Dolar

34,9618

Euro

36,7516

Altın

2.981,18

Bist

10.125,46

Tümdengelim Demokrasi, Tümevarım Hukuk

Yazarımız M. Sait Yakut'un geçen yıl kaleme almış olduğu makalesini güncelliğini koruması nedeniyle tekrar yayımlıyoruz.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-03-16 00:11:00

Tümdengelim Demokrasi, Tümevarım Hukuk

Tümdengelim Demokrasi, Tümevarım Hukuk

Demokrasi, uygulama itibariyle nasıl bir şey olduğunu bilmediğimiz yönetsel bir söylence. Siyaset üretmekte ıkınan politikacıların her türlü yüz karalığına karşı kullandığı joker maske?

            Devlet bünyesinin lokal (militer bürokrasi) alerjiyle cevap verdiği anti/septik?

            Sekter sosyalistlerin toplumsal sempati geliştirmek adına kesbettiği kolpa bir söylem?

            İlkel cumhuriyetçilerin biçimsiz ikonası?

            Hedonist sağ entelektüellerin yüksek rayiçli tecim materyali?

            Yoz liberallerin doyum getirmeyen tatmin enstrümanı?

            Güdük ahaliyi beyninden darağacına asan soru çengeli?

            Laçkalığı ciddiyetini aşmış ve her çalanın nefesinden farklı sesler çıkaran üflemeli bir alet?

             Demokrasi; medeni ülkelerde ?devlet? olmanın tabii ve başat unsuru iken, Türkiye'de ütopik ve isterik bir sapkınlık?

      Demokrasiyi en çok ve sadece konuşanların demokrat kabul edildiği bu ülkede demokrasiye ilişkin tanımların karışımından oluşan mide bulantısı, devlet denilen sessiz ve kahredici heyulanın devreye girmesiyle yerini nekahete bırakır. Zira demokrasiyle beraber tasarlanmayan bir ?devlet?in demokrasiye ilişkin tüm tanımların üstünde bir yeri vardır. Gerekli gördüğü anda bütün ölçüleri hükümsüz kılan bu yapı, geçiş dönemlerinde kullandığı uygulama metodu ile demokrasiye; sadece konuşulabilir, tanımlanabilir ve tartışabilir bir sivil söylence olarak itibar etmiştir. Çok partili sisteme geçişle beraber daha tanımını bile yapmadan kendini demokrasinin öznesi kabul eden partilerin iktidar macerası, uzantılarıyla beraber bugüne kadar hep talihsizlikle sonuçlanmıştır, son dönem siyasetini müşterek bahis harici ele alırsak?

            ?Herkese düşünce özgürlüğüyle birlikte düşüncelerini gerçekleştirmek için çaba gösterme özgürlüğü? vaat eden demokrasinin, her kesimde farklı kabul görmesi demokrasinin anlam zenginliğinden değil, anlaşılamamış olmasındandır. Anayasal olarak bir devlet ya ?Demokratiktir? ya da bunun dışında muhkem sıfatlarla tanımlanan her ne ise, odur.

             ?Türkiye Cumhuriyeti,?./ demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.?

            Bu aynasal bir tanımdır. Ancak Türkiye cumhuriyeti son dönem Ortodoks muhalefetin önemli bir başkaldırısı sonucu bu anayasal tanımın lafzını ve ruhunu anayasal maddenin gerçek telkinlerine uygun olarak tevil etmiştir. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti, demokrasinin, laikliğin ve sosyalitenin üzerinde hepsine muhakkim bir Hukuk Devletidir. Demokarsinin tek başına hüviyet ve biçim kabul edildiği bir yönetimde zaten diğerlerine matuf gizli ama ciddi bir garantörlük vardır.

            Virgüllerle aralanmış devlet tanımında laikliği demokrasiyle beraber zikretmek, bu kavramların birbirlerinin alanına rahatlıkla müdahale edebilirliğini anayasal güvence altına almak anlamına gelir. Devlet bazen ikisinden biri değil iken, bazen ikisi de değildir. Çünkü virgülle sıralanan sıfatlar arasında ?Hukuk? devreye giriyor ve hükmedici kararlarla ikisinden birini ya da ikisini birden mahkûm edebiliyor. Zira ?Laik?, ?Demokratik?, ?Sosyal? ve ?Hukuk? kavramlarının semantik ve epistemolojik tanımları bir sır olarak sadece devletin elindedir.

       Devletin sosyal kimliğine gelince; siyaset ahlakıyla beraber toplumsal ahlakı da tasarlayıp yönlendiren iktidarlardır. Devletin hükmedici erkini elinde tutan iktidarlar, siyasi söylemine ve tasavvuruna uygun toplumsal bir ahlakı yaratarak, mevcudiyetinin ve istikbalinin temellerini atmaya çalışır. Bu bağlamda; devleti, siyaseti, yönetimi ve demokrasiyi kendi ahlaki ve ideolojik argümanlarıyla yeniden tanımlamaya ve tasarlamaya başlar. Hukuk buna göre şekillenir. Ve demokrasinin ahlaksız kabul ettiği davranışlar hukuk tarafından aklanabilir.

            Peki, Türkiye'nin sosyal düzenini kimler belirledi de hukuk ona göre şekillendi?

            Bu, çengelinden kan damlayan bir soru işaretinin tehdidi altında cevaplanabilecek bir sorudur?Egemenliği bilakaydu şart millete verip, onu kullandırmamak için elinde kamçıyla  gezen Jakoben Türk elitlerinin kafatasını çalkalamasıyla yanıtlanabilir mi?

            ?Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.? (A.Y.M.6)

            Egemenliğin kullanılması Zümre veya Sınıf olarak belirtilen bu iki sıfata, partilerin de dâhil edildiğini bilmek gerekir.

            Bu doğru? Egemenliğin kullanılması, Milletin seçtiği ve parlamentoda çoğunluğu olan siyasi partilerin inisiyatifine terk edilemez.

            Edilmemeli?

            Bunu kim vazediyor?

            Egemenliği kimin kullanacağına karar veren hukuk devleti.

            Ya demokrasi?

            O artık konunun dışında kalmıştır. Kayıt dışı sohbetlerin ütopik saçmalığı?

AIDS ve Egemenlik

            Kanser olduğu için 2 ay ömrü kaldığını doktordan öğrenen Temel, oturduğu her cemaatte insanların acı bakışlarıyla karşılaşır.

             Soranlara ?2 ay ömrüm kaldı? deyince tabii olarak hastalığı sorulur..

             ?AIDS? der Temel.

            Dursun; ?Temel sen kansersin, niye millete AIDS olduğunu söylüyorsun??

            Temel: ?Ben ölünce kimse Fadime'yle evlenmesin diye?

            Sistem, Tek partili CHP tiranlığı döneminden kalma virüsler taşımaktadır. Bu virüse bağışıklığı olmayan egemen olamaz.

            ?Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.?

            Ama bu kullanma hakkı, gerekli görüldüğü her halükarda engellenebilir?

            Egemenliği kendine ait zanneden Millet bile bunu engelleyemez?

Çünkü Hukuk devletidir?

            Demokrasi mi?

            O müşterek bahis dışı iktidar ruletidir?

 

 

 

 

 

 

Haber Ara