Numan Kurtulmuş Bey'in müftüler toplantısında konuşma yapmasını anlayamıyorum.
Müftülerin devlete konuşması gerekirken devletin müftülere konuşmasının izahını merak ediyorum.
Bu durumu “ilmin değerinin düşmesi” olarak algılıyorum. Eğer böyle değilse bu konudaki fikirlerinizi merak ediyorum.
Mehmet Görmez hocamız ilim ve hikmet ile başladığı konuşmasını, müftüleri ile devletin bütün kanallarına okuması gerekirken devletin kanalları onlara “devletimiz iç ve dış mihraklar tarafından düşmanca tavır altındadır” başlıklı konuşma ile hitap etmesi kimin kime mürşid olduğu noktasında kafaları karıştırıyor.
İrşad etmesi gereken makamın irşad ediliyor olmasını ayakların baş, başın ayak olması olarak görüyorum. Şahsiyetler ile derdim olmadığı malumunuzdur umarım!
Akşemseddin kim Fatih kim?
Akşemseddinler Fatihlerin imar ettiği kürsüden hitap etsinler ama “nasıl” olması gerektiğine karar verme konusunda kürsü sahibine tabii olsunlar. Kürsüye maddi/güç kaynağı olan kürsü sahibine karışırsa önce kalpler sonra imanlar karışır.
Ne dersiniz? İlim, sahibini bu seviyeye getirecek yegâne güç olmasına rağmen ilme değeri bu anlamda görebilecek miyiz?
Rabbimiz, aranızdaki meseleleri Allah ve Resulüne getirin demişti. Bugün meselelerimizi getireceğimiz makam, mesele getirenlerin kürsü konuşmasını dinlememeli.
Anlamadığım bir husus daha var.
Binasını, bahçesini veyahut yurdunu devletin onlara sağladığı imkanlarla yaptıran sözde sivil toplum kuruluşları devletin hatası olduğunda ilmi edep dairesinde tebliğ yapabilecekler mi?
Devletin, sivil toplum kuruluşlarını ikna etme gibi bir derdi var mı?
Müftülerine devleti konuşturan sistemin sivil toplum kuruluşlarına “abdest” aldırılmalı. Aksi taktirde öz eleştiri mekanizması çöken bir sistemin “namazı” kabul olmayacaktır.
Vesselam.
