Tunuslu iki kardeş, evlerinin bodrumundaki iki küçük odanın birleşiminden oluşan atölyelerinde, pala bıyıklı Osmanlı Yeniçerilerinin tasvir edildiği ahşaptan kukla yapımı geleneğini yaşatıyor.
Başkent Tunus'un La Goulette (Halk el-Vadi) Mahallesi'nde yaşayan Adil ve İsmail el-Âşi'nin küçük atölyesini ziyaret edenleri, dört bir yanda Osmanlı Yeniçerilerinin tasvir edildiği her boy ahşap kuklalar karşılıyor.
Tunusluların "İsmail Paşa" olarak isimlendirdikleri bu kukla, ülke tarihindeki orta oyunlarda "Ummek Tango, Kaime Şahlula, Bu Saide" gibi en meşhur karakterlerden biri sayılıyor.
Atölyenin her köşesinde pala bıyıkları, bakırdan kalkanları, parlak kılıçları, omuzları ve kolları kaplayan kıyafetleri, Tunus yerel lehçesinde "başmak" diye bilinen çarıklarıyla, ahşapta hayat bulan Yeniçeri kuklaları bulunuyor.
"İsmail Paşa" ülkenin İspanyol işgalinden kurtulduğu savaşa katılan bir isim
Ahşap kukla ustası Âşi kardeşler, AA muhabirine, İsmail Paşa'nın ülkeyi İspanyolların işgalinden kurtaran 1574 yılındaki La Goulette Savaşı'nda yer aldığını ve söz konusu kuklanın yapımının da bu tarihe dayandığını belirtti.
Tunuslu kardeşler, 2018'de hayatını kaybeden kukla ustası babaları Haşimi'nin mirasını yaşatmaya çalıştıklarını ifade etti.
Babaları bu zanaata 50 yıl önce başladı
Adil el-Âşi, babalarının Tunus'un kadim mahallesi Bab el-Cedid'deki atölyesinde 50 yıl önce İsmail Paşa kuklasını yapmaya başladığını belirterek, "Babam, İsmail Paşa kuklasının da yer aldığı ülkedeki siyasi durumu hicveden orta oyunları sergilerdi. İsmail Paşa, ülkedeki orta oyunlarında aranan bir karakter halini aldı ve bir anda insanların ilgisi arttı." dedi.
Halasının bir arkadaşının kuklaların kıyafetlerinin yapımına yardım ettiğini, anne ve babasının da bu sayede tanıştığını anlatan Adil, "Bugün de kuklaların kıyafetlerini, halamın arkadaşı yani annem dikmeye devam ediyor." diye konuştu.
Kuklaların tümüyle el yapımı olduğunu vurgulayan Adil, İsmail Paşa kuklasını yapmanın kendileri için bir aile meselesi olduğunu dile getirdi.
Zanaatkar kardeş İsmail de "Bu zanaat bize aile yadigarı ve onu çocuklarımıza da aktaracağız. Babam bu zanaate çok bağlıydı. Bana da göz bebeği, İsmail adını vermesi şaşırtıcı değil. Bu yüzden de bu işle gurur duyuyorum." şeklinde konuştu.
Kukla ustası kardeşler, Tunus'taki diğer kukla yapımcıları zamanla daha fazla sürüm ve gelir için makineleşmeyi tercih ederken, kendilerinin bu sanatı el yapımı şekliyle sürdürmekte ısrar ettiklerinin altını çizdi.
Adil, kuklaların yüzleri ve boyunlarındaki hatların, kakma ve oymalardaki her bir detayın ortaya çıkması için elle çalıştıklarını belirtti.
Ahşap işi bittikten sonra yüzlerin ve "İstanbul fesi" diye tabir ettikleri Osmanlı fesinin kırmızıya boyandığını anlatan Adil, sonrasında ise kuklanın boyuna göre bakır kalkanların kesildiğini, işlendiğini ve üzerlerine süslemelerin yapıldığını ifade etti.
Adil, kendisinin ahşap işçiliğinin yanı sıra yüz ve boyunla, kardeşinin ise bakırla uğraştığını, annesinin de kuklaların kıyafetlerini diktiğini belirterek, babasının her birine farklı bir ustalığı devrettiğine işaret etti.
Bakır ustası kardeş İsmail de teknoloji karşısında kuklacılığın giderek ilgi kaybetmesine rağmen mesleklerini sürdürdüklerini dile getirerek, kuklaların dışında, müşterilerin talepleri doğrultusunda el yapımı biblo tarzında başka ahşap işleri de yaptıklarını sözlerine ekledi.
Baba mesleğini sürdüren Tunuslu kardeşler, ahşaba, bakıra şekil verdikleri el emeği göz nuru, saatlerini günlerini alan makinelere devretmedikleri ürünlerinin, kendilerini çok mutlu ettiğini ve yeni aile bireylerini de bu geleneği yaşatmak için şimdiden eğittiklerini anlattı.