AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, geçenlerde bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan'ın Cemal Kaşıkçı cinayetindeki tavrını eleştirerek, hac ve umrenin güvenliği konusunu gündeme getirdi.
Kaşıkçı'nın cesedinin nerede olduğunun ve cinayet emrini veren üst düzey yetkilinin kimliğinin hâlâ açıklanmadığına dikkat çeken Kurtulmuş, şöyle dedi:
“Mekke ve Medine'nin hizmetkârı olabilmek bir Müslüman'a nasip olacak en büyük unvan. Hac ve umre konusunda tereddütler başlarsa, en büyük zararı görürler."
Kurtulmuş'un uyarısı oldukça önemli ve yerinde.
Mekke ve Medine'nin yönetiminin tedvîli ve İslam ülkeleri tarafından birlikte yönetilmesi fikri yeni değil.
Özellikle Humeyni devriminden sonra “İrancılar” tarafından sıkça dile getirildi.
Fakat bu kez durum biraz daha farklı.
Hac ve umreyle ilgili oldukça ciddi şikâyetler var.
Söz konusu şikâyetler, kota ve organizasyon sorunu, çarpık yapılaşma ve Mekke'nin ucube otellerle adeta Las Vegas'a çevrilmesi gibi çokça konuşulan konuların ötesinde.
Suudi Arabistan bugüne kadar haccın bir ibadet olduğunu ve hacca siyasetin karıştırılmaması gerektiğini söylerdi.
Şimdi bu ilkeyi bizzat kendisi çiğniyor ve haccı siyasete alet ediyor.
Örneğin, Doha'yla tüm ilişkilerini kestiği için Katarlılar'ın hac ve umre yapmalarına izin vermiyor.
Daha da kötüsü, hacca veya umreye giden suçsuz insanların siyasi gerekçelerle gözaltına alınarak cellâtlarına teslim edilmeleri.
Suudi Arabistan, geçen yıl haziran ayında üç Libyalı'yı umre yaptıktan sonra ülkelerine dönerlerken Cidde'de havalimanında gözaltına aldı
Gözaltına alınan Libyalıların akıbetleri hakkında o günden bu yana herhangi bir bilgi alınamadı.
Arap sokağında Suudi Arabistan'ın üç Libyalıyı Abu Dhabi-Riyad-Kahire ekseninin has adamı karşı devrimci General Halife Hafter'e teslim ettiği konuşuluyor.
Hayatta olup olmadıkları bilinmiyor.
Trablus hükümeti vatandaşları hakkında Riyad'dan bilgi istese de herhangi bir cevap alamadı.
Umre dönüşü Cidde'de gözaltına alınan Libyalılar, Suudi Arabistan'a kaçak yollarla girmiş veya orada herhangi bir suç işlemiş değiller.
Gözaltına alınma sebepleri Halife Hafter'e karşı olmaları.
Dolayısıyla, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin Yemen'deki ve Libya'daki katliamlarına karşıysanız, Abdülfettah Es-Sisi'ye ve Halife Hafter'e muhalifseniz Suudi Arabistan büyükelçiliğinden veya konsolosluğundan vize alıp hacca ya da umreye gitmeniz ibadetinizi huzur ve güven içinde yapacağınız anlamına gelmiyor.
Mekke'de, Medine'de veya Cidde'de gözaltına alınabilirsiniz.
Haccın ve umrenin güvenliği konusunda tereddütler çoktan başladı.
Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda vahşice katledilmesinden sonra insanların korkusu daha da arttı.
Çünkü artık kimse “O kadarını da yapmazlar” diyemiyor.
Suudi Arabistan'ın hac ve umreyle ilgili keyfi uygulamalarından Filistinliler de şikâyetçi.
Filistinliler bugüne kadar geçici Ürdün pasaportuyla hacca ve umreye gidebiliyorlardı.
Suudi Arabistan bu yıl o pasaportları kabul etmeyeceğini ve sadece Ürdün vatandaşı olan Filistinliler'in hac ve umre yapmasına izin vereceğini açıkladı.
Bu karar, birçok Filistinli'nin hac ve umre ibadetinden mahrum bırakılması anlamına geliyor.
Kâbe'de okunan cuma hutbesini Kaşıkçı'nın katillerini savunmak için kullanan Suudi Arabistan, Mekke ve Medine'yi İsrail yanlısı politikalarına payanda etme çabasından vazgeçmezse İslam dünyasında haccın ve umrenin güvenliği önümüzdeki günlerde kaçınılmaz olarak çok daha geniş bir şekilde tartışılır hale gelecek.