İsrailli bakanı istifaya götüren sebeplerden biri de Katar'ın Gazze'ye yardımına izin verilmesi.
İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman, geçen hafta Gazze Şeridi'nde İsrail ve Filistinli gruplar arasında ateşkes ilan edilmesine tepki göstererek hükümetten istifa etti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu “Hamas'a teslim olmakla” suçlayan Lieberman, lideri olduğu Yisrael Beitenu (İsrail Evimiz) Partisi'nin koalisyon hükümetinden ayrılacağını açıkladı ve erken seçim çağrısında bulundu.
Filistinli grupların düzenlediği füze saldırılarında ölen ve yaralananlar olduğuna işaret eden İsrailli müstafi bakan, koltuğunda oturmaya devam etmesi halinde Gazze Şeridi sınırına yakın bölgelerde yaşayan Yahudi yerleşimcilerin yüzüne bakamayacağını söyledi.
Filistinli liderlere suikast tehditleri yağdıran Lieberman, Gazze Şeridi'ni işgal etme ve Hamas'ı devirme hayalleri kurarken kendisi devrildi.
Bu hiç şüphesiz Filistin direnişi için büyük bir psikolojik zafer.
İsrail için ise hezimet.
Gazze'nin direnişi İsrail Savunma Bakanı'nın kellesini yedi.
Lieberman'ın istifasının ardından hükümetini kurtarmaya çalışan Netanyahu'nun çabalarının ne kadar başarılı olabileceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Koalisyonun Knesset'te sadece bir sandalyelik çoğunluğu kaldı.
Dolayısıyla İsrail Başbakanı'nın ortaklarını kızdırmaması gerekiyor.
Lieberman'ın aksine koalisyonun diğer ortakları “Filistin direnişinin zafer sevincini daha da büyütmemek için” İsrail Başbakanı'na desteklerini sürdürme eğiliminde.
Habayit Hayehudi (Yahudi Evi) Partisi lideri Naftali Bennett, “Netanyahu'nun siyasi olarak bize üstün gelmesini İsmail Heniyye'nin güvenlik olarak üstün gelmesine tercih ederim” dedi.
İsrailli bakanı istifaya götüren sebeplerden biri de Katar'ın Gazze'ye yardımına izin verilmesi.
Gazze Şeridi'ndeki elektrik santralinin çalışabilmesi için gerekli yakıt Katar tarafından finanse edilmişti.
Lieberman, bunun “teröristlere yardım” olduğunu öne sürüyor.
Fakat müstafi bakanın anlamadığı ya da anlamak istemediği bir şey var.
Netanyahu da ateşkes ilanı ve Gazze Şeridi'ndeki elektrik santraline yakıt sevkiyatı gibi kararları Filistinlilere acıdığı için almıyor.
İşgal ordusu komandolarının Han Yunus'taki başarısız operasyonunun ve sonrasında yaşanan çatışmaların ardından gelen ateşkesin “hezimetin itirafı” olduğunu elbette İsrail Başbakanı da biliyor.
Buna rağmen daha ağır bir hezimetten kaçınmak için “ehven-i şer” gördüğünü tercih ediyor.
Yani Gazze halkı ve Filistin direnişi son zaferi “Netanyahu'nun lütuf ve keremi” sayesinde değil bileğinin hakkıyla elde etti.
İsrail, daha kabarık bir fatura ödememek için direniş gruplarına boyun eğdi.
Değilse fanatiklikte ve Filistinlilere düşmanlıkta Netanyahu'nun Lieberman'dan herhangi bir farkı yok.
Belki birincisinin ikincisinden biraz daha zeki ve kurnaz olduğunu söyleyebiliriz.
Gazze halkı 30 Mart'tan bu yana Büyük Dönüş Yürüyüşü adı altında eşsiz bir mücadele örneği sergiliyor.
Sınır bölgelerinde, denizde ve karada yapılan gösterilerde verilen yüzlerce kurban var.
İsrail, Büyük Dönüş Yürüyüşü faaliyetlerinin sona ermesini istiyor.
Filistinli gençlerin Gazze Şeridi'nden uçurduğu yangın çıkarıcı balonların ve uçurtmaların sınıra yakın bölgelerde kurulu Yahudi yerleşkelerine baskısı sürüyor.
İşgal ordusunun son hezimeti ve İsrailli askerleri taşıyan otobüse atılan Rus yapımı anti-tank füzesi Filistin direnişinin asla “kolay lokma” olmadığını gösterdi.
Mısır'ın arabuluculuğuyla yürütülen ateşkes ve uzlaşı görüşmelerinde Hamas'ın eli daha da güçlendi.