Bir konuşmasında Venezuela devlet başkanı Hugo Chavez ve Küba'nın devlet konseyi eski başkanı Fidel Castro ile tanışmaktan duyduğu mutluluğu, şimdiki arzusunun ise ABD karşısındaki tavrını hayranlıkla izlediği İran lideri Ahmedinejad'la görüşebilmek olduğunu anlatıyordu ki, lâf dönüp dolaşıp Arjantinli tarımcıların grevine geldi.
Desteğini şu ana kadar pek de esirgemediği merkez soldaki Arjantin başkanı Cristina Fernandez'in, danışmanları tarafından yanlış bilgilendirildiğine inanıyor Maradona.
Cristina'nın açıklamalarının aksine, 'çiftçiler marka giymiyor' diyor.
Çiftçilerin marka giymediklerini söylemesi bir yana, çiftçiler demesi bile Maradona'nın konuya yaklaşımı konusunda önemli bir işâret sayılır aslında.
'Tarım oligarşisi'
Zirâ, tarımla uğraşan bu insanlar topluluğunun nasıl adlandırılması gerektiği, bunların aslında kim oldukları, başlıbaşına bir tartışma konusu.
Örneğin hükümete yakın kesimler 'tarım oligarşisi' ifadesini yeğliyorlar genelde:
'4x4 jiplere binen ve pahalı markalar giyen, kâr hırsı bürümüş gözleri kendi kazançlarından başka birşey görmeyen, sosyal harcamalar için ellerini ceplerine atıp iki kuruş vermeleri gerektiğinde ise vergilerin yüksekliğinden yakınmaya başlayan bildik tarım oligarşisi...'
'Büyük toprak sahipleri, ihracata yönelik çalışan endüstriyel tarım patronları, geçmişteki askerî darbelerin düzenlenmesinde önemli payı bulunan Tarım Cemiyeti.'
Peronistler yalnız değil
Hem, tarımcıların grevine, daha doğrusu tarım işverenlerinin lokavtına verdikleri desteği göstermek amacıyla ellerindeki tencere ve tavaları birbirine vurarak gürültü çıkartan Buenos Aires sakinlerinin bu protesto etkinliğine her ne hikmetse yalnızca Barrio Norte gibi zengin mahallelerinde itibar edilmesi şaşırtıcı değil mi?
Nitekim Peronist örgütlerin Buenos Aires caddelerine astıkları sayısız afişte de hem bunlar söyleniyor, hem de halkın çıkarlarını savunduğu belirtilen devlet başkanı Cristina Fernandez'in tarım oligarşisine pabuç bırakmayışı alkışlanıyor.
Bu söylenenlerde haklılık payı bulanlarsa, peronistlerden ibaret sayılmaz.
Güvencesiz ve gündelik işlerde çalışan alt sınıftan insanlar, televizyon haberlerinde gördükleri çiftçilerin zor durumdaki küçük üreticiler olduğuna inanmakta güçlük çekebiliyorlar.
Peronistlere pek sıcak yaklaşmayan ve son başkanlık seçimlerinde liberal bir iktisatçıya oy veren temizlik işçisi bir kadın, küçük kavramının nisbiliğini vurgulamıştı kendisiyle konuştuğumda.
'Ne kadar küçük? En azından, ürünlerini büyük dağıtım ağlarına verebilecek kadar büyük' diyordu.
'Kendilerine bağlı küçük üreticileri oraya zorla getirenler, işin başını çekenler büyük toprak sahipleri değil mi?'
Radikal solun tavrı
Gelgelelim tüm bunlar, büyük toprak sahiplerine ve tarım şirketlerine tepki duyanların tamamının bu son eylemlere tümden olumsuz yaklaştıkları veya hükümeti destekledikleri anlamına da gelmiyor elbette.
Hatta PO, PTS, MST gibi radikal sol partilerin yayımladığı haftalık gazetelerin son sayılarında oklar herşeye karşın yine de hükümete yönelmişe benziyor.
Radikal solda 'ne hükümet, ne oligarşi' diyen de var, hükümeti yeterince sert davranmamakla eleştiren de, hükümetin beceriksizliğine vurgu yapan da.
Tabii, küçüklü büyüklü tüm tarımcıların katıldığı ve hükümetin yetersizliklerinden şikâyet eden kent sakinlerinin de destek verdiği eylemlerde yakın vadede bir ayrışma yaşanabileceğinden söz edenler de yok değil.
Kaldı ki, eylemler şu an için büyük toprak sahiplerinin yönlendiriciliğinde de olsa, zor koşullardaki küçük üreticilerin bu vesileyle hareketlenmesi az şey midir?
Dahası, protestolara büyük toprak sahiplerinin de katılmasını bahane ederek kendisini halktan ve yoksullardan yana göstermeye çalışan hükümetin bu oyunu sürdürmesine izin mi vermeli?
Venezuela algılaması
Hükümeti protesto edenleri protesto etmek için sokaklara çıkarak tarımcıları destekleyenlerle kavgaya tutuşan bazı peronist işçi örgütleri ise, solda durduklarından değil, tam aksine, hükümetin satın aldığı bürokratlar tarafından yönetildiklerinden böyle yapıyorlar, radikal sola göre.
Ama kim bilir, belki de sağ kanat muhaliflerin söyledikleri ve kalabalık bir kitlenin de onayladığı üzere, tarımcılara destek verenlere saldıranların amacı, Arjantin'de 'ifade özgürlüğü bulunmayan, emeğe saygı gösterilmeyen ve halkın yoksulluğa mahkûm edildiği Venezuela tipi bir diktatörlük' kurmaktır.
Petrol gelirlerinin ülkeye silah, rüşvetçi bürokratlara lüks otomobil, Küba'ya yardım, halka yoksulluk olarak geri döndüğü bir Venezuela tasvirine sıklıkla atıfta bulunanların sayısı Arjantin'de hiç de az sayılmaz.
Onlardan birisi de, trafik sıkışıklığından yararlanarak dün akşam uzun bir sohbete koyulduğum taksi sürücüsüydü.
Tarımda çalışanların hayat koşullarından, gün boyu süt sağmanın zorluğundan bahsediyordu.
Maradona'nın açıklamaları taksi sürücünün sözlerini tekzip ediyor mu bilinmez, ama şöyle soruyordu:
'Bunları Venezuela'ya özenenler anlayabilir mi?'
Kaynak: BBCTurkish