Sudan'ın içinde bulunduğu zor durumu fırsat bilen Türkiye'nin ülkenin doğal kaynaklarına el koymak istediği iddiasıyla kara propagandaya başladılar.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Mithat Cansız ile Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Mustafa Aksu geçen hafta Hartum'daydı.
Üç günlük resmi ziyaret sırasında Türkiye ve Sudan arasında yeni anlaşmalara imza atıldı.
Nil nehrinin bereketine ve tarıma oldukça elverişli arazilere sahip olan ülkenin bu özelliğine dikkat çekmek için “Tarım arazilerini gereği gibi değerlendirebilse Sudan tüm Arap dünyasının gıda ambarı olur” ifadesi kullanılır.
Sudan, tarıma ve hayvancılığa son derece elverişli topraklarından bugüne kadar arzu edilen şekilde yararlanamadı.
Bunda ülkenin iç savaşlarla meşgul edilmesi kadar Sudan'ın güçlenmesini istemeyen ve kendileri için tehdit gören Arap rejimlerinin de payı var.
Türkiye, Sudan'da 99 yıllığına kiraladığı 780 bin dönüm arazide tarım yaparak hem Sudan'ın hem de üçüncü ülkelerin gıda güvenliğini sağlayacak.
Bunun için hisselerinin yüzde 80'ine Türkiye'nin ve yüzde 20'sine Sudan'ın sahip olduğu uluslararası bir şirket kuruldu.
Türkiye'den giden heyet geçen hafta şirketin Hartum'daki ofisinin de açılışını yaptı.
Projenin hem Türkiye'de hem de Sudan'da istihdama ve ticarete katkıda bulunması bekleniyor.
Ayrıca Bakan Pakdemirli'nin de dikkat çektiği gibi, “iklimsel nedenlerle Türkiye'de üretilemeyen ya da üretimi eksik kalan tarımsal ürün ihtiyacının karşılanıp gıda arzının güvence altına alınması” sağlanacak.
Söz konusu ürünlerde ithalata bağımlılığımız azalacak.
Ankara ve Hartum arasında imzalanan anlaşmalar sadece tarımla sınırlı değil.
Türkiye Sudan'da petrol ve altın arama faaliyetleri de gerçekleştirecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen yıl Aralık ayında Sudan'a yaptığı ziyaret sırasında Türkiye'ye tahsis edilmesini istediği Sevakin adasında ise restorasyon çalışmaları devam ediyor.
Sudan'a yıllardır kayıtsız kalan Arap rejimleri, Ankara-Sudan arasındaki yakınlaşmadan ve iki ülke ilişkilerini daha da güçlendirmek için son dönemde atılan adımlardan rahatsız oldu.
Birden Sudan'ın “Arap ülkesi” olduğunu hatırlayıverdiler.
Sudan'ın içinde bulunduğu zor durumu fırsat bilen Türkiye'nin ülkenin doğal kaynaklarına el koymak istediği iddiasıyla kara propagandaya başladılar.
Fakat hem Sudan halkı ve hem de Sudan yönetimi her şeyin farkında.
Kimin ne yapmak istediğini gayet iyi biliyorlar.
Bu nedenle Türkiye'yle imzalanan anlaşmaların arkasında güçlü bir şekilde durmakta kararlılar ve anlaşmaların bir an önce hayata geçirilmesini istiyorlar.
Çünkü Türkiye'nin Sudan'a sunduğu projeler “kazan-kazan” esasına dayanıyor.
Yani her iki ülkenin de yararına.
Nitekim Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El-Beşir, geçen hafta yaptığı açıklamada, Sudan ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmaların hayata geçirilmesini garanti edecek güçlü bir siyasi iradenin olduğunu söyledi.
Ankara-Hartum yakınlaşmasına karşı olanların rahatsızlıklarının iki temel nedeni var:
Birincisi, Türkiye düşmanlıkları.
Türkiye'nin gerek askeri ve gerekse yumuşak gücünü bölgede görmekten rahatsızlar.
İkincisi, Sudan'ın gelişip kalkınmasını, Arap dünyasında güç odağı olarak öne çıkmasını istemiyorlar.
Türkiye-Sudan ilişkileri ve kardeşliği, üç-beş Arap rejiminin rahatsızlığına kurban edilemeyecek kadar derin ve köklü.
Projeler hayata geçirildikçe iki ülke ilişkilerinin güçlenmesinin yararını Sudan halkı da yakından müşahede edecek.