Dolar

34,8707

Euro

36,6764

Altın

3.040,35

Bist

10.058,47

Davutoğlu, Bahçeli'nin o iddialarına cevap verdi

Bugün, Eski Başbakan Davutoğlu hakkında 'Durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın' ifadelerini kullanan Bahçeli'ye 10 madde halinde cevap verdi.

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-10-17 22:23:25

Davutoğlu, Bahçeli'nin o iddialarına cevap verdi

Eski Başbakan ve AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu bugün partisinin grup toplantısında kendisini sert eleştiriler yönelten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye 10 maddelik yanıt verdi.

Bahçeli, grup toplantısında Kerkük için 10 maddelik bir çözüm önerisi sunan Davutoğlu'na sert ifadelerle yüklendi. Davutoğlu için "Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, TSK, güçlü bir irade ile ağız birliği içindeyken eski Başbakan'ın aykırı beyanat vermesi gafillik ve garabettir" diyen Bahçeli, "Durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın? Sen hangi yüzle konuşuyorsun?" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, Bahçeli'ye verdiği 10 maddelik yanıtta isim vermedi ancak MİT TIR'ları konusunda MHP liderini 'FETÖ ile aynı dili kullanmakla' suçladı. Davutoğlu, Bahçeli'nin geçmişte verdiği bir pozu da hatırlattı ve "Makam odalarına 17.25 saati yaptırıp önünde basın mensuplarına poz verecek bir aymazlıkla 17-25 Aralık operasyonlarının siyasi sözcülüğünü üstlenenlerin…" ifadelerini kullandı.

"DEVLET GELENEĞİNİ HAFİFE ALMAKTADIRLAR"

Davutoğlu'nun 10 maddelik açıklaması şöyle:

1. Her daim vurguladığımız gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti nevzuhur bir devlet değildir ve hayata geçirdiği politikalar MGK, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlar Kurulu, ilgili bakanlıklar ve devlet kurumlarının ortak katkıları ve sorumlulukları ile belirlenir ve uygulanır. Bu bağlamda AK Parti iktidarları döneminde uygulanan dış politikaları stratejik derinlik kavramına saldırarak tahfif etmeye çalışanlar ve seçici bir şekilde sorumlu arayanlar aslında devlet geleneğimizi hafife almaktadırlar.

'TEMSİLCİLİKLERİMİZİ 163'TEN 235'E ÇIKARDIK'

2. Uluslararası alanda Türkiye karşıtı lobilerce ve Türkiye içinde de Soğuk Savaş kalıntısı vesayetçi zihniyet tarafından yoğun bir saldırıya maruz kalan bu devlet stratejisinin uygulandığı yıllarda aralarında Rusya, İran, Irak, Ukrayna ve Yunanistan'ın da olduğu onbeşi aşkın komşu ülkeyle ortak kabine toplantıları şeklinde gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği (YDSK) mekanizmaları geliştirilmiş, vizesiz seyahat edilen ülke sayısı 42'den 70'e çıkmış, Türkiye-Sırbistan-Bosna Hersek (2010), Türkiye-Afganistan-Pakistan (2009), Türkiye-İran-Azerbaycan (2011), Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan (2011) üçlü mekanizmaları kurulmuş, İİT Genel Sekreterliği ve İslam Zirvesi dönem başkanlığı, G20 dönem başkanlığı (2015), BMGK üyeliği (2009-2010), Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığı (2010-2012) alınmış, üyelik, gözlemcilik ve diyalog ortaklığı gibi farklı ilişki modelleri ile Şanghay İşbirliği Örgütü'nden (2013) ASEAN'a (2010), Pasifik Adaları Forumu'ndan Karaip Ülkeleri Topluluğu'na kadar farklı bölgesel ve küresel platformların hemen hemen tümü ile formel ilişkiler kurulmuş, Ayyıldızlı şerefli bayrağımızın dalgalandığı dış temsilcilik sayımız 163'den 235'e çıkarılmıştır. Bazı kazanımlarını kısaca zikrettiğimiz bu devlet stratejisi aziz Türkiye Cumhuriyeti'ni dünyanın en fazla temsil edilen 6. ülkesi yapmıştır.

3. Ayrıca bu devlet stratejisi çerçevesinde, Türk Devletlerinden oluşan Türk Konseyi kurulmuş, Türk Cumhuriyetleri ile Stratejik İşbirliği Konseyleri geliştirilmiş, dünyanın her yerindeki soydaşlarımıza ve tarihdaşlarımıza sahip çıkmak üzere Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Türkçemizi ve kültürel değerlerimiz yaymak üzere de Yunus Emre Kültür Merkezleri oluşturulmuştur.

4. Bu devlet stratejisinin gönül derinliğini bazıları kavramasa da AK Parti hükümetlerince alınan kararlarla Kuran-ı Kerim, şanlı Albayrağımız ve Türkçe Sözlüğün bir hediye paketi olarak takdim edildiği her Rumeli evindeki Evlad-ı Fatihan, vatan hasretiyle gurbet ellerde ölen Yurdunu Kaybeden Adamö Cengiz Dağcı'nın mübarek naaşına kavuşan Kırım Tatarları, Urumçi ve Kaşgar'a uzanan merhametli Anadolu elinin sıcaklığını hisseden Uygurlar, elli yılı aşkın bir süre sonra bir devlet yetkilisini bağrına basan Kerkük Türkmenleri, en zor şartlarda ve baskılar altında sırtını Anadolu'ya veren Bayırbucak Türkmenleri ve yönünü bu aziz vatana dönmüş nice soydaş ve akraba topluluklar bilecek ve hatırlayacaktır.

"FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜYLE AYNI DİLİ KULLANARAK…"

5. Geçmişte bu devlet stratejisi gereği Bayırbucak Türkmenlerine giden yardımlar konusunda hain FETÖ terör örgütü ile aynı dili kullanarak AK Parti hükümetlerine ve yetkililerine saldıranların bugün hamasi bir dille devlet stratejisinden ve Türkmen haklarından bahsetmeleri de, Kırım'ın Türk kimliği konusunda susanların Kerkük'ün Türk kimliğinden dem vurmaları da yüzeysel ve ikiyüzlü hamasetten başka bir şey değildir. Taşkentli bir yörük Türkmen'e Türklük dersi vermeye çalışmak, hayatları boyunca bir kez Kerkük'e uğramamış olanların haddine değildir.

"KARDEŞ KAVGASINI ANCAK BÖLGEMİZİ KANA BULAMAK İSTEYEN ÇEVRELER İSTER"

6. Kerkük bağlamında yaptığımız açıklamada teklif ettiğimiz 'özel statü' Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin Irak Savaş'ından bu yana savunageldiği temel bir ilkedir. Kerkük'ün Türkmen, Kürt ve Arap unsurlarının kardeşçe yaşadığı bir şehir olması gerektiğini savunmak da hem milli hem de insani bir yaklaşımdır, çünkü Türkiye dahil bütün komşu ülkelerde bu unsurlar iç içe yaşamaktadır. Türkiye'nin milli çıkarları Kerkük üzerinde tarafların yürüteceği bir hakimiyet savaşı üzerinden değil, bu aziz şehirde kardeşliğin egemen olmasıyla sağlanabilir. Bunlar arasında çıkabilecek ve bütün bölgeyi sarabilecek bir kardeş kavgası ancak ve ancak bölgemizi kana bulamak isteyen karanlık çevrelerin isteyebileceği bir kıyamet senaryosudur.

"MAKAM ODALARINA 17.25 SAATİ YAPTIRIP…"

7. Makam odalarına 17.25 saati yaptırıp önünde basın mensuplarına poz verecek bir aymazlıkla 17-25 Aralık operasyonlarının siyasi sözcülüğünü üstlenenlerin, 7 Haziran seçimleri sonrasında siyasi bir açgözlülük ve ferasetsizlikle ülkeyi istikrarsızlaştırma pahasına AK Parti'ye her türlü hakareti yapanların, TBMM'nde çoğunluğu olmamasına rağmen her türlü riski alarak 23 Temmuz 2015'te devletin bekasına ve milletin birliğine kast etmiş bütün terör örgütlerine karşı aynı anda kararlı bir mücadele başlatmış olan AK Parti hükümetini Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla oluşan anayasal hükümette yalnız bırakanların ve 1 Kasım seçimlerinde AK Parti'nin oy kaybetmesi için her türlü yalan ve hakarete başvuranların, bugün o zor günlerde aziz ülkemizin ve partimizin kan kaybetmemesi için bütün varlığını ortaya koyduğuna milletimizin şahit olduğu AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı hedef alan hakaretlerini milletimizin derin vicdanına ve bütün o süreçte partimizin başarısı için ter ve gözyaşı döküp secdelerde dua eden yiğit AK Parti gönüllülerinin dava aşklarına havale ediyorum.

8. Partisini baraj tehdidi ile yüz yüze bırakmış bir genel başkanın, en son 1 Kasım 2015 seçimlerinde %49.5 oy alarak milletimizin büyük teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu kesintisiz bir şekilde sürdüren partimizin politikalarını belirleme ve yönlendirme arzu ve teşebbüsü, AK Parti'ye gönül veren milletimizi de rahatsız eden açık bir hadsizliktir. Partisinin birliğini koruyamamış olanların, bugün şark kurnazlığıyla güya partimiz içinde ihtilaf çıkarma çabaları başarısız olmaya mahkumdur. Partimizin birliği ve beraberliği, ülkemizin huzur ve refahı için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayacağımız da tecrübelerle sabittir.
9. Bu tutarsız, içi boş ve hesaplı saldırılar karşısında partimizin yetkili organlarının kendi partimizin hükümetlerince uygulanmış stratejilerini, onaltı yıllık kurumsal kimliğini ve tarihini savunmasını beklemek AK Parti'ye gönül, emek ve oy vermiş her vatandaşımızın en doğal hakkıdır.

"SUSMA TELKİNİNDE BULUNMA HADSİZLİĞİNİ GÖSTERENLERİN…"

10. Bu bölgede yeni bir kardeş kanı dökülmemesi için yaptığımız çağrı sonrasında bize susma telkininde bulunma hadsizliğini gösterenlerin şunu bilmelerini isteriz ki, bir devlet ve ilim adamı olmanın da ötesinde bu aziz ülkenin onurlu bir vatandaşı olarak doğru bildiğimiz hakikatleri söyleme konusunda hiçbir sınır tanımayız. Kendilerinin hükümet ortağı olduğu 28 Şubat döneminde susturulamayan zihnimizin, sesimizin ve kalemimizin kendi hükümetimiz döneminde susturulabileceğini düşünmek kimsenin hakkı da haddi de değildir. Bildiğimiz hakikatleri söylemek sadece en doğal demokratik bir hakkımız değil aynı zamanda Allah'a, millete ve tarihe olan ahlaki bir borcumuz ve hayatımıza anlam katan yegane misyonumuzdur.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara