Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ak Parti'nin yaptığı hata neydi?

Ak Parti'nin başına gelen 'Kapatma Davası' olmayabilir miydi? Prof.Dr.İhsan Dağı, konuyu değerlendirdi.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-03-21 18:42:00

Ak Parti'nin yaptığı hata neydi?

Evet, evet AK Parti hata yaptı, uzlaşabilirdi laikçi-Kemalist güçlerle. Böylece hakkında kapatma davası da açılmazdı.Tabii ki AK Parti bu çevrelerin 'tehdit algısı'nı azaltabilir, korkularını ortadan kaldırabilirdi. Nasıl mı?

Örneğin, iktidara geldiklerinde AB üyeliğinin öncelikli hedefleri olduğunu açıklamasalar, bu konuda attıkları kararlı adımlarla ve reformlarla 2005'te AB ile üyelik müzakerelerine oturmasalardı laikçi-Kemalist çevrelerle uzlaşabilirlerdi. Çünkü bu çevreleri rahatsız eden AK Parti'nin varlığı, geçmişi veya liderleri değildi bizatihi; AB sürecinin getirecekleriydi kendi iktidarları için. İslamcı-ulusalcı bir çizgiye dönen Saadet Partisi ve Necmettin Erbakan'dan rahatsızlar mı? 22 Temmuz öncesi birbirlerine muhabbetlerini gördük. Yani, asıl korktukları AK Parti değil, AB üyeliğiydi. Çünkü biliyorlardı ki, AB üyelik süreci ideolojik bir devleti değil, performansa, halka sunduğu hizmete dayanan bir devleti gerektiriyor; yönetimin, kendini ideolojik referanslarla her türlü siyasal ve toplumsal denetimin dışında gördüğü bir devlet yerine, meşruiyetini toplumdan alan ve topluma demokratik mekanizmalarla hesap vermek zorunda olan bir devlet yaratılıyordu. Dolayısıyla AB sürecinin ilerlemesi, 'ideolojik devlet' anlayışının ve pratiğinin ve buna yaslanan bürokratik oligarşinin sonu demekti, bunu çok iyi biliyorlardı.

Eğer AK Parti 1974'ten sonra uygulanan Kıbrıs politikalarına sadık kalsaydı, Denktaş'ı 'milli lider' olarak görmeye devam etseydi laikçi-Kemalist çevrelerle uzlaşabilirdi. Çünkü bu çevreler Tayyip Erdoğan'ın kişiliğinden veya partisinden çok, Türkiye'de bürokratik/ideolojik hegemonyanın temel taşlarından olan Kıbrıs statükosunun bozulmasından endişe ediyorlardı. Kuzey Kıbrıs'ta bozulan statükonun, Türkiye'de statüko içindeki güç dengelerini zora sokacağını biliyorlardı. Biliyorlardı ki Kıbrıs sorununun devamı Ankara'da 'militer' bir rejimin devamını sağlayan, onu sürekli yeniden üreten bir 'meşruiyet çıpası'dır; milletin tercihlerini ve taleplerini 'millî dava' söylemiyle 'devletleştirme'nin ve 'millîterleştirme'nin en etkili yoludur.

İşte AK Parti 2002 sonrası Kıbrıs'ta çözüm yerine statükonun devamından yana bir tavır alsaydı uzlaşabilirdi Kemalist-laikçi çevrelerle. Ama, yanlış yaptılar, çözümde direttiler. Denktaşgiller de boş durmadı, sorundan kurtulmak yerine AK Parti'den kurulmayı denediler. Sarıkızlar, Ayışıkları bu dönemde ve bu nedenlerle tasarlandı. Yani tehdit AK Parti değildi, Ankara'da militer ve otoriter bir yapının devamı için hayatî olan 'dış düşman' ve 'dört yanımızın düşmanlarla çevrili' olduğu efsanelerinin çökmesi ihtimaliydi.

Evet, AK Parti Kemalist-laikçi kesimlerin endişelerine son verebilirdi eğer demokratikleşme adımlarında fazla ileri gitmeselerdi, vesayetçi demokrasi anlayışına razı olsalardı, 'sivil cumhurbaşkanı' istemeselerdi. Halk iradesi yerine bürokratik vesayete yaslanmayı tercih etselerdi kaygıları giderebilirdi. Kürt sorununa çözüm noktasına bu kadar yaklaşmasalardı, Kürtleri topluca ayrılıkçı siyasete mahkûm etselerdi, böylece gün gelip bunlardan topluca 'kurtulmak' gerektiğinde tehcir işiyle görevlendirilecekler fazla zorlanmamış olacak, topluca Kürtleri sınırın öte tarafına koymakla ulus devlet nihai olarak homojenleşebilecekti. Özal'dan beri biliyoruz, Kürtlere sempatik gelen bir millî siyasetçi birilerinin karnını ağrıtır. AK Parti, bu hatayı da yaptı, Kürtleri ülkeye entegre etmeye başladı.

Vakıflar yasasını çıkarmasaydı, DGM'leri kapatmasaydı, MGK'ya dokunmasaydı, YÖK'e yeni bir Gürüz veya Teziç atasaydı AK Parti, bazı çevrelerin korkularını ve endişelerini gidermiş olurdu.

Küreselleşmeye ve özelleştirmeye karşı dursaydı, yabancı sermaye yatırımlarını yıllık 20 milyar dolarlara çıkarmak yerine onların girişini engelleseydi, özelleştirme yerine kamulaştırmalar yapsaydı, bürokratik seçkinleri ve emekli güvenlikçileri atamak için yeni KİT'ler kursaydı rahatlatmış olurdu bu çevreleri.

Evet, AK Parti bütün bunları yapsaydı Kemalist-laikçileri teskin edebilir, onlarla 'güven ve anlayışa dayalı' bir ilişki kurabilirdi, uzlaşabilirdi. Ama ne işe yarardı ki böyle bir iktidar?

ZAMAN

Haber Ara