Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İşte Celal Bayar'ın Kürt raporu

3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1934'de yayınladığı Şark Raporu'nda Kürt halkının 'öteki' olarak değerlendirilip okutturulmamak,devlet işlerine karıştırılmamak istendiğini söylemiş.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-02-29 10:50:00

İşte Celal Bayar'ın Kürt raporu

Bugün Gazetesi yazarı Mehmet Metiner, bugünkü köşe yazısında Türkiye Cumhuriyeti'nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın 'Şark Raporu' adıyla yayınladığı raporu incelemiş.1934 yılında yayınlanan raporda Celal Bayar, Kürt halkının 'ötekiler' olarak değerlendirildiğini söylüyor.

İşte Mehmet Metiner'in yazısı

Hatalar ölüm olarak dönmesin artık

'Kürt kimliği'nin inkarı bir hataydı. Kimse resmi düzeyde böyle bir inkârın hiç olmadığını söylemesin! Bu ülkede yaşayan herkesin ırken Türk olduğunu varsayan bir Türk milliyetçiliği anlayışı, resmi düzeyde bir 'inkar siyasası'na dönüştü.

Yasakların ve kaba kuvvetin eşliğinde sürdürülen asimilasyon politikaları çok daha büyük bir hataydı. Sakın kimse devlet marifetiyle bunun hiç yapılmadığını söylemesin! Bu ülkede 'Kürt varlığının inkârı' ve 'Kürtçe'nin yasaklanması' temelinde bir politika izlendi. 'Kürtlerin Türkleştirilmesi' amacıyla 'mecburi iskan' politikaları uygulandı. Yakın tarihimiz bunun delilleriyle doludur.

İşte 1960 askeri ihtilalinin muktedir lideri Orgeneral Cemal Gürsel'in sözleri: 'Dünya üzerinde 'Kürt' diye adlandırılabilecek müstakil hüviyetli bir ırk yoktur.' (Bkz.M. Şerif Fırat'ın Doğu İlleri ve Varto Tarihi adlı kitabına yazdığı takdimden) Buna dair sayısız örnekleri aktarmaya gerek yok. TBMM'de 'Mecburi İskan Yasası' yla ilgili olarak yapılan tartışmalar ve çıkartılan yasanın metni okunursa bu gerçeklik anlaşılır.

Kurtuluş Savaşı, Lozan ve 1. Meclis sürecinde 'Kürt' ve 'Kürdistan mebusu' gibi tanımların rahatlıkla telaffuz edilebildiği bir Türkiye gerçekliğimiz vardı. Hatta İsmet Paşa'nın Lozan'da Kürtlerden 'azınlık' diye söz edenlere verdiği şu yanıt fazlasıyla çarpıcıdır: 'Türkler ve Kürtler, Türkiye Cumhuriyeti'nin ana unsurlarıdırlar. Kürtler bir azınlık değil bir millettirler; Ankara Hükümeti hem Kürtlerin hem de Türklerin Hükümetidir.' (Etraflı bilgi için bkz. Mustafa Akyol, Kürt Sorununu Yeniden Düşünmek, Doğan Kitap) Bugün Kürtlerin de tıpkı Türkler gibi müstakil bir ırk olduğunu söylemek bazı milliyetçi-ulusalcı çevreler nezdinde bölücülük olarak görülüyor!

İşte sorun da burada zaten! Atatürk'ün yakın arkadaşı ve bir dönem Başbakanı olan Celal Bayar, 1934'te İktisat Vekili sıfatıyla Doğu'ya bir seyahatte bulunur. Dönüşünde kanaatlerini bir rapora dönüştürerek Atatürk'e arz eder. Bayar'ın 'Şark Raporu' adıyla yayınlanan raporundaki şu satırlar, Kürtlerin nasıl 'öteki' olarak görülüp dışlandıklarına çarpıcı bi çarpıcı bir örneklik sunmaktadır:

'Bugün Kürt diye bir kısım vatandaşlar okutturulmamak ve devlet işlerine karıştırılmamak isteniyor. Kendilerine yabancı bir unsur oldukları resmi ağızlardan da ifade edildiği takdirde, bizim için elde edilecek netice bir aksülamelden (tepkiden) ibarettir.' Etnik Kürt milliyetçiliği işte bu tepkinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Bugün 'Kürt sorunu' olarak nitelendirilen sorun, bu inkâr ve asimilasyon politikalarının doğurduğu bir sonuçtur. Bu tarihi gerçekle yüzleşmeden hiçbir şeyi çözemeyiz. Büyük devletler, geçmişlerindeki hataları görerek kendilerine yeni bir gelecek inşa ederler. Türkiye gibi 'imparatorluk geçmişi' olan bir büyük devletin yapması gereken de budur.

Hâlâ 'Kürt sorunu diye bir sorunumuz yok. Kürt yok, hepimiz Türk'üz!' anlayışını dillendirenler, bilerek veya bilmeyerek etnik Kürt milliyetçiliğini azdırarak bu ülkeye en büyük zararı veriyorlar. PKK'yı besleyen bu vasat ortadan kaldırılmadığı sürece, Başbakan Erdoğan'ın deyişiyle, terörle yaşamaya kendimizi alıştırmamız gerek.

Bazı niyet okuyucular bu sözlerimden PKK'ya yönelik operasyona karşı çıktığım sonucunu çıkartabilirler. Alakası yok! Benim söylemeye çalıştığım şey apaçıktır: Bir yarım yüzyıl daha kaybetmeyelim! Çocuklarımız artık ölmesinler! Analarımız-babalarımız artık ağlamasınlar! İşte bataklık orada duruyor. Sorunu temelden çözmek mi istiyorsunuz cesaretle ve kararlılıkla asıl o bataklığı kurutmaya çalışınız diyorum. Ölümü yüceltmek yerine yaşamı yüceltiniz diyorum! Bu ülke çocuklarının birbirine silah doğrultmayacağı, ölümsüz bir çözüm modelini hayata geçiriniz diyorum!

Türkiye eski Türkiye değil! Ne Celal Bayar'ın eleştirdiği bir durum var ortada, ne de Cemal Gürsel mantığıyla ülke yönetiliyor artık! Resmi inkâr dönemi sona erdi. Kürtlerin müstakil bir ırk olduğu gerçekliği kabul ediliyor. Kürtlerin ana dili süreli de olsa devletin kabulüne mazhar olmuş durumda. Türkiye demokrasisi inkar ve asimilasyon dönemini arkasında bıraktı. Şimdi sıra bir özde hür ve eşit vatandaşlık anlayışına dayalı bir büyük demokratik entegrasyon politikasına geldi. Bunun için gerekli olan demokratik ve kültürel açılımları yaparak bu süreç tamamlanmalıdır. İşte o zaman bataklık kurutulmuş olur. İşte o zaman, çok değer verdiğim bir Diyarbakırlı Kürt aydını Mahmut Şimşek'in dediği gibi, 'PKK şarjörü bitmiş bir silaha döner.' Türk halkının artık görmesi gereken gerçeklik budur.

PKK'nın dağa çıktığı Türkiye yok artık. PKK'nın kuruluş felsefesi çöktü. Demokratik ve kültürel açılımlar için silahı bir araç olarak kullanan PKK giderek hem Kürt halkına zarar veriyor, hem de Kürt sorununun çözümsüzlüğünü derinleştiriyor. PKK'ya arka çıkan Kürt yurttaşlarımız artık bu gerçekliği görmeli diyorum! Bu hatalı ve zararlı yoldan dönülmeli artık!

Herkesin yalnızca kendi ölüsüne ağladığı bölünmüş bir Türkiye yaratmayalım! Kendi ölüsü için ağlayan Kürt anne ve babaları 'hain!' ve 'bölücü' diye suçlayan bir çözümsüzlük diline itibar etmeyelim! Unutmayalım ki bütün ölüler bu toprakların çocuklarıdırlar ve hepsinin anne ve babası da bizim yurttaşlarımızdırlar! Ey bu ülkenin Türkleri ve Kürtleri, gelin yaşama karşı sevinç naralarıyla meydanları dolduran ölü sevicileri tarihe gömelim hep birlikte!

BUGÜN

SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara