Dolar

32,3374

Euro

34,8108

Altın

2.390,60

Bist

10.276,88

Suriye denkleminde Türkiye ve Fetih Ordusu

Türkiye'nin Suriye ile ilgili bir politikası var mı? Suriye'deki askeri ve siyasal çerçeveye Türkiye'nin bakışı nasıl? M.Münir Haliloğlu yazdı...

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-10-15 12:03:47

Suriye denkleminde Türkiye ve Fetih Ordusu

M.Münir Haliloğlu | TİMETURK

Rusya'nın hava operasyonları gerçekleştirdiği Suriye'ye İran askerleri ve Kudüs gücü komutanı Kasım Süleymani'nin gelmesinin hemen ardından İran kaynakları, Eylül ayının ortalarında ifade ettikleri, asker yığınağı yaptıklarını ifade etti.

Ne yazık ki bu konuda kamuoyu ve medyanın ilgili bireyleri umudunu CIA'nin vereceği silahlara bağlarken çok önemli birkaç şeyi unuttu. Askeri taktik, siyasal perspektif ve Türkiye'nin durumunu.

Askeri açıdan bakılınca TOW, AK serisi silahlar ve nesil farkı ile ABD donanma silahlarını İslami olmama şartı ile dağıtan CIA'in Suriye sahasına indirdiği hiçbir malzeme savaşı bitirmek için değildi. Rusya'nın hava gücü ile beraber hareket edecek olan İran piyadesinin kara gücü CIA silahları ile göğüslenebilir sorundan daha büyük. Diğer yandan Suriye'de savaşın cephe hattının %80'ini tutan İslam merkezli yapılar CIA'den silah da almıyor.

Savaşı az çok bilen biri olarak yazıyorum. İran piyadesi kof, Esed ordusuna benzemez. Dış operayon birliklerinin neredeyse hepsi gayrı nizami harp tecrübeli gerilla mücadelesi üzere eğitim alan birliklerdir. Eğitimlerinin bir kısmı İran destekli örgütlerin saflarındaki savaşlarda geçer. Bu açıdan soruyorum, neden 1 yıldır kuşatmadaki Fua ve Kefreya'ya giremiyoruz? Çünkü karşımızdakiler Esed ordusu ya da boş şebbihalar değil. Eğitimli, bilinçli Hizbullah, Kataib İmam Ali, Ebu Fadl Abbas militanları ve/ya İran askerleri. Bombalı araçlarla yıpratabilirsiniz ilk hattı. Ancak Fua'da ele geçirilen dış hat siperleri videolarını tekrar incelemenizi tavsiye ederim. Bu siperler iki veya üç kat güçlendirilmiş, atış ve savunma pozisyonu açısından belirli bir düzene sahip siperler.

TOW ile vururuz, ne olacak; diyen birçok kardeşimiz olacaktır. TOW benzeri silahlarla ağır paletli birimleri durdurabilirsiniz ancak piyade işgalini destekleyen obüs tip, uzun menzilli kaideli toplara erişemediğiniz için - karşınızdaki kara gücünden dolayı - o piyadeler ilerler. Bu konuda umursamaz davranan veya şüpheleri olan arkadaşların Halep'te 2013 yılı ve 2014 yılındaki çatışmalarda Safira'dan yapılan atışları yaşayan mücahidler ile iletişime geçmelerini tavsiye ediyorum. Savaş sizin videolardan izleyip sosyal medyada tekbir getirdiğiniz oyundan çok farklı bir vaka. Hattın temizlenmesi, ilerleme istikametinin geriden atışlarla güvenlik altına alınması bakımından elinizdeki TOW ile atış menzilini bulmak oldukça zor olacaktır. Üstelik daha Rusların uçaklarından söz etmedim. Hat temizliği bu bakımdan önemlidir ve bu gayrı nizami ve nizami harbin ilk kurallarındandır.

Kaldı ki eğer söylenen güç girdi ise bu bir satha yayılacaktır ve muhaliflerin parçalı yapısı da bu konuda dezavantaj oluşturacaktır. Fetih Ordusu gibi uyumu sağlamış bir yapının sathı tutabileceği düşünülebilir. Bunda haklılık payı da vardır ilk bakışta. Ancak Fetih Ordusu'nun Lazkiye'den gelecek olan ve 45 ve 46 Tepeleri ile Türkmen Dağı'na, Nebi Yunus ve Salma'nın güneyindeki Silinfa ile Cebel Ekrad'a yapılacak ağır atışlar ve piyade yürüyüşünü aynı anda Curin'den Cisr'eş Şuğur'a yapıldığı takdirde durdurma potansiyeli – ikmal ve lojistik hattının saldırısız olduğunu varsaydığımızda bile- yaklaşık 15 günü geçmeyecektir. İki kritik noktanın yanında Hama'dan hareketlenecek olan görece zayıf rejim ordusu da hesaba katılırsa durum bugünün askeri koşullarında muhalifler açısından zorlu bir süreci işaret etmektedir.

Birçok mücahidin veya Suriye fanboy'unun eksantrik şekilde aklından muhaliflerde şu var, bu var, hatta şu da var diye mühimmat sayarak eğilimini yüksek tutma gayretinde olduğu, okudukça kızdığı bu satırları yazmak benim için de hoş değil. Muhaliflerin tümden bir zafiyet içinde olduğunu da kastetmiyorum. Lakin ortada şimdiye kadar görmediğiniz bir kara gücü ile hava gücünün eş güdümlü hareketi olacak bu operasyon başlarsa.

Size bahsettiğim 45 Tepe bölgesinden Curin'e ve oradan Hama kuzeyine uzanan hat kuş uçuşu yaklaşık 100 km'lik bir hat. Lazkiye kırsalındaki engebeli arazi faktörü bu mesafeye dahil değil.

Askeri açıdan bu durumun muhalifler adına oluşturduğu riskin politik olarak oluşturacağı kayıp ise en çok Türkiye'yi vuracaktır. Türkiye'nin sahaya müdahil olması için geçmiş yıllarda onlarca imkan varken gereklerini yapmayıp CIA operasyon odasına bağlı çalışmayı tercih etmesi maalesef İran sahaya kara gücü ile girerse Türkiye'yi yenik sayan bir savaşa neden olacaktır. Şu şartlarda ise Türkiye bu sonuçları kaldıramayacak kadar hassas bir noktada. Bu noktaya gelmesinin sebeplerinden biri yine Suriye konusunu CIA'ye devretmesi ve İslam merkezli yapılarla kerhen çalışma yürütmesidir. Bunun yanında ABD'nin Suriye'de PKK ile ittifakı ve Türkiye'nin sürekli savunma psikoloji de listeye yazılmalıdır.

Konjonktürel bile olamamış bir dış politikanın hamasi söylemlerinin getirdiği noktada Türkiye'nin vekalet savaşı sahasına müdahil olma zorunluluğu kendisini iç ve dış etmenler açısından dayatır niteliktedir. Müdahil olmayı işgal veya ordunun girmesi şeklinde egzerije edecek olan, kaçak güreşmeye meyyal liberaller ve Kemalistler çıkacaktır, Müslümanlar dahil. Vekalet savaşı sahasına girmenin – ki artık Türkiye için tren kaçmak üzeredir – birçok yolu vardır. Gruplar desteklenir, yatırım yapılır, grup örgütlenir vs. Bunlar yapılıyor diyen herkesin aslında kendine itiraf edemediği bir şey burada direkt söylemekte fayda var: Türkiye Şam cephesi, Sultan Murad, İkinci Sahil Tümeni dışında hiçbir gruba doğrudan yardım yapmıyor. Bu gruplara yaptığı yardımı da CIA gözetiminde yapıyor. Fetih Ordusu'na veya müstakil gruplarla çalışmıyor. Ahrar'uş Şam, Feylak'uş Şam, Feylak'ur Rahman, Ecnad'uş Şam gibi grupların Türkiye'ye teşekkür mesajları insani yardım temellidir. Bu gruplara Türkiye Batı etkisindeki bürokrasisi nedeniyle doğrudan yardım yapmamıştır. Türkiye bu gruplar bir yanda kalsın, Lazkiye Cebel Türkmen'de bulunan Cebel İslam, Sultan Abdulhamid gibi gruplara giden yardımları CIA ile çalışmayı reddettikleri için engellemiştir. Bu bakımdan propaganda araçları ile empoze edilen sloganları aklından geçiren arkadaşların, kardeşlerin en azından Yayladağı ilçesinde bir kahve içmelerini öneririm.

Türkiye detaylandıralabilecek, tarih isim ve yer verilebilecek derece bariz şekilde Suriye konusunu CIA'e bıraktığı için bugün Suriye konusunda en zor durumdaki ülkedir. Somut durum itibariyle sahaya direkt olarak müdahil olmanın yollarını – SMDK ve Türkmen Meclisi gibi oluşumlar dışında - ilk elden ve acilen bulmak zorundadır. Aksi halde maalesef Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tüm çabalarına rağmen – adlarını başka bir yazıda saymak üzere gizli tutacağım – danışmanlar ve Davutoğlu ekibi ülkeyi Suriye'de yaşanacak herhangi bir katliamın sorumlusu olarak yeniden Kemalist ve Batıcı politik günlerine mahkum edecektir. Bu mahkumiyetin gerçekleşmesi için savaşta kaybetmek de gerekmemektedir. Türkiye Esedli ya da Esedsiz geçiş süreçleri adı altında oturduğu masadan Suriye halkını kaybederek çıkacaktır. Bu bakımdan Türkiye'nin tek şartı kalmıştır: Muhaliflerin savaşı kazanması. Peki bunun için muhaliflerin elinde tam anlamıyla yeterli ekipman yokken Türkiye savaşın kazanılması için müdahil olmak dışında bir şans yok.

Özelinde ve genelindeki eleştirilerim, saha notları ile şimdilik saklı kalmak kaydıyla Türkiye'nin mevcut MİT kadrosunun bu tip bir müdahillik için yeterli olmadığını söylemekle yetineceğim.

Peki Türkiye Suriye'ye nasıl müdahil olabilir? Bunun imkanı var mıdır? Bahane, bahaneler üzerinden propaganda üretmenin sayısız yolu olmasına rağmen Türkiye'nin Suriye'ye müdahil olmasının yolları açıktır. Ancak bu yol mevcut güvenlik, dışişleri bürokrasisi ve liberallerin arkasına takılmış çeviri merkezli basınla gerçekleştirilebilecek bir yol değildir.

Türkiye'nin yapacağı şeyler bellidir. Bugüne kadar CIA'ye devrettiği işi milli bir hale getirmektir. Bu da muhaliflere açık ve ilk elden ve gizlemeksizin 40lık Grad füzesi, uçaksavat topu (stinger ya da Igla değil, uçaksavar topları), maksimum atış menzilli piyade silahı ve RPG vb. desteği vermektir.

Türkiye bunu yapamazsa Suriye'de kendisini bağlı tanımladığı muhaliflerin mevzi kaybında karşısında bulacağı tablo şu anki durumu mumla aratacaktır. Konu artık politik değil, son iki yıldır olduğu gibi askeri bir konudur. Bu gerçekliği es geçip kırılganlığın ötesinde darmadağın ve geçirgen bir söylem ile kotarılamayacak günler geldiğinde Türkiye'nin yöneticileri, bürokrasi ve medyası hem Suriyeli Müslümanların hem de Türkiyeli Müslümanların geleceğini karartmakla sorumlu tutulacaktır.

Suriye konusunda son gelişmelere bakıldığında en kötü senaryo bu şekildedir. En iyisi ile arasındaki fark ise muhaliflerin direnci, inancı ve ülkelerine bağlılıklarıdır. Türkiye'nin en iyisi ile kötüsü arasındaki fark ise birkaç virgül ve keşke'den ibaret…

Haber Ara