Haber Merkezi / TIMETURK
32 yıldır Lübnan'da yaşana İngiliz The Independent gazetesini Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, Beyrut'ta yaşananları değerlendirdi. Fisk'in The Independent gazetesine yazdığı makale TIMETURK okuyucuları için tercüme ettik:
Amerika?nın Beyrut utancı!
Amerika adına bir utanç daha. Şii Militanlar; kornalar çalıp, zafer işaretleri yapıp, ciplerinin camlarından silahlarıyla sarkıp, Lübnan?ın seçilmiş hükümetini kaybettiği savaşı kutlayarak Beyrut?taki dairemin yanından dün gece geçtiler.
Gerçekten de hükümet savaşı kaybetti. Ulusal ordu sadece katliamları önlemek için sokaklarda dolaşıyor. İran yanlısı Hizbullah?ının gizli telefon şebekesini yok etmek ve Hizbullah?ı silahsızlandırmaktan şöyle dursun, Fuat Sinyora Kabinesi?nin yapabildiği tek şey, tıpkı yeşil hattaki Irak hükümeti gibi, eski Türk sarayında oturarak şiddeti kınamak.
Lübnan ordusu Hizbullah?ın barikatlarını seyrediyor ve hiçbir şey yapmıyor. Tahran?la Washington savaşında, şimdilik de olsa, İran kazanmış görünüyor. Sinyora hükümetinin Amerika destekçisi Durzi lider, Velid Canbolat Batı Beyrut?taki evinde esir fakat zarar görmemiş. Aynı şey öldürülen başbakan Refik Hariri?nin oğlu Saad Hariri için de geçerli. Koreitem semtindeki sarayında, polis ve askerlerin koruduğu Hariri, Hizbullah?ın onayı olmadan kıpırdayamıyor. Görüntü buralarda her şeydir.
Hamas, Filistin hükümetinin bir parçası olduğunda Batı reddetti. Böylece Hamas Gazze?nin hakimi oldu. Hizbullah Lübnan hükümetinin bir parçası olunca Amerikalılar reddetti. Şimdi Hizbullah Batı Beyrut?un hakimi. Tabi ki, belki aynı şey değil. Sonuçta Hamas, seçimle bir zafer kazandı. Hizbullah ise, Lübnan hükümetinde bir azınlık. Diğer Şiiler ile beraber boşalttığı koltuklar Sinyora?nın Amerika çizgisindeki uygulamalarla dolduruldu. Lübnanlılar, Filistinlerden daha fazla İslam Cumhuriyeti istemiyor. Hizbullah sözcüsü, Seyyid Hasan Nasrallah, bunun Lübnan için ?yeni bir dönem? olduğunu söylemişti ve söylediğinde ciddiydi.
Hariri?nin, ?Future (el Mustakbel) televizyonu ? ofisleri Perşembe günü sarılmış ve çalışanlar boşaltılarak yayına son verilmişti. Dün sabah kalkıp WatWat caddesindeki Eyman pastanesine kahvaltı için sıraya girdim. Hizbullah müttefiki Emel?ın dört silahlı militanın arkasında sıraya girdiğimde üniformaları Lübnan askerlerinin de yan pencerede sırada olduğunu gördüm. Kanun ve kargaşa, öyle görünüyor ki, her ikisi de yemek zorunda.
Batı Beyrut?un iki ana caddesinden biri olan Hamra?da daha güçlü sembolizme rastladım. 100?den fazla Hizbullah militanı, yeni kamuflajlar, yeni havacı ceketleri, Amerikan tarzı beysbol şapkalarıyla ve daha da önemlisi Amerikan Sniper tüfekleriyle dolaşıyordu.
Bu bir devrim değil. Beyrut?un ya da Hizbullah militanları tarafından çevre yollar kesilen havaalanın işgali de değil. Fakat hükümet destekçilerinin haklı olduğu bir nokta var. Birçokları Beyrut havaalanı 2006?da İsrailliler kapattığına işaret ediyor. Şimdi Hizbullah?ın aynısını Lübnanlılar için yapmaya ne hakkı var? Saad Hariri?ye göre, Nasrallah, Canbolat için ?hırsız ve katil? derken onun öldürülmesine fetva veriyordu ve ?ben devletim ve devlet de benim? diyordu. Yani Canbolat?ın hayatı için endişelenmesi ve Hariri?nin Hizbullah bunu bir fitne olarak nitelemesi çok doğaldı. ?Seyyid Nasrallah, savaşçılarını caddelerden çek ve Müslümanların birliği için Beyrut?un kuşatmasını kaldırmaya davet ediyorum? diyen Hariri, ? Ekonominin çökmesinden ve ülkenin ambargosundan İsrail?in mutlu olduğunu? uyarısını yapıyordu.
2004?te suikast saldırısına uğrayan Siniora?nın Telekom Bakanı Mervan Hamade, Hizbullah?ın yer altı telefon şebekesini göz yumduklarını fakat 99 bin hatta ulaşmasıyla artık bunun kabul edilemez hale geldiğini itiraf etmişti.
Nasrallah, artık Hizbullah üyesi olmayan General Vefik Chucair?in Beyrut Havaalanı?nın güvenliğinin başına yeniden getirilmesinde ısrar etmişti. General Chucair, Canbolat?ın Nasrallah?ın teçhizatını sağladığı iddiasıyla görevden alınmıştı. Bu ısrar Canbolat?ın, uluslararası bir havaalanını kapattıracak kadar General Chucair?in önemli olduğu bilmediğini söylemesine neden olmuştu.
Böyle sürüp gidiyor. Fransızca çıkan günlük L'Orient Le Jour?da çıkan olağan dışı makalede, ?Allah?ın partisi? anlamına gelen Hizbullah?ın Lübnan?ın iç işlerinde denge ve güvenlik faktörü olmayı bırakın nasıl savaşabildiğini sorgulanıyordu. Bu parti, hiç yapmazken ve hepsi aynı Allah?ın çocuğu olarak gören insanların güvensizliğini kazanırken nasıl oluyor da kendine ?Allah?ın partisi? diyebiliyordu.
Bu bir iç savaş değil. Darbe (Coup d?etat) de değil, her ne kadar oldukça benzese de. Bu Ortadoğu?da Amerika?ya karşı yürütülen savaşın bir parçası. Beyaz Saray, uysalca söylediği Hizbullah?ın ?bela olmayı bırakması?. Evet, Taliban, El-Kaide, Iraklı direnişçiler ve Hamas gibi. Sıradaki kim?