Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İşte CHP'nin büyük çelişkisi

AK Parti hakkında açılan kapatma davasını ?yargı görevini yapıyor? şeklinde yorumlayan CHP?liler, İlhan Selçuk?un gözaltına alınmasını hukuka aykırı buldu.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-03-23 18:20:00

İşte CHP'nin büyük çelişkisi

Yani CHP?ye göre İlhan Selçuk?un gözaltına alınıp ifadesine başvurulması hukuki değil. Bu operasyonda yargı görevini yapmıyor imasında bulundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ''Ergenekon soruşturması'' kapsamında bazı kişilerin gözaltına alınmasıyla ilgili olarak, ''Suçüstü bir katile yapılan işlem gibi gece insanları o saatte yataklarından kaldırıp sorgulamaya götürmek çağdaş ülkelerde örneği görülmemiş bir durumdur'' dedi.

Genel Başkan Yardımcısı Öymen, partisinin Bursa İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, ''Ergenekon soruşturması'' kapsamında gazeteci İlhan Selçuk, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in gözaltına alınma şekli ve tarzını doğru bulmadığını, hukuk devleti anlayışına sığdıramadığını söyledi.

Yargısına güvenmeyen bir ülkede demokrasinin sağlıklı işlemesinin mümkün olmayacağını, bu nedenle yargının doğru karar vereceğine inandıklarını ifade eden Öymen, gazetelerin savcının talimat verdiğini kabul ettiğini ancak şekli konusunda böyle bir şey söylemediğini yazdığını belirtti.

Öymen, bu talimatı kimin verdiğini Mecliste soracaklarını ve Hükümetin yanıt vermesini bekleyeceklerini kaydederek, şöyle konuştu:

''Bu talimatı kim verdi? Kolluk kuvvetleri o saatte kendi kendilerine mi gitti? Bu insanların saat 04.30'da gözaltına alınmalarının sorumluluğu kime aittir? Madem yargı karar vermedi, o zaman kim verdi? O zaman bu idarenin bir talimatıdır. Yargının zorunlu kıldığı bir durum değilse, öyle olduğu anlaşılıyor, çağdaş ülkelerde bunun bir örneğini bilen var mı? Gazetecilerin, parti liderlerinin, rektörlerin o saatte gözaltına alınmasının bir örneği var mı? Suçüstü bir katile yapılan işlem gibi gece insanları o saatte yataklarından kaldırıp sorgulamaya götürmek çağdaş ülkelerde örneği görülmemiş bir durumdur. Bir yargı organının talimatıyla yapılmamışsa bunu kınıyoruz ve bunu yapanlardan Mecliste hesap soracağımızı söylüyoruz.''

Türkiye'nin, başıboş, insanların her istediklerini yapacakları bir ülke olmadığını ifade eden Öymen, ''Türkiye bir hukuk devletidir ve hukuk devletinde işlemler hukuk kurallarına uygun olarak cereyan eder. Ayrıca, yargılama süreci sona ermeden içeriği hakkında görüş ifade etmek istemiyoruz. Yargıya güveniyoruz ve sonuçlarını hep beraber bekleyeceğiz'' diye konuştu.

''ÇİFTE STANDART UYGULANIYOR''

Türkiye'de bazı kesime mensup aydınlar hakkında dava açıldığında, hiçbir tutuklama olmamasına rağmen bazı yabancı çevrelerin olağanüstü tepki gösterdiğini dile getiren Öymen, şöyle devam etti:

''Başka insanlar gözaltına alındığında, dava açıldığında onlar hakkında hiçbir tepki gelmiyor. Bu, son derece dikkat çekicidir, düşündürücüdür. Yücel Aşkın 2 bin 500 yıl hapis cezası talebiyle yargılandı. Ne oldu? Aylarca hapis yattı ve sonra serbest bırakıldı. Bildiğim kadarıyla aleyhindeki bütün suçlardan beraat etti. Bu dönemde bu olay hakkında tepki gösteren tek bir Avrupalı yetkili oldu mu? Danıştay saldırısının ardından, Avrupa Parlamentosu kararlarında laiklik karşıtı davranışların ne kadar sakıncalı olduğuna dair tek satır çıktı mı? Sadece 'Danıştay daha iyi korunmalıydı' diye bir cümle koydular. Bu davayla ilgili olarak Avrupa basınına bakıyoruz. 'Bunlar zaten aşırı milliyetçiydi' diyorlar. Hükmü veriyorlar. Onun dışında laiklik karşıtı davranışlar hakkında en küçük bir ifade yok. Çünkü bunlar onların Türkiye'de himaye etmek istediği insanlar değil. Onlar sadece kendilerine yakın, kendilerinin himaye etmek istediği insanlarla ilgili davalar olunca tepki gösteriyorlar.''

301. maddeyle ilgili eleştirilere dikkati çeken Öymen, ''Orada sadece 2 isim geçiyor. Çünkü o iki isim kendilerine yakın. Ama 301'den yargılanan başka isimler de var. Bu, çifte standarttır. Hukuk alanında çifte standart uygulamak hukuka da demokrasiye de insan haklarına da zarar verir. Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sıkıntıların arasında bu, çok önemli bir mesele olarak karşımızda durmaktadır'' dedi.

AK PARTİ'NİN KAPATILMASIYLA İLGİLİ DAVA

Öymen, AK Parti'nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianamenin başka siyasi amaçlarla hazırlandığı yönündeki iddiaları kınadıklarını, hangi davada olursa olsun yargı organlarına saygı gösterdiklerini ifade etti. Bazı çevrelerin başsavcılığa sızdığı şeklinde iddialar olduğuna değinen Öymen, şöyle devam etti: ''Bu nasıl devlettir ki başsavcılığa bazı çevreler sızacak, başsavcıyı yönlendirecekler, onların etkisinde kalarak devletin başsavcısı bir parti aleyhine dava açacak. Olacak şey değil. Başka partiler aleyhine de dava açılıyor. Birkaç ay önce başka bir parti hakkında da dava açıldı, ona 'Hukuka saygılıyız' dediniz. Kendi aleyhinize dava açılınca laf söylüyor musunuz? Söylemiyorsunuz. Bir tek hükümet yetkilisi 'Hakkımızı savunacağız ama adaletin alacağı karara saygılıyız' gibi bir söz söyledi mi? Son gözaltına almalarla ilgili olarak Adalet Bakanı diyor ki 'Kimse adalete karışmasın.' Peki, kendi partiniz hakkındaki davayla ilgili olarak da aynı şeyi söylüyor musunuz? Orada da 'Saygılıyız' diyor musunuz?''

CHP olarak, siyasi rakipleriyle sandıkta hesaplaşmak istediklerini belirten Öymen, şunları kaydetti:

'Siyasi partilerin demokrasi kuralları içinde sandıkta yarışmalarını tercih ederiz. Partilerin yargılanacak duruma gelmelerini üzüntü içinde karşılarız. 'Avrupa ülkelerinde siyasi partilerin yargılanmalarını öngören anayasa hükümleri de uygulamaları da yoktur. Bir tek Türkiye'de bu oluyor' derseniz bu yanlıştır. Birçok Avrupa ülkesinde partilerin yargılanmasını öngören hükümler vardır. Bu, örneği olmayan bir durum değil, uygulamada da vardır. İspanya'da bir parti kapatıldı, daha önce de Almanya'da bir parti kapatılmıştı.''

''HUKUKUN KÖKÜNE KİBRİT SUYU''

İktidar partisinin dava açıldığı andan itibaren ''Ne yapsak da anayasanın ilgili hükümlerini değiştirsek ve davadan kurtulsak'' arayışına girdiğini savunan Öymen, bunun ''hukukun köküne kibrit suyu dökmek'' anlamına geldiğini söyledi.

Öymen, şunları kaydetti: ''Açılmış bir davadan kendinizi kurtarmak için mahkemenin vereceği kararı etkileyecek şekilde anayasa hükümlerini değiştirmeye kalkarsanız hukuk devletini tahrip edersiniz. Hukuk devletlerinde böyle bir şey olmaz. Açılmış bir dava sırasında kanun hükümlerini değiştirerek, sanık olan tarafı, partiyi, kurumu veya şahsı kurtarmak, bütün bilinen hukuk normlarına aykırıdır, anayasamıza aykırıdır. Buna 'oyunun ortasında kale direklerini değiştirmek, oyunun kurallarını değiştirmek' derler. Bunu yapamazsınız. Büyük bir kaygı içinde izliyoruz. Bunun anlamı, (ben hukuk üstünlüğünü tanımıyorum, istemediğim bir hukuki gelişme olursa, bu yönde bir karar çıkarsa veya karar çıkma ihtimali varsa ben hukuku değiştiririm.) Bunu yapamazsınız.''

Böyle yapılmasının rejimi zora sokacağını ifade eden Öymen, ''Bunun anlamı şudur, (Ben hukukun üstünlüğünü tanımıyorum. Benim istemediğim gibi hukuki gelişme olursa veya bir karar çıkarsa ben hukuku değiştiririm ama hukuk sisteminin beni etkilemesine mani olurum.) Olay budur. Bu hükümet, bu yolda uygulamalar yapmış ve sistemi zedelemiştir'' dedi.

AA

Haber Ara