bugün durum çok farklıdır.
Tek adam iktidarının yıkılmasından sonra orduyu asli görevi olan ülke savunmasını sağlamakla görevli ulusal bir kuruma dönüştürmek için yoğun çabalar harcandı.
Bunun için 2004 seçimleri öncesi ilgili kanunda yapılan değişiklikle, Merkezi Parlamento da ordu komutanlarına ayrılan 38 sandalye iptal edilerek ordunun siyaset ile olan direkt bağı kesilmiş oldu.
Devlet başkanının Yudyonu?nun orduda sevilen eski bir komutan olması, ordunun kurum olarak, siyasetin dışına çekilmesi çabalarını kabullenmesinde olumlu etkisi olmuştur. General Yudyonu emekliliğinden önce Megavati hükümetinde askeri ve güvenlik konularından sorumlu güvenlik koordinasyon bakanı olarak da görev yapmıştır ki bu bakanlık bir ordu komutanının gelebileceği en üst makamdır.
Başkanlık makamında eski bir komutanın bulunuyor olası ordunun yapılan düzenlemelere itirazını yumuşatmaktadır.
Kriz dosyalarının çözüme bağlanması
Ordunun siyasal alandan çekilmesini kolaylaştıran etkenlerden biri de on yıllar boyunca devletin bütünlüğünü tehlikeye atmasından korkulan Timor ve Açe dosyalarının kapatılmış olmasıdır.
Timor dosyası, Suharto?nun iktidardan ayrılmasından hemen sonra yerine geçen Muhammed Yusuf Habibi tarafından, Doğu Timor halkına Endonezya bağımlı kalma veya ayrılma hakkın veren referandum kararından sonra Amerika, Avustralya ve Birleşmiş Milletlerin baskıları sonucu Doğu Timor?un fiilen bağımsızlığa ulaşmasıyla, kapatılmıştır.
Açe dosyası ise, 2004 tusunami felaketi sonrasında Yudyonu hükümeti ile bağımsızlık için mücadele veren Açe Bağımsızlık Hareketi arasında sürdürülen barış görüşmelerinin hızlandırılıp, sürpriz bir şekilde barış anlaşması ile sonuçlandırılmasıyla kapatılmıştır. Barış anlaşması gereği Açe geniş bir özerklik kazanmış ve yapılan yerel parlamento seçimleri, Bağımsızlık Hareketinin iktidarıyla sonuçlanmıştır.
Bu iki dosyanın kapatılmasıyla, ordunun, ülkenin birlik ve bütünlüğünü koruma bahanesi ile siyasal karar mekanizmaları içinde bulunası gerektiği savıyla toplumu ve siyasal kurumları baskı altına tutma imkânı da kalmamıştır.
Bugün ülkenin sorunları, temsilini başkanlık kurumu ve Merkezi parlamento bulan siyaset kurumları aracılığıyla çözülmeye çalışılmaktadır. Ülkede askerlerin siyasal alanın dışında tutulması ve sorunların siyaset ile çözülmesi konusunda güçlü bir irada mevcuttur.
Basın özgürlüğü
Suharto yönetiminin ile beraber ülkede ki tek adam, tek ses, tek düşünce düzeni de tarihe gömüldü. Bugün Endonezya da ?medya patlaması? diyebileceğimiz bir ortam yaşamaktadır. Şu an ülkede 12 tanesi özel olmak üzere 30?un üzerinde televizyon kanalı, 2400 den fazla radyo yayın yapmaktadır.
Haber radyoları ve internet sitelerine ilaveten ülkede onlarca günlük ve haftalık gazete milyonlarca adet basılmaktadır.
Basın yayın organlarından daha da önemlisi basın özgürlüğünün tam olarak sağlanmış olmasıdır. Her tür fikir rahatlıkla gündeme getirilebilmektedir. Tabii bu özgürlük ortamından gayri ahlaki neşriyat da payını almaktadır. Bu nedenle İslamcı partiler muzır yayınların önlenmesi için yoğun çabalar harcamaktadırlar.
İslamcı Partiler
Suharto rejiminin düşmesinden sonra İslami partilerin üstendikleri yapıcı rol, bu eğilimlerin Endonezya siyasi yaşamındaki etkilerini daha da artırmıştır. Ulusal Parlamentoya girmeyi başarmış 17 partiden beşi İslami eğilimlidir. (İslami eğilimli bu partiler arasında büyük siyasi ve fikri ayrılıklar mevcuttur. Bu nedenle parlamentoda tek bir kütle oluşturamamışlardır.)
Bu partiler her yeni seçimden bir öncekine göre daha da güçlenerek çıkmaktadırlar. 1999 yılı seçimlerinde bu partilerin 550 sandalyelik parlamentoda 134 sandalyeleri mevcut iken, 2004 seçimlerinde sandalye sayılarını 169?a yükseltmişlerdir. Bu da yaklaşık olarak parlamentonun % 30?u demektir.
Gözlemcilerin en çok dikkatlerini çeken İslami partilerden biri de, bu partilerin en muhafazakârı olan, Adalet ve Refah Partisidir. Bu parti ülkede ve ülke dışında, dürüstlüğü ile tanınmıştır. Batılı gözlemciler bile yolsuzluklar ile çalkalanan bir ülkede bu partiyi ? Temiz Parti? olarak tanımlamaktalar. Mali yolsuzlukların yaygın olduğu bir sistemde bu partinin hiçbir üyesi herhangi bir yolsuzluğa karışmamıştır. Parti programına birinci öncelik olarak yolsuzlukla mücadeleyi koymuştur.
Bu durum partiye olan halk desteğinin artmasını sağlamış ve parti parlamentoda hızlı bir yükselişe geçmiştir. 1999 yılında girdiği ilk seçimlerde yedi sandalye kazanmışken, 2004 seçimlerinde parlamenter sayısını kırk yediye yükseltmeyi başarmıştır. Gözlemciler gelecek 2009 seçimlerinde bu partinin parlamenter sayısını yüzün üstüne çıkarabileceğini ifade etmektedirler.
2007 ağustos ayında başkent Cakarta Valilik seçimlerinde bu partinin adayının tek başına, büyük partilerin de dâhil olduğu 24 partini ortak adayı karşısında, 15 milyon insanın yaşadığı bu kentte oyların % 43?ünü alması, seçimleri % 57 oy ile partiler blokunun adayının kazanmasına rağmen, yerel ve uluslar arası tüm siyaset gözlemcilerinin dikkatlerin bir kez daha bu partiye çevrilmesine neden olmuştur.
Parti hızlı yükselişini devam ettirerek 2008 Mayıs ayında yapılan seçimlerde, nüfus yoğunluğu, ekonomik ve siyasal ağırlığı itibariyle Endonezya?nın en önemli bölgelerinden biri olan Batı Cava valilik seçimlerini kazandı.
Adalet ve Refah Partisi sahip olduğu geniş halk desteği sayesinde, başta Filistin ve Irak meseleleri olmak üzere İslam âlemini ilgilendiren önemli meselelerde geniş katılımlı mitingler düzenlemekte ve halkın bu meselelere ilgisini canlı tutmaktadır.
Yolsuzluk vebası
Adalet ve Refah Partisi yükselişini sürdürürken, diğer büyük geleneksel partiler lider kadrolarının birçoğunun mali ve idari yolsuzluklara bulaşmaları ve iç çekişmeler sonucunda halkın desteğini yitirmekte ve hızlı bir tükenişe doğru gitmektedirler.
Endonezya?nın tek lider, tek parti iktidarından tevarüs ettiği yolsuzluk vebası, önü alınamaz biçimde ülkeyi sarsmaya devam etmektedir. Çıkarılan yeni kanunlar, yapılan düzenlemeler, artırılan cezalar, ülkeyi içten içe kemirip duran bu vebadan kurtarmaya yetmemektedir. Suç olmasına rağmen devler dairelerinde rüşvetsiz iş yaptırmak imkânsız gibi bir şeydir. He türlü yolsuzluk sıradan bir hal almıştır.
Yolsuzluğun bu denli yaygınlık kazanmış olması ve sıradanlaşması onunla mücadeleyi de zorlaştırmaktadır. 2007 raporuna göre Endonezya, şeffaf devlet sıralamasında 180 ülkelik listenin 143. sırasında yer almaktadır.
Yapılan yolsuzluklar Endonezya ekonomisine yıllık milyarlarca dolarlık yük getirmektedir. Bu da Endonezya vatandaşının ekonomik durumunda bir düzelme sağlanmasını engellemektedir. Özgürlükler alanında yaşanan gelişmeler, henüz vatandaşın geçimine yansımamıştır. Ekonomik sıkıntıların istikrarı tehdit edecek boyutlara ulaşmasından korkulmaktadır. Bugün nüfusun % 49?u günde iki doların altında bir gelirle yaşamaya çalışmaktadır.
Son sözler
Suharto?nun tek adam yönetiminin yıkılmasından on yıl sonra Endonezya sahnesindeki gelişmeleri fazla uzatmadan kısaca şöyle özetleyebiliriz. Bugün Endonezya da siyasal partilerin varlıkları, çalışma ve fonksiyonlarını yerine getirmeleri ve yönetimin barışçı yollarla yani seçimle el değiştirmesi esası bakımından demokrasi tamamen oturmuş vaziyettedir. Bu bakımdan Endonezya demokrasisi yeni olmasına rağmen, tüm güneydoğu Asya demokrasilerinden ileri durumdadır. Ülkedeki bu demokratik açılım etkisini basın ve fikir özgürlüğü alanında da göstermiştir.
Siyasi partiler açısından İslami partiler ve özellikle de Adalet ve Refah Partisi bu alanda gözlemcilerin dikkatlerini üzerlerine çekmektedir.
Müzmin hale gelen Doğu Timor ve Açe sorunlarının çözülmesinden sonra bugün Endonezya istikrar ve huzur içindedir. Devlet, kurumlarıyla diğer sorunları çözmek için çaba göstermektedir.
Şu an ülkenin en büyük sorunu ekonomik sıkıntının aşılamamış olmasıdır. Bunun da temel nedeni mali ve idari yolsuzlukların önlenememiş olmasıdır. Bu durum sıradan vatandaşın yaşamını doğrudan etkilemektedir. Ülke sahip olduğu bunca zengin tabii kaynaklara rağmen, yoksulluk yaşamaktadır. Kaynaklar ve imkânlar henüz verimli bir şekilde işletilememektedir.
* Suriye?li yazar.
Bu makale Oktay Yılmaz tarafından TİMETURK için tercüme edilmiştir.