MUKTEDA AL SADR SONRASI DÖNEM VE TERCİHLERDEKİ RADİKAL DÖNÜŞÜM
Fadıl er-Rabii*
Bağdat?ın batı bölgelerinden başlayarak ?geniş kapsamlı sivil ayaklanma? planını devreye koyan ve eş zamanlı olarak Basra?da çok çetin ve şiddetli çatışmalara girişen es-Sadr grubu çok elverişsiz şartlarda bile silahlı kanadı olan ?El Mehdi ordusuyla? birlikte tam koordineli bir şekilde oldukça etkin ve yeterli operasyonlar gerçekleştirebileceğini gösterdi.
Öte taraftan grup bu askeri ve siyasi mücadeleye dayaranarak Irak sınırları içerisindeki savaşını Irak dışına taşıyabilecek imkânlara da sahip olduğunu kanıtladı.
El Mehdi ordusunun savaş meydanına inip Basra?da hükümet güçleriyle yoğun ve şiddetli çatışmalara girip yüzlerce Iraklı askeri esir alması ve İngilizlerle Amerikalılara çok acı darbeler indirmesi bu grubun kaderi ve geleceğiyle ilgili verilen mücadeleyi çoktan bir iç sorun olmaktan çıkardı. Mücadele Necefli bir grup din adamı, Yüksek İslam Konseyi, Dava Partisi ve Amerikalılar arasındaki bir mücadele olmanın ötesinde uluslar arası bir mücadele dönüşmüştü.
Mesele El Mehdi ordusunun dağıtılıp ya da faaliyetin durdurulmasıyla sınırlı değildir, bu kuşkusuz Irak sahnesine çıktığından bu yana grubun girdiği en büyük mücadele olacak, zira bu mücadelede sadece bir halk hareketi olarak grubun akıbeti değil aynı zamanda El Mehdi ordusunun geleceği de kararlaştırılacak.
Bize göre grubun siyasi ve askeri savaş arenasında El Mehdi ordusuyla beraber hareket edip onunla adeta et ve tırnak gibi kaynaşmasının asıl nedeni budur.
El Mehdi ordusunun Basra?da İngilizlerin desteğindeki hükümet güçleriyle girdiği çatışmalar El Mehdi ordusuyla grubun birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu Şeyh Mukteda es-Sadr?ın siyaset sahnesinde olmadığı dönemde bile ikisinin birlikte hareket edebileceğini gösterdi.
Merkezde (Başkentte) sivil ayaklanma başlatan grupla kırsal kesimde (Güney Irak?ta) meydan savaşlarına giren El Mehdi Ordusu Mukteda es-Sadr döneminde tamamlanmamış eski bir işi bitirmeye çalışıyor.
Ancak bugün Mukteda es-Sadr sonrası dönemde grup ile El Mehdi ordusunun yarım kalan bu işi tamamlamak için güçlü bir şekilde geri döndüklerini görüyoruz. Ancak olaylar Sadr grubunun tarihi bir dönemeçte olduğunu ve önünde bulunan seçenekler konusunda radikal bir tercih yapmak zorunda olduğunu gösteriyor.
Es-Sadr grubunun alışık olmayan ?sokak savaşları? ve ?şehir grevlerini? birleştirirek ortaya koyduğu?çifte taktik,? benzeri modern Irak siyasi tarihinde olmamasına rağmen başarılı ve etkili bir taktik olduğunu görüyoruz.
Hükümet güçleri ve Amerikan-İngiliz askerleriyle girişilen meydan savaşında kullanılan bu tip taktik deneyimi Sadrcıların Mukteda es-Sadr sonrası dönemde radikal dönüşümlerini gerçekleştirmek için önlerine çıkan engelleri aştığını gösteriyor.
Tabii sürpriz Sadırcıların bu taktiği izlemesinde ve aynı şekilde güneyde düzenli harp mücadelesi verirken şehirlerde bilhassa başkentte grev düzenlemek ve ordunun işiyle grubun faaliyeti arasında yüksek düzeyde koordinasyon sağlamakta değil, asıl sürpriz tarihi seçenekleri tercih etmeye doğru birlikte hareket edebilme gücünde saklıdır, işte süprizin gerçek unsuru budur.
Kuşku yok ki Bağdat?ta sivil ayaklanma ile Basra?daki sokak çatışmaları yeni nesil Sadırcıların kendi iç mücadelelerini kazanabileceklerini ve Mukteda es-Sadr sonrası aşamada gruba liderlik edebileceğini gösteriyor.
Bu jenerasyon tekrar girişimin yularından tutmayı başarıp grubun çatışma denklemi içerisinde sağlam ve güçlü durmasını sağladı.
Bu bağlamda Basra?da Amerika ve İngiltere destekli hükümet güçleriyle girişilen kanlı çatışmalar El Mehdi ordusunun daha önce girdiği çatışmalardan çok daha ?organize ve etkili saldırılar? düzenleme imkânına sahip olduğunu gösterdi.
Bu dönüşüm amacının derinliğini, sınırlarını ve ufuklarını algılamamız için şu gerçeği dile getirmemiz lazım: Güneyde Basra?da şiddetli çatışmalar başlamışken ve sivil ayaklanma adeta bir kasırga gibi Bağdat?ta gökyüzünü kaplayıp Bağdat?ın batı bölgelerini vuracak olan saat yaklaşmışken, Sadr grubunun çağrısı ve tehditleri üzerine işyerleri ve dükkânlar kapatılınmışken, işgal karşıtı milli güç ve şahsiyetlerle buluşmak için Şam?da bulunan ?Sadr? heyetinin Şeyh Mukteda es-Sadr?ın Şam?da olup olmadığını sormaları herkesi şaşkınlığa uğrattı.
Şam?da Suriyeli mihmandarlar hayret ve şaşkınlık arasında, heyetten Sadrın akıbeti ve ?grubun geleceği? üzerine yapılan bir röportajda belirtildiği gibi ?Necef Havzasında? eğitim görmeyi planlayıp planlamadığına ve önümüzdeki aşamada grubun siyasi tercihlerindeki dönüşüm olasılıklarına dair sorular için bir cevap beklediler. Hiç bir şekilde grubun liderinin akıbeti ya da geleceğiyle ilgili konuya girmeden.
Katyuşa roket ve füzelerinin sesi Bağdat ve Şam?da duyulduğundan Mukteda es-Sadr?ın akıbetiyle ilgili konuşmanın pek de önemi kalmadı.
Bu gelişmeler yaşanırken Irak?ta dini çevrelerden sızan bilgilere göre ?İran Mukteda es-Sadr?ı Kum?da mecburi ikamete tabi tutuyor.? Irak?ta önde gelen dini bir lider Sadr grubu heyetinin ziyaretini yorumlarken İran?ın Sadr?ı vitrinden çekerek Kum?da mecburi ikamete tabi tutma kararı alarak Bağdat?ta sivil ayaklanma ve güneyde çatışmaları önceden ilan ettiğini söyledi.
Şam?da mihmandarlarına gözlerden kaybolmuş ?liderleriyle? ilgili sadr heyetinin sorduğu masum soru ?saptırma? ya da olan biteni ayrı gösterme olayından farklı olarak grubun içerisinde yeni ve eski güçler arasındaki çatışma ve çekişmenin aleni ve açık bir ifadesi gibi görülmektedir.
Bu grubun siyaset ve tercihlerindeki köklü dönüşüm es-Sadr?ın da siyaset sahnesinden kaybolmasıyla şu andan itibaren Sadr heyetinin Mukteda es-Sadr?ın akıbetiyle ilgili sorusundan daha önemli soru, grubun geleceğini ilgilendiren sorudur: Yüksek İslam Konseyi (El Hekim grubu) gibi gruba muhalif ve rakip güçlerin siyasetlerindeki mevcut ve olası gelişmeler sürecinden sivil ayaklanma ve Amerikan ve hükümet güçlerine karşı direniş cephesinde verilen askeri mücadele Sadırcıların önündeki alternatiflerin seçimini hızlandıracak ve grubu eski dönemden tamamen farklı ve yeni bir dönemin eşiğine taşıyacağı görülüyor.
Grubun seçenekleri tükendi mi yoksa daha önce izlediği ?eski taktikleri? hâlâ işe yarıyor mu?
Tarafsız bir gözlemci ?Mukteda sonrası? dönemin hem iç hem dış kulvarda şiddetli bir çekişmeye sahne olacağını görecektir.
İç kulvarda ?eski kuşak? grup içerisindeki konumlarını pekiştirecek ve grubun çıkarları, ilkeleri ve devrimci ruhu hesabına etki eden ?yeni güçlerin temsilcilerini? temizlemek için geniş kapsamlı bir temizlik harekâtı başlatacak, ardından içeriden kayda değer bir direnişle karşılaşmadan siyasi ve fıkhi hâkimiyetini dayatmaya çalışacak, özellikle Sadırcılardan eski neslin en önde gelen liderlerinden biri olan Şeyh el-Karavi kendisini Mukteda?nın babası Muhammed Sadr?ın öğrencilerinden biri olarak kabul edip dini ictihat olarak Mukteda?dan daha ehil görüyor.
Bu artık çözümün sadece ne siyasi ne askeri olmadığı anlamına geliyor, eski nesil bazı liderlerin sahip olduğu fıkhi yeterliliğe bakılırsa aynı zamanda fıkhı bir özellik te kazanacaktır.
Dış kulvara gelince, Bedr Tugayı (ve Yüksek İslam Konseyi) hatta Başbakan?ın önderliğindeki Dava Partisi içerisinde bir cenaha karşı girişilen mücadelenin çeşitleri ve özellikleri şiddetli bir hal alacak hatta güneyde ve Bağdat?ta çok korkunç katliamlara şahit olabiliriz.
Birinci kulvardaysa ?petrol kaçakçılığı? mafyasıyla irtibatlı kişi ve gruplardan oluşan ve Irak?ta yeni ?zengin sınıfa? dönüşen yeni kuşak bir kısım Sadırcı bu dönüşü engellemek için tüm yöntemleri deneyecekler, yoksul ve toplum dışına itilmiş kişilerden oluşan ?eski kuşak? ise grup içerisinde elde ettiği kazanımlarını pekiştirme ve sağlamlaştırma yoluna gidecek ve milli ve tarihi alternatifleri kuvvetle savunacaktır.
Ancak ikinci düzeyde birbirleriyle mücadele eden gruplar arasındaki çatışma şekli büyük oranda dönüşümün doğasını ve boyutunu belirleyecek ve grubu belki de işgale karşı yürütülen mücadelinin tam kalbine yükseltecektir.
Bağdat?tan gelen son haberlere göre güney bölgelerde el-Maliki?nin Dava partisine karşı kanlı ve korkunç bir savaşın yaklaşmakta olduğunu gösteriyor.
ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney?in süpriz ziyaretinden sonra ?iller kanununun? geçmesindeki bu hız grubun önündeki siyasi ?zemin? tercihlerinin belirlenmesini sağlayacak olan sınavın yaklaştığını gösteren en önemli delillerden biridir.
Grup şu an kaderini belirleyecek en önemli sınavla karşı karşıya bulunuyor: ?Mukteda es Sadr?ın akıbetinden? bahsetmenin anlamı var mı? Kum?da mecburi ikamete mi tabi tutuluyor? Yoksa inziva veya züht duygusuyla Şam?da Hazreti Zeynep türbesinin yanında yaşamayı mı tercih etmiş? Galiba bu konuyu tartışmanın zamanı geçmiş.
*Iraklı gazeteci ve yazar.
Bu makale Mehmet S. Direk tarafından TIMETURK için tercüme edilmiştir.