- İlköğretimden sonra okuyamayacak olan gençlerin liselerde, üniversitelerde ite kaka zar zor okutulması, daha sonra üniversiteye gönderilmesi. (Dünyada hiçbir akıllı toplum bunu yapmıyor.)
- Eğitimde önemli olanın kemiyet, kelle sayısı değil; keyfiyet, vasıf olduğuna dikkat edilmemesi.
- Çoğunlukta olan Sünnî kesimin en ehliyetli, liyakatli, istidatlı, zeki, ahlaklı, faziletli çocuklarını Müslüman subay olarak yetiştirmemeleri.
- Türkiyeye gerçekten hizmet edecek çok vasıflı elemanlar yetiştirilip işlerin onlara verilmemesi.
- Emanetlerin yani işlerin vazifelerin hizmetlerin sadece ehliyetli, liyakatli, kompetan kimselere verilmemesi.
- Millî eğitim sisteminin, dünya sıralamasında çok gerilerde kalması.
- Normal nüfusunun dört, bilemediniz beş milyonu geçmemesi gereken İstanbul'un 25 milyonluk, idare edilemez, zabt edilemez bir mega kente dönüştürülmesi. (25 milyon reel rakamdır.)
- Yazılı, edebî, kültür lisanının çökertilmesi, toplumun düşünme, anlama kapasitesinin, ufkunun daraltılması.
- Büyük medyanın son derece kalitesiz hale gelmesi; halkın gözü, kulağı, dili olmaktan çıkması, kültür tahribatı yapması.
- Dinin içinin boşaltılması.
- Tasavvufun içinin boşaltılması.
- Trilyonlarca dolarlık millî sermayenin taşa toprağa arsaya binaya otomobile cep telefonuna lükse israfa konfora şatafata gömülüp öldürülmesi.
- Tarımımızın çökertilmesi, birkaç yüz milyon insanı doyurabilecek topraklarımızın verimli şekilde işletilmemesi.
- Türkiye'nin uluslararası şeffaflık ve temizlik notunun 100 üzerinden 41'e düş(ürül)müş olması.
- Türk toplumunun temel taşı olan ailenin çökertilmesi.
- İlme, sağduyuya, bilgeliğe aykırı resmî ideolojinin, millî kimliğin ve kültürün üzerinde tutulması.
- Sosyal barışın ve toplumsal uzlaşının berhava edilmesi.
- Akl-ı selime ve bilgeliğe aykırı Feminizmin teşvik edilmesi; Cumhuriyetin bir Amazonlar Cumhuriyetine dönüştürülmesi için sinsi çabalar sarf edilmesi.
- Eğitimde Singapuru, Finlandiyayı, Japonyayı geride bırakıp, dünya birincisi olma niyeti ve azmi bulunmaması.
- Tarımda, Hollandayı geçip dünya birincisi olma niyeti ve azmi bulunmaması.
- Elektronik ve otomotiv sanayii yarışında Güney Koreyi geçme niyeti ve azmi bulunmaması.
- Varlık meselesi konusunda ciddî ve sağlam inançlara sahip olunmayışı.
- Her konuda genel, yoğun, yaygın bir beyinsizlik, bayağılık.
- Bunca üniversitemiz bulunmasına rağmen, Türkiyenin çeşitli bilimlerde tekniklerde bir tek Nobel ödülü bile kazanamaması.
- Belimizi büken en büyük yük: Akdeniz, Latin, Bizans, Hispanik kültür(ü)dür. Hispanik de nereden çıktı demeyiniz, İspanyadan Portekizden gelmiş en az bir buçuk milyon Gizli Yahudiyi düşününüz.
- Millî kimliğimizi, millî kültürümüzü yıkmaya, tahrip etmeye yönelik laikçi sabotajlar.
- Liselerde sağlam bilgi ve kültürün yanında (Japonyada olduğu gibi) ahlak, karakter, görgü terbiyesi verilememesi.
- Liselerde estetik, güzellik, sanat boyutu kazandırılamaması.
- Genç nesillerin (kuşakların), 1928'den önce vefat etmiş olan atalarının Türkçe mezar taşlarını okuyamayacak kadar cahil bırakılması.
- Okur yazar geçinenlerin, 1929'dan önce yazılmış, basılmış Türkçe kitapları, evrakı okuyamaması; okusalar bile manasını ya hiç anlamamaları, yahut az anlamaları.
- Tarihî ârıza ve kazaların devamlılığımızı bozması, toplumumuzu ve ülkemizi bir kopukluklar toplumu ve diyarı haline getirmesi.
- Milletler sisteminden sürüler sistemi seviyesine düşülmesi.
- Sözün ayağa düşmesi.
- Gerçek aydın yetişmemesi, yetiştirilmemesi.
- Liselerden bitirme ve bakalorya imtihanlarının kaldırılması.
- Edebî lisanla birlikte mimarlığın çökmesi, çökertilmesi, vatan sathının ucube, zevksiz binalarla doldurulması.
- Son elli yılda inşa edilen elli bin yeni camiin ancak ellisinin sanat açısından kıymetli ve güzel olması. (Bir tek yeni camimiz bile UNESCO tarafından beğenilip korunma altına alınmamıştır.)
- İstanbul kültürünün, ahlakının, görgüsünün, terbiyesinin, nezaket ve kibarlığının, efendiliğinin, mürüvvetinin tarihe gömülmüş, yitirilmiş olması.
- Yazılı ve medenî kültürün kaybedilmesi, onun yerine şifahî kırsal kesim kültürünün hakim olması.
- Suçsuz, günahsız toplum olmaz ama bizde çok anormal bir suç patlaması olması.
- Haram kazançların, haram zenginliklerin, haram yemenin yaygınlaşması.
- En büyük bela: Paranın ana değer olması.
- Toplumun bir kızılelması olmaması.
- İnsanların idealsiz kalması.
- Büyük sayıda insanın robot, uyurgezer, zombi, hür köle haline gelmesi.
- İki tarih olması, biri gerçek tarih, diğeri uyduruk düzmece tarih. İkincisinin birincisini gölgede bırakıp hâkim olması.
- İnsanların, mantık kültürünün ışığında doğru dürüst düşünememesi.
- Çare, çözüm üretilememesi.
- Problemlerin çözümü konusunda doğru dürüst projeler hazırlanamaması.
- İstikamet, mürüvvet, fütüvvet, âlicenablık gibi faziletlerin, değerlerin, meziyetlerin kelime ve kavram olarak yitirilmesi.
***
Elli madde yazdım. İlgililere ve sorumlulara hürmet ve selamlarımla arza cesaret ederim efendim.