Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Muhalefet askeri arkasından vurdu

Prof. Deniz Ülkü Arıboğan: Ordu onurunu korumak için konuştu

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-03-10 21:47:00

Muhalefet askeri arkasından vurdu

Muhalefet ile Genelkurmay arasında süren tartışmayı ?siyasette kırılma noktası? olarak tarif eden Prof. Deniz Ülke Arıboğan ?muhalefet büyük hata yaptı? diyor. Ona göre ordu onurunu korumak için konuştu.

8 gün süren kara harekátının ardından muhalefetle asker arasında başlayan sert tartışmalar, Türkiye?nin siyasi ezberini bozdu. Zira, kendini askere yakın konumlayan CHP ve MHP?nin liderleri, askere yönelik hayli ağır sözler sarf etti. Ve üstelik iktidar partilerine karşı tavır almasına alıştığımız TSK da, muhalefete aynı ağırlıkta cevap verdi. Yani ortam iyice gerildi.

Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ile tartışmanın neden ve nasıl geliştiğini, olası sonuçlarının neler olacağını, en önemlisi de asker-sivil ilişkisinde koordinatların değişip değişmediğini Star Gazetesi'nden Fadime Özkan konuştu..

K. Irak harekátından sonra Türkiye ilk kez farklı bir durumla karşılaştı. Genelkurmay ile muhalefet liderleri arasında yaşanan tartışmayı neye yoralım?

Türk siyasi hayatında önemli bir kırılma noktası bu. Çünkü Türkiye?de ilk defa ulusalcı partiler, ulusalcılığın kalesi gibi duran, devletin en önemli direği konumundaki TSK ile ciddi bir çatışmaya girdi. Çatışma düzey itibariyle de son derece anlamsız ve hafif bir noktaya doğru gidiyor.

Sarfedilen sözler çok ağırdı ama?

Evet, çok sert sözlerdi ve medyada da eğilip büküldüğü, yorumlarla ağırlığı daha da arttırıldığı için içinden çıkılamaz bir noktaya geldi. Ama çok şu önemli: Bir ülkede ordu günlük siyasetin malzemesi yapılırsa sadece silahlı kuvvetler, partiler ya da hükümet yıpranmaz. Ülke ciddi yara alır.

Türk siyasetindeki yeri malum olan TSK, bugüne dek hep iktidar partilerini eleştirir, muhtıra verirdi ama ilk kez muhalefeti karşısına aldı. Bahsettiğiniz siyasi kırılma bu mu?

Burada askerin siyaseten durduğu noktanın dışında, uygulamaya yönelik bir zamanlama var. Asker savaşını bitirmiş zaferle geri dönüyor ve bunu siyasi spekülasyon haline getiriyorsunuz. Kendisini arkadan vuranı asker affetmez. Bu tepkisellik dünyanın her yerinde, tüm ordularda olur. Zaferini kutlamaya hazırlanan asker bambaşka bir mücadelenin malzemesi yapıldığını, kendisi cephedeyken arkada başka şeylerin olduğunu gördü. ?Kaç cephede birden savaşabilirim? diye düşündü.

Ordunun onuru için

İlk eleştiri oradan geldiğine göre, ilk hata da muhalefet partilerine mi ait yani?

Muhalefet partileri bence bunu iktidarı eleştirmek, harekátın zafer olarak kullanmasını engelleyebilmek için yaptı. Ama yanlış biçimde TSK?yı hedef alıp, asker üzerinden hükümeti eleştirmeye kalkınca ortaya çok sakıncalı bir sonuç çıktı. Kendi ordunuzu bir başka ülkenin komutasındaymış gibi değerlendirirseniz, bu siyasi eleştirinin ötesine geçer, TSK?ya hakaret olarak algılanır.

TSK, muhalefetin hükümet eleştirisini gereksiz yere üstüne aldı, diyenler de var?

Yapılan açıklamalar TSK?ya yönelikti. ?Amerikanın emriyle çıktınız, kazandığınız zafer değil, yeterli de değil, içerde parça bıraktınız? gibi söylemlerle hedef haline getirirseniz Genelkurmay başkanı da açıklama yapar elbette. Bunu ordunun onuru için yapar. Askerde büyük hassasiyet yarattığı da görülüyor zaten.

ZAFERİ ZİYAN ETTİLER

CHP de, MHP de tecrübeli. Böyle bir hatayı nasıl yapmış olabilirler?


Herkes konuşmasının ölçüsünü bilmek zorunda. Askerin ?hainlerden daha fazla zarar veriyorlar? söylemine çok ağır eleştiri getirdiler. ?Hain? değil ?hainlerden daha fazla..? dendi oysa.

Yine de ağır bir eleştiri değil mi bu?

Doğru ama bir muhalefet partisinin lideri de, PKK propagandası yapmakla suçladı TSK?yı. Kabul edilebilir mi? Üstelik bunu medya önünde söyledi.

Tezkere öncesine dek TSK ile AK Parti arasında süren gerilimin harekátla yerini uyuma bırakması, kendini askere daha yakın konumlandıran CHP ve MHP?yi rahatsız etmiş, hatayı da tetiklemiş olabilir mi?

Böyle bir şey varsa, gerçekten çok hatalı ve komik olur. Bir ülke savaşa giderse asker ve hükümet elbette aynı pozisyonda olur. Aksi düşünülemez. Ayrıca operasyona ortak karar verilmesi iki kurumu da özdeşleştirmez. Muhalefet ne bekliyordu ki; hükümete zarar gelsin diye, Türk askerinin başarısız olmasını mı? Zaferi paylaşmayı bilmeliydiler.

Bilememeleri bize neye mal oldu?

Türk halkının TSK hakkında kuşkulu spekülasyonlara maruz kalmasına neden oldu. Sadece Türkiye?de değil, uluslararası düzeyde de bu konunun tartışılmasına yol açtılar -ki bu Türkiye açısından son derece büyük bir zaaf. Muhalefet işi bu noktaya getirmeseydi, Türkiye zaferin olumlu psikolojik etkilerinden faydalanabilirdi. TSK orada sadece terörist öldürmedi; büyük bir askeri güç olduğunu, sivillere zarar vermeden de kara harekatı yapılabileceğini, işgalci konumuna düşmeden operasyonun hızla tamamlanabileceğini de gösterdi. Büyük bir psikolojik ivmeyle geri döndü ama çok ciddi bir psikolojik taarruzla karşılaştı. Dışarıya karşı çok başarılı bir savaştı ama ülke içindeki savaşını kaybettirdiler TSK?ya.

TSK?NIN ÇIKARACAĞI DERSLER

Tartışmanın diğer tarafı da TSK. Asker nasıl bir sonuç çıkarmalı buradan?


TSK?nın savaşı sadece askeri vasıtalarla kazanamayacağını, çok ciddi PR çalışması yapması, medyaya nasıl yaklaşılması gerektiğini de görmesi, öğrenmesi gerekiyor. Post modern TSK sadece askeri cephede değil diğer cephelerde de savaş kazanmayı bilmeli. Ayrıca TSK?nın bu polemiklerin dışına çıkma zorunluluğunu, siyasetin ne kadar belalı bir mecra olduğunu görmesi açısından belki bu tartışmalar olumlu kazanımlar sağlamış olabilir. TSK gündelik siyasetin içinde olduğu müddetçe yıpratılır.

MUHALEFET BİR HAYAL KIRIKLIĞI

Büyükanıt ?İspatlasınlar üniformamı çıkartırım? dedi, Başbakan da destekledi...


Ne kadar ciddi olunduğunun göstergesi. Zira böyle bir şeyi speküle ettiğiniz anda silahlı kuvvetleriniz ulusal gücünüz olmaktan çıkmış, Türkiye?nin ordusu yok demektir. Bunu Amerikalılarca eğitilen, komuta edilen Peşmergeler bile kabul etmez.

Peki. MHP?nin TSK, CHP?nin TSK ile girdiği ?tartışma? nitelik olarak farklı mı?

CHP konuyu TSK?nın dışına taşımaya çalışsa da, MHP direkt TSK?yı hedef aldı. Hemen geri adım atılmalı. Bu, militarizme boyun eğmek değil. Eleştirinin kıymetli ve işlevsel olabilmesi için doğru zaman ve yerde yapılması gerekir. Üslup da çok önemli.

?Merkezi iktidarı? temsil eden CHP ile TSK?nın birbirlerine karşı sert konuşması şaşırtıcı yine de. Farklılaşıyorlar mı yoksa?

Çok fazla değişim olduğunu sanmam. Yanlış hesaplamalarla atılmış yanlış adımlardan kaynaklanan konjonktürel bir durum bu, kronikleşmez. Ama psikolojik etkileri sürebilir. Bu tabi hükümet partisi dışındaki siyasi partiler açısından önemli bir kırılma noktası. En güvenilen kurum olan TSK ile bu partiler arasında çatışma olduğu duygusu, kamuoyunda çok büyük hayal kırıklığına yol açacaktır.

PKK dağılır, Barzani zayıflar

Talabani?nin ziyaretinde harekatın etkili olduğunu söyleyen Arıboğan, ?İlişkilerimiz geliştikçe Barzani zayıflayacak? diyor ve ekliyor: ?PKK zorda. Kent eylemlerine yönelirse desteği yitirir?

Talabani harekattan hemen sonra Ankara?ya geldi...


Öncesinde Ahmedinejat da ilk kez Irak?a gitmişti. Bu iki ziyaret, Irak yönetiminin bölge ülkeleri arasında denge aradığını, dış ilişkilerini ABD üzerinden yürütmek yerine normalleşme sürecine girdiğini gösteriyor. İlişkiler Cumhurbaşkanı düzeyine ulaşsa da, Türkiye?nin Talabani?yi tüm devlet mekanizmalarıyla kabul etmemesi, kendisinden beklenen tutumlar var demektir. Talabani kendi kamuoyuna yönelik, bize hoş gelmeyecek açıklamalar da yapabilir. Ama siyasetçinin kapalı ortamdakinin aksine medyaya kendi kamuoyuna yönelik başka şeyler söyleyebileceği unutulmamalı. İlişkilerimiz gelişecektir.

Barzani?nin pozisyonunda bir gerileme beklemeli miyiz?

Mutlaka olmuştur, olacaktır. Türkiye Irak yönetimiyle sıkı ilişki kurdukça, K. Irak?taki alt yönetim baskı altında kalacaktır. Zaten konjonktür de bağımsız bir devlet kurulmasına müsait değil. Ancak her halükarda Türkiye?nin K. Irak?la iyi ilişki kurması gerek.

PKK ne durumda şimdi?

Çok zor bir dönemde. Dağılma söz konusu olacaktır ama içerde ve dışarıda bütünüyle bitirmek mümkün değil. Kent eylemleri söz konusu olabilir. Bunlar daha tahripkar olur ama örgüte yönelik uluslararası desteği bitirir. İlker Başbuğ?un da söylediği gibi katılımların engellenmesi askeri değil, sosyal politik yaklaşımlarla mümkün.

Babamla farkımız paradigmalarımız

Babanız Mahir Kaynak ?ABD, AB?ye girmemize izin vermeyecek. Bize iki kutuplu dünyada denge rolü biçiyor? diyor. Sizce de öyle mi?

Ben prensip olarak Türkiye?yi edilgenleştiren cümle kullanmayı doğru bulmuyorum. Dünyada tepeden düzenleyici bir yönetim olduğuna değil, sistemin ve konjonktürün belirleyici olduğuna inanıyorum. İki kutup değil farklı kutuplar ortaya çıkabilir. AB?ye konjonktür değişse de girebiliriz.

Bu, ABD?nin Türkiye?ye operasyonu

Amerika operasyonda Türkiye?yi desteklediği, askerin çekildiğini bildiği halde ne diye, ?Türkiye bir an önce Irak?tan çıkmalı? açıklaması yaptı?


Bu ABD?nin Türkiye?ye yaptığı bir operasyon aslında. ABD içindeki bütün gruplar Türkiye ile ilgili aynı fikirde değil. Türkiye?nin ciddi bir zaferle dönmesi, bölgede psikolojik üstünlük sağlaması bazı güçlerin işine gelmedi. Sonuçta harekát birlikte yapılıyor, ordunun ne zaman çekileceği de aşağı yukarı belli. Saklanarak yapılacak bir şey değil ki zaten. Kara birlikleriniz orada. İyi niyetli değildi açıklamaları. Kendileri adına psikolojik zafer kazandılar ve operasyonu hanemize yazılan gerçek bir zafer olmaktan çıkartmayı başardılar.

Operasyonda Türkiye?yi, çekilirken K. Irak?ı memnun ederek iki müttefiki arasında denge kurdu yani ABD?

Şüphesiz ama ABD dost, düşman, müttefik tanımaz. Tavırları konjonktüreldir. Çok fazla başarılı olursanız da hoşlanmaz, başarısız olursanız da. Hem işbirliği yapıyor, hem de bölgede yaygın üstünlük kazanmanızı istemiyor. Yani, gerekirse seni savaşlarında neredeyse mağlup hale getirebilirim, diyor. Bir laf vardır hani: ?CNN ilan etmeden savaş kazanmış sayılmazsınız? diye.

İkna odasına yarım gün dayanabildim

Türban tartışmaları sizi, üniversitenizi nasıl etkiliyor?


30 yıldır görmediğim bir gerginlik var üniversitelerde. Üniversiteler bölündü, öğretim üyeleri kamplaştı, öğrenciler kutuplaştı, daha önce arkadaş oldukları insanlara karşı siyasi tavır almaya, üniversite yönetimlerine baskı oluşturmaya başladılar. Özellikle de türbanlı çocuklar üzerinde çok büyük baskı var. Parmakla gösterilir hale geldiler. Bunca gerilimin içinde olan zaten onlara oluyor. Sorunları çözülmedi aksine bir sorunun içine daha atıldılar. Yasak yıllar önce İstanbul Üniversitesi?nde uygulanmaya başlandığında yönetim, bazı kadın öğretim üyelerinin ikna odalarına girmelerini zorunlu kılmış, görevlendirme vermişti. Ben de görevlendirildim, ancak yarım gün dayanabildim. Bana göre sistem, siyaset, partiler bir yana öncelikle çocukları düşünmek gerekir. İnsandan söz ediyoruz, hayatın gerçek öznelerinden. Bir tek çocuğumuzun bile korkusuna ya da gözyaşına değmez hiç bir şey.

Haber Ara