Röportaj: RAHİME SEZGİN
Fakat aksiyon sahneli politik bir film olan Miras ile sektöre giriş yapmanın da kendisine birçok avantajı sağladığına inanıyor. Komediden bilim-kurguya kadar birçok alanda çalışmaları olan genç senarist bundan sonra özellikle kadın sorunlarını gündeme taşıyacak çalışmalar yapmayı düşünüyor. Kadın yazarların genellikle elit yaşadığı için kadın sorunlarını gereği gibi anlatamadığına inanan Sever, bir kadının yaşayabileceği her türlü sorunu yaşamış. Ayşegül Sever ile Miras filmiyle görücüye çıkan senaristliğini anlattı.
İlk defa isminizi Miras filmi ile duyduk. Senaristliğe adım atma öykünüz nedir?
Bazı sebeplerden yarım kalan tahsil hayatıma, çocuklarımı büyüttükten sonra devam etmek istedim. Bu sırada eğitim gördüğüm okullar ve kurslarda hocalarım beni senaryoya yönlendirdi. Ortaokul yıllarımdan beri hep bir şekilde yazmak istemiştim zaten, bu alanın senaryo olacağını o zamanlar kestiremiyordum.
Sinema ile ilgili ne gibi çalışmalarınız oldu?
Bu zamana kadar, sinemayla ilgili ilgisiz çok çeşitli kurslara ve okullara devam ettim. Türkiye?nin yetiştirdiği en değerli isimlerden ders alma şansım oldu. Evet, sinemaya ilgim, televizyonla tanıştığım altı yaşımdan beri vardı. O yaşlarda televizyonda izliyordum filmleri. Hiçbir şey beni sinema ve yazmak kadar mutlu etmedi. Bunu fark ettiğimde seçmek istediğim mesleğin ne olduğuna karar vermiş oldum.
Birol Güven popüler senaryoların adamı olarak bilinir. Sizin serüveninizdeki yeri nedir?
Birol Güven, SENDER (Senaryo Yazarlar Derneği) atölyelerinde hocamdı. Atölye sürecinde birlikte çalıştık, yazdığı dizide bizi işin mutfağıyla tanıştırdı, kendisinden çok şey öğrendim. Ondan bir dönem önce de Ümit Ünal?la çalışmıştık. Ümit Bey sinemada, Birol Bey de televizyonda önemli isimler, ben her ikisiyle de çalışmayı özellikle tercih ettim, çünkü hem televizyonda hem de sinemada da bir şeyler yapmak istiyordum.
Kadınların dizi senaryolarında daha başarılı olmalarını neye bağlıyorsunuz?
Kadınlar yaratılışları itibarıyla çok işi bir arada yapabilen varlıklar. Kadınların daha ayrıntıcı olması, en kısa sürede mümkün olan en titiz çalışmayı kotarması da sebepler arasında olabilir. Yine de genellemeden kaçınmak lazım, bütün bunlar kişiye göre değişebilir.
İlk çıkışınızın bir sinema filmi olması avantaj mı, dezavantaj mı?
Ben tecrübe kazanmak açısından, bir dizi senaryosuyla başlamak isterdim, elimde buna uygun kendi projelerim de vardı zaten ama her şey bizim planladığımız gibi gelişmeyebiliyor. Bir hocamın tavsiyesi üzerine yapımcılarımızla tanıştım ve durum böyle gelişti. Zaten iki kişi yazdık, sadece ben değildim. Atilla Bey senaryoya son halini verdi.
Bu projeye nasıl dahil oldunuz?
Yapımcılarımızın aklında bu fikir zaten ana hatlarıyla vardı. Osman Aysu?nun kitabından uyarlayacaktık. Kitap günümüzde geçen bir hikâyeyi anlatıyordu, biz ona tarihsel bir boyut kazandırdık.
Miras politik bir film. Bir kadın senaristin bu projede yer almasının avantajları nelerdir?
Aksiyon sahnelerini büyük ölçüde Atilla Bey yazdı ama benim yazdığım aksiyon sahneleri de vardı, ben ayırmıyorum aslında. Yani benim elimde kendi yazdığım, henüz çekilmemiş çok proje var, bunların içinde bilim-kurgu da var, romantik komedi de, dram da var salt komedi de, tek bir tür tercihim yok. Siyasete karşı çok sıcak değilim ama tarih okumayı çok seviyorum, tarih okumak bana hep zamanda yolculuk etmek gibi gelmiştir, Miras bu açıdan da ilgimi çekmişti.
Politik konulardan beslenerek yazılan senaryoların bir senarist için riski var mı?
Ben sürekli politik konulardan beslenmeyi düşünmüyorum, o yüzden bir şey diyemem. Geniş bir yelpazem var, bunu yeri ve zamanı geldikçe kullanmak istiyorum.
Gündemdeki konuları içeren bir filmle çıkış yapmanın avantajları neler?
Meslekte yeniyseniz ve kadınsanız önyargılar var, başlangıç yapabilmek oldukça zor ama bu vesileyle güzel bir başlangıç yapmış oluyorum, avantajım bu herhalde. Yapımcılarımız önyargılı davranmadılar, şansım bu oldu.
Sırada hangi projeler var?
Sosyal konular, kadın konusu üzerine yazmayı istiyorum. Çünkü bizim sinemamızda, kadını hep erkeklerin ağzından dinledik ki onların da çoğu, gerçek kadın meselelerinden uzak insanlardı. Uzaktan izledikleri kadarını yansıttılar. Kadın yazarlar da genelde elit bir hayat tarzından geldiği için, kadın sorunlarını gereği gibi aktaramadılar diye düşünüyorum. Ben bir kadının yaşayabileceği hemen hemen bütün problemleri yaşadım diyebilirim şimdiye kadar. Yani meseleye dışarıdan bakmıyorum, bilakis tam da içinden geliyorum. Benim hayat serüvenimin buraya gelmesi bir on yıl önceye baktığınızda, bir nehrin tersine akması kadar imkânsız görünüyor. Yani hep orada kalacağını düşünen ve çıkış yolu olmayan biri olarak, bugün yazacaklarımın, hep tuzu kuru olmuş bir yazarın yazacaklarından daha gerçekçi olacağına kesin gözüyle bakıyorum.
Yaşadığınız sorunlar nelerdi?
Aslında yaşadıklarımı ileride yapacağım çalışmalarda ayrıntılarıyla yansıtacağım için şimdiden anlatmak istemiyorum. En azından okumamam ve ideallerim uğrunda çalışmamam için görmediğim baskı kalmadı diyebilirim ki bu, mücadelemin en kolay kısmıydı. Çocuklarımın desteği olmasa belki de buraya kadar sebat edemezdim. Onları çok seviyorum.
Zaman