Türkiye'nin, AB için bir varlık olduğunu belirten Şimşek, 'Türkiye AB'ye bir varlık, yükümlülük değil. Türkiye, 900 milyar doların üzerinde ekonomik büyüklüğe erişti. İleride bizim AB'ye katkımız her alanda son derece büyük olacak.' diye konuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) AB Uyum Komisyonu, İngiltere'de yerleşik sivil toplum kuruluşu LINKS ile ortak yürüttüğü proje çerçevesinde İngiltere Büyükelçiliği ve Türk Demokrasi Vakfı işbirliğinde düzenlenen toplantıların son durağı Gaziantep oldu. 'Güneydoğu Anadolu ve Avrupa Birliği'' konulu toplantıda bir araya gelen katılımcılar, Tuğcan Otel'de sunum yaptı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, AB ile müzakere sürecinin kolay olmadığına dikkat çekerek, 'Bu süreç uzun bir zaman aldı. Bu dönemde önemli olan evimizi düzene sokmak, AB üyeliğinin gereklerini yerine getirmek. AB, Türkiye için ekonomik, sosyal, siyasi transformasyon süreci. Bu süreç Türkiye'ye daha şimdiden çok önemli katkılarda bulundu. Son 6-7 yıldır Türkiye'de yaşanan değişim ve dönüşümün esas motoru AB sürecidir. Bu süreç bizim için çok kritik bir öneme sahip'' diye konuştu.
Nihai sonucun kendisine göre ikincil bir konu olduğunu belirten Şimşek, kendilerinin birincil hedefinin tam üyelik olduğunu ve onun dışında herhangi bir seçeneğin kendileri için değerlendirme konusu bile olamayacağını dile getirdi.
Şimşek, 'Burada önemli olan top bizde. Biz, değişim ve dönüşüm sürecini sürdürerek AB'ye yakınlaşacağız. Kişi başına milli gelir, kurumsal altyapı olarak AB ile arayı kapatmamızda bir ilerleme var.Türkiye'de kişi başına gelir, 3 bin dolardan 9 bin dolar civarına çıktı.' şeklinde konuştu
Türkiye'nin, AB'nin 6'ncı büyük ekonomisi olduğunu hatırlatan Şimşek, ekonominin satın alma paritesiyle bakıldığında 2007 yılı itibariyle 900 milyar doların üzerinde ekonomik büyüklüğe eriştiğini ifade etti.
AB'ye tam üyelik sürecinde reformları yaparak reel anlamda yakınsama sürecini hızlandırmanın önemine dikkat çeken Şimşek, şöyle konuştu; 'Son birkaç yıldır da bunun hızlandığı ortada. AB'nin uzun dönemde büyüme oranı yüzde 1,8- 2,2 arasında değişiyor. Türkiye'nin ise önümüzdeki 10-20 yılda AB'nin büyüme oranı 3 hatta daha fazla. Türkiye, AB için bir varlık. Yani bir yükümlülük değil. İleride bizim AB'ne katkımız her alanda son derece büyük ve anlamlı olacak.'
Türkiye'nin sadece reel ekonomik yakınsamasının yetmediğinin altını çizen Şimşek, Türkiye'nin demokrasi açığının kapatılmasında da AB sürecinin öneminin büyük olduğunu ifade etti.
Şimşek, 'Biz, halkımızın birinci sınıf demokrasi, birinci sınıf kurumsal altyapıyı ve yasal altyapıyı hak ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla AB süreci aslında bizim kendi sürecimiz. AB sadece bir referans noktası, bizim için bir standart, bir çıpa. Biz genç bir demokrasiyiz. Dolayısıyla bu süreçte bizim gerek demokratik yapımızı, gerek hukuki altyapımızı güçlendirmemiz çok ön plana çıkıyor.' diye konuştu.
Şimşek, şunları söyledi; 'Türkiye, AB sürecinde bir sürü katkı sağlayacak En önemli katkılardan birisi Türkiye; sadece demokratik değil, sadece bir hukuk devleti değil aynı zamanda halkının Müslüman olmakla birlikte bir de laik bir ülke. Önümüzdeki dönemde Türkiye laikliği de güçlendirecek bir süreç içerisinde olacak. Çünkü, AB ile entegrasyon, Batı ile entegrasyon zaten başka türlü düşünmeye izin vermiyor. Dolayısıyla bu anlamdaki kaygıları da azaltmış olacak. Türkiye bütün nitelikleri itibariyle aslında bir anlamda kendi bölgesindeki ve diğer birçok bölgelerdeki ülkelere çok güzel bir örnek teşkil edebilir. AB, Türkiye kendi evini düzene koymasında referans olmakla aslında dünya barışına da çok önemli katkıda bulanacak. AB çok başarılı bir birliktir.'
Şimşek, 2050 yılında Çin ve Hindistan Uzakdoğu ülkelerin dünya ekonomisindeki payını yüzde 7-8'den yüzde 45-50'ye çıkaracağının tahmin edildiğini belirterek, 'AB'de önemli ekonomik ve siyasi bir güç olmak istiyorsa Türkiye gibi dinamik ülkelere ihtiyacı var. Yapılan bir çalışmaya göre Türkiye'nin 2050 yılına kadar yüzde 5.1 büyüyeceği öngörülüyor.' dedi.
Türkiye'nin sadece bu dönemde yüzde 5 civarında büyümesinin dünya ekonomisinden aldığı pay ve büyüklüğü itibariyle bugün G7 ülkeleri arasında bulunan, Kanada,İtalya ve Kore'yi geçme ihtimali son derece yüksek olduğunu kaydetti.
Şimşek, 'Ben şuna inanıyorum, Türkiye AB'nin gereklerini yerine getirirse ki, bizim hükümetimiz o konuda son derece kararlı, AB ailesine katılacağız.Bu konuda halkımız tereddüt etmesin. Avrupa kamuoyuda bu konuda bilgilendikçe, Türkiye'nin önemli bir ülke olduğunu anlayacaklar.''
Her hafta yapılan Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın sadece bir tane düzenli maddesi olduğunun altını çizen Şimşek, 'Gündemimizde süreklilik arzeden tek konu, AB müzakere sürecindeki ilerleme. Bu bizim hükümetimizin AB'ye verdiği önemi gösteriyor. Bu bir süreç ve bu sürecin bir sürü tarafı var. Aslında tek bazda bir sürü ilerleme var. Eskiden olduğu gibi gazetelerin ön sayfalarını süsyeleyen büyük reformlardan az kaldı.' dedi.
AB'ye olurken bazı standartları da özümsemenin önemine değinen Şimşek, 'Hem batılı,çağdaş ülkeler arasına gireceğiz hemde onun gereklerini yerine getirirken bazı şüphelerle yerine getirmeyeceğiz bu olmaz.' dedi.
'301. MADDE BİZİM BÜYÜK BİR EKSİKLİĞİMİZ'
Şimşek, 301'nci madde konusunun Türkiye'nin büyük bir eksikliği olduğunun altını çizdi. Türkiye'de insanların söyledikleri nedeniyle yargılanmaması gerektiğini belirten Şimşek, 'Bu konuda eminim ki, önümüzdeki dönemde gerekli değişiklikler yapacağız. AB süreci, ekonomik ve siyasi transformansyon sürecidir. Bu Türkiye için gerekli bir süreçtir. Türkiye son 5-6 yıldır bundan büyük faydalar görmüştür. Önümüzdeki dönemde, gerek kurumsal alt yapının güçlendirilmesi gerek idari yapının güçlendirilmesi, yasal altyapının birinci sınıf olması açısından bu süreç çok kritiktir. Bu bizim insanımızın hak ettiği yüksek değerlere ulaşma sürecidir. Avrupa bir yığın ortak değerler üzerine kurulmuştur. Ve bu ortak değerler geçerlidir. Dolayısıyla orda burda söylenenlere bakmayacağız. Biz Türkiye'nin bu değişim değişim sürecini devam ettireceğiz ve bunda da başarılı olacağız.' diye konuştu.
AK Parti Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ise Türkiye'nin İKÖ'ye üye ülkeler arasında laikliği anayasasında anayasal olarak kabul eden tek ülke olduğunu dikkat çekti.
Türkiye'nin bu yapısıyla, demokrasi ve İslam toplumu arasında bir çelişki olmadığını deneyimi ve uygulamasıyla ortaya koyan bir ülke olduğunu ifade eden Yakış, 'Böyle bir ülkenin AB arasında bulunması öteki ülkelerede bir örnek teşkil edecektir. Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu üçgenindeki istikrarsız bulunduğu bir bölgede çok büyük etkisi olan bir ülkedir. Buna Orta Asya'yıda katabiliriz. Dolayısıyla AB'nin bu bölgelerde göstermek istediğ varlık için Türkiye önemli bir katkı teşkil edebilir. Türkiye'nin coğrafi bölgesine bakıldığı zaman enerji kaynaklarının en yoğun olduğu Hazar ve Ortadoğu bölgesiyle Avrupa arasındaki en güvenli, en ekonomik ve en kestirme güzergah olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla Türkiye AB'ye girdiği zaman Avrupa'nın enerji alanındaki güvenliliğinede katkılarda bulunacaktır.' dedi.
CİHAN