Suriye rejimi ve İran destekli Şii milisler İdlib'e saldırmak için adeta gün sayarken bölgede yaşayan dört milyona yakın insanın akıbeti tartışılıyor.
İdlib'i rejime teslim etmek isteyen güçlerin bulduğu tek çözüm sivillerin tahliyesi için koridor açmak.
Daha önce aynı gerekçeyle birçok bölgede tehcir yapıldı ve demografi değiştirildi.
Şimdi aynı oyunu İdlib için sahnelemek istiyorlar.
İdlib'den çıkacak/çıkarılacak insanlar nereye gidecek?
“Fırat Kalkanı bölgesine ve Afrin'e gitsinler” diyen de var, Türkiye'nin sınırı açıp yeni bir mülteci akınını kabul etmesini isteyen de.
Güvenli koridorla İdlib'den çıkarılmak istenen insanların birçoğu zaten oraya başka bölgelerden gelmişti.
Rejim güçleri İdlib'i ele geçirirse, bir sonraki adımının Cerablus, El-Bab ve Afrin olacağından hiç şüpheniz olmasın.
İdlib'den tahliye edilen insanların Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine yerleştirildiğini farz edelim.
Yarın rejim güçleri ve Şii milisler o bölgelere de saldırırsa yine bir koridor açılıp milyonlarca insan Türkiye'ye mi gönderilecek?
Aynı oyunun Hatay için sahnelenmeyeceğinin garantisi yok.
Suriye rejimi Dışişleri Bakanı Velid El-Muallim'in Hatay'ı işaret ederek “İskenderun Suriye'nin sancağıdır ve onu bir gün er ya da geç zorla da olsa alacağız” demesi boşuna değil.
Afrin'e dönmek isteyen PKK, Hatay'ı Suriye'ye bağlamak isteyen Mihraç Ural grubu İdlib'e düzenlenecek olası bir saldırıya katılmak için pusuda bekliyor.
İdlib'in Suriye rejiminin eline geçmesi, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla elde edilen kazanımların tamamen kaybedilmesine yol açacağı gibi, Türkiye'nin güvenliğini ve özellikle de Hatay'ı büyük bir tehditle karşı karşıya bırakacak.
Beşşar El-Esed'in şebbihası, Şii milisler, bilumum teröristler ve çakal sürüleri saldırmaya kalkışırsa Hatay'ı da mı boşaltacağız?
Türkiye ne yapıp edip İdlib'i korumalı.
Ankara'nın bunun için gerekli çabayı sarf ettiğini görüyoruz.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Rusya Savunma Bakanı ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, ateşkes bozulmadan 3,5-4 milyon insanın güvenliğinin sağlanmasına, yardımların yürütülmesine ve saldırıların durmasına gayret ettiklerini söyledi ve ekledi:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilgili devletlerle görüşerek, konuşarak alacağı tedbirlerle bu saldırıları önlemeye gayret gösteriyor. İnşallah önleyeceğiz.”
Suriye rejimi ve müttefikleri İdlib'e olası bir saldırı öncesi psikolojik savaş metotlarıyla korku pompalayarak bölge halkının teslim bayrağı çekmesini veya köylerini terk ederek İdlib'i büyük ölçüde boşaltmasını sağlamaya çalışıyor.
Muhalifler geçenlerde rejim adına faaliyette bulunan ve halk arasında “Beşşar El-Esed ile anlaşmalıyız” propagandası yapan ajanları gözaltına aldı.
Yani İdlib'le ilgili söylenenlerin yarısı gerçekse yarısı propaganda.
Oluşturulmak istenen panik havasının ve köylerin boşaltılmasının Suriye rejiminin ve Şii milislerin işini kolaylaştıracağının farkında olan Ankara, bölge halkından rejimin oyununa gelmemesini istiyor.
İdlib'i korumak için yapılabilecek birçok şey var.
Öncelikle Suriye rejimi ve müttefikleri İdlib'e saldırmaları halinde Halep'in, Hama'nın ve Lazkiye'nin de karışacağını bilmeli.
Beşşar El-Esed, İdlib'e pirince giderken Halep'teki bulgurdan olabileceğini görmeli.
İkincisi, Avrupa'ya şu mesaj gayet net bir şekilde iletilmeli:
Suriye rejimi ve Şii milislerin İdlib'e saldırmasına izin verilirse, bölgeden gelecek mülteci akınını Türkiye kaldıramaz.
Dolayısıyla sınırları ve sahilleri açarız, isteyen Avrupa'ya gider.