Barroso, Slovenya'nın başkenti Ljubljana'da düzenlenen 11'nci Avrupa Forumu'nun açılış konuşmalarının ardından, AB'nin geleceğinin tartışıldığı bir oturumda Türkiye ile ilgili bir soruyu cevapladı.
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan'ın da katıldığı oturumda Barroso, Türkiye ziyareti sırasındaki mesajının 'çok açık' olduğunu belirterek, 'Türkiye'nin bir gün AB'nin tam üyesi olması için, Türkiye'de tam demokrasi ve demokratik laiklik olmalıdır. Laiklik zorla dayatılamaz. Avrupa'daki demokrasilerde normal olduğu şekilde tüm garantileriyle uygulanan demokratik bir süreç olmalıdır' diye konuştu.
'Tartışmalardan kaygı duyarak döndüm'
'Türkiye'deki son gelişmelerin kendilerini kaygılandırdığını' ifade eden Barroso, 'Çünkü açık söylemek gerekirse, ülkenin başlıca partisine karşı, devletin en üst makamlarına karşı bir kapatma davası açılması, çok sık görülen bir şey değil ve devletin örgütlenmesinin temel ilkelerini tartışmaya açan bir durum' dedi.
Barroso, 'Türkiye'den, bu tartışmalardan biraz kaygı duyarak döndüğünü' ifade ederek, 'Aynı zamanda her zamankinden daha fazla kani oldum ki; bu ülkeyi mümkün olduğu kadar AB'ye yaklaştırmak zorundayız. Türkiye ile müzakereleri adil biçimde sürdürmeliyiz. Müzakerelerin adil biçimde sürmemesi, Türkiye'nin tam bir AB ülkesi olmasını isteyen ve düşünce özgürlüğü için mücadele eden insanlar için tam bir düş kırıklığı olur' diye konuştu.
Türkiye'nin AB için olduğu kadar tüm dünya için de çok önemli bir ülke olduğuna dikkati çeken Barroso, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan böyle büyük bir ülkenin 'gerçek bir demokrasiye dönüşüp dönüşmeyeceğinin' çok önemli bir konu olduğunu söyledi.
'Açıkça söylemek gerekirse, henüz dünyada böyle bir örnek yok' diyen Barroso, 'Bunun sonucunu hepimiz merakla bekliyoruz. Eğer Türkiye bunu gerçekleştirebilirse, tüm dünyada demokrasi ve düşünce özgürlüğünü isteyenler için büyük bir teşvik olacak. Medeniyetler arası savaşı önlemeye çalışanlar, büyük bir teşvik göreceklerdir. Yani Müslüman olun, Hristiyan olun, Yahudi olun veya dinsiz olun, insanların birbirleriyle barış ve özgürlük içinde bir arada yaşayabileceğini göstermesi açısındanda Türkiye'nin durumu çok önemli' diye konuştu.
AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, 10 Nisan 2008'de TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada da laiklikten türbana, terörden Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine kadar birçok konuya yer vermişti.
Laiklik ile ilgili çalışmaları yakından izlediklerini bildiren Barosso, AB'nin türban ve laiklik konusunda bir tavır içinde olmasının beklenmemesi gerektiğini belirterek, 'Bu konuda bir AB standardı yok' demişti.
Ali Babacan: 'Genişlemek AB'yi zayıflatmaz'
Aynı forumda bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan ise, genişleyen bir Avrupa'nın hiçbir şekilde güçlü bir Avrupa mefhumuna tehdit oluşturmadığını, aksine bunun AB'yi gerçekten küresel bir oyuncu yapmak için de bir anahtar olduğunu söyledi.
Babacan, Avrupa'nın çevresindeki pek çok oyuncu ile ilişkilerini düzenleme ihtiyacından birçok karışık terim, kavram, strateji, gündem, anlaşma ve çerçevenin türediğini, bu çerçevede birçok düşünce geliştirildiğini ve bu düşünceler içinde en iyisinin, 'Avrupa'yı parçalarının toplamından daha fazlasına dönüştürme potansiyelini kanıtlayan bir süreç' olduğunu belirti.
Buradaki düşüncenin elbette 'genişleme' olduğunu kaydeden Babacan, genişlemenin başarısına da işaret ederek, bu çerçevede Slovenya'nın gelecek için iyi bir örnek olduğunu, bu ülkenin on yıl gibi belki de daha az bir zamanda her açıdan Avrupa standartlarını yakalamakla kalmayıp, bunları aştığını ifade etti.
Babacan, genişlemenin sadece küresel bir çare olmadığını, aynı zamanda Avrasya bölgesini etkileyen tüm sorunlar için de 'her derde deva bir nitelik' taşıdığını belirterek, 'Kaldı ki, Avrupa'nın sonsuza kadar genişlemeye devam etmesi gerçekçi olarak beklenemez' diye konuştu.
Daha fazla genişlemeye şüpheyle bakanların Berlin Duvarı'nın yıkılmasından yaklaşık 20 yıl sonra yeni bölünme çizgilerine ihtiyaç duyulduğuna inandıklarına emin olduğunu vurgulayan Babacan, AB'nin siyasi manzarayı birleştirecek, uygun bir ölçüde genişlemesi gerektiğine ve genişleyebileceğine inandığını kaydetti.
Genişlemenin hem Avrupa, hem de AB'ye katılan ülkeler için birçok yararı olduğunu kaydeden Babacan, 'İlerledikçe bu süreci daha verimli hale getirebilmeli ve durulaştırabilmeliyiz de' diye konuştu.
Çoğu kişinindaha fazla genişlemenin AB'yi zayıflatacağını savunduğunu kaydeden Babacan, 'Genişleyen bir Avrupa'nın hiçbir şekilde güçlü bir Avrupa mefhumuna tehdit oluşturduğunu düşünmüyorum. Aksine bu, AB'yi gerçekten küresel bir oyuncu yapmak için de bir anahtar' dedi.
Babacan, Avrupa'nın çevresinde, AB'nin uzun süreli stratejiler geliştirebilmesi gereken birçok alanın bulunduğuna işaret ederek, öncelikler arasında Kuzey Afrika, Karadeniz havzası, Akdeniz, Kafkaslar ve Ortadoğu'yu saydı.
Ortadoğu ve Kafkaslar ile ilgili konularda önemli aktör haline gelen Avrupa'nın orta ve uzun vadede hayati rol oynayacağını belirten Babacan, bu bağlamdaki başarının, sadece Balkanlara istikrar ve refah getirmeyedeğil, aynı zamanda AB'nin Filistin, Irak'ın geleceği, Arap-İsrail anlaşmazlığı, İran'ın nükleer dosyası, Güney Kafkaslar'daki sorunlar ve özellikle Dağlık Karabağ gibi zorlu konularda nasıl bir değişiklik getirebileceğine bağlı olduğunu bildirdi.
'Türkiye ve AB ayrı olamaz'
Enerji fiyatlarını yükseldiği bir dönemde enerji güvenliği alanında birlikte çalışmanın hayati öneme sahip olduğunu belirten Babacan, bunun Türkiye ile AB arasında stratejik işbirliğinin kilidi olacağını söyledi.
İşbirliğinin önemli olduğu diğer alanlara da değinen Babacan, bu çerçevede deniz ve hava taşımacılığı, iletişim, gıda güvenliği, yasadışı uyuşturucu kaçakçılığla mücadele, insan kaçakçılığı ve terörizmle mücadeleyi örnek gösterdi.
Bütün bu ve diğer alanlarda 'Türkiye ve AB'nin ayrı olamayacağını' söyleyen Babacan, bu nedenle AB'ye üyelik müzakerelerinin bir tane sonucu olabileceğini, bunun da Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği olduğunu vurguladı.
Babacan ayrıca, hem Türkiye, hem de AB için 'alternatif bir üyeliğin' ne 'akla uygun' ne de 'üzerinde müzakere edilebilir' olduğunu bildirdi.
Barroso: 'Laiklik zorla dayatılamaz'
AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türkiye'nin bir gün AB'nin tam üyesi olması için, Türkiye'de tam demokrasi ve ''demokratik laikliğin'' olması gerektiğini belirterek, ''Laiklik zorla dayatılamaz'' dedi.
18 Yıl Önce Güncellendi
2008-05-08 20:04:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara