Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

MÜSİAD: 'Kriz çıkmadan çalışmalar hızlandırılmalı'

MÜSİAD, enerji açığı krize dönüşmeden çalışmaların hızlandırılması uyarısında bulundu.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-05-25 23:20:00

MÜSİAD: 'Kriz çıkmadan çalışmalar hızlandırılmalı'

MÜSİAD'ın Adana'da düzenlediği toplantıda, enerji açığının bir krize dönüşmemesi için çalışmaların hızlandırılması uyarısında bulunuldu.

MÜSİAD'ın, Adana Şubesi'nin ev sahipliğinde, Genel Merkez yönetimi ve 28 şube başkanını buluşturan Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in katılımıyla gerçekleştirildi. Bakan Güler'e; enerji sektöründeki bölgesel sorunlar ve çözüm önerilerine ilişkin bir raporun da sunulduğu programda, ekonomi ve siyasetteki son gelişmeler de masaya yatırıldı.

ÇALIŞMALAR HIZLANDIRILMALI

Toplantının ardından, Adana özelinde sektörel ve bölgesel kalkınmaya vurgu yapılan GİK Sonuç Bildirisi yayınlandı. MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, Yönetim Kurulu üyeleri ve 28 şube başkanının imzaladığı sonuç bildirisinde, mevcut sıkıntıların çözüme kavuşturulması ve enerji açığının bir krize dönüşmemesi için çalışmaların hızlandırılması uyarısında bulunuldu.

Alternatif kaynaklardan yararlanılmalı

MÜSİAD Adana GİK Sonuç Bildirisi'nde, sanayicinin küresel ölçekte her gün artan enerji maliyetleri ile darboğaza girmek üzere olduğuna dikkat çekilirken, 'Orta ve uzun vadeli bir değerlendirme yapıldığında, ülkemizde enerji maliyetlerinin hem cari açığa menfi etkisi her geçen gün artmakta, hem de bu durum sanayici açısından doğrudan maliyet kalemi olarak rekabet gücünü baltalamaktadır' görüşüne yer verildi. Bildiride ?Mevcut sıkıntıların çözüme kavuşturulması ve enerji açığının bir krize dönüşmemesi için her türlü alternatif kaynaktan istifade edilmelidir? uyarısında bulunuldu.

?Yol haritası? niteliğinde öneriler?

Raporda özetle şu görüş ve önerilerde bulunuldu;

Ülkemizin ana enerji politikası ve stratejisi belirlenirken; kaynak ve ülke çeşitlendirilmesine, yerli kaynaklara öncelik verilmesine, farklı teknolojilerin kullanımı ve geliştirilmesine, yerli üretimin artırılmasına, ülkemizin enerji ticaret merkezi olma potansiyelinden yararlanması için gerekli çalışmaların hızlandırılmasına ve bundan en iyi şekilde yararlanılmasına; stratejik petrol ve doğalgaz depolama kapasitesinin artırılmasına, talep yönetiminin etkinleştirilmesine ve verimliliğin artırılmasına, üretimde alternatif enerji kaynağı kullanımına imkân sağlanmasına, enerji sektörünün işleyen bir piyasa olarak şeffaflığı ve rekabeti esas alacak şekilde yapılandırılmasına özen gösterilmesi gerektiği ifade edildi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler?e sunulan sektöre ilişkin sorunların ve çözüm önerilerinin yer aldığı MÜSİAD Enerji Sektörü Raporu?ndan bazı önemli satırbaşları şöyle:

?Enerji Koridoru? olabilirsek, AB müzakerelerinde elimiz güçlenir 

AB ile müzakereler gerçekleştiren Türkiye, AB ile enerjide entegrasyonun sağlanması çerçevesinde, hem enerji koridoru sıfatıyla, hem de AB'nin enerji arz güvenliğine katkı sağlayacağı alternatif kaynak rolü sıfatıyla, bu durumu kendi lehine çevirebilir. Faaliyette olan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı ile yapılması planlanan Nabucco Boru Hattı ve Samsun - Ceyhan Boru Hattı, Türkiye'nin enerjide önemli bir aktör olmasının yolunu açacaktır.

Kısır tartışmalar bırakılmalı

Nükleer enerji, hem arz güvenliğinin ve enerji fiyat istikrarının sağlanmasında önemli bir alternatiftir, hem de yüksek teknoloji kullanımına geçiş açısından bir an önce devreye sokulması gereken bir adımdır. Nükleer Enerji Santraları ABD, Japonya, Kore gibi gelişmiş ülkelerde ve Avrupa Birliği ülkelerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Kendi kendine yeten bir enerji üreticisi olma yolunda önemli bir adım atmak ve Teknolojik altyapımızı yükseltmek için, ileri teknoloji kullanılarak nükleer santral kurma işleminin bir an önce tamamlanması ve önümüzdeki döneme yatırım yapılması gerekmektedir.

Doğalgazda tedarik kaynakları çeşitlendirilmeli 

Doğalgaz kaynaklı elektrik üretimini hızla azaltılmasına öncelik vermekle birlikte, Türkiye; Rusya ve İran'ın yanında; doğalgaz tedarik ettiği diğer ülkelerden aldığı gaz miktarını artırmalı ve yeni bölgelere yönelmelidir. Hali hazırda alışlarımız olan bu bölgelerden daha fazla gaz tedarik edilebilmeli ve proje aşamasında olan Mısır-Türkiye, Irak-Türkiye ve Türkmenistan-Türkiye gibi doğalgaz boru hatlarıyla da Rusya ve İran'a olan tek yanlı bağımlılık azaltılmalıdır.

Kömür ve hidrolik kaynaklarımızdan enerji üretimi artırılmalı 

Enerji güvenliği açısından dışa bağımlılığı kabul edilebilir düzeylerde tutmak amacıyla, yerli kömür ve hidrolik kaynaklarımızdan enerji üretimi ciddi oranda artırılmalı ve kömür ile çalışan santrallerden daha fazla yararlanılacak yeni yatırımlar yapılmalıdır.

Etkin talep yönetimi şart

DIŞA BAĞIMLILIKTAN kurtulmanın bir diğer önemli adımı da, enerjide verimliliği ve tasarrufu artıracak etkin bir talep yönetiminin benimsenmesidir. Herkesin bugünün talebini karşılamak ile yarının kaynaklarını muhafaza etmek, bugünün açlığını gidermek ile yarına yaşanabilir bir dünya bırakmak arasındaki çelişkili dengeyi kurma sorumluluğu vardır.

Enerji verimliliği yaygınlaştırılmalı

'Enerji verimliliği' kavramı ülkemizde tam olarak zihinlerde net değildir. Kavram, sonucu itibarıyla aynı etkiyi sağlayan bir unsur olsa da, salt tasarruf ile karıştırılmaktadır. Aslında en temel farkı,
konforunuzdan fedakârlıkta bulunmadan maliyeti azaltmaktır. Enerji verimliliği uygulamaları doğru ve etkin bir şekilde teşvik edilmeli, iyi niyetli ve
cesaret sahibi girişimcilerimizin tavrının bürokratik engellere takılmayan bir uygulama ile desteklenmelidir. Bu noktada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından enerjide sosyal bilinçlendirme kampanyası olarak tasarlanıp, başlatılan En-Ver projesi rasyonel ve nitelikli bir çalışmadır. Bu anlamlı projenin STK'lar yanında toplumun her kesimince desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.

Enerjide özelleştirme süreci bir an önce tamamlanmalı 

Enerji maaliyetlerini istikrarlı ve makul bir düzeye çekecek, ekonomide yaşanan genişleme ve değişime paralel olarak, enerji sektöründeki özelleştirme sürecinin gerçekleştirilmesi son derece önemlidir.

Üretim ve dağıtım sektörüne yönelik gerekli düzenlemelerin yapılması ve piyasanın oluşturulmasına paralel olarak, gerekli özelleştirmelerin yapılması 2008 yılının temel önceliği olmalıdır.

Özelleştirmeyi hızlandıracak teknik bağlantıda vakit kaybedilmemeli

Özelleştirme süreci kapsamında TEDAŞ tarafından hazırlanan ve yatırımcılara Özelleştirme İdaresince Bilgi Odası kapsamında sunulan tüm önemli bilgilerin, doğruluğunu ortaya koyabilecek yatırımlar (yani kısaca IT? Bilgi Teknolojileri yatırımları) hâlâ gündemde değildir. Bu sorunu aşmak için bir an önce Türkiye elektrik iletim sisteminin AB Elektrik Sistemi (UCTE) ile eşzamanlı çalışmasına imkân sağlayacak bağlantının 2008 yılında gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Dağıtım ağımız fiyatları etkiliyor

Yaşanan sorunların en önemlilerinden biri de, dağıtım mekanizmalarında karşılaşılan sıkıntılardır. Bugün bile dağıtım esnasında ülkemizin kaybettiği oranlar yüzde 25'lere varmaktadır. Bu kayıplar hem fiyatları olumsuz etkilemekte, hem de sahip olduğunuz kaynakların verimsiz kullanılmasına yol açmaktadır. Bugün hâlâ devletin üretimindeki payı yüzde 84, dağıtımdaki ise yüzde 98 gibi çok yüksek bir orandadır. Enerji sektörünün ihtiyacı olan 130 milyar dolarlık girişimin sağlanması için üretim ve dağıtım sektörüne yönelik gerekli düzenlemelerin yapılması ve piyasanın oluşturulmasına paralel olarak, gerekli özelleştirmelerin yapılması 2008 yılının temel önceliği olmalıdır.

Elektrik santrallerinin tam kapasiteyle çalışamamasından kaynaklanan kayıplar neredeyse yüzde 20'lere ulaşmıştır. Buna, diğer kayıplar ve kaçak kullanım da eklendiği zaman, elektrikteki toplam kayıp yüzde 35-40'lara varmaktadır. Acilen bu kayıpların önüne geçecek önlemler alınmalıdır.
Madencilik gelişmişlik göstergesi 

Ülkelerin kalkınma ve ekonomik gelişiminde önemli yeri olan madencilik büyük bir katma değer oluşturmaktadır. Bugün, gelişmiş ülkelerde GSMH'da madenciliğin payı odlukça yüksektir. (ABD'de yüzde 4.5, Almanya'da yüzde 8.7, Kanada'da yüzde 7.6, Avustralya'da yüzde 8.7, BDT'de yüzde 14, Çin'de yüzde 15, Hindistan'da yüzde 15) Ancak ülkemiz için aynı şeyi söylemek mümkün değil. (Türkiye'de yüzde 2?dir) Oysa ülkemiz maden ve enerji kaynakları bakımından fakir bir ülke değildir. Aksine Türkiye madenler bakımından zengin bir ülkedir.

Envanter çalışması şart! 

Bazı madenler bakımından Türkiye, dünyanın önemli ülkeleri arasında yer almasına rağmen, madenlerinin tamamı henüz belirlenmemiş ve etkin bir envanter çalışması yapılamamıştır. Bunun en bariz ispatı her yıl yeni bir maden yatağının bulunuyor olmasıdır. MTA'nın 'görünür maden rezervleri' araştırma raporuna göre, Türkiye'de toprak altında yaklaşık 50 milyar ton civarında, 'ticarete konu' 49 ayrı cins ve özellikte maden bulunmaktadır. Halen korumakta olduğumuz bor, trona, kömür gibi ham maddelerimizle ilgili teknoloji yeterince geliştirilmemiş ve 'uç ürünler' hâline dönüştürülmemiştir.

Madencilik yatırımlarında da özel sektör teşvik edilmeli 

Maden stratejimiz olmadığı için, üretim yapan bazı tesisler önlerini görememekte, bu da daha yeni yatırım yapmalarını engellemektedir. Bunun sonucu olarak ilkel metotlarla madencilik yapmaya çalışan madenciler,
Çevre ve Orman Bakanlığı ile karşı karşıya kalmaktadır. Nitekim, madencilik sektöründe yapılan sermaye yatırımları son 30 yılda sürekli gerilemiştir. Son yıllarda ise, teşvikler ve madencilik konularında yapılan yasal düzenlemeler sayesinde madencilik sektörünün önü açılmış ve bazı olumlu gelişmeler kaydedilmiştir.

İzin konusundaki bürokratik sıkıntılar sektöre zaman kaybettiriyor

2004 yılında çıkartılan 5213 sayılı yeni Maden Kanunu ile birlikte ruhsat alımlarında yüzde 30 oranında bir artış kaydedilmiş ve bu gelişmeye bağlı olarak, sektörde bir hareketlenme görülmüştür. Ancak özellikle izin konusunda yaşanan diğer bürokratik sıkıntılar bu açılımı oldukça yavaşlatmıştır. ÇED raporu ve orman izinleriyle ilgili uygulamalar konusunda izinlerin verilmeyişi madencilik ve sanayi sektörüne zaman kaybettirmektedir. Yatırımcılar bir maden işletmesi açmak için yaklaşık 20 farklı kurumdan izin almak zorunda kalmaktadırlar. Bu da yatırımcıların şevkini kırmakta ve ülke ekonomisine katkı sağlayacak yatırımları azaltmaktadır.

İstihdama katkı sağlama potansiyelini gözardı etme lüksümüz yok 

İthalatı azaltmasının yanısıra adeta kangrene dönüşen işsizliğe de ciddi bir katkı sağlama potansiyeline sahip madencilik sektöründe faaliyet gösteren yatırımcılar 'İşyeri açma ve çalışma' ruhsatı konusunda da büyük sıkıntı yaşamaktadır. Oysa yatırımcı için en önemli husus zamandır. Yönetmelikte belirtilmiş olmasına karşılık yapılan müracaatlar kısa sürelerde sonuçlanmamaktadır. Müracaatlarda istenen bedeller çok değişik ve yüksektir. GSM ile ilgili verilecek izinlerle ilgili işlem süresi gibi hususlar netleşmeli, izin kişilerin inisiyatifine bırakılmamalıdır.


Haber Ara