Türk askerinin Afrin'e gerçekleştirdiği harekat 45. gününe girerken terör sempatizanları da Avrupa'daki propaganda etkinliklerine aralıksız devam ediyor. Terör örgütü YPG/PKK sempatizanlarının 3 Mart'ta Berlin'de düzenlediği protesto gösterisinde yine yasaklı semboller yer aldı. Terör örgütü PYD/PKK'nın eski eş başkanı Salih Müslim de etkinliğe katılıp konuşma yaptı.
Alman siyasilerin barış, huzur ortamına kasteden ve insan hakları açısından ciddi tehditler oluşturan teröre gösterdikleri sempativari yaklaşım da giderek mide bulandırıcı bir hâl alıyor. Sol Parti Federal Milletvekili Tobias Pflüger de yürüyüşe katılarak yaptığı konuşmayla terör örgütü sempatizanlarına destek oldu. Siyasilerin terör örgütüne müzahir grupların propaganda ve ajitasyon çalışmalarına eşlik etmesi terörle mücadele konusunda düştükleri ahlak zafiyetini göstermesi açısından önem taşıyor.
Diğer taraftan Alman Devlet Televizyonu 1. Kanalı ARD, 3 Mart'taki propaganda etkinliğini ana haber bültenine taşıdı. Kanal propaganda faaliyetlerini “kitlelelerin müthiş arzusu”ymuş gibi yansıtma gayretine koyulurken, hakikati gösterme “sorumluluğu ve zahmeti”ni ise ıskalıyordu. Kanal böylesi bir tutum sergilemekle terörün değirmenine su taşıyordu.
Oysa terör tüm dünyayı tehdit eden küresel bir olaydır. Almanya da geçmişte PKK ile kötü tecrübeler yaşamış ve PKK 1993 yılında bu ülkede yasaklanmıştı.
90'lı Yıllarda Almanya'da Ne Olmuştu?
90'lı yıllarda Almanya'da neler yaşandığına bir göz atmak bu çerçevede zihin açıcı olabilir.
90'lı yıllarda Almanya'da yoğun bir eylem sürecine giren PKK sempatizanları, ülkenin çeşitli yerlerinde Türkiye'nin diplomatik temsilciliklerine, Türk iş yerlerine, seyahat acentelerine, Türk bankalarına saldırılar düzenledi. Sempatizanlar 1993 yılında Münih kentindeki Focus dergisi yazıişleri ofisine saldırı girişiminde bulunurken, 24 Haziran 1993'te Münih Türk Konsolosluğu'nu basarak 20 kişiyi rehin aldı. Alman İçişleri Bakanlığı verilerine göre 1993 yılı temmuz ayına dek 600 PKK sempatizanı, yaklaşık 50 saldırı ve eyleme imza attı.
1994 yılı ise PKK sempatizanları ile polis arasında sokak çatışmalarının yaşandığı yıl oldu. Yaşanan çatışmalarda yaklaşık bin PKK sempatizanı, polis tarafından tutuklandı. Öte yandan intihar eylemleri ve otoyol işgal etme de, bu yıllarda PKK sempatizanlarının başvurduğu uygulamalar arasında idi. 1994'te sempatizanlar Augsburg yakınlarındaki otobanı bloke etmiş, trafiği felçe uğratmışlardı.
1999 yılında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye götürülmesi ve tutuklanması ile birlikte Avrupa genelinde şiddet olayları yeniden tırmanışa geçti. Protesto etkinliklerini yoğunlaştıran sempatizanlar, kamu ve özel mülklere zarar verip bazı siyasi partilerin ofislerini ve Yunanistan'ın Almanya'daki birçok temsilciliğini işgal ederek şiddet üretmeye devam ettiler. Berlin'de İsrail Konsolosluğu'na baskın düzenleyen dört PKK'lı öldürüldü.
Alman iç istihbarat birimi Anayasayı Koruma Teşkilatı verilerine göre terör örgütü PKK'nın şu an Almanya'da hala 14 bin civarında “çekirdek taraftarı” bulunuyor.
Terör Avrupa'da Yaşam Sahası Buluyor
Devletler ekonomik veya politik menfaatleri gereği, kendi millî politikaları ile çatışan diğer devletlere karşı terör örgütlerini bir kart olarak kullanıyorlar. Yıpratma ve dayatma metodu olarak kullanılan bu yönteme devletler, normatif ilkenin de tesiriyle yani uluslararası alanda gayrımeşru bir pozisyona düşmemek için çoğu zaman bunu resmî ve açıktan değil; gayrıresmi, gizli ve dolaylı olarak başvuruyorlar. Almanya da PKK'nın en büyük finansör ülkelerinden biri olarak biliniyor.
PKK'nın Almanya'da 200'den fazla yan kuruluşu bulunuyor ve terör sempatizanları bu kuruluşlar yoluyla Almanya'da protesto eylemleri, mitingler, festival ve geceler organize ederek propaganda faaliyetlerini yürütüyorlar. Alman güvenlik birimleri bu etkinliklere müdahale etmezken, bilhassa yerel yönetimler de bu tür organizasyonlara destek vermekteler.
PYD ise Avrupa'nın hiçbir ülkesinde “terör örgütü” olarak nitelendirilmediği gibi bilhassa son iki yıldır Suriye'de DAEŞ'e karşı verdiği mücadeleden ötürü pek çok Avrupa ülkesinde ve Almanya'da müttefik olarak değer görüyor. Terör tanımı adeta “Avrupa için tehdit oluşturması” şartına bağlanıyor.
Terör propagandasının “suç” olarak değilde, düşünce özgürlüğü çerçevesinde hayat bulup kabul gördüğü, terör sempatizanlarının ise “meşru aktör” olarak addedildiği Almanya, teröre karşı mücadelede izlediği çifte standart tutumu nedeniyle Türkiye tarafından eleştiriliyor. Zira durum Türkiye açısından oldukça rahatsız edici. Benzer bir durumu Almanya için örneklemekte fayda var. Almanya'nın müttefiki olan bir ülkede, terör örgütü IŞİD'in faaliyet alanı bulması ve eylemlerini özgürce gerçekleştirebilmesi Almanya açısından oldukça vahim bir tablo oluşturmaz mıydı? Elbette güven hasar görür ve artık ilişkiler dostane terimler çerçevesinde ifade bulmazdı. İşte uzun senelerden beri Türkiye ve Almanya arasında böylesi bir durum yaşanıyor.
Terörle Mücadelede İş Birliği Şart
Günümüzde terörle mücadele uluslararası bir olay ve diğer ülkelerle iş birliği yapmayı zorunlu kılıyor. Şiddetten medet uman PKK terörünün eleman, mali kaynak ve lojistik merkezi olan Avrupa'nın ise teröre karşı göstereceği tavır oldukça hayati bir önem taşıyor. Zira PKK terörünün Avrupa'da yürüttüğü faaliyetlerin önüne geçilmezse terörle mücadelede önemli kazanımlar elde edilemez. Öte yandan Türkiye'nin, kamu diplomasisini daha işlevsel hâle getirmesi gerektiğinin de altını çizmekte fayda var.
Fakat şunu da hatırlatmak gerekir: PKK terörü Avrupa için de büyük bir tehdit. Kuşkusuz, Avrupa'da şiddete varan aşırı eğilimler her geçen gün güç kazanıyor. PKK'nın ise Avrupa'nın radikalizasyonuna büyük katkı sunacağı açık. Bugün terör konusunda kekeme bir sorgulama yapmaktan kaçınanlar, yarın alev topu kendi kucaklarına düştüğü vakit, derinlikli bir sorgulama yapmaya zaman bulabilecekler mi? Anlamak güç.
Ahlak Zafiyeti
7 Yıl Önce Güncellendi
2018-03-07 08:30:45
Haber Ara