Türkiye'nin yakıcı sorunlarından biri Kürt sorunu. Tartışmalar esasen iki kavrama odaklanıyor: Silahlı çözüm ve sivil çözüm. Kim ne kastederse etsin, birinde ana söz Meclis'e, diğerinde güvenik birimlerine düşüyor. DTP'liler ve MHP'lilerin bu Meclis'in ilk günlerinde el sıkışması, 'siyasi çözüm' ya da 'sivil çözüm' diyenler için önemli bir işaret sayılmıştı. Radikal de konu hakkında öne çıkmış Kürt ve Türk siyasetçi ve aydınlarına aynı soruyu yöneltti: Sizce siyasi/sivil çözüm ne demek?
Kimilerine göre 84 yıldan (Cumhuriyet'in ilanından), kimilerine göre ise 1984 yılından (PKK'nın Eruh ve Şemdinli baskını) beri devam eden; tarihsel süreci içinde on binlerce yaşama mal olan Kürt sorunu, ülkenin demirbaş gündemi. İşin kötüsü şu ana kadarki yaklaşım değişmediği, herkesi mutlu eden kalıcı bir çözüm üretilmediği takdirde, bu gündemin üstelik daha da içinden çıkılmaz bir hale gelerek gelecek kuşaklara miras kalmasından korkuluyor.
Sınır ötesi harekâtın 'tam sonuç alınamadan' bitirildiği tartışmaları süredursun, kan dökülmeden de çözüm üretilebileceğini savunanların görüşlerine kulak vermenin tam zamanı. Çünkü 'vur kurtul'cuların sesi ne kadar yüksek çıkarsa çıksın bu, yaşam hakkının evrenselliği gerçeğini bastırmaya muktedir olamaz.
Kürt sorununun sivil ve barışçıl yoldan çözümü konusunda atılması gereken ilk adımların ne olması gerektiğini siyasetçilere, akademisyenlere ve aydınlara sorduk. Okuduğunuz bu dosyanın hazırlanmasında Radikal Ankara Bürosu'ndan
Yurdagül Şimşek ve Rifat Başaran'ın da emeği geçti.
'Demokratik özerklik ve kültürel haklara güvence'
Türk: Seçilmişler dinlenmeli.
Ahmet Türk (DTP Grup Başkanı): Yetkinin kimde olduğu önemsiz. Ortak akılla bakarsak, yetki hepimizde. Askeri yöntemler dışında demokratik yöntemler gerekli. Önce sorunun askeri yöntemlerle çözülmeyeceğinin halka izahı lazım. Türkiye, yurttaşlarını kucaklamaya yönelik bir mantığı açıkça ortaya koymalı. Bir duyu kırılması yaşanıyor gelişen şoven milliyetçi dalga karşısında. 1924 yıllarında asimilasyon ve inkâr politikası başladı. Bunun yerine yurttaşlık kimliği ve kültürü güvenceye alınmalı.
Bugün cumhuriyetler demokratikleşiyor. Cumhuriyet kendisini yenilemeli. Elitlerin değil, halkın yönetime katıldığı, bölgelerin ekonomik kararlarının artık merkezi yönetimlerde değil, ademi merkeziyetçi bir yapıyla halkın ekonomik siyasal kararlara etkili katılımını esas alacak bir yapı gerekli.
'Demokratik özerklik'
Buna demokratik özerklik diyor ve bunu etnisiteye dayalı bir demokratik özerklik olarak görmüyoruz. Dil üzerindeki baskıların kalkması, eğitim, kültür haklarının güvence altına alınması ve çoğunluğun olduğu yerlerde kamusal alanda bu dilin işlev görecek bir yapıya ulaşması gerek. Bunlar önemli, diğerleri teferruat. En önemlisi de Kürtleri potansiyel tehlike olarak görmekten vazgeçmek ve onlarla daha iyi ilişki kuracak ortamı yaratmak. Hiçbir sorun altyapı oluşturulmadan çözülmez. Biz zaman zaman şunlar yapılmalı deyince, 'devlet pazarlık yapmaz' mantığı ile karşılaşıyoruz. Oysa ortada bir sorun var. Tartışmadan nasıl çözersin? Türkiye'nin demokratikleşmesi için söylediklerimizi bir pazarlık olarak görürseniz zaten değişimi, dönüşümü sağlayacak bir süreci yaşatamazsınız. Bizim o bölgenin ve bu ülkenin insanı olarak görüşlerimizi pazarlık olarak görmekten vazgeçmeli ve seçilmiş insanların sorunun çözümüne katkı olacak bir çalışma olarak görülmesi gerektiğine inanıyorum.
'Kürtçe eğitim ilk adım olabilir, af düşünülebilir'
Fırat: Kürt Enstitüsü kurulsun.
Ümit Fırat (Yazar): Hükümet askeri operasyonla bir üstünlük sağladığına inanıyorsa, meselenin demokratik çözümü için tam zamanıdır. Çünkü kendini galip görenler, çözüm için atılacak adımı taviz olarak görmeyeceklerdir.
Kürtlere 'Kürt' demeyi becermek, onların varlığını inkâr etmemek ilk adım olabilir. Kürt dilinin konuşulabilir, yazılabilir, eğitilebilir bir dil olmasının gereklerini yerine getirebilir. Kürtçe okullarda seçmeli dil olarak okutulabilir. Fakat eğitim verecek öğretmenlerin formasyon kazanabilmeleri için de üniversitelerde Kürt enstitüleri açılabilir. Kürtçe kurslar serbest belki ama bu kurslarda eğitim veren öğretmenlerin herhangi bir akademik formasyonunun olmadığını biliyoruz.
Eve dönüş
Yerinden edilmiş insanların sorunları çok önemli. Güvenlik garantisi ve ekonomik destekle eve dönüş sağlanabilir. Pek çok gencin dağa çıkmasına neden olan meseleye dair devletin tutumunun değiştiğine dair bir imajın yaratılması çok önemli. İnsanlar eski katı havanın yumuşadığını hissederse, bir af da gündeme gelebilir. Benimsesek de benimsemesek de gençler bir ideal ve tercih olarak dağa çıkıyor, kendilerini suçlu görmüyorlar. O nedenle ilan edilecek olan affın şekline özen gösterilmeli. 'Onurlu af' diye tarif edenler var bunu. Adına ne dersek diyelim, affın sonuç alıcı olması isteniyorsa bu gerçek de gözetilmeli.
'PKK silahları susmalı federatif bir yol mümkün'
Bucak: Sivil bir anayasa şart.
Sertaç Bucak (Hak-Par Genel Başkanı): Harekât, bu sorunun silahla çözümlenemeyeceğini bir daha gösterdi. Aynı şey PKK için de geçerli. Çözüm yolunun açılması için öncelikle PKK'nın silahlarını susturması, uzun vadede silahlı mücadeleye son vermesi gerek.
Devlet tavrını değiştirmeli. 84 yıldır Kürt sorunu güvenlik boyutuyla ele alınıyor. Hükümet demokratik açılımlarda cesur olmalı. Türbandaki cesareti Kürt sorununda da göstermeli. Hükümetin, demokratikleşme, 301, anayasa gibi konularda niyetini tam olarak açıklamasını bekliyoruz. Başbakan Almanya'da, 'Asimilasyon suç, Türkçe öğrenilmeli' dedi. İnandırıcı olacaksa, ülkesinde de tutarlı olmalı. Kürt diliyle eğitim için adım atılmalı.
Çözüm yolu, Kopenhag Kriterleri'ne uygun bir sivil anayasadan geçiyor. Değişik kültür ve dilere saygılı olduğunuzu söylerseniz, dillerin gelişimi için güvence verirseniz, 301'i kaldırırsanız, düşünce özgürlüğünün önünü açarsanız Türkiye çok daha hızlı demokratikleşir. Bu da Kürt sorununun çözümünün önünü açar.
İkinci adım sağlanacak demokratik ortamın ardından gelir. Bu, Kürt sorununun çözümüdür ki, biz federatif yolu benimsiyoruz. Federatif çözümün çeşitli biçimleri var: İspanya, Belçika, Almanya, İsviçre farklı örnekleri önümüze koymuş. Tartışma ve önerilerin zemini hazırlanırsa, elbet bir yol, bir formül bulunur.
'Yayın engelleri kalkmalı anadilde eğitim sağlanmalı'
Tanrıkulu:?AKP güveni kaybetti.
Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu Başkanı): Başta, 25 yılda bu çatışma ortamının sorunu daha karmaşık hale getirdiğini vurgulamalı. Öncelikle yapılması gereken, sorunun çözüleceği noktasında bir inanç ve iklim ortamının yaratılması. Şiddeti meşru gören insanların kafasında iklim değişikliğini yapamazsak, atılan her adım boşa gider, bunu Başbakan'a da söyledim. Bu nedenle sınır ötesi operasyona karşı çıktık. Gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti'ne aidiyet duygusu, bu operasyonlarla daha da zayıflıyor.
'Önce inanç güçlenmeli'
Elimde yetki olsa, çözüm için özel ve kamu televizyonlarında her dilde yayının önündeki engeleri kaldırırdım. Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümleri açılmasını sağlardım. Bu adımlar anadilde eğitimin önünü açar, Kürt sorununun demokrasi ve özgürlüklerle çözüleceğine ilişkin inancı güçlendirirdi. Üstelik bunlar için yasal düzenlemelere gerek yok.
Demokratik barış havası yaratıldıktan sonra silahlı örgütle ilgili meseleyi çözmek daha kolay hale gelirdi. Seçimden önce bölge insanı bir beklentiye girmişti. AKP'nin 82 Anayasası'nı değiştirme vaadi herkesi çok etkiledi. Sivil anayasa, çözümü engellemeyecek bir ortam için katkı sunabilirdi. AKP'nin çözüm istediğine, ancak engellendiğine inanılıyordu. Şimdi durum tersine döndü.
Beraber yaşamak için olanaklar giderek zayıflıyor. Aynı şeylerden heyecan duymaz, aynı şeylere üzülmez hale gelirsek, birlikte yaşayamayız. Her geçen gün ve her ölüm bu sorunun çözümünü daha da zorlaştırıyor.
Şimdi yaşanan zorluklara herkesin katkısı oldu ama artık öylesine karmaşıklaştı ki, sadece bizim meselemiz olmaktan çıkıp dünyanın meselesi haline geldi. Dünyadan sesler geliyor, 'silahla olmaz, sosyal ve siyasal paket olmalı' diyorlar, ama burada duyan yok. Evet, yoksullukla mücadele, eğitim, okul gibi sorunlar önemli ama bunlar sorunun kendisini çözmeye yetmez.
Demokrasi olmadan, kültürel ve diğer asgari haklar tanınmadan Kürt sorununun üstesinden gelmek mümkün değil.
'Eyalet sistemi ve yerinden yönetim çözümü getirir'
Ekinci: Eyalet sistemi gerek.
Tarık Ziya Ekinci (Yazar):?Bu hükümetin ve mevcut düzenin bu işin üstesinden geleceğini düşünmüyorum. İkili bir iktidar var: Birisi sivil görünümlü ama askeri çözümden yana, diğeri ise zaten militer. Bu iktidar, ne Kıbrıs, ne AB, ne Kürt, ne de Ermeni meselesini çözebilir.
Türkiye köklü bir dönüşüme uğramalı. Bunun yolu da demokrasi güçlerinin geniş bir birlik oluşturmasından geçer. Kürtlerle Türklerin el birliğiyle böyle bir birlik oluşturulabilir. Barışçı çözüm isteyenler iktidarı etkileyecek bir güce ulaşamazsa, kimse çözüm de beklemesin.
Yetkim olsa derhal savaşa son verirdim. Ardından eyalet sistemine geçilmesini sağlardım. Türkiye'yi merkezi bir anlayışla yönetmenin mümkün olmadığı anlaşıldı. Yerinden yönetim anlayışının gerçekleşmesi gerek, tıpkı Almanya, İspanya, ABD ve İngiltere'deki gibi... Eyaletlerde uzmanlar toplumun ihtiyaçlarını tetkik eder, öneriler getirir. Eyaletin bir merkezi, meclisi, başbakanı olur. Eyaletler elbette ki, merkezi hükümetin de denetiminde kullanır yetkilerini. Örneğin bir eyalette Kürtlerin çoğunluğu varsa, oranın meclisi Kürtlerin eğitim, kültürel, demokratik hak ve kalkınma sorunlarını ele alıp çözüm üretir. Bölgeler arası dengesizliği gidermek için bölgesel planlar gerek, bunu eyalet meclisleri yapar.
Eyalet meclisleri dil, kültür, eğitim ve halkın diğer taleplerini demokratik biçimde yaşama geçirir. Kürtlerin genelde azınlık olduğu yerlerde talepler halkın dokusuna göre şekil alır. Örneğin İstanbul'un uzak bir semtinde Kürt nüfusu çoğunluksa, eyalet meclisine dilekçe vererek bu-lundukları semtin okularında anadilde eğitim talebinde bulunabilirler. Hülasa ülkenin her yanına dağılmış Kürt-lerin istekleri de bu şekilde yerine getirilebilir. Bu sorun- lara el attığınız zaman zaten artık kan akmaz olur. Yani atılacak ilk adım derhal her türlü savaşın durdurulmasıysa, ikinci adım beklemeden bu programı ilan etmektir.
'Yurttaş tanımı değişmeli asimilasyonculuk bitmeli'
Elçi:?Akıldışı durum bitsin.
Şerafettin Elçi (KADEP Genel Başkanı):?Yapılan operasyonun tek hayırlı sonucu, askeri operasyonun çözümde yeterli olamayacağının açıkça anlaşılmasıdır. Bu tespitten sonra demokratik arayışlara yönelmek şart.
İlk yapılması gereken, yeni bir anayasadır. Kürtler, bu anayasada kendilerinin ifade edildiğini açık bir biçimde görmelidirler. Bu ancak, tüm vatantaşları Türk sayan anlayıştan vazgeçmekle mümkün olur. Ülkenin çoğulcu bir anlayışla, yani Türklerden, Kürtlerden ve diğer azınlıkların toplamından oluştuğunu kabul eden, bir yeniden yapılanmaya gitmesi gerek. Bu yönde işaretler verildikten sonra artık silahtan arındırılmış bir ortam için herkesin elinden geleni yapacağına eminim. İlk iyi niyet işareti olarak, Kürtlerin dilini, kültürünü yok eden asimilasyoncu anlayışın terk edildiğinin bir hükümet kararı olarak değil, devlet katında ilan edilmesi lazımdır. Bunu diğer olumlu adımlar hızla takip eder. Artık Türkiye'nin bu akıldışı duruma bir son vermesi gerekiyor. Dünya, insan hakları, demokrasi, farklı olanların bir arada yaşamasına uygun bir ortam yaratırken, bu konularda büyük mesafeler kat edilirken, Türkiye hâlâ milliyetçiliğin kıskacına alınmış durumda.
'İlk adımda Anayasa değişikliği gerekli'
Berivan Aymaz (Kürt Araştırmaları Merkezi): Kürt sorununun barışçıl ve sivil çözümü için ilk adım, Anayasa değişikliğidir. Anayasa'nın çok ciddi sorunlarla ilgili olarak değiştirilemez olduğu, türban sorununa yaklaşımda anlaşıldı. Türban için Anayasa'yı değiştirenler, Kürt kimliğini tanımak için de bunu yapabilir.
İstenen özetle, Kürt kimliğinin anayasada güvence altına alınmasından ibarettir. Bununla ilgili çok formül bulunabilir ama özü Kürt kimliğinin anayasal zemine oturtulmasıdır. İktidara her gelen bir kez Kürt sorunu ve Kürtlerin varlığından söz ediyor, sonra sözlerini unutuyor. Kürt kimliği ve Kürt dilinin artık hak olarak kabul edilmesi, Kürtlerin kendi kimlikleriyle örgütlenme haklarının anayasal çerçeve içine oturtulması gerek. Milliyetçi kesimlerden direniş geleceğini öne sürüp bu hakları ertelemek kabul edilemez. Çünkü bu kesimler, ancak kışkırtılırlarsa direniş gösterir.
AKP, seçimlerden önce çözüm üreteceğini ima ederek o kadar oy aldı. Ama şimdi bir savaş felaketiyle karşı karşıyayız. PKK'nın neden dağlarda olduğunu bilmeyen yok. Bağımsızlık ya da federasyon isteyen yok. Sadece Kürt kimliğinin anayasal çerçevede tanınması akan kanın durdurulması için yeterli olur. Ardından gelecek olan sosyalizasyon projeleri, sorunu tamamen ortadan kaldırır. Anadilde eğitim diye formüle edilen Kürtçe eğitim karşısında ortaya konulan tepkiler de çok saçma. Kürtçe eğitime karşı çıkanlar, İsrail ve Filistin arasında yıllardır süren savaşa rağmen neredeyse her İsraillinin Arapça her Filistinlinin de İbranice biliyor oluşuna ne diyorlar acaba?
Kaynak: Radikal