Haber Merkezi / TİMETURK
Devletlerinin ilanının üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen İsrailli düşünürler arasında Siyonist hareketin İsrail Devleti?nin kuruluşunu meşrulaştırmada kullandığı bir çok efsanenin çöktüğü konusunda herhangi bir anlaşmazlık yok. Bu efsanelerin başında da Yahudi milleti ve milliyetçiliği fikri geliyor.
Bir toplumun millet haline gelmesi, o millete mensup olan insanların bu kavramın içini kültürel, etnik ve dilsel boyutuyla tek bir yapı olarak algılamasında yatar. Bu ise, bu devletin kurucularının çok istekli olmalarına rağmen başarısız oldukları alanlardan biri.
İsrail?in ilk devlet başkanı David Ben Gurion, devletin ilanına hazırlandığı ilk andan itibaren, Siyonist projenin başarısının, farklı etnik ve kültürel yapılardan tek bir kültürel ve ulusal kimlik meydana getirebilmek için ülkeye yeni gelen Yahudi göçmenlerin sahip olduğu farklılıkların tek bir potada eritilmesinde yattığının farkındaydı. Ben Gurion oluşturduğu bu projeye ?Eritme Potası? adını verdi.
Bu bağlamda İsrailli tarihçi, Siyonist hareketin ta başından işinin zor olduğunun farkında olduğuna dikkat çekiyor. Bu yüzden farklı etnik ve kültürel yapılar arasındaki birlikteliği sağlamak için Siyonistlerin, efsaneler, mitolojiler üreten, İbraniceyi yeniden ihya etmeye çalışan, yeni yeni bayramlar, festivaller oluşturan birçok aygıtlar geliştirdiğini ifade ediyor.
Oluşturulan yeni değerler çerçevesinde kenetlenecek olan kişileri bir arada tutmanın bir başka yolu olarak da sürekli yeniden ürettiği düşmanlara karşı savaş açmak olarak tanımlanıyor.
Ancak aradan geçen 60 yıl, İsrail toplumunun içinde bulunduğu çatışma, kutuplaşma, düşmanlık ve farklı kültürel öğelerin birbiriyle arz ettiği uyumsuzluğa ek olarak dinle devlet ilişkileri konularına yönelik sergilenen farklı yaklaşımlar nedeniyle ?Eritme potası? projesinin fiyaskoyla sonuçlandığını gösteriyor. Geçen bu süre, İsrail toplumunun ulusal bir kimliğe sahip olma noktasındaki başarısızlık bir yana, farklı aidiyetler arasında hiçbir yakınlaşmanın bile sağlanamadığını gösteriyor.
KUTUPLAŞMA
Siyonist devletin üzerinden bu kadar vakit geçmesine rağmen, toplumu oluşturan temel etnik yapının parçaları Doğulularla Batılılar arasında herhangi bir entegrasyonun sağlanamaması önemli bir paradoks?
Şu ana kadar, büyük şehirlerdeki kenar mahalleler ve geliştirme bölgelerinde sadece Doğulu Yahudilerin ikamet ettiği yerleşim birimleri var. Buradaki Doğulu Yahudiler, yerleşimci rolleri yerine getirmek ve güvenlikle ilgili işlevsel bir rol üslenmek amacıyla buralarda ikamete zorlanıyorlar.
İsrail?de Van Lir Toplumsal Araştırmalar Enstitüsünde görev yapan ve Doğulu Yahudilerin insan haklarını savunmak üzere kurulmuş olan ?Doğu Kemeri? adlı insan hakları örgütünde de aktivistlik yapmakta olan Yehude Shenav, Batılı Yahudilerle Doğulu Yahudiler arasındaki kutuplaşmayı kökleştiren unsurun Doğulu Yahudilerin benliklerinde yatmakta olan burukluk olduğunu belirtiyor. Çünkü diyor Shenav, ?Doğulular arasında işsizlik çok yaygın, birçoğu fakirlik düzeyinin altında yaşıyor. Buna ek olarak örgütlü suç, Doğulu Yahudilerin oturdukları bölgelerde oldukça yaygın. Araştırmacıya göre, doğulu Yahudilere karşı yapılan ayrımcılığın temelinde Siyonistler Doğulu Yahudileri yayılmacı politikalarını gerçekleştirmek için bir araç rolü biçmeleri yatıyor.
Ona göre Siyonistler Doğulu Yahudilerin İsrail toplumuna entegre olabilmeleri için iki ölçüt koymuşlar. Bunlardan biri İsrail?in Filistinlilere ve Araplara karşı savaşımında aktif rol almak, ikincisi ise İsrail ordusuna katılmak.
Shenav, Doğuluların İsrail toplumuyla bütünleşmesini sağlamak için Doğulu Yahudilerin orduda görevlendirildiği ive yeni kurulan yeni yerleşim yerlerine yerleştirildiğini kaydediyor. Çünkü yerleşimci ve asker bu yeni kurulan devletin oluşturmaya çalıştığı yeni milletin temel yapıtaşlarını oluşturan en temel iki unsur konumunda?
Hayfa Üniversitesi?nde Sosyal Bilimler Kürsüsünde Profesörlük yapan Nezyeh Barik ise, Doğulu Yahudilerle Batılı Yahudiler arasındaki kutuplaşmanın kökeninde Doğulu Yahudilerin yaşadığı hayal kırıklığı, yabancılaşma ve burukluk olduğunu ifade ediyor. Çünkü ona göre Doğulu Yahudilerin topluma katılması, beraberinde onlara ait olan kültürel ve toplumsal değerlerin aşağılanmasını ve dışlanmasını da getiriyor. Doğuluların toplumsal tabakalaşmanın alt basamaklarında yer alması, farklılaşmanın ve ayrışmanın süreceğini gösteriyor.
Erime potası projesinin iflas etmesi ise toplumda Batılı Yahudilerin egemen konumda yer almalarından kaynaklanıyor. Böylelikle etnik bütünleşme zarar görürken İsrail kimliğinin uyduruk içeriği çözülüveriyor.
KABİLE TOPLUMU
Diğer bir boyuta ise bayan araştırmacı Ester Meir işaret ediyor. Meir, Taraflar arasındaki kutuplaşmanın İsrail?in cemaatçi çatışmadan bireysel çatışma aşamasına intikal ettiğini gösterdiğini söylüyor. Bir başka ifadeyle Yahudi toplumu, bir toplum içerisindeki kutuplaşmalar noktasının da ötesine geçerek birçok farklı dinsel ve etnik grubun birbiriyle çatıştığı bir grubu temsil ediyor.
Meir, Batılı Yahudi seçkin elitin, halen doğululara bir çeşit Ortadoğulu Arap gibi baktığını ve kültürlerini de ikinci sınıf bir kültür olarak değerlendirdiğini dile getiriyor.
RUS GETTOLARI
İsrail toplumunun yaklaşık olarak %20?sini oluşturan Rus Yahudileri ise, Erime Potası projesinin başarısızlığını gösteren bir başka unsur olarak ortada duruyor. Buna ek olarak, Rus Yahudiler doğulu Yahudilerin aksine, başından beri İsrail toplumuna entegre olmak için çaba harcama arzusunda olan bir grup değil. Onlar, kendilerine ayrılmış olan Gettolarda gönüllü olarak yaşamakta olan toplumsal kesiti oluşturuyorlar. Tek amaçları kendi kültürel kimliklerini koruyabilmek.
Kendi aralarında Rusça konuşan bu toplumsal kesim, İbranice öğrenmeye hiçbir şekilde gayret etmiyorlar, hatta kendi kültürlerini koruyabilmek için bu yöndeki çabaları ellerinin tersiyle itiyorlar. Kendilerin ait, sinemaları, tiyatroları, okulları, gazete ve dergileri mevcut. Hatta bu dergi ve gazeteler Rusça yayınlanıyor. Bu da İsrail adıyla anılan bir milletin teşekkülü çabalarına vurulan en büyük darbelerden biri olduğu anlamına geliyor.
Dan Uryan?a göre Rus göçmenlerin toplumla bütünleşmeye karşı direnişleri, aslında farklı çıkarların çatışması ve açık savaşım olarak görülebilecek etnik kutuplaşmanın bir parçası olarak değerlendirilmeli..
AYRIŞMANIN DAHA DA DERİNLEŞMESİ
İsrail toplumunu tehdit eden ve kutuplaşmayı daha da derinleştiren bir başka unsur ise dinle devlet ilişkilere bakıştaki derin ayrılıklar. Başka ülkelerde farklı toplumsal tabakalar arasında çimento ve yapıştırıcı unsur görevi gören din, İsrail toplumunda tam tersi bir işleve sahip bir unsur?
Uzi Benziman adlı yazar ve düşünür, İsrail?in altmış yılını değerlendirirken laiklerle dindar Yahudiler arasındaki karşıtlığın giderek genişlediğini düşünüyor. 50?li ve 60?lı yıllarda dindarlarla laiklerin büyük şehirlerde birlikte yaşayabildiğini belirten Benziman, artık bunun düşünmenin bile bir hayal olduğunu, artık dindarların şehir merkezlerinden giderek uzaklaştığını, laiklerle dindarların aynı mahallede oturamaz hale geldiklerini belirtiyor. İsrail?de Dindarlarla laikler, birbirlerinden düşman iki sınıfmışçasına nefret ediyor. Laikler, dindarların yaşam tarzlarını kendilerine zorla enjekte etmeye çalıştığını düşünürken, dindarlar ise laikleri dini ve kültürel yapılarına yabancılaşmış olmaları nedeniyle böcek, haşerat gibi görüyor. Bu nedenle her iki kesim de oluşturdukları gettolarda birbirlerinden uzak ve birbirleriyle ilişkiye geçmeden yaşayıp gidiyorlar. Uzmanlara göre bunun nedeni, iki kesim arasındaki yakınlaşmaların şiddetli çatışmalara yol açması?
Son dönemlerde iki kesimdeki gelişmeleri yakından takip edenlerin hemen kavrayacağı şey, devletin laik mi yoksa Yahudi Şeriatı?na mı uygun olacağı ekseninde gerçekleştiğidir. Devletin dini bir karakter arz etmesi gerektiğini düşünen dindarlar, ekonomiden siyasete, hukuktan kültürel konulara kadar devlet işlerinde Yahudi Şeriatı?nın esas alınması yönünde azami gayret sarf ediyorlar.
Yahudilerin bu alanda kazandığı başarılar ise laik eğilimli Yahudilerin öfke ve nefretini üzerlerine çekmelerine sebebiyet veriyor. İsrail eski altyapı bakanı Yusi Beritzki, dini baskı gruplarının serbest bırakılarak istediklerini yapmalarına imkân verilmesinin dini anlamdaki zorlamanın çuvalladığını gösterdiğini kaydediyor. O, dindar Yahudi baskı gruplarına kesinlikle kendi görüşlerini empoze etmelerine izin verilmemesi gerektiğini ifade ediyor.
Sonuç ise Ben Gruion?un başta kurguladığı tek bir ulusal kimliğe sahip alt kültür gruplarından oluşan Yahudi milleti projesinin çöktüğü? Bunun en çarpıcı örneği ise Rusça yayın yapan gazetelerin birinde çıkan laiklerle dindarlar arasındaki birlikte yaşama konusunda gazetede yer alan teşvik edici ifadelerin gazete okurlarının tepkisini çekmesi. Ertesi günü kendi gazetesinde açıklama yapmak zorunda kalan editörler, ifadelerin gözlerinden kaçtığını, bu tür hataların kesinlikle bir daha işlenmeyeceğini belirtiyor.