Dolar

32,2081

Euro

34,8604

Altın

2.444,95

Bist

10.218,58

Sancılı dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti

Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti (1889-1902). Jön Türk hareketinin değişik muhalefet unsurlarını uzun süre çatısı altında barındıran bu örgütün temelleri, 2 Haziran 1889 tarihinde dört Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne öğrencisi tarafından atıldı.

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-05-11 13:55:03

Sancılı dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti

Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti, 1889-1918 döneminde birbirinden çok farklı organizasyonlar şeklinde faaliyet göstermiş olup isim benzerliği dışında gerek örgütsel yapı gerek üyelerinin niteliği ve gerekse ideolojik açılardan büyük farklılıklar gösteren bu cemiyetlerin ayrı ayrı tahlili daha uygundur.

Temellerini dört öğrenci attı

Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti (1889-1902). Jön Türk hareketinin değişik muhalefet unsurlarını uzun süre çatısı altında barındıran bu örgütün temelleri, 2 Haziran 1889 tarihinde dört Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne öğrencisi tarafından atıldı. İbrâhim Temo'nun öncülüğünde Abdullah Cevdet, İshak Sükûtî ve Mehmed Reşid, İttihâd-ı Osmânî adında bir cemiyetin kurulması için görüş birliğine vardılar ve daha sonra bu okul ve diğer Osmanlı eğitim müesseselerindeki çok sayıda öğrencinin katılımıyla örgütün üye adedini hızla arttırdılar.

Osmanlı Terakkî ve İttihat Cemiyeti (1906-1907). 1905 yazında Yûsuf İzzeddin'in Ahmed Rızâ ile icraatçılar ittifakına nakdî yardım yapmasına aracı olan Bahâeddin Şâkir'in önce tutuklanarak Erzincan'a sürülmesi, ardından Avrupa'ya firarı, Jön Türk hareketi ve söz konusu ittifakın tarihinde yeni bir dönem başlattı. Yûsuf İzzeddin ve eski serhafiye, yeni Jön Türk, Ahmed Celâleddin Paşa'nın da desteklerini alan Bahâeddin Şâkir, bütün Jön Türkler'i yeniden bir örgüt çatısı altında birleştirmek amacıyla çeşitli girişimler başlattıysa da Prens Sabahaddin ile olan müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması ve Ahmed Celâleddin Paşa'ya duyulan kırgınlık sebebiyle faaliyetini Ahmed Rızâ ile icraatçılar arasındaki ittifakı yeniden örgütleme üzerine teksif etmek zorunda kaldı. Bahâeddin Şâkir'in Makedonya'daki Yunan komiteleri ve Vnatrešna makedonsko-odrinska revolucionerna organizacija (Makedonya-Edirne Dahilî İhtilâlci Cemiyeti [VMORO]) ile Daşnaktsutyun cemiyetleri programları üzerine yaptığı çalışmalar sonunda 1906 yılı başında ittifak Osmanlı Terakkî ve İttihat Cemiyeti adıyla yeniden örgütlendi ve faaliyetlerini yürütmek üzere idarî şubeler kurdu. Cemiyetin yeni nizamnâmesi 1906'da Kahire'de basıldı.

1908 ihtilali

Osmanlı Terakkî ve İttihat Cemiyeti ile Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'nin birleşmesinden 1908 İhtilâli'ne kadar geçen dönemde Osmanlı Terakkî ve İttihat Cemiyeti: 1903 Mürzteg programı ve tatbikatı sonrasında Makedonya'daki Osmanlı memur ve subayları yurt dışındaki Jön Türkler ile irtibatı arttırdılarsa da bölgede ciddi sayılabilecek bir teşkilât kurmaya muvaffak olamamışlardı. 1905 yılından itibaren muhalifler faaliyetlerine hız verdiler ve Bursalı Mehmed Tâhir, Mustafa Rahmi (Arslan), Midhat Şükrü (Bleda), Edip Servet (Tör), Talât Bey (Paşa), Kâzım Nami (Duru), Hakkı Baha (Pars), Ömer Nâci, Naki (Yücekök) ve İsmâil Canbolat liderliğinde Hilâl Cemiyeti adını verdikleri bir örgütlenmenin temelini 7 Eylül 1906 tarihinde attılar. Cemiyetin adı 18 Eylül 1906'da Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'ne çevrildi ve Talât Bey, İsmâil Canbolat ve Mustafa Rahmi'den teşekkül eden bir "hey'et-i âliye" örgütün idaresini ele aldı. İlk nizamnâme taslağı Mustafa Rahmi tarafından yapıldı, ancak daha sonra bu belge üzerinde ciddi değişikliklere gidildi.

Birinci Dünya Savaşı

I. Dünya Savaşı'na giriş, İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nin Enver Paşa'nın liderliğindeki kanadının yarattığı bir fiilî durum sonunda gerçekleşmiş, bu olay İttihatçı kadro içinde önemli tartışmalara, nâzır istifalarına sebep olmuşsa da bir örgütsel bölünme doğurmamış ve merkez-i umûmî genel siyasetler üzerindeki hâkimiyetini sürdürmüştür. İttihat ve Terakkî, ülkede her kuruma hâkim olduğu 1914-1918 yılları arasında savaş siyasetlerinin tesbit ve icrasında da birinci derecede rol oynamıştır.

II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakkî kısa bir süre dışında paralel bir hükümet gibi çalışmış, Mahmud Şevket Paşa suikastının ardından bütünüyle bir tek parti iktidarı kurmuştur. Saray, II. Abdülhamid'in hal'i sonrasında siyasette belirleyici rol oynayan bir kurum olmaktan çıkmış, Bâbıâli bürokrasisi önce dolaylı olarak, sonra doğrudan İttihat ve Terakkî hâkimiyeti altına girmiştir. İttihat ve Terakkî'nin kendini bir "vatan kurtarıcı" teşkilât olarak görmesi ve kendine muhalefeti vatan hainliğiyle eş tutması, II. Meşrutiyet döneminin iktidar-muhalefet ilişkilerinin sertleşmesine ve iktidar değişimlerinin seçim dışı yöntemlerle gerçekleşmesine sebep olduğu kadar daha sonra Türk siyasî hayatı üzerinde derin tesir icra edecek bir tek parti geleneğinin kurulması sonucunu doğurmuştur.

Cumhuriyete doğru
ttihat ve Terakkî'nin yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasî hayatı ve bu yeni yapı içerisinde siyasî teamüllerin teşekkülü üzerindeki etkisi tartışılmaz olmakla birlikte bu cemiyet/fırkanın çok uluslu bir devletin şartları içinde doğmuş ve yine böylesine bir çerçevede faaliyette bulunmuş bir örgüt olduğunu da göz ardı etmemek, bu alanda aşırı genellemelere gitmemek daha doğru olur.

Haber Ara