Dolar

34,9518

Euro

36,6305

Altın

3.013,11

Bist

10.058,63

Özgürlüğün lamı cimi ve tabii dayanılmaz hafifliği

Pelin Batu, Star Açık Görüş'te, özgürlüğün lamı cimi ve tabii dayanılmaz hafifliğini yazdı

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-03-11 10:38:00

Özgürlüğün lamı cimi ve tabii dayanılmaz hafifliği

Özgürlüğün lamı cimi ve tabii dayanılmaz hafifliği

PELİN BATU


BASTIRILANLARIN ve ötekilerin en sevdiği konu ?özgürlük? olmuştur. Kodes şairleri kuşları betimlerken, rejim mağduru ressamlar tüfekleri nakşederken, dağ militanları türkülerini tüttürürken biz onların davalarına bakarak (s)empati karanfillerimizi sunarız. Mevzu bahis edindiğimiz konu özgürlük olunca, herkesin söyleyecek sözü ve istekte bulunacak durumu olur, olacaktır ne de olsa. Bir feylozof, özgür doğsak da prangalar içindeyiz demiştir ya, evet, okuyamayan bir çocuktan, istediğini giyemeyen bir genç kıza, içkisini huzur içinde içemeyen bir vatandaşımızdan bir cumartesi anasına kadar herkes bir zincirle, bu zincirle birbirine bağlıdır. Tehlike, özgürlüğü kendi tarafımıza çekerken bu zinciri kopartmaktan gelir. Bir özgürlüğü savunurken başka bir özgülüğü görmemezlikten gelmekten gelir.

Nikbin çocuklarız biz!

Son bir aydır ağdalı bir şekilde türban meselesini tartışır olduk mesela. Tabii ki tartışacağız - birileri bunu ?özgürlük? titri altında tartışırken diğerleri bunun bir totoloji olduğunu savunacak, kimileri bunun erkek egemen toplumun kadınları bastırmanın farklı bir yolu olduğunu bas bas bağırırken kimileri bunun en basit bireysel hak olduğunu beyan edecek. İki tarafın da haklı ve haksız olduğu mevzular olduğu için bir çözüme ulaşamayacağımıza göre bu diyalektik böyle devam edecek, edecek, edecek.

Milletimiz, empoze edilen yasalar ve devrimler, şehir ve köy arasında kalmışlığın getirdiği girdap/ arada kalmışlık, eğitim sorunları, (sözde) demokrasi oyunları ve on senede bir patlayan darbelerle yoğrulmuş bir millet olduğu için, bu ikilemlere, teklemelere şaşırmamak gerek aslında.

Bir mesafeden bakınca, iyi şeyler de olmuyor değil, en azından artık özgürlük kavramını bile çıplak bir şekilde tartışır olduk diyebiliyoruz. Nikbin çocuklarız biz!

?Tehlikeli? bir şairi okumaktan işkence görmüş bahtsızların olduğu bir yerde bu bile bizi mutlu edebiliyor işte. Bir diğer taraftan, ?özgürlükçüyüz ama salak değiliz? sloganları paranoyamızı çok da güzel gösteriyor. Korkuyoruz tabii ki, bir özgürlüğü savunurken başka bir özgürlüğün güme gitmesinden.

?Modern Mahrem? cumhuriyetimiz tuhaf sınıf kargaşası/ait olma çabası içinde kavrulmaya dursun, bir sürü mühim mevzu ise ışık geçirmez perdeler altında saklanır oldu. Evet, bu da yeni bir şey değil belki, ne Susurluklar görmüş insanlarız biz diyebilirsiniz. Ama tam da özgürlükleri tartıştığımız bir zamanda Meclis?in 301 ile ilgili sütliman olması, Şemdinli faillerinin rahat rahat yürüyor olması beni çok ama çok rahatsız ediyor.

Ve diğerleri...

Ve diğer özgürlükler. Ben türbanı savunurken, özgürlüğü savunurken filmlerin makaslanıp sansürlenme yasası çıkıyor mesela. Neymiş, ?topluma kötü örnek olan unsurlar? atılmalıymış. Bu özgürlük belki çoğuna süfli gelebilir, ama özgürlüğü savunuyoruz ya, bu ortaçağ zihniyeti ile ortaya çıkmış yasa ile ilgili de mücadele etmemiz gerekmiyor mu, hep birlikte, türbanlısı ve türbansızıyla? Tabii, sanat gibi şeylerin sadece eğlendirici unsur olarak bakıldığı bir toplumda bunları konuşmak saçma gelebilir çoğumuza. Bu özgürlük yeteri kadar önemli değilmiş meğer.

Başka bir örnek vereyim. Babamın bir küçük özgürlüğünden bahsedeyim. Yıllardan beri, bizi alıp spor kulübüne götürmüştür babam- ne için? Orada kırk yıllık arkadaşlarıyla biraz muhabbet edecektir, soğuk birasını yudumlayarak bir maç izleyecektir, ailesiyle güzel bir yemek yiyecektir.

Ama ne oluyor? Spor kulüplerine getirilecek olan içki içme yasağı ile oraya gitmenin anlamı kalmıyor. Tabii, bu da çoğunuza anlamsız gelecektir. ?Zıkkımlanmayıversinler? diyecekler de vardır, ne olacak, başka yer mi kalmadı diyecekler de. Haklısınız. Bunlar ?küçük? özgürlükler, ehemmiyetsiz şeyler. Biz ?büyük? özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz. İçinde her türlü küçük özgürlüklerin de barındığı bir özgürlük için mücadele edeceğiz. Hangi özgürlüğün daha önemli olduğunu kim belirleyecek? O zaman, hepsine aynı mesafeden yaklaşmayı denememiz gerek.

Bütün bunlar olurken, bir grup ?türbanlı? üniversite öğrencisi bir bildiri yayımladı. Metni hiç değiştirmeden aktarıyorum. Aktarıyorum, çünkü tam da hayalini kurduğum ?özgürlükçülüğün? somut bir örneği olarak görüyorum bu bildiriyi.

Herkese özgürlük

?Üniversite kapısı sert bir şekilde yüzümüze kapatıldığı günden bu yana yaşadığımız acılar bize bir şey öğretti: Gerçek sorunumuz insanların hayatlarına, görünüşlerine, sözlerine, düşüncelerine müdahale edebilme hakkini kendinde gören yasakçı zihniyettir.

Başını örttüğü için ayrımcılığa uğrayan kadınlar olarak tüm samimiyetimizle açıklıyoruz ki; üniversitelere başımızı örterek girmekle mutlu olmayacağız. Ta ki: Kürtlerin ve ötekileştirilenlerin kendilerini bu ülkenin asli unsuru hissetmesi için gereken hukuki ve psikolojik ortam oluşturulmadan.

Acımasızca işlenen cinayetlerin gerçek sorumlularına ulaşılmadan.

301 davalarını bitirecek düzenleme yapılmadan.

Azınlık vakıflarının üzerinde pişkince oturanların rahatı bozulmadan.

Alevilerin ibadetini kültürel aktivite, ibadet evlerini de kültür merkezi olarak görmekte ısrar etmekten vazgeçilmeden.

Üniversitelerden sudan sebeplerle atılan arkadaşlarımız geri dönmeden.

Yasakçı zihniyet bize ne zaman, nerelerde ve nasıl örtüneceğimizi dayatmaktan vazgeçmeden.

Üniversitelerin bilimsel özgürlüğünün önündeki en büyük engel YÖK kaldırılmadan.

Kısacası; 12 Eylül darbe anayasasını esamisi okunmayacak şekilde ortadan kaldırıp yeni, sivil bir anayasaya yapılmadan mutlu olamayacağız.

Birimizin diğerimiz için tehlike olduğu korkusunu yayıp bizi birbirimize düşürerek bu adaletsiz düzenini devam ettiren yasakçı zihniyet tamamen ortadan kalkmadan hiçbir özgürlük tam özgürlük değildir.

Özgürlüklerin kısıtlanmasının ne demek olduğunu bilen insanlar olarak, bundan sonra da her türlü ayrımcılığın, hak ihlalinin, baskının, dayatmanın karsısında olacağız.?

Hatemi türban mevzusuyla ilgili, ?bu işler kadınlara bırakılmalı; İran kadınları zorla kapatmakta haksız, biz ise yasaklamak da haksızız? demişti geçenlerde bir üniversitenin önünde. Neyse ki son dönemde bazı kadınlarımız çok güzel şeyler yapmakta. Yukarıdaki bildiriyi yazanlar, ?iyi niyetlerini? gösterme açısından önemli. Ceza kanunundaki değişiklikler için savaşan (ve başarılı olan) kadınlarımız ve sivil toplum kuruluşlarımız ise bize ilham veriyor. ?Biz de bir şeyleri değiştirebiliriz? inancını uyandırma açısından bizlere örnek oldular. Şimdi, elde var bir sürü ?iyi? yasa ve ?kötü? yasa. Sesimizi çıkarmanın vakti de çoktan geldi. Eleştiriyi kaldıramayan politikacılarımız kızmasınlar. Bizim protestolarımız tüm özgürlükler için.

SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara