Dolar

35,4856

Euro

36,4774

Altın

3.091,70

Bist

9.977,94

AB Bakanı Çelik: Türkiye ile müzakereleri kesmek bir intihar olur

AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik,'Sorunlarını çözemeyen bir Avrupa modelinin alacağı tek kararın Türkiye ile müzakereleri kesmek olması ya da askıya almak olması bir intihar olur'dedi. Türkiye'ye ayrıcalıklı ortaklık teklifi ile ilgili de konuşan Çelik, 'Buna ahlaksız teklif diyoruz' diye konuştu

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-10-25 17:23:25

AB Bakanı Çelik: Türkiye ile müzakereleri kesmek bir intihar olur

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Anadolu Ajansı Editör Masası toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılan AB Liderler Zirvesi'ni ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması konusunu dile getirmesini değerlendiren Çelik, "Türkiye ile müzakereler kesilsin ya da askıya alınsın gibi söylemleri kullananlar, AB'nin kredibilitesine büyük bir zarar verdi." diye konuştu. Avrupa'da AB'ye karşı aşırı sağcı partilerin AB'yi bir birlik değil, Almanya'nın patronajında bir yönetim birliği olarak gördüklerini belirten Çelik, seçimlerden önce Almanya'da da AB kurumlarına neredeyse talimat veren bir üslubun ortaya çıktığını söyledi. Çelik, "Bu üslubun ortaya çıkması bizce aşırı sağcıların tezine haklılık kazandıracak kadar olumsuz bir tablo ortaya çıkardı." ifadesini kullandı. Bu tutumu takınanların Türkiye ile ikili ilişkilerde sorun olduğunu AB üzerinden müeyyideye bağlamak istediklerini dile getiren Çelik, şunları kaydetti: "Biz de hep şunu söyledik: 'Siz bir karar verin burası Avrupa Birliği midir, Avrupa Birleşik Devletleri midir? Eğer siz ilkelere göre değil de yatay dayanışma fikrine göre hareket edecekseniz o zaman orası Avrupa Birleşik Devletleridir, herhangi bir şekilde AB olmaz.'"

Çelik ayrıca, "Burada, ikili meselesini AB meseleli haline getirmeye çalışarak, peşine de Avusturya'yı takarak maalesef AB'nin kredibilitesine bir darbe vurdu bu şekilde." ifadesini kullandı.

HEMEN KARŞI POZİSYON ALDILAR

AB'nin demokrasi açısından cazip bir birlik olduğunu vurgulayan Çelik, AB'nin sınırları dışındaki ülkelerle nasıl bir dayanışma gösterdiğinin de önemli olduğunu söyledi. Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminde AB'nin zor dönemden geçen herhangi bir demokrasiye yardımcı olabilecek herhangi bir kapasitesinin kalmadığının görüldüğünü belirten Çelik, şöyle devam etti: "Türkiye büyük bir darbe girişimi geçirdi, bir Avrupa devletidir, demokrasisidir. Burada biz nasıl bir dayanışma içinde oluruz da Türkiye'nin demokrasisini ve kurumlarını güçlendirerek bu süreci atlatmasına yardımcı oluruz diye düşüneceklerine tam tersine bir Avrupa Birleşik Devletleri gibi hareket ettiler, hemen bir karşı pozisyon aldılar."

TÜRKİYE'NİN ÜYELİĞİNİ ASKIYA ALMAK İNTİHAR OLUR

Ortada sorunlarını çözemeyen bir Avrupa modeli olduğuna işaret eden Çelik, "Sorunlarını çözemeyen bir Avrupa modelinin alacağı tek kararın Türkiye'nin üyelik müzakerelerini kesmek olması ya da askıya almak olması bir intihar olur. Dolayısıyla böyle bir çoğunluk sağlanamaz, burada bir fikri mutabakata varılamaz." dedi. Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılan AB Liderler Zirvesi'nde Almanya'nın tezini gündeme getirdiğini ancak güçlü bir şekilde dillendirmediğini anımsatan Çelik, bu tez gündeme geldiğinde de "Türkiye ile müzakereler sürsün" şeklinde bir sonuca varıldığını kaydetti.

AB devletlerinin ve kurumlarının Türkiye'nin aday ülke olarak ortaya koyduğu kazanımları görmezden gelmemesi gerektiğini vurgulayan Çelik, özellikle AB Komisyonunun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn'ın bu ifadeleri kullandığını ve Türkiye ile ayrıcalıklı ortaklık konusunu gündeme getirmeye çalıştığını söyledi.

Çelik, "AB'nin bir kurumunu temsil eden bir kişi, Avrupa Komisyonu üyesi gibi davranmıyor, başka bir siyasi yapının üyesi gibi davranıyor. Gelinen nokta nedir? IPA yardımlarını kesmekten, azaltmaktan bahsediyorlar. Bu hiçbir şey ifade etmez. Bunun dillendirilmesi de AB'nin kredibilitesini geriye götüren bir şeydir" dedi. Bakan Çelik, 2014-2020 bütçelerine bakıldığında Türkiye'ye toplam 4,45 milyar avro tahsis edildiğini, bugüne kadar bunun 1,78 milyar avrosuna ilişkin anlaşmaların imzalandığını bildirdi. Son dönemde "Türk devletiyle problemimiz var ama Türk halkını yalnız bırakmayalım, sorunumuz Türkiye Cumhuriyeti ile değil, Erdoğan ile" şeklinde bir anlayışın da ortaya çıktığına değinen Çelik, Türkiye'ye karşı yürütülen kara propagandaya dikkati çekti. Çelik, "AB, bu krizden AB kısmını güncelleyecek şekilde, adam gibi mücadele yapacak şekilde çıkabilirse bu birlik, bu krizi fırsata çevirebilirse, ki ilk defa bir krizi fırsata çeviremiyor, bir krizin içinde bu kadar uzun süre kalıyorlar, burada kendi cazibesini artıran bir model ortaya koyar." dedi.

ALMANYA VE AVUSTURYA'NIN TAVRI

Almanya ve Avusturya'nın tavrının, bu kredibiliteyi azalttığını söyleyen Çelik, Avusturya'nın mevcut Dışişleri Bakanı ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz'un söylemlerinin de hiçbir Avrupa ülkesinin dışişleri bakanı tarafından ciddiye alınmadığını belirtti. Çelik, ancak bu marjinal fikrin yaygın bir siyasi akıma dönüşmesinin de AB'nin kendini krizle baş başa bırakması anlamına geldiğini kaydetti.AB'nin istikrarlı olmasının Türkiye'nin milli çıkarları, Avrupa'daki soydaşları ve Balkanlar'daki istikrar açısından çok önemli olduğunu dile getiren Çelik, "Ben, artık bunu özellikle Avusturya'nın (Türkiye'ye karşı) takıntısını bir siyasi analiz biçimiyle açıklayamıyorum. Tamamen psikiyatrik bir takıntı haline gelmiş durumdadır" dedi.

Çelik, Avrupa'da ideolojik duvarlar inşa edildiğine işaret ederek, "Güneyimizde istikrarsızlık yaratan DEAŞ ve PKK gibi terör örgütleri neyse, DEAŞ'in Avrupa'daki karşılığı, aşırılık bakımından aşırı sağ örgütlerdir. Zaten güneyimizdeki PKK/PYD'nin Avrupa'da yapılanması vardır. Dolayısıyla zorla bu istikrarsızlığı buraya taşımaya çalışıyorlar." diye konuştu.Bakan Çelik, Avrupa'nın krizinin Türkiye'ye yansımasıyla karşı karşıya olunduğunu bildirdi.

'AHLAKSIZ TEKLİF DİYORUZ'

Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin tartışılan ayrıcalıklı ortaklık teklifine değinen Çelik, “Buna tırnak içinde ahlaksız teklif diyoruz biz.” diye konuştu. Türkiye'nin aday ülke olma statüsünün bir kenara bırakıldığı, Türkiye'nin avantajlarından faydalanıp Türkiye'nin AB'den yararlanması gereken avantajları ise buzdolabına saklamak şeklinde bir tavır olduğunu söyleyen Çelik, bunun AB'nin doğusundaki ülkeleri göç ve terör konusunda iş birliği yapılacak bir ülke olarak görüp daha araçsalcı bakan siyasi oryantalist tavra çok oturduğunu ifade etti. Türkiye'ye terörle mücadele söz konusu olduğunda “Buyurun, en ön sırada yerinizi ayırdık” ancak temel değerler konusunda iş birliği istediğinde “Kusura bakmayın, rezervasyon doldu” dendiğini anlatan Çelik, “Buradaki ahlaki iki yüzlülük taşınamaz hale gelmiştir.” şeklinde konuştu. Çelik, son olarak Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından yeni bir iş birliği modeli önerilmesi konusunun açıldığını hatırlatarak, şöyle devam etti:“Avrupalı dostlarımız şunu yanlış anlamasınlar: 'Biz adaylık sürecini dondururuz ama enerji diyaloğu, ekonomik diyalog, ulaştırma diyaloğu gibi alanlarla Türkiye'de aslında başka bir alanda iş birliği kapısını açarız.' Hayır, buna da müsaade etmeyiz. Bütün bunlar adaylık sürecimizle bitişik, bunları tamamlayan, mütemmim cüzüdür bunlar. Bunları ayrı bir ajanda olarak aldığınızda bunu kabul edilemez buluruz. Diğer konu da şudur tabii: Türkiye'ye neyi teklif edecekler? Bu 50 yıllık Türkiye'nin müzakereye verdiği emeğin, karşılıklı olarak şimdiye kadar verilen emeğin hiçe sayılması demektir. Bu saatten sonra bu teklifin yaygın bir şekilde dillendirilmesi söz konusu olursa AB'ye kimse güvenmez. Yani siz müzakere açacaksınız, sonra belli bir aşamasında böyle bir teklife döndüreceksiniz işi. Bunu nasıl görmüyorlar hakikaten anlayamıyorum. Bir siyasetçinin, bu lafın masaya getirildiği andan itibaren fark etmesi lazım bunu. Bu sözü kim söylüyorsa şimdiye kadar kendisinin kişisel olarak oluşturduğu siyasi kredibiliteye ve AB'nin bütün kredisine müthiş bir zarar veriyor anlamına geliyor bu. Bir AB zemininde bu teklif benim önümde dile getirilse dönüp cevap bile vermem."

İBADİ'NİN ANKARA ZİYARETİ

Çelik, Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'nin Türkiye ziyareti ve Irak'ın kuzeyinde referandum kararının dondurulmasına yönelik son açıklamaları da değerlendirdi.

KUZEY IRAK REFERANDUMU

Bölgede Kürt halkının tarihlerinde çok büyük zulümlerle karşılaşarak bugünlere geldiğini söyleyen Çelik, “Türkiye, kuzey Irak'ta Kürtlere en büyük desteği vermişken Kürtlere en büyük zulmü Barzani bu referandum kararını vererek yapmıştır.” şeklinde konuştu. Bu durumun benzerinin Türkiye'de de yaşandığını anlatan Çelik, HDP içindeki siyasetçiler ya da Kürtçülük alanında duran siyasetçilerin çözüm sürecinin sabote edilmesine göz yumarak ya da onun bir parçası olarak Kürtlere karşı ne kadar acımasız olduklarını ve Kürt sorununun sadece kendi kişisel alanlarıyla ilgili bir sorun olduğunu gösterdiklerini vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde ekonomik ve siyasi olarak istikrara kavuşsun diye en büyük riskleri alarak bölgeye özel ilgi gösterdiğini anımsatan Çelik, Türkiye'de HDP'nin eş başkanları Barzani'ye karşı eleştirel bir tutum alırken Türkiye'nin istikrarını koruduğunun altını çizdi.

Barzani'nin de facto başkanlık yaptığını dile getiren Çelik, “Barzani bu adımı Kürtler için atmadı. Bu adımı kendi başkanlık konumunu garanti altına almak için attı. Burada neye oynadı Barzani? Bölgedeki siyasi kaostan ben bir statü çıkarabilirim. İkincisi de siyasal Kürtçülük alanında oluşturulmuş bir mitolojiye oynadı, duyguyu istismar etti. Çok büyük bir zarar verdi. Oradaki Kürtlerin bütün kazanımlarını tehlikeye attı.” ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin Irak konusunda şimdiye kadar söylediği tüm tezlerde haklı çıktığını belirten Çelik, bu çerçevede Irak'ın uydu devlet haline getirilmeye çalışılmasına, ülkede resmi güvenlik güçleri dışında alternatif güvenlik güçleri oluşmasına karşı çıktıklarını anlattı. Çelik, kendilerinin her zaman Irak'taki ordu ve hükümet modelinin kapsayıcı olmasından yana olduğunun altını çizdi ve Maliki'nin başbakanlığı döneminden beri de sıkıntının bu olduğunu hatırlattı. Türkiye ile Irak arasında Başika Kampı ve bazı başka konularda sorunlar bulunduğunu dile getiren Çelik, bu konuların taraflar arasında ele alındığını ifade etti.

Türkiye'nin Irak'ın toprak bütünlüğünden yana olduğunu açık şekilde ortaya koyduğuna işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:“Barzani'nin referandum kararının son derece yanlış ve tehlikeli olduğunu söylüyoruz ama burada işin öbür tarafında da kapsayıcı hükümet modelleri ortaya çıkmadığı zaman şu oluyor, Kerkük meselesinde gördüğümüz gibi etnisite temelli iddialar bile herhangi bir şekilde Irak'ın içinde yönetilemez hale gelen bir Irak tablosu ortaya çıkarabiliyor. Bunun tek çözümü kapsayıcı hükümet ve toplum modelinin ortaya çıkmasıdır."
Bakan Çelik, Barzani'nin yarattığı kaos ortadan kaldırılırken güvenlik tablosunun da etnikçi ve mezhepçi duygulardan uzak bir şekilde ortaya çıkması gerektiğini ve Türkiye'nin bu noktada hassasiyetini gösterdiğini dile getirdi. Çelik, şunları kaydetti: “Barzani'nin açıklaması tamamen taktik amaçlı bir şey. Referandum kararını dondursa ne olur, dondurmasa ne olur, gayrimeşru bir adım attın kişisel olarak. Diyor ki açıklamasında, Irak merkezi güçleri ile peşmerge arasındaki savaşın ciddi bir şekilde Irak'ta büyük bir zarar ortaya çıkaracağını düşünmeye çalışıyor. Bir bakıma sanki bu referandum kararının öncesine hiçbir şey olmamış gibi dönme şeklinde bir yaklaşımı var. Açık bir şekilde 'Bu yoktur' demediği müddetçe, geri alınmadığı müddetçe bunun sonucu budur denilmesi gerekir."

Haber Ara