Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile İsrail arasında 13 Eylül 1993'te imzalanan Oslo Anlaşması'nın üzerinden 25 yıl geçti.
Anlaşma, İsrail'in Filistinliler tarafından tanınmasını sağlarken, Filistinlilere de topraklarının küçük bir bölümü üzerinde “özerk yönetim” kurma imkânı verdi.
Arafat başkanlığında kurulan Filistin Yönetimi, zamanla FKÖ'nün pasifleşmesine ve devre dışı kalmasına yol açtı.
Filistin Yönetimi'ne bağlı güvenlik kurumları da İsrail'le yürütülen “güvenlik koordinasyonu” sayesinde Batı Yaka'da direniş yanlılarına nefes aldırmayan “işgal bekçileri”ne dönüştü.
Filistinlilerin büyük çoğunluğuna göre Oslo Anlaşması davalarına yarardan çok zarar getirdi.
İşgal altındaki topraklara Yahudi göçünü hızlandırdı.
Anlaşma imzalandığı yıl Batı Yaka'da yaşayan Yahudi yerleşimci sayısı 115 bin civarındayken şu an yaklaşık 450 bin.
25 yılda Yahudi göçmen sayısındaki artışla birlikte Batı Yaka ve Kudüs'teki Yahudi yerleşkeleri de sürekli genişledi.
Dolayısıyla bağımsız bir Filistin devletinin kurulması neredeyse imkânsız hale geldi.
Filistinli grupların bir kısmı, Filistin topraklarının yaklaşık yüzde 80'i üzerinde işgali meşru gören Oslo Anlaşması'nı ta o zaman onaylamamıştı.
O gün zafer olarak görenler dahi bugün kısaca “Oslo” olarak adlandırılan anlaşmayı savunamıyor.
İşgale karşı silahlı direniş seçeneğini reddeden Filistin Yönetimi, yıllarca anlamsız müzakerelerle oyalandı.
Sonuçta Filistin halkının lehine hiçbir kazanç elde edemedi.
İsrail ise bir yandan zaman kazanmak için kullandığı müzakereleri sürdürürken diğer yandan Yahudi yerleşimciler için sürekli yeni konutlar inşa etti.
Filistin tarafının hayal ettiği ve uluslararası toplumun desteklediği “iki devletli çözüm”ü uygulanamaz hale getirmek için çalıştı.
Oslo Anlaşması'ndan sonra Filistin davası işgalden kurtulma hedefinden saptı ve Filistinliler arasında telafisi mümkün olmayan yaralar açıldı.
Filistin'de bugün yaşanan bölünmüşlük hali, anlaşmanın kötü meyvelerinden biri.
Oslo Anlaşması'nın iptaliyle Filistinlilerin kaybedecekleri pek bir şey yok.
Anlaşmayla elde edildiği öne sürülen kazanımların hepsi FKÖ'nün Washington'daki ofisi gibi sanal.
Filistin Yönetimi ve kurumları çökse bile atıl haldeki FKÖ ve kurumlarıyla yola devam edilir.
Çeyrek asır sonra gelinen noktada Oslo Anlaşması'nın zincirlerinden kurtulmak gerektiği konusunda -küçük bir grup hariç- Filistinliler arasında görüş birliği var.
Fakat sorun şu ki, Filistin Yönetimi'ne o küçük grup hâkim.
Oslo Anlaşması, Fetih'i direniş hareketi olmaktan çıkarıp “özerk yönetim”e ve liderlerini de yöneticilere dönüştürdü.
Koltukların sıcaklığına ve İsrail'in verdiği VIP kartlarının sağladığı konfora alışan Abbas ve adamlarının anlaşmadan çekilmeyi göze almaları imkânsız.
Israel Hayom gazetesi, dünkü sayısında yayınladığı bir haberde, Filistin Yönetimi Başkanı'nın çevresine “Trump'ı ve Amerika'yı eleştirmeyin” talimatı verdiğini öne sürdü.
Adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Filistinli yetkiliye dayandırılan haberde, FKÖ'nün Washington'daki ofisinin kapatılmasının ardından Abbas'ın ay sonu BM Genel Kurulu'nda yapacağı konuşmada ABD Başkanı'nı eleştirme niyetinden de vazgeçtiği iddia edildi.
Abbas ve adamları Amerika ve İsrail'e kendilerini o kadar kaptırmışlar ki, işgale karşı ciddi herhangi bir adım atabilmeleri mümkün değil.
Filistinliler sabah akşam lanet okudukları Oslo Anlaşması'ndan kurtulmak istiyorlarsa önce “Oslo ekibi”ni tasfiye etmeliler.