Son günlerde Doğu Akdeniz'de yaşanan gerginlik ve Ankara ile Kahire'den yapılan karşılıklı açıklamalar üzerine Arap sokağında şu soru gündeme geldi:
Türkiye ve Mısır arasında savaş çıkar mı?
İki ülke arasında gerginliğin yükselmesine yol açan açıklamaları kısaca hatırlayalım.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçenlerde Yunan Kathimerini gazetesine verdiği demeçte, Mısır ve Kıbrıs Rum Yönetimi arasında imzalanan münhasır ekonomik bölgelerin belirlenmesine ilişkin anlaşmanın uluslararası hukuka göre herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığını ifade etti.
Ardından da Türkiye'nin kendi kıta sahanlığında ve bununla örtüşen deniz bölgelerinde hiçbir yasa dışı bilimsel araştırma veya hidrokarbon araştırmasına izin vermeyeceği uyarısında bulundu.
Çavuşoğlu'nun bu açıklamalarına cevap veren Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, “Anlaşmanın geçerliliğini hiç kimse tartışmaya açamaz. Zira anlaşma, uluslararası hukuk normlarına uygun ve BM'ye teslim edildi” dedi.
Sözcü, daha da ileri giderek, Mısır'ın bölgedeki meşru haklarını taciz etmeye veya bu haklar üzerinde şüphe oluşturmaya yönelik her türlü girişimin önleneceğini söyledi.
Arap dünyasındaki eski ağırlığından eser kalmayan Mısır'ın Türkiye'ye kafa tutmaya hem askeri hem de ekonomik açıdan gücü yetmez.
Bu nedenle, “Abdülfettah Es-Sisi liderliğindeki cunta küstahça tehditler savururken kime güveniyor?” sorusu akla geliyor.
Birincisi, İsrail'e güveniyor.
Kahire – Tel Aviv ilişkilerinin en parlak dönemini yaşadığını bilmeyen yok.
Ayrıca İsrail'in Doğu Akdeniz'deki gerginliğin en önemli taraflarından biri olduğu unutulmamalı.
Mısır cuntası, İsrail'in ve dolayısıyla Amerika'nın olası bir çatışmada Kahire'nin yanında yer alacağına inanıyor.
İkincisi, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi'yle kurduğu ittifakın Türkiye'yi alt edebileceğini zannediyor.
Doğu Akdeniz'deki zengin petrol ve doğalgaz yatakları için sekiz ülke rekabet halinde.
Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail, Mısır, Lübnan, Suriye ve Filistin Yönetimi.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın son Beyrut ziyaretinde Lübnan'dan Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz sahalarını İsrail'le paylaşmasını istediği fakat Lübnan'ın bu öneriyi reddettiği belirtiliyor.
Yani Doğu Akdeniz'deki denklem çok bilinmeyenli.
Türkiye kararlılık gösterdiği sürece Mısır'ın efelenmesinin hiçbir değeri yok.
Mısırlı emekli generaller de zaten gerginliğin doğrudan savaş boyutuna ulaşmayacağı görüşünde.
Burada bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor.
Türkiye'nin sınırlarını PKK tehdidinden arındırmak için başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı'nın başarısının veya başarısızlığının Doğu Akdeniz'deki güç mücadelesine de yansımaları olacak.
Harekâtı başarıyla tamamlayıp terör koridoruna asla izin vermeyeceğini tüm dünyaya gösteren Türkiye'nin Akdeniz'deki gücü ve denklemdeki ağırlığı artacak.
Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekâtı'nda yerli üretim silah ve mühimmat ile ileri teknoloji kullanması bugün nasıl Yunanlıları “Bu halimizle Türklerle başa çıkamayız” düşüncesine sevk ettiyse, Afrin'de kazanılacak güçlü bir zafer de Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi gibi aktörlerin gözünü korkutacak.
Tam tersi olur da -Allah korusun- harekât hedeflerine ulaşamaz ve gerekli kararlılık gösterilemezse bu kez söz konusu ülkeler Türkiye'ye karşı daha çok cesaretlenecek.
Dolayısıyla şu anda Afrin dağlarında ve köylerinde süren çatışmaların bir ucunun Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz yataklarına kadar ulaştığını söyleyebiliriz.