Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Din eğitimi şimdi ne olacak?

Çocuklara mukayese imkânı oluşturacak bir inanç yapısı kazandırılmalı sonra mukayese için gerekli bilgilerle yüzleştirilmeliler.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-03-07 09:07:00

Din eğitimi şimdi ne olacak?

 

M. Edip Beki*

Olmalıydı, olmamalıydı derken, sonunda Danıştay 8. Dairesi, ilköğretim okulları ile liselerde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin bu içeriği ile zorunlu tutulmasını hukuka aykırı buldu.

Hem de Anayasa?nın 24. maddesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretiminin zorunlu olarak belirtilmesine rağmen. Gerekçe şöyle: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitapları, müfredat olarak belirli bir din anlayışını esas alıyor, dolayısıyla bu durum Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretimi olmaktan çıkıyor ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi eğitimine dönüşüyor. Oysa din eğitimi ya kişilerin kendi istekleri ya da kanuni temsilcilerinin talebine bağlıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu yönde karar vermiş.

Yani bundan böyle, ya çocuklar velilerinin talepleri doğrultusunda, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi alıp almayacaklarını belirleyebilecekler.

Ya da Milli Eğitim Bakanlığı Anayasanın öngördüğü amaca uygun, nesnel, bütün dinsel inançları eşdeğer gören, çoğulcu bir din kültürü ve Ahlak Bilgisi müfredatı hazırlayacak. Bu dinler tarihi kültürü açısından önemli. Ancak İlköğretim çocuklarının 4. sınıftan itibaren böyle bir durumla karşı karşıya bırakılması çok anlamlı değil. Öncelikle çocuklara mukayese imkânı oluşturacak bir inanç yapısı kazandırılmalı sonra mukayese için gerekli bilgilerle yüzleştirilmeliler.

Veya mevcut Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri müfredat itibariyle zenginleştirilerek bu dersleri alması istenen çocuklara hem din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi hem de din eğitimi verecek hale getirilebilir. Hatta ilköğretim 4. sınıftan değil de Anaokulundan itibaren böyle bir eğitime başlanabilir. Böylelikle velilerinin, İslam eğitimi almasını istediği çocuklar, bunu hem ehil kimselerden almış olurlar hem de radikalizmin ve cehaletten kaynaklanan din bağnazlığının önüne geçilmiş olur.

Ancak, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muaf tutulan çocuklar, hiçbir şekilde kendi hallerine bırakılamazlar. Yani her çocuk mutlaka din eğitimi almak durumundadır ve bu zorunlu olarak yapılmalıdır. Büyük çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda, Müslüman aile çocukları nasıl din eğitimine tabi tutuluyorlarsa, diğer din mensubu ailelerin çocukları da kendi dinlerine yönelik müfredatlar oluşturularak bu eğitimi zorunlu olarak alabilir. İnsanlar, inanç yapısı ne olursa olsun, bir dine mensup olmalı ve kendi dinlerinin gereğini yerine getirecek şekilde yetiştirilmelidirler. Müslüman bir ailenin çocuğu, Müslüman gibi yetişmeli ve Müslüman gibi yaşamalı, Hıristiyan bir ailenin çocuğu da, Hristiyan gibi yetişmeli ve Hristiyan gibi yaşamalıdır. Bu durum ne huzursuzluğa sebebiyet verir ne de devletin laiklik ve benzeri ilkelerini zedeler.

Ancak Danıştay?ın vermiş olduğu karar, din eğitimi almayacak bir neslin yetişmesine imkan tanıyacaksa, bu durumun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Çünkü din eğitimi almamış insanların insanlık açısından ne büyük felaketlere neden olduklarını çok iyi biliyoruz. İnsanlığın kimyasını bozmuş olan ateizm (Tanrı ve din tanımazlık) bunun en çarpıcı örneğidir.

Konunun ilginç bir boyutu da, Danıştay?ın kendisine referans olarak gösterdiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi?nin kararında yer verilen Alevilik ile ilgili. AİHM, kararında Alevi öğrencilerin kendi inançlarının itikat ve ibadet unsurları hakkında eğitim almadıklarını ifade ediyor.

Şurası doğru. Osmanlı?da olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti?nin ilgili kurumlarında da Sünni-Hanefi bir İslam anlayışı egemendir. Ancak bu durum AİHM?nin kararında belirtildiği şekliyle Alevi kardeşlerimizin kendi inanç, itikad ve ibadetleri hakkında eğitim almadıkları düşüncesini doğrulamıyor. Çünkü Alevilik, bir din değildir. İslam kültürü içerisinde bir yere sahiptir. Kendine özgü bir ibadet şekli ya da mabedi yoktur. Cemevi, İslam?daki caminin değil daha çok bir tekkenin karşılığıdır. Dolayısıyla Alevilik?i ayrı bir din gibi algılamak ve öyle göstermek yanlıştır. Şayet Alevilik ayrı bir din ise, Alevi olmak için Müslüman olmamak gerekecektir. Son dönemlerde Alevi kardeşlerimizi azınlık pozisyonuna sokmaya çalışarak onları siyasi ve kültürel emellerine alet etme çabası içerisinde olanlar, oluşturmaya çalıştıkları durumla birlikte Alevi kardeşlerimizi inanç yönüyle ateizme yaklaştırma emellerini devam ettiriyorlar. Ancak öyle inanıyorum ki, Hz. Ali sevgisiyle bezenmiş olan Alevi kültürü, İslam tarihinin en desiseli dönemlerinde muazzam duruşuyla İslam toplumunun ciddi zarar görmesini engelleyen Hz. Ali gibi bu emelleri boşa çıkaracaktır.

Sözün özü, şiddetin ilköğretim seviyesine indiği, öğrencilerin öğretmenlerinin çaylarına fare zehri koydukları, liseli öğrencilerin okul tuvaletlerinde uyuşturucu partileri düzenledikleri, öğretmen ders anlatırken, pencereyi açıp sigara içtikleri, öğretmene rağmen sınıfta halay çektikleri, kız ve erkek meselesi yüzünden birbirlerini bıçaklamakta tereddüt etmedikleri, kendilerini azarlayan idarecilerini yaraladıkları, çete savaşları yaparak birbirlerine zarar verdikleri bir dönemde Din eğitim ve öğretiminin yukarıda ifade edildiği şekliyle takviyeli olarak verilmesi tam bir gerekliliktir. Aksi takdirde kendi hallerine bırakılan çocuklar, hem kendilerine hem de başkalarına zarar verir hale gelebilirler.

* Eğitimci / Yazar

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara